Cuma, Mart 29, 2024

Mahmut Üstün yazdı | AKP iç savaşa mı hazırlanıyor?

Geçtiğimiz günlerde AKP’nin il düzeyinde yöneticiliğini yapan bir zat bir toplantıda AKP tabanından oluşan hazıruna “Referandumdan ‘evet’ çıkmazsa iç savaşa hazırlanın” dedi.

Bu lafın bir yönü sıklıkla tanık olduğumuz bir yöntemle, yani kamuoyunu referandumda AKP’nin istediği sonuç çıkmazsa kaos gelir tehdidiyle korkutarak “evet” oyu kullanmaya yönlendirmekle ilgili. Referandumda halkı ikna açısından hiç bir inandırıcı argümanı olmayan AKP’nin kampanyasını kaos ve terör korkusuna dayandırmaktan ve kendileri için “Allah’ın lütfu” olacak suikast, bombalama ve çatışma gibi eylemleri “beklemekten” başka bir şansı yok gibi.

Dolayısıyla, Türkiye’yi hayli kutuplaştırıcı, düşmanlık yaratıcı, şiddetle desteklenen ve ne yazık ki kirli ve kanlı bir kampanya sürecinin beklediğini öngörmek durumundayız.

AKP yöneticisinin söylediğinin aksine referandumda “evet” çıkması bir iç savaş olasılığını önlemeyecek, bilakis güçlendirecektir. “Hayır” sonucu yalnızca AKP dışı muhalefetin elini güçlendirdiği için değil; AKP içi muhalefeti de açığa çıkmak konusunda yüreklendireceği için “iç savaş” olasılığını berhava etme olanağını artıracaktır.

İÇ SAVAŞ ÇAĞRISI ÖLÇÜSÜZ VE MÜNFERİT BİR LAF MI?

AKP yöneticisinin “iç savaşa hazırlık” çağrısı salt referandumdan “evet” çıkması amacıyla kullanılan münferit ve ölçüyü aşmış bir argümandan mı ibarettir? Ya da AKP içinde giderek artan bir beklenti ve hazırlığın bir dil sürçmesiyle ikrarı mıdır aynı zamanda bu sözler?

Bence ikincisidir… Daha önce çeşitli kereler yazdığım gibi hem bir çaresizliğin hem de cumhuriyet karşıtı bir restorasyon amacının AKP’yi getirdiği noktanın, ruh halinin dışa vurumudur bu?

AKP’yi giderek “bir iç savaş partisi” haline getiren iki temel dinamikten söz edebiliriz.

İlk olarak karşımızda iktidarı kaybettiğinde siyasal ömrünün de biteceğini, dahası büyük yargılamalar ve cezalandırmalar ile yüz yüze kalacağını düşünen bir siyasal parti var. Bu nedenle AKP’nin iktidarı bırakmamak için her yolu deneyeceğini öngörmek hiç de zor değil. 7 Haziran arkasından yaşananlar da  bizzat bu yönelişin ilk önemli  işaretleridir.

İkinci olarak, AKP giderek daha net biçimde cumhuriyetin yok edilmesi ve neo Osmanlıcı bir tek adam rejiminin inşa edilmesi yoluna girmektedir. Bu amaç da AKP’nin kendisini bir iç savaş partisi olarak reorganize etmeye yöneltmektedir.

3 Ağustos 2016 tarihli “Karşılığı kalmayan adam, Erdoğan” başlıklı yazımızda bu nedene dayanarak açık açık şu soruyu sormuştuk:”Tayyip Erdoğan da artık sırtını dayayabileceği yalnızca bir buçuk kuvvet olduğunun farkında ve asıl hazırlığını da bu alanda hayata geçirmeye çalışıyor. Birincisi kendisine ‘reis’ diyen ve uğrunda sokağa çıkabilen fanatik bir AKP kitlesi ve ikincisi de kısmen polis teşkilatı…

Siz son zamanlarda bu iki gücün sokaklarda tutulmasını ve birlikte idman tutmasını tesadüf mü sanıyorsunuz?”

OHAL HAZIRLIK FIRSATINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ…

O günden bugüne bizzat OHAL sürecinin kendisi AKP tarafından benzer hazırlıklar ve uygulamalar için bir fırsat olarak kullanılmaktadır.

OHAL’den bu yana yaşanan tutuklamalar ve tasfiyelere baktığımızda bunun yalnızca ve temelde darbecilere ve darbeyle bağlantılı güçlere yapılan bir operasyon olmadığını; aynı zamanda ve temelde AKP projesine direnç gösterme potansiyeli olan tüm muhalefeti enterne etme, etkisizleştime operasyonu olduğunu görmek hiç zor değildir.

Henüz darbenin planlayıcıları, yönlendiricileri ve olası bir başarıda darbenin öngördüğü yönetim kadrosunun kimlerden oluştuğu açığa çıkarılmamışken, OHAL’de Türk ve Kürt muhaliflerin, sosyalistlerin, üniversitelerin ve çoğunluğu solcu kitle örgütlerinin hedefe konulmuş olması, neyin amaçlandığı ve neye hazırlık yapıldığı açısından önemli bir işarettir. AKP tüm karşı direnç noktalarını daha şimdiden berhava etmeye yönelmiş gözükmektedir.

Bazı sivillerin silahlandırılarak yeni bir para militer faşist yapılanma oluşturulduğu, bazı belediyelerde zabıta adı altında eski özel harekatçıların silahlandırıldığı iddialarının yükseldiği  bir dönemde  yapılan iç savaş çağrılarını, tüm muhaliflerin terörist ilan edilmesini tesadüf ya da münferit saymak fazlaca saflık olur.

İÇ SAVAŞ PARTİSİNDEN İÇ SAVAŞ DEVLETİNE…

Bütün bunlar AKP’nin bir “iç savaş” psikolojisine ve buna dayalı bir hazırlığa çoktan girmiş bulunduğunun delaletleridir. Davutoğlu’nun tasfiyesi ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından artık AKP olağan bir siyasal parti değildir. Tek kişinin iradesine yukarıdan aşağıya itaate dayanan katı disiplinli bir “iç savaş” partisidir. Kürt sorununda savaş politikasına geri dönüş ve Ortadoğu bataklığına askeri anlamda giderek daha fazla saplanmış olmakta bu süreci pekiştirmiş, AKP’nin iç politikası da “kırmızı kuvvetler/ mavi kuvvetler” algısı temelinde şekillenir olmuştur.

Referandumda oylanacak olan “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” de sistem içindeki olağan bir yönetim tarzı değişikliği değil; devletinde AKP’lileştirilmesi, yani bir iç savaş durumuna göre dizayn edilmesi projesidir…

Ortada iktidarı teslim etme niyetinden uzak bir iktidar ve cumhuriyeti tasfiyeye sürecinin gereklerine uygun bir restorasyoncu tek adam rejimi kurma çabası vardır. Siz isterseniz buna OHAL’in kurumsallaşması ve hatta daha da öteye giderek bir “iç savaş yönetimi” kurma çabası da diyebilirsiniz.

Türkiye mevcut iktidarca çok zor bir kavşağa, bir uçurum eşiğine götürülüyor.

Gelecek yazımızda Cumhuriyet’i yıkma projesinin ironik ve manidar biçimde ilk başta ve en sert biçimde Kürt siyasetini hedefe koymasının ve yine ironik ve manidar biçimde bazı milliyetçi ve ulusalcıları bu yıkım projesinin yancısı haline getirme çabasının, AKP stratejisi ve AKP karşıtı strateji açısından anlamı üzerinde duracağız.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER