Perşembe, Nisan 25, 2024

Laikiz Ama – Aydemir Güler (Sol Haber Portalı)

Burjuva milliyetçiliği dediğimiz akım, en özet haliyle emperyalizme karşı çıkmadan egemenlik ve bağımsızlık istemektir.

Bunun basbayağı bir demagojiden ibaret olduğu sık sık açığa çıkmıştır. Örneğin bizde pek milli istihbarat örgütünde maaşların yıllar boyu Amerikalılarca ödenmesi böyledir. Bazen milliyetçilik anti-emperyalist olmadan bağımsızlığın sürdürülemez olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelir. Onlarca yılını hangi büyük güçle flört edeceğini tartışarak geçiren Osmanlı-Türk modernizmi geçen yüzyılın başında, güvendiği Alman dağlarına karlar yağıp, diğer tarafça üstüne koca bir çizik atılınca silaha sarılmıştı. Ama mümkünse silahlar doğrudan ana düşmana değil de buraları yönetme ehliyeti için rekabete giren diğer yerel odaklara sıkılmalıydı…

En azından AKP iktidara gelene kadar bu dolayımlı mücadelenin bir versiyonu Kürt gündeminde yaşanmadı mı? NATO üyesi ülkenin milliyetçi yöneticileri, ABD’nin, ayrılıkçı Kürt güçlerini hatta teröristleri silahlandırdığını iddia ediyor, bunların arkasında Washington’un, Berlin’in, Paris’in olduğunu söylerlerdi de, köy yakıp dururlardı sonra! Aynı şey Cumhuriyet’in ilk çeyreğindeki Kürt isyanlarının İngiliz kışkırtmasından kaynaklandığı tezine de eşlik etmişti. Gönül isterdi ki, perde arkasındaki güç komünist Ruslar olsun. Tabii Türk milliyetçileri bu yönde kullanacakları verilere denk geldiklerinde hiç sektirmediler. Boğazlar dediler, Stalin toprak istiyor dediler. Yetmedi, Sovyetler Fatsa’dan çıkarma yapacaktı da ondan solcular Karadeniz’e yüklendi dediler…

Hakkını yemeyelim, milliyetçiliğin bağımsızlık duyarlılığı emperyalizmin aleni ve şiddetli baskıları karşısında bazen patlar. Aslında bu olmasa halk patlayacak ve samimiyetsiz milliyetçilik yerine dürüst, kararlı, tutarlı bir emekçi halk yurtseverliğine akacaktır. İkinci Dünya Savaşında Nazi işgaline direnişin kızıla boyanması bundandır. Vietnam’da yurtsever savaşın sosyalizme bağlanması da öyle… Bu tür nahoş gelişmelere meydan vermemek için milliyetçiliğin anti-emperyalizme kayması gerekebilmiştir. Bu pozisyon tazelenmesi sadece bir manevra olarak da kalmamış, milliyetçilik kırılıp sola dönmüştür.

20. yüzyılda bir yandan uluslar sahneye çıkıyor, diğer yandan eski imparatorluk haritaları modern emperyalist çizimlere konu oluyordu. Dolayısıyla olay, anti-emperyalist olmaksızın bağımsızlıkçı olmayı yutturmaya kalkanlarla bağımsızlık tutkusunu anti-emperyalist kavgaya bağlayanlar arasında geçecekti. Ayrım, sınıf farkı kadar basitti. Burjuva milliyetçileri, burjuva oldukları için, emperyalistlerle sınıf kardeşi oldukları için kavga gürültü istemezlerdi. İşçi sınıfıysa ülke buradan yönetilmediği, güç uzaktakilerle paylaşıldığı sürece, değil iktidara gelmek, elindekileri bile koruyamazdı. Bir eğilim olarak milliyetçilik burjuvalara, yurtseverlik emekçilere yaraşıyordu.

21. yüzyılda emperyalizm, freni boşalmış, gericilikte sınır tanımıyor. Yobazlık tecavüz ederek yönetiyor! Sol ne zaman yenilse böyle olur. Sanayi devrimi yapmış, teknolojik ilerlemelere imza atmış, bilimsel aklın yükselişinin önündeki bariyerleri kaldırmış olan sermaye gider, yerini pıtrak gibi yobazlar alır. Sermaye bir yere gitmemiştir tabii. Hatta laik olmaya devam bile etmektedir kendi adına: “Laik olalım ama gericiliğe karşı mücadele vermeyelim.”

Şimdi olayımız budur. Çünkü gerici ve laik kapitalizm yandaşları basbayağı sınıf kardeşidirler ve kardeş kavgası istemezler. Gericilikle mücadelenin düzenin sınırları içinde tutulamaması yüksek olasılıktır.

Bu durum son bir ay içinde Türkiye’de berraklık kazandı. Hatta ifrata kaçtı! Gülencilerin, Arınç’ın, Gül’ün laiklik istemeleri bir şaka değil. Mesele AKP içinde dönmekle de kalmıyor. “Her CHP’linin güne besmeleyle başladığı” zırvası burada anlam kazanır. Demirtaş’ın bu Cuma hangi camiye gideceğinin haber değerine kavuşması da bundandır. Laikliği istemekte samimiler aslında. Çünkü modern Türkiye kapitalizmi, ve kültürüyle, tekniğiyle, yaşam biçimiyle (hatta gelenekleriyle) ona eşlik eden toplumsal normlar, yobaz şeriatına sokulamamaktadır. Ama gericiliğe karşı mücadele istemezler, çünkü bu tanımı gereği halkçı bir mücadele olacaktır. Bildiğiniz gibi “halk plajlara akın ettikçe millet denize girememektedir” ve “öğrenciler olmasa maarif ne güzel yönetilir.”

Burjuva laisizmi gericiliğe karşı mücadeleye karşı. Milliyetçilerin derdi, nasıl yönetme ehliyetlerinin kudretini ve geçerliliğini kanıtlamak idiyse, şimdi de 2016 model laikler Erdoğan’dan daha ehil olduklarını göstermenin derdindeler.

Bu tablonun sol açısından nasıl bir olanağı temsil ettiğinin farkında mısınız?

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER