Karnesinde pek çok sıcak savaş ve çatışma tecrübesi de bulunan Nasrallah, hakkındaki tüm ithamlara ve pek çok düşmanı olmasına rağmen Lübnan’ın hem siyasetinde hem de güvenliğinde en önemli karar vericilerin başında geliyor.

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e yönelik başlattığı saldırıdan buyana tüm dünya gözünü Ortadoğu’daki bu savaşa dikmiş durumda. Yaşanan ağır insanlık dramı ve savaşın tüm bölgeye yayılıp yayılmayacağına dair tartışmalar sürerken, şüphesiz bu sürecin en önemli, en etkin ve en belirleyici aktörlerinin başında Lübnan Hizbullahı’nın Genel Sekreteri Hasan Nasrallah geliyor. “Mukavemet Şeyhi” ve “Mukavamet Seyyidi” gibi lakaplarla anılan Hasan Nasrallah’ın neden bu denli önemli bir aktör olduğunu anlamak için kendisinin geçmişine, bağlantılarına ve yükseliş seyrine bakmak gerekiyor.

Hasan Nasrallah, 31 Ağustos 1960 yılında Lübnan’ın güneyindeki Bazouriyeh bölgesinde doğdu. Üç kız kardeşi ve beş erkek kardeşi bulunan Nasrallah, ailesinin en büyük çocuğudur. Kendisinin çocukluk yıllarında babası manavlık yaparak ailenin geçimini sağlamaktaydı ve Nasrallah da manavlık yaparak babasına yardım ediyordu. Ekonomik sıkıntılar Nasrallah ailesini Güney Lübnan içinde defaatle göçe zorlamıştı; önce Al-Karantina bölgesine taşınan aile 1975’te patlak veren Lübnan İç Savaşı sonrasında yeniden Bazouriyeh bölgesine geri döndü.

İlkokulu doğduğu bölgede tamamlayan Hasan Nasrallah, ortaokul eğitimini Beyrut’un doğusundaki Sin Al Fil bölgesinde tamamladı. Sonrasında henüz 16 yaşındayken molla eğitimi almak için Şii mezhebinin kalelerinden olan Irak’taki Necef İlmiye Havzası’na gitti. Burada iki yıl eğitim alan Hasan Nasrallah, o dönemki Irak yönetiminin tüm Lübnanlı Şii talebeleri okuldan atma kararı almasıyla birlikte, 18 yaşına geldiğinde zorunlu olarak Lübnan’a geri dönerek tarihi Baalbek kentindeki Al-Imam Montazer okulunda dini eğitimine devam etti. 1979 İslam Devriminden sonra İran rejimiyle güçlü bağlar kurmaya başlayan Hassan Nasrallah, tarih 1989 yılını gösterdiğinde dini eğitimini tamamlamak için Şii mezhebinin İran’daki kalesi olan Kum İlmiye Havzası’na gitti ancak bir yılın sonunda Lübnan’daki iç meselelerin de baskısıyla Hizbullah Konseyi’nin talebiyle Lübnan’a geri döndü.

Hasan Nasrallah, çocukluğundan beri Lübnan’ın önde gelen Şii liderlerinden ve İranlı olan Musa Sadr’a hayranlık besliyordu ve bundan dolayı da lise eğitimini tamamladıktan sonra henüz 15 yaşındayken Musa Sadr’ın kurucularından olan askeri-siyasi Amal Hareketi’ne katılarak siyasi faaliyetlerine başladı. Bu dönem tam da Lübnan’da iç savaşın başladığı dönemdi. Hasan Nasrallah, Amal Hareketi’nin bölgesel teşkilatlanmasından sorumlu oldu ve bir süre sonra hareketin politbüro sorumlusu olarak seçildi.

Hasan Nasrallah’ın Şii dünyasındaki yükselişinde en büyük kırılma anı belki de 1981 yılında Tahran’da İran İslam Devrimi Kurucu Lideri İmam Humeyni’yle yaptığı görüşme oldu. 1979’da İran’da İslam devrimi olması elbette Lübnanlı Şiileri de etkilemiş, destek ve sempatilerini kazanmıştı. Yeni İran yönetimi de Lübnanlı Şiileri bölgede siyasi ve mezhebi olarak fazlasıyla önemsiyordu. Böylelikle; Hasan Nasrallah, henüz 21 yaşındayken İmam Humeyni’nin direkt emriyle kendisinin Lübnan’daki resmî temsilcisi oldu ve Humeyni adına dini ve şer’i paraların ve kaynakların toplanması sorumluluğunu elde etti. Böylesi bir paye İran tarafından daha önce hiçbir Lübnanlı Şii’ye verilmemişti.

Tarih 1982 yılını gösterdiğinde Amal Hareketi lideri Musa Sadr Libya’da şüpheli bir şekilde ortadan kayboldu; böylelikle Amal Hareketi içerisinde hem liderlik konusunda hem de siyasi tartışmalar başladı. Bu durum Amal Hareketi’nin bölünmesine sebep oldu ve aynı yıl Hasan Nasrallah, Seyyid Abbas Musevi’yle birlikte Amal Hareketi’nden ayrılarak Lübnan Hizbullahı’nın ilk kuruluş teşkilatlanmasını başlattı.

Böylelikle de 1985 yılında Hizbullah İran rejiminin tam desteğiyle resmen kurulmuş oldu. Aynı yıl Hasan Nasrallah, Hizbullah bünyesinde çok önemli görevler üstlenmeye başladı. Nasrallah’ın en önemli görevi Hizbullah’ın askeri kanadını ve hücrelerini şekillendirmeye başlamak oldu. Ayrıca Hizbullah’ın parlamento temsilciliğini üstlendi. 1987 yılında Hizbullah’ın İcra Komitesi’nin kurulmasıyla birlikte Nasrallah bu komitenin başına getirildi. Böylelikle; Hasan Nasrallah, Hizbullah’ın Merkez Karar Komitesi’ne de girmiş oldu ve bu komitenin İcra Başkanlığı’na getirildi. 1992 yılında Seyyid Abbas Musevi’nin İsrail tarafından suikasta uğrayıp öldürülmesinden sonra Merkez Karar Komitesi’nin kararıyla Hasan Nasrallah Hizbullah Genel Sekreterliği’ne getirilerek Hizbullah’ın resmen lideri oldu.

Hasan Nasrallah, Seyyid Abbas Musevi’yle henüz Necef’te din öğrencisi olduğu dönemde tanışmıştı ve aralarında güçlü bir ideolojik, mezhebi ve doktrinel bağ vardı. Ayrıca; Seyyid Abbas Musevi de İran İslam Devrimi Kurucu Lideri İmam Humeyni’den etkilenmiş bir mollaydı. Musevi, Nasrallah’tan sekiz yaş büyüktü ve dönem dönem kendisine hocalık da yapmıştı. Yani; Seyyid Abbas Musevi’nin öldürülmesi Hasan Nasrallahı derinden etkilemişti. Ancak bu durum Nasrallah ile Musevi arasında yıllar içinde ortaya çıkan görüş farklılıklarına ve güç mücadelesine engel olamamıştı.

Hasan Nasrallah’ın hayatında büyük acılara sebep olan başka bir olay da oğlu Muhammed Hadi Nasrallah’ın henüz 18 yaşında öldürülmesiydi. Muhammed Hadi Nasrallah, 1994 yılında babası Hasan Nasrallah’ın onayıyla Lübnan’ın güneyinde faaliyet gösteren Hizbullah’ın askerlerine katılmıştı. Henüz yeni evli olan Muhammed Hadi Nasrallah, 1997 yılında Jabal-ul Rafi bölgesinde girdiği bir çatışmada 18 yaşındayken öldürüldü.

Hasan Nasrallah, Hizbullah’a katıldığında 22 yaşındaydı ve Hizbullah’ın liderlik koltuğuna oturduğunda 32 yaşındaydı. Bu hızlı yükselişin en önemli sebeplerinden biri de şüphesiz arkasındaki İran desteğiydi. Daha sonraki yıllarda en yakın arkadaşı ve yoldaşlarından birinin Irak’ta suikasta uğrayan İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani olması da pek çok şeyi ortaya koyuyor. Hasan Nasrallah, zaten hiçbir zaman İran’la olan ekonomik, lojistik, siyasi ve askeri bağını inkâr etmedi. Hizbullah’ın varlığı ile İran rejiminin varlığı girift pek çok bağ üzerinden birbirine doğrudan bağlıdır. Hizbullah’ın zaman zaman attığı adımlarda İran’ı kızdırmış olması da bu gerçeği değiştirmez.

Hasan Nasrallah, 300 kişilik bir yakın koruma halkasıyla 24 saat korunuyor ve bugüne kadar pek çok suikast girişiminden kurtulmayı başardı. Karnesinde pek çok sıcak savaş ve çatışma tecrübesi de bulunan Nasrallah, hakkındaki tüm ithamlara ve pek çok düşmanı olmasına rağmen Lübnan’ın hem siyasetinde hem de güvenliğinde en önemli karar vericilerin başında geliyor. Sadece Lübnan değil; Hasan Nasrallah artık tüm Ortadoğu için söylemleri ve eylemleriyle hem oyun kuran hem de oyun bozan bir askeri ve siyasi lider konumundadır.

ü