Salı, Nisan 16, 2024

Konser iptalleri, alkole zam ve dezenformasyon yasası

Siyasi iktidar, toplumsal farklılıkları dönüştüremediği ölçüde, onların görünürlüklerini kamusal alandan temizlemeye ve özgürlüklerini kamusal alanda değil, özel alan ile sınırlama eğilimdedir.

Son günlerde birbiriyle bağlantılı birçok gelişme var.

Ülkenin çeşitli yerlerinde peş peşe iptal edilen konserler, tütün ve alkollü içeceklere gelen Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) zammı ve Meclis’e sevk edilen kamuoyunda da “dezenformasyon yasası” olarak bilinen değişiklik önergesi.

Bunlar hem birbirinden bağımsız hem de birbiriyle bağlantılı gelişmeler.

İPTAL EDİLEN KONSERLER

İlkinden başlayalım.

Öğretim yılının sona erdiği bugünlerde gerek üniversiteler gerekse yerel yönetimler farklı amaçlarla etkinlikler düzenliyorlar.

Bu etkinliklere ilişkin son günlerde peş peşe iptal haberleri (festival, konser) geliyor. Bu iptallerde öne çıkan ise valilik, belediye başkanlığı ve rektörlükler yani kamu kurumlarının oynadığı kısıtlayıcı roldür.

Festival ve bazı sanatçıların konserlerinin iptalleri konusunda verilen dilekçeler ya da kamuya açık yapılan şikayetlerde öne çıkan unsur; etkinlik ya da sanatçıyla hakkında yapılan “ahlak” vurgulu tanımlar. Böylece iptal isteyenlerin ahlaki değerleri kamu tarafından tercih edilmiş oluyor.

Aynur Doğan’dan -ki Doğan’ın Kürt kimliği ve Kürtçe şarkılar söylemesi daha ağır bir dışlamayı da içeriyor- Melek Mosso’ya, Mem Ararat’dan Niyazi Koyuncu ve Apolas Lermi’ye kadar peşin peşe gelen bu iptaller, özellikle Anadolu’da “mahalle baskısı”nın gücünü göstermesi açısından ilginçtir.

Buradan Meclis’e sevk edilen ve kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen düzenlemeye geçelim.

Ama ona geçmeden önce bundan yaklaşık 2 yıl önce Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın sosyal medya ve dijital yayın platformları ile ilgili konuşmasını hatırlayalım.

Erdoğan o konuşmasında; “Türkiye’nin değerleri konusunda daha hassas olunması” gerektiğini ifade etmiş o günlerde dünyaya gelen torunları ile ilgili sosyal medya paylaşımlarını kastederek; “Bu tür ahlaksızlıkların artmasında bu mecraların kontrolsüzlüğünün rolü vardır. Niçin Youtube, niçin Twitter, niçin Netflix gibi sosyal medyalara karşı olduğumuzun ne demek olduğunu anlıyor musunuz? Bu ahlaksızlıkları ortadan kaldırmak için. Bunlar ahlak sahibi değil. … Bu millete, ülkeye bu tür mecralar yakışmıyor. Bu tür sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz.” demişti.

DEZENFORMASYON YASASI

Önceki gün Meclise sunulan yasa bu konuşmada müjdesi verilen düzenlemedir.

Düzenlemenin özellikle 29. Maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklik ile “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu tanımlanıyor. Buna göre;

“(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Gerek konser iptalleri gerekse dezenformasyon yasasıyla hedeflenen devletin denetim fonksiyonunda önce kısıtlama hatta kapatma gibi önleyici role soyunmasıdır ve açıkça yasakçı olmasıdır.

(2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”

Bu düzenlemenin amacı yeterince açıktır. Siyasi iktidara yönelik eleştirilerin sesinin kısılarak, kendisini destekleyenlerin görüşlerini özgürlüğünün tek hâkim söz haline getirmektir. Bu haliyle bu düzenlemenin amacı iktidara karşı eleştirileri hukuken engellemektir.

Gerek konser iptalleri gerekse dezenformasyon yasasıyla hedeflenen devletin denetim fonksiyonunda önce kısıtlama hatta kapatma gibi önleyici role soyunmasıdır ve açıkça yasakçı olmasıdır. Bu tartışmalara bağlı ikinci sorun da iktidarın içinden geldiği kültürel kimlikten hareketle tanımladığı “ahlak”ı biricikleştirip, tüm Türkiye’yi bu ahlaka uymaya zorlamasıdır.

AHLAK MI DEDİNİZ?

Burada ahlakın ne olduğuna siyasi iktidar karar veriyor ve bu tanıma uymayan her şey gayri ahlaki oluyor.

Peki ahlakın meşruiyeti ne?

Siyasi iktidarın geldiği kültürel kimlik yani din.

Eğer öyle ise öznesi siyasi iktidara yakın kişi ve kurumların olduğu pek çok gayri ahlaki olan ve her biri suç olan gelişmeleri nasıl açıklayacağız?

Yine bu ülkede yaşayan farklı dinlerden, farklı kültürel kimliklerden olanların ahlakı ne olacak?

Onlar ahlaksız mı?

Değil.

O yüzden ahlakın referansı din değil bizatihi insanlar arasındaki ilişkilerdir. Ve yüzyıllar içinde sürekli değişen bir ahlak anlayışı toplumsal norm olarak yazılı olmayan bir hukuk kuralına dönüşmüştür.

Bu açıdan herhangi bir siyasi iktidarın kendi kültürel kimliği üzerinden ürettiği ahlaki değerleri biricikleştirerek bunu tüm topluma devletin güç ve imkanları ile empoze etmesi demokratik değildir.

Çünkü toplum heterojen yani çoğulcudur. Dinin kendisi de öyle. Her din içinde farklı yorumlar bunun sonu farklı tarikat ve cemaatler vardır. Bu dini yorumlardan birinin devletleşmesi, dinin sivil özüne de aykırıdır.

Eğer ahlaktan bahsedeceksek neyin ahlaki olup olmadığını hepimiz görüyoruz.

YAŞAM TARZINA MÜDAHALE

Gelelim tütün ve alkollü içeceklere yapılan zamlara.

Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile ÖTV, alkollü içeceklerde yüzde 25, sigarada yüzde 10 oranında artırıldı.

Kabul edelim ki özellikle alkole yapılan sistematik zamlar, basit bir fiyat ayarlamasını yani ekonomik bir tercihi değil, ideolojik bir tercihi de ifade etmektedir.

Tütün ve alkole yapılan sistematik zam politikasının görünen hedefi, devlete kaynak yaratmak. Bu açık hedef. Ama görünmeyen hedefi de içki tüketimini azaltmaktır. Bu zamlarla beklenti, içkili mekanların azalması ve/veya bu mekanların, kamusal alanda sınırlı bir bölgeye hapsedilmesidir. Ki bu konuda son yıllarda hayli mesafe alınmıştır.

Kuşkusuz bu politikanın bir sonraki adımı ise içki tüketimini olabildiği ölçüde özel alana itmektir.

İçki konusunda izlenen bu ideolojik tercih ve siyasal pratikler, gündelik hayatın neredeyse her alanında işlemektedir.

Tütün ve alkole yapılan sistematik zam politikasının görünen hedefi, devlete kaynak yaratmak. Bu açık hedef. Ama görünmeyen hedefi de içki tüketimini azaltmaktır.

Siyasi iktidar, toplumsal farklılıkları dönüştüremediği ölçüde, onların görünürlüklerini kamusal alandan temizlemeye ve özgürlüklerini kamusal alanda değil, özel alan ile sınırlama eğilimdedir. Dahası yaşam tarzına doğrudan müdahaledir.

Yani amaç eleştirel olanları, farklı olanların özgürlüklerini özel alana hapsetmek! Kamusal alanda siyasi iktidarın tanımladığı sınırlar çerçevesinde özgür olmak.

Sonuç olarak siyasi iktidar seçime giderken özellikle “dinsel” vurguları, dinsel kimliği kamusal tartışma unsuru yaparak tabanı konsolide edebildiği ölçüde kimlik siyasetini derinleştirmek istiyor.

Konser iptalleri de dezenformasyon yasası da alkollü içeceklere yapılan zamlar da birbirinden bağımsız ama siyaseten birbiriyle bağımlı gelişmelerdir.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI