Perşembe, Mart 28, 2024

Korkmuyoruz, çünkü halkın gerçeği bilme hakkı var

Dezenformasyon yasasının hedeflerinden biri de kamuoyunda ENAG olarak görülüyor. ENAG Sözcüsü Veysel Ulusoy; “ENAG tüm engellemelere rağmen, bir yöntem ile verileri halkla buluşturacaktır. Bu Kasım ayında da böyle olacak, bundan sonra da” dedi.

Sunuş

Dezenformasyon yasası yürürlüğe girdi. Şimdi tüm gözler ENAG’da. 3 Kasım’da açıklayacakları enflasyon rakamları için herhangi bir soruşturma açılacak mı? ENAG enflasyon rakamları açıklamaktan vazgeçecek mi? Bütün bu soruları ve yakın zamanda çıkan “Türkiye’nin Pusulası” kitabını ENAG Sözcüsü Prof. Dr. Veysel Ulusoy ile konuştum.

Kamuoyunda sansür yasası olarak bilinen yasa yürürlüğe girdi. Bu yasanın hedeflerinden birinin de ENAG olduğu ifade ediliyor. Buna katılır mısınız?

Çok çalışan ve bu nedenden dolayı yorulup dinlenme ihtiyacı duyan parlamenterlerimizin tatile çıkmadan önce, bu yasa teklifi bildiğiniz üzere gündeme geldi. Fakat daha önce basında, özellikle yabancı basında gündeme gelince ertelen bu sansür yasası beklendiği gibi yasalaştı. Hatta bu dinlenme sürecinde torbaya daha fazlası da eklenerek tabii.

Bu yasa, adı, amacı ve hedefi ne olursa olsun toplumsal ilerlemenin, teknolojik gelişmenin ve demokrasinin önüne örülmüş akıldışı bir duvardır. Kaynağını ENAG’ın halkla buluşmuş verilerinin engellemesinde bulan fakat torbanın genişlemesiyle herkese, her kesime yansıtılan bu engel bir seçim, bir yalanı örtme saikiyle karşımıza getirilmiş bir yazı, kurallar bütünüdür.
ENFALSYON AÇIKLAMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Kasım ayında ENAG Enflasyon oranı açıklayacak mı?

ENAG açıkladığı fiyat verileri nedeniyle daha önce birkaç soruşturma ve dava tecrübesini tattı. Gündemde hâlâ bir dava (duruşma) var ve aynı kapsamda bir engelleme ile karşı karşıya zaten. Bu soruşturma ve davalarda TÜİK talebiyle tüm bilgi kaynaklarımızın kapatılması talep edildi ve hâlâ da bu talep sürüyor.

Doğal olarak bundan umduğunu bulamayan karar vericilerin çıkış yollarından en etkilisi olan yasayı bu amaca göre değiştirme güdüsü ortaya çıktı. Çıktı ve bu yolla hem ENAG’ı hem de diğer tüm gerçekleri söyleme aracı olan kaynakları susturmanın en kısa yolunu buldular.

Ya da bulduklarını sandılar…

Hükümetin yıllık bütçe oluşturmasından ücret zamlarına, gerçek ekonomik büyüme verilerinden yatırımların reel değerinin hesabına kadar tüm makro ve mikro ekonomik değişkenleri etkileyen ENAG verilerinin halktan kopması söz konusu değildir.

ENAG tüm engellemelere rağmen, bir yöntem ile verileri halkla buluşturacaktır. Bu Kasım ayında da böyle olacak, bundan sonra da aynı yaklaşımla devam edecektir.

Devam edecek ve bu yasayı çıkaran kişilerin (başta Maraş milletvekillerinin) aile ve çevresine de şu anki ve sonrasındaki gelirlerinin kararlı bir şekilde devam etmesi kapsamında yardımcı olacaktır. Bu akıl dışı yöntemi halkımızın önüne set olarak çeken bu ve ellerini kaldıran milletvekilleri de unutturulmayacaktır.

LÜGATIMIZDA KORKU YOK

Hakkınızda dava açılmasından korkuyor musunuz?
Korkunun lügatımızda yeri yok… Bunu açıkça belirtelim.

Esas korkan ve korkması gereken bu yasaya el kaldıranlardır. Korkuları halk, halkın düşüncesi ve onun getirdiği aydınlanmadır. Bilimsel olarak elde edilen bir verinin açıklanmasının doğrudan mahkemelere taşınması bunun en açık örneğidir.

Bakın ABD’nin de bir ENAG’ı var. O da ABD başta olmak üzere birçok ülkenin günlük enflasyon verilerini elde ederek halkla buluşturuyor. O ENAG ABD’nin TÜİK’i olan BLS ile ortak çalışmalar yaparak ekonomik değerlerin nasıl yukarılara taşınacağını tartışıyor…

Yani ya hep beraber, el ele vererek.

Bizdeki kıskanç, merkeziyetçi yönetim anlayışı ise akıldışı, halka rağmen işlerle zaman geçiriyor. Bunun sonuçlarını da esasında ekonominin günümüzdeki görünümü ile tecrübe ediyoruz. Çok acı bir şekilde hem de…

HAKKIMIZDA BİLGİ KİRLİLİĞİ YARATILIYOR
Dava açıldığında siz açıkladığınız enflasyon oranını nasıl ölçtüğünüzü kamuoyuna açıklayacak mısınız?

Dikkat ederseniz sorunun çatısında hâlâ bizim fiyat verilerini nasıl elde ettiğimiz ve açıkladığımız konusunda bilgi kirliliği var. Soruda metot ve hesaplama yöntemi varsa biz onu zaten ilk gün enagrup.org sayfamızda açıkladık ve o hâlâ orada. Yöntemimiz, yine vurgulayarak söylüyorum, matematiksel ve istatistiksel olarak dünyadaki tüm kuruluşlarla aynıdır. TÜİK de bu yöntemi kullanmaktadır. ENAG verileri günlük elde ederek dinamik enflasyon hesabı yapmaktadır. Bunun da tüm açıklaması hem sayfamızda hem de DergiPark’ta yayınlanan makalemizde var.

Öte yandan, bir duruşma esnasında ya da mecliste halka açık bir şekilde, canlı olarak yayınlanacak bir yaklaşımla verilerimiziz TÜİK’in verileri ve metodu ile karşılaştırmayı isteriz. Bu talebimizi aylar önce zaten dile getirmiştik, hatırlarsınız.

Burada da yinelemiş olalım.

Hakkınızda süren davalar hangi aşamada?

Ön kararı lehimize verilmiş olan bir davanın duruşması 3 Kasım’da olacak. Orada da ayrıntılı bir şekilde halkımızla buluşacağımızı beyan edeceğiz.

Bir bilim insanı ve grup yöneticisi olarak esasında ortadaki durumdan utanç duyuyorum. Bilimle halk arasına set çeken anlayıştan utanıyorum. Utanıyor ve bunun karşılığının halka bir şekilde vermek zorunda olacaklarını da en vurgulu bir şekilde belirtiyorum.

Bu konuda son sorum şu olsun. ENAG olarak izleyebildiğim kadarıyla toplum sizi sahiplendi. Peki ya siyaset, siyasi partilerden size manevi olarak hiçbir destek oldu mu?

Halkla bütünleşen ENAG gördüğümüz kadarıyla siyasetin de bir etkileyici faktörü niteliğine bürünmüş.

Siyasi partilerin bize desteği yaklaşımına gelince, böyle bir bağlantı yok. Olması da gerekmiyor zaten.

Biz o bağlantıyı bilgi akışı ile yaklaşımıyla hissedebiliyoruz zaten.

“NEDEN HEP GERİDE KALIYORUZ?” SORUSUNA CEVAP ARADIM

Geçtiğimiz aylarda Ekonominin Pusulası adlı bir kitap yayınladınız. Nedir Türkiye Ekonomisinin Pusulası?

Ekonominin Pusulası, Türkiye ekonomisinin ayrıntılı resmini ortaya koyan bir yaklaşımla ele almaktadır. Kitapta diğer ülkelerle karşılaştırmalı bir şekilde ele aldığımız yapısal sorunların yanında neden hep geriden kalıyoruz sorusunun yanıtı aradık, bulduk ve çözüm yöntemleriyle beraber ortaya koyduk.

Esas olarak refah seviyemizi belirleyen, geleceğimizin aynası olan ekonomik büyümenin anatomisini çalıştık bu kitapta. Geri kalmışlığın toplu nedenselliği yanında bunlara etki eden faktörlerin etkileşimi hem sayılarla hem de sözel olarak verildi.

Sadece bu mu?

Tabii ki hayır. İşsizlik ve istihdamın neden zayıf olduğunu ve bunun için yapılması gereken tüm yolları yazdık. Kalite temelli işsizliğin ne derecede bir bela olduğunu, insan sermayesinin fiziki sermayeyle buluştuğunda fakirlik tuzağından çıkmada ne kadar etki olduğunu tartıştık.

Dahası da var…

FAKİRLEŞTİREN BÜYÜME

Nedir?

Refahı uzakta aramamanın gerektiği, komşu ülkelerle yapılan ticaretin ne kadar refah etkisi yarattığını vurguladık. Bunu da karşılaştırmalı olarak analiz ettik, çözüm yöntemlerini ele aldık.

İhracatımızın artarken refah seviyemizin düştüğü yapısal bir bozukluk olan “fakirleştiren büyüme” olgusunun Türkiye ekonomisinde ne kadar etkili olduğunu sentezledik, doğal olarak çıkış yollarıyla beraber.

Türkiye sürekli borçlanan bir ülke, neden böyle?
Yanıtı en basit sorudur bu. Nedeni diğer ülkelere kıyasla verimliliğin düşmesinden ve katma değeri olmayan üretim yapısındandır.

Kişilerin talebinin dinamik değişimiyle ortaya acıkan yeni ürünlerin hızlı ve kaliteli bir şekilde üretilememesinin bir sonucudur bu.

Tüm bunların ötesinde, her yıl yaratılan 40-50 milyar dolar civarındaki bir değerin kaybolmasıdır diğer nedeni. KÖİ denen kara deliğin bir sonucudur..

Örnekleri çoğaltmak kolay ama ben zoru seçeyim isterseniz.

Genel olarak eğitimin durumu ekonomimizi nasıl etkiliyor?

Türkiye’de üniversiteler başta olmak üzere kurumsal bazda verilen eğitim inanılmaz derecede erozyona uğradı. Artık sayısal yeteneğimiz yanında felsefi ve diğer sentez yeteneğimizi de kaybediyoruz. Genç neslin yurt dışına çıkma isteği maddi amaçların yanında daha iyi bir eğitim alma güdüsüyle birleşiyor.

Ama şu bir gerçek ki, mevcut siyasi iktidar eğitimsizlikten vücut buluyor, enerjisini bilgisizlikten alıyor.

DAHA ÇOK SİVİL KURUM ORTAYA ÇIKMALI

Eğitim alanında bu aşamada ne yapılmalı?

Onu Selçuk Şirin hocama soracağız. Hem de detayları ile birlikte.

Üretimden vazgeçen, başka ülkelerde üretim yapmak için arazı kiralayan bir ekonomi aklının rasyoneli nedir?

Rasyoneli yoktur. Olmayan bir şey de tartışılmaz.

Toplum kötü ekonomi yönetimini nasıl denetleyebilir?

Yetkiyi seçimle verdikten sonra biraz zor. Sonuçta ENAG benzeri kurumların ortaya çıkması gereklidir ama sistem gördüğümüz üzere bunları engellemek için elinden geleni yapıyor.

Zaten bir ekonominin karalı bir yapıda gitmesinin ön koşulu belki de denetleme gereği duymadığımız bir temiz birey topluluğunu seçimle başa getirmektir.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI