Cuma, Nisan 19, 2024

Mahmut Üstün yazdı | AKP emperyalizmin Topal Osman’ıdır…

Uzun bir dönemdir kavramların içinin boşaltıldığı, minimize edildiği bir süreçten geçiyoruz. Bu durumun içinden geçilen ve muhtemel ki artık sonuna gelinen tarihsel “fetret devri” ile dolaysız bir ilgisi var tabi.

İnsanlık bu tarihsel fetret döneminde, demokrasi denilince liberal demokrasiye bağımsızlık/anti emperyalizm denilince “devletlu”ların küreselleşme konusundaki ayak sürçmesine fit olmaya mahkum edildi adeta.

Bugünkü konumuz anti-emperyalizm…

Malum AKP hükümetinin son bir kaç yıldır özelde ABD ve AB ile, genelde ise bütün dünya ile sorunlu bir ilişkisi var. Bu sorunlu ilişki, bugünlerde bağımsızlık ve anti-emperyalizm kavramları eşliğinde meşrulaştırılmaya ve topluma pazarlanmaya çalışılıyor.

Yandaş medyanın bu konudaki tutarsızlığını, samimiyetsizliğini ve cehaletini anlamak olanaklı… Ama iş bunlarla sınırlı kalmıyor; sol adına konuştuğunu iddia eden bazı çevrelerde bu gelişmeleri anti-emperyalizm argümanını kullanarak değerlendiriyor.

Gerek iktidar çevrelerin gerekse işbirliği halinde bulundukları “Ergenekon solcusu” çevrelerin bu kavramları eğip bükmeleri kendi kesimsel çıkarları ile ilişkili… Bu son derece anlaşılır bir durum. Ama bu konunun sol cenahta bu eksende bu kadar ciddiyetle tartışılır olması çok tuhaf. Bir hafıza kaybı ve bir eksen yitimine işaret ediyor. Ki işin bizi en fazla ilgilendiren kısmı da bu…

Anti-emperyalizmin olmazsa olmazları…

Bu öylesine bir tuhaflık ki insan nasıl olup da emperyalizm kavramının temel olarak bir sermaye ilişkisi, özel olarak da uluslararası sermayenin başka pazarları fethederek kendine bağımlı kılma ilişkisi olduğu unutulur ve anti-emperyalizm kavramı emperyalist ülkelerle bir ağız dalışına indirgenir diye hayretler içinde kalıyor.

Bu kadar sığlık ancak “umutsuzlukla” mümkün olabiliyor. Ufku daralmış, hedefleri küçülmüş solcuların solun büyük kavramlarını kendi  küçülen yeni dünyalarına uyarlama çabasıyla karşı karşıyayız aslında.

Bu işin temel iktisadi boyutu… Siyasal alana, özellikle uluslararası siyasal alana gelince anti-emperyalizm, emperyalist güçler karşısında ezilen ulusların dayanışmasını önceleyen ve bu çerçevede emperyalistler arasındaki çelişkilerden yararlanmaya çalışan bir uluslararası ilişkiler stratejisine sahip olmak demektir.

Hele hele antiemperyalizmin yabancı düşmanlığıyla, Hıristiyan ya da Müslüman düşmanlığıyla hiç bir ilişkisi yoktur. Anti-emperyalizm yurtseverlikle, ezilen ulusların dayanışmasını öngören evrenselci bir tutumun bileşkesidir.

AKP, emperyalizmin Topal Osman’ıdır…

Yukarıda sıraladığımız iki temel kriter açısından bakıldığında AKP’nin ABD/AB ülkeleriyle yaşadığı sorunlu ve kısmen çatışmalı ilişkinin anti-emperyalizmle ilgisi bulunmadığını anlamak hiç de zor değildir oysa.

Zira AKP emperyalist güç odaklarıyla siyasal bakımdan ağız dalaşı yaparken uluslararası sermaye ile ve emperyalist küreselleşme süreci ile sarmaş dolaş bir ilişki içindedir ve bir yandan ağız dalaşı sürerken uluslararası sermaye ile olan bu sıkı  ilişki azalmak bir yana daha da derinleştirmektedir.

AKP’nin uluslararası siyasetteki konumu ise ezilen tüm uluslarla emperyalist bloklara karşı kardeşçe bir ilişki kurmak eksenli değildir. Dün emperyalist Batı’nın uç beyliği ile başlayan ve bugünlerde iki emperyalist blok arasında pinpon topu gibi dolaşmayla sonlanan bir ilişkidir. Bu dış politika genelde yabancı ve özelde Hıristiyanlık düşmanlığı ekseninde şekillenen, ezilen ulusların dayanışmasını değil Müslüman birliğini önceleyen bir politikadır.

AKP’nin emperyalist devletlerle yaşadığı sorunlu ilişki Mustafa Kemal ile Topal Osman arasındaki ilişkiye, ya da derin devletle Ergenekoncular arasındaki ilişkiye benzetilebilir.

Topal Osman zamanla kendisine apayrı bir güç vehmedip başına buyruk işler yaptığı için M. Kemal ve ekibinle çatışma içine girmiş ve sonunda da ortadan kaldırılmıştı. Topal Osman bu nedenle nasıl bir anti-Kemalist ilan edilemezse, kendine ayrı bir güç vehmederek başına buyruk davranma eğilimine giren (alt-emperyalist olma hevesine kapılan) Erdoğan AKP’si ile emperyalist dünya arasındaki bugünkü sıkıntılı ve kısmen çatışmalı ilişki de, aynı nedenle anti-emperyalizm kavramıyla açıklanamaz.

AKP’nin bu tavrının anti emperyalizmle değil tam tersine bir alt-emperyalistleşme sevdası ile çok daha kuvvetli bağlantıları vardır. Ki bu bağı Aralık 2016 tarihinde PolitikYol’da yayıMlanan “‘Alt Emperyalistleşme’ Hayali ve Ölümün Eşiğindeki Ülke” başlıklı yazımızda ayrıntılarıyla yazmıştım. Bu eski yazıya da göz atılması bu başlık bakımından yararlı olacaktır.

Son dönemde bu konuda yazılanlar anti-emperyalizm  ile sosyalist siyaset arasındaki ilişki alanında da hafıza ve perspektif kaybı yaşandığını gösterir nitelikte. Haftaya da konunun bu boyutuna değineceğiz…

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER