Pazartesi, Aralık 4, 2023

Küresel borçluluk manzarası

Arda Tunca
Arda Tunca
1988’de Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldu. 1992’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitede, Para-Banka anabilim dalında yüksek lisansını 1993’te tamamladı. 1992-1996 arasında akademik alanda çalışmalar yaptı. Akademik çalışmalar amacıyla 1994-1996 arasında Berkeley (ABD)’de yaşadı. 1996’da, AIESEC bursu ile DuPont de Nemours International S.A. şirketinin Avrupa merkezi Cenevre’de (İsviçre) çalışmaya başladı. 1998’de Türkiye’ye dönerek bankacılık sektöründe çalışmaya başladı ve zaman içinde çeşitli finans ve reel sektör kuruluşlarında yönetici olarak görev aldı. Pazar araştırmaları, tedarik zincirleri yönetimi, pazar geliştirme, finans ve finansal danışmanlık alanlarında çalıştı. Profesyonel yaşamının yanı sıra, çeşitli televizyon kanallarında, ekonomi programlarında yorumcu olarak yer aldı, mesleki dergilerde yazarlık yaptı.

Sürekli yükselen borçluluk ekonomilerin kırılganlıklarını ve krizlerin bulaşıcılık özelliklerini artırıyor. Daha da önemli bir sorun olarak, düşük gelirli ülkelerin gelişmiş ülkelere olan bağımlılığını artırarak ülkeler arası eşitsizlikleri körüklüyor.

Küresel borçluluk düzeyi, küresel finansal istikrardaki gidişatı izlemek için kullanılan çok sayıdaki veriden biri olma özelliğine sahip. Uluslararası Para Fonu (IMF), Eylül ayında 2022’ye ait verileri yayınladı.

Kamu ve özel kesimin borç toplamından oluşan küresel borç stoğunun küresel gayrisafi milli hasılaya oranı 2022’de %238 oldu. 2021’e göre 10 yüzde puanlık düşüş söz konusu. 2022’de, toplam küresel borç stoğunun büyüklüğü $235 trilyon.

2022’nin küresel borç rakamları incelenirken Kovid-19 krizinin etkilerini mutlaka hesaba katmak gerekiyor.

Küresel borç stoğu, iktisadi faaliyetlerin aniden durduğu 2020’de sert bir şekilde yükselmişti. Küresel borç stoğunun küresel gayrisafi milli hasılaya oranı 2019’da %229 iken, 2020’de %258’e çıkmıştı. 2020’nin oranı, 1950’den bu yana mevcut verilere göre bir zirve noktasını ifade ediyor.

Kaynak: https://www.imf.org/en/Blogs/Articles/2023/09/13/global-debt-is-returning-to-its-rising-trend?utm_medium=email&utm_source=govdelivery

Kovid-19 krizi sonrasında ortaya çıkan küresel borç stoğu/küresel gayrisafi milli hasıla oranı düşüşü, kriz sırasında yüksele borçluluğun hemen hemen 2/3’ünün yok olduğunu anlatıyor.

Küresel borçluluğa kamu ve özel kesim cephesinden bakmak, verileri anlamlandırmak için bir zorunluluk. Zira, Kovid-19 sırasında süratle artan sosyal transfer harcamalarının ülkelerin kamu maliyelerine getirdiği yükler söz konusu idi. Hane halkı ve finansal kesim dışındaki firmaların borçlarından oluşan özel kesimin borçluluğu Kovid-19 krizi döneminde artmıştı.

Küresel kamu kesimi borç stoğunun küresel gayrisafi milli hasılaya oranı Kovid-19 öncesine ait 2019 verisine göre 2022’de 7.5 yüzde puan yukarıda. Oysa, 2021 ve 2022’de birikimli olarak 8 yüzde puanlık düşüş kaydetmiş durumda. Yani kamu kesimi, Kovid-19 krizinin getirdiği yükün hemen hemen yarısını hâlen üzerinde taşıyor. 2022 itibarıyla kamu kesimi borç stoğunun küresel gayrisafi milli hasılaya oranı %92 ve küresel kamu kesimi borç stoğu $91 trilyon düzeyinde.

Özel kesime baktığımızda, Kovid-19 krizinin hane halkı ve finansal kesim dışındaki kurumlara getirdiği yükün büyük ölçüde atıldığı görülüyor. Küresel özel kesim borç stoğu/küresel gayrisafi milli hasıla oranı 2022’de %146 oldu. Küresel özel kesim borç stoğu 2022’de $144 trilyon düzeyinde gerçekleşti. Kovid-19 krizi öncesine göre borçluluk düzeyi Kovid-19 krizi ile 14 yüzde puan yükselirken, kriz sonrasında 12 yüzde puanlık bir düşüş gerçekleşiyor. Böylece, küresel özel kesim borçluluk düzeyi 2022 itibarıyla neredeyse Kovid-19 öncesi düzeye geri dönmüş durumda.

Borçluluğun sürdürülebilirliği finansal istikrar açısından büyük önem arz ediyor. Yukarıdaki grafiğin gösterdiği üzere, küresel borçluluk düzeyi onlarca yıl boyunca sürekli olarak arttı. Kovid-19 ile süreçte başka bir hikâye oluştu. Borçlanmaya dayalı bir büyüme, küresel ekonominin hastalıklı bir yüzüne işaret ediyor. Borçluluk oranlarındaki artış, krizlerin bulaşıcılık etkisini artıran önemli bir unsur.

Gelişmiş ülke ekonomilerinde kamu kesimi borçluluk düzeyi 1950-74 arasında genel trendin aksine düşmekteydi. Nedeni, 2. Dünya Savaşı sonrası görülen yüksek büyüme hızlarıydı. 1970’lerin başlarından itibaren manzara değişti.

1970’lerin başlarında, tüm ülkeler için kabaca %30 düzeyinde olan kamu kesimi borçluluk düzeyi 2022 itibarıyla %90’a çıktı. Yani, 3 katlık bir artış var.

Onlarca yıldır artış trendinde olan ama özellikle 1970’lerle beraber hızlanan borçluluk düzeyi artışı ve büyümenin borçlanmaya dayandırılması uygulamadaki iktisadi felsefenin bir hastalığını anlatıyor. Kovid-19 sonrası dünyada borçluluk düzeylerinin yeniden artış kaydetme trendine gireceğini beklemek mümkün.

Özel kesim borçluluk düzeyinde de kamu kesimi borçluluk düzeyine göre 3 katlık bir artış dikkat çekiyor. Ancak, özel kesim borçluluk düzeyi kamu kesimi borçluluk düzeyine göre daha uzun bir zamana yayılarak 3 kat artıyor. Söz konusu artış, 1960’tan 2022’ye uzanan dönemde meydana geliyor.

Küresel borçluluk düzeyine ilişkin herhangi bir analizde Çin için ayrı bir başlık atmak bir zorunluluk. 1980’lerin ortalarında kamu ve özel kesim toplam borcunun gayrisafi milli hasılaya oranı %70 iken, oran 2022’de %272’ye çıkıyor. Oranlar, hemen hemen 4 katlık bir artışa tekabül ediyor. Çin, 2022’de ABD’nin %274’lük oranına çok yakın bir noktaya oturuyor.i

Dünya genelinde borçluluk oranları düşerken, Kovid-19 sonrasındaki Çin’in hikâyesi bambaşka bir yere eviriliyor. Çin’in hem kamu, hem de özel kesim borçluluk düzeyleri Kovid-19 sonrasında da yükselişte. Veriler, son zamanlarda Çin ile ilgili sorunların borçluluk cephesindeki yansımalarını anlatıyor.

IMF tarafından açıklanan verilerde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin (Çin hariç) Kovid-19 krizi sonrasında borçluluk düzeylerini aşağı çektikleri görülüyor. Düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler ve Çin’de ise bunun tersi bir süreç yaşanıyor. Veriler, daralan küresel likidite koşullarında performansı düşen ülkelerin borçlanmakta zorlandıklarını anlatıyor.

Onlarca yıldır artış trendinde olan ama özellikle 1970’lerle beraber hızlanan borçluluk düzeyi artışı ve büyümenin borçlanmaya dayandırılması uygulamadaki iktisadi felsefenin bir hastalığını anlatıyor. Kovid-19 sonrası dünyada borçluluk düzeylerinin yeniden artış kaydetme trendine gireceğini beklemek mümkün.

Sürekli yükselen borçluluk ekonomilerin kırılganlıklarını ve krizlerin bulaşıcılık özelliklerini artırıyor. Daha da önemli bir sorun olarak, düşük gelirli ülkelerin gelişmiş ülkelere olan bağımlılığını artırarak ülkeler arası eşitsizlikleri körüklüyor.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

Arda Tunca
Arda Tunca
1988’de Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldu. 1992’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitede, Para-Banka anabilim dalında yüksek lisansını 1993’te tamamladı. 1992-1996 arasında akademik alanda çalışmalar yaptı. Akademik çalışmalar amacıyla 1994-1996 arasında Berkeley (ABD)’de yaşadı. 1996’da, AIESEC bursu ile DuPont de Nemours International S.A. şirketinin Avrupa merkezi Cenevre’de (İsviçre) çalışmaya başladı. 1998’de Türkiye’ye dönerek bankacılık sektöründe çalışmaya başladı ve zaman içinde çeşitli finans ve reel sektör kuruluşlarında yönetici olarak görev aldı. Pazar araştırmaları, tedarik zincirleri yönetimi, pazar geliştirme, finans ve finansal danışmanlık alanlarında çalıştı. Profesyonel yaşamının yanı sıra, çeşitli televizyon kanallarında, ekonomi programlarında yorumcu olarak yer aldı, mesleki dergilerde yazarlık yaptı.
spot_img
PolitiYol Telegram'da
PolitikYol.com Podcast

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI