Cumartesi, Nisan 20, 2024

Mahmut Üstün yazdı | 24 Haziran öncesi muhalefette eksik olan ne?

İktidar en küçük demokratik kural ve temayüle bile uyma gereği hissetmeden, adeta zücaciye dükkanındaki fil gibi demokratik değerleri kırıntılarına kadar katlede katlede “her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak” şiarı doğrultusunda hamlelerini sürdürüyor.

Öyle ki, “muhalif güçleri” sanki karşılarında normal bir siyasal muarız varmış gibi normal dönem siyaseti uygulamak konusunda eleştiren ve uyaran biri olarak ben bile (artık söylediğimizi bilince çıkaramamaktan mı yoksa aldığımız siyasi edep ve terbiyenin bu kadar çukurluğu tahayyül etmemize engel olmasından mı bilemiyorum) iktidarın bu tür hamleleri karşısında her defasında “yuh artık bu kadarı da çok fazla” tepkisi veriyorum.

Bir erken seçim beklentisi gündemdeydi ama demokrasinin asgari kurallarına bu denli açık bir suikast niteliği taşıyan baskın seçim kararı bana bir kez daha “yuh artık bu kadarı da çok fazla” dedirtti.

Sonuçta halk iradesini hem de ironik biçimde bizzat “seçim” adıyla katletmeyi hedefleyen keyfi bir dayatmayla karşı karşıyayız bugün.

Demokrasiyi gömmeyi amaçlayan bu çetevari baskın seçim kararı doğal olarak siyasi analizleri salt seçim endeksli hale getiren bir basınç doğurmakta… Bu bir tehlikedir. Tümüyle günceli ve taktik olanı merkeze alan, temel siyasal dinamikleri ve stratejik olanı es geçen bir analiz doğru politik tutum almayı engeller. Bu yüzden 24 Haziran’a bütün bu boyutları kapsayan bir açıklıkla hazırlanmak kritik önemdedir.

2011 Ağustos’unda, yani AKP’nin zirve yaptığı süreçte Sendika Org. da “Bir dönemin sonu ve özgürlüğün yeni olanakları” başlıklı yazı da AKP için bu zirvenin düşüş ve çözülüş başlangıcı olacağını yazmıştım. Bu öngörü temel olarak o tarihten sonra AKP’nin mevcut yapısıyla küresel dünya için işlev azalması yaşayacağı ve bununda iktidar bloku içinde çözülme/çatlama yaratacağı yönünde bir başka öngörüye dayanıyordu.

Gelişmeler bu öngörüyü doğruladı ve AKP ve özelde de Erdoğan başlayan siyasal gerileme süreci 2013 bahar ve yazındaki yaygın ve uzun süreli Gezi Direnişi ile açık biçimde tescillendi.

Gezi Direnişi’nin ardından “AKP’nin beyin ölümü gerçekleşti fiziki ölümü de fazla zaman almaz” diye yazdım. Yazdıklarım için de yanıldığım tek öngörü budur. Bu öngörü yanlışlığının ardında o tarihte birbirine bağlı iki siyasal etmeni hesap edemeyişim vardı.

Birincisi Erdoğan’ın da vakti gelince muhalefete çekileceğini düşünüyordum. Ama Erdoğan iktidar da kalmak için her riski göze aldı. Meğerse hakkında yüce divan yolunu açacak kalın dosyalar varmış. O tarihte Erdoğan’ın bildiği bu gerçeği bizler henüz bilmiyorduk.17-25 Aralık FETÖ operasyonlarıyla öğrendik.

İkincisi ve daha önemlisi ABD’nin hegemonik gücünün azaldığını fark etmekle birlikte bugün artık açıkça fark ettiğimiz bir gerileme düzeyinin o gün henüz ayırdında değildik. Suriye savaşıyla birlikte AKP direnişinin göreli başarısı, bu gerçeği giderek netleştirdi.

Ama bunlar esasa ilişkin değil zamanlamaya ilişkin sonuçları olan etmenlerdir.

Evet bu faktörler Erdoğan ve AKP’nin iktidar ömrünü uzatmakta etkili oldu ama gerileyiş gerçeğini değiştiremedi. Erdoğan ve AKP iktidarı kaybetme kaygısı merkezli ve tümüyle taktik eksenli “başarılı” manevralarla iktidarlarını korudular. Ama her geçen yıl işleri daha da zorlaştı. İnandırıcılıkları ve güvenirlikleri azaldı.

Bütün olağan dışı ve hukuku hiçleyen çabalara rağmen Gezi’den sonraki ilk seçimde ciddi oy kaybetti ve aldığı oylar tek başına iktidar olmasına yetmedi. Başkanlık sistemine ilişkin referandumda ancak hukuk ayaklar altına alınarak yüzde 1’lik farkla sonuca ulaşabildi. Baskın genel seçim kararı iktidar açısından “başarılı” bir yeni taktik manevra gibi gözükse de, ekonomide kriz çanlarının fazlasıyla duyulur hale geldiği de düşünülecek olursa, Erdoğan’ın istediği seçim sonuçlarına ulaşmak bakımından işinin artık daha da zor olduğu gerçektir.

Bütün bu süreçte AKP’nin ömrünü kısaltacak tek etmen yeni bir Gezi Direnişi’ydi. İktidarın en büyük korkusu buydu ve en büyük gayreti de bunu engellemeye yönelik oldu.

Ya partili muhalefet? Aksine muhalefet AKP’nin ömrünü uzatan bir rol oynadı… CHP neo liberalizme ve teokratik gelişmeye halkçı bir yanıt üretmedi. HDP Demirtaş- Yüksekdağ eşbaşkanlığı ile yüzde 13 oy alarak büyük atılım yaptığı süreç hariç toplumun geneline seslenebilen bir söylemden uzak durdu vb.

Anlattıklarımız tüm başarılı taktik manevralarına rağmen AKP’nin yalnızca siyasal ölümünü geciktirdiğini ama bitkisel hayattan da çıkamadığını, her geçen gün de yeni bir uzuv kaybına uğradığını ortaya koymaktadır.

Erdoğan AKP’si gitti gidecek bir haldeyken geleceğe yönelik kapsamlı ve tutarlı bir söyleme sahip umut veren bir muhalefet yoktur.

24 Haziran seçimi muhalefetçe bu temel gerçeği es geçen “aday merkezli” taktik tartışmalara indirgenmesi AKP’nin tek şansı olacaktır.

Bu yüzden 24 Haziran salt ve basit taktik hamlelerle değil yeni ve halkçı bir stratejiyle başarı tarihi olabilir.

Devamı Salı’ya…

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER