Cumartesi, Nisan 20, 2024

Kısa Vadeli Plan

Orta Vadeli Plan’ın benim için ismi ‘Kısa Vadeli Plan’, zira planda iktidar değişimi öngörülmemiş. Türkiye’de iktidar değiştiğinde, piyasalar hızla iyileşir. TL değerlenir, enflasyon kontrol altına alınır. Yurt dışından sermaye yağar. İstihdam artar. Peki işsizlik biter mi? Zor!

Berat Albayrak döneminde şaşalı törenlerle duyurulan ve ismi ‘Yeni Ekonomik Program’ şeklinde değiştirilen Orta Vadeli Plan (OVP); sessiz sedasız Resmi Gazete’de yayınlanarak kamuoyuna duyuruldu. Eski dönemlerde Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından ön hazırlıklar yapılır ve Maliye Bakanlığı tarafından hükumete sunulur ve ardından TBMM’ye gönderilirdi. Günümüzde DPT ve onun ardılı Kalkınma Bakanlığı’nın kaldırılmasıyla; Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Strateji ve Bütçe Başkanlığı süreci başlatıyor; Hazine ve Maliye Bakanlığı ile birlikte yürütülüyor. Haliyle belirli gelenekleri oluşmuş ve bilgi birikime sahip bir kurum yerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsi taleplerini içerecek bir altyapıda hazırlanıyor.

Planın benim için ismi ‘Kısa Vadeli Plan’. Cumhurbaşkanlığı’nın direktifleriyle hazırlanmış; dolayısıyla 3 yıllık plan sürecince iktidar değişimi öngörülmemiş veya dahil etmek tabiatıyla işlerine gelmemiş. Bu gidişatla bu planın sunduğu öngörüler ve hedefler 1 yıl sonra daha önceki dönemlerde hiç olmamışçasına sert bir revizyona uğrayacak. Çünkü bazı hesaplarda beklenmedik iyileşme bazılarında ise kötüleşmeler yaşayacağız.

Resmi ismiyle Orta Vadeli Plan olan belgeyi küçümsememek gerek. İçerisinde bulunan mali hedefler merkezi yönetim bütçesinin oluşturulmasında dayanak olarak kullanılıyor. Genel öngörülerin de özel sektör tarafından yol gösterici olarak kullanılması bekleniyor. 2015’te yayınlanan OVP’de 2018 yılı için ortalama dolar kuru 3,23 idi. Ancak gerçekleşme 4,82 oldu; yani %50 hata payı oldu ki dolar kurunun yıl içinde 7,24’e çıkışı hala hafızalarımızda. Gerçekçi varsayımlara dayanmayan program ne kamuyu planlıyor ne de özel sektöre yol gösteriyor. Bu noktada kurumsallaşma noksanlığının bir başka boyutuna da değinmek gerek. Resmi bağlayıcılığı olan ancak sürekli hezimetle sonuçlanan enflasyon hedeflemesinde; hükumet ve Merkez Bankası hedefi beraber belirler. Zaman içerisinde bu hedefe yönelik sapmaları TCMB enflasyon tahmini yaparak belirtir ve nedenlerini sıralar. Üstelik para politikası genel fiyat hareketlerini etkilemekte maliye politikasına göre daha işlevseldir. Buna rağmen TCMB’nin 2021 yılsonu için belirlenen enflasyon hedefi %5 ve çok kez güncellenen enflasyon tahmini ise %14,4. Ancak bu plandaki yıl sonu enflasyon hedefi %16,2. Kamu kurumlarının daha önce hiç olmadığı kadar tek elde toplandığı bir dönemdeki kurumsallığın geldiği düzey işte bu.

Gelelim bu planın aslında kısa vadeli olduğuna dair öngörümüzün sonuçlarına. Türkiye’de iktidar değişim süreci çok muhtemelen sarsıcı bir şekilde gerçekleşecek ve en nihayetinde birilerinin işine gelsin gelmesin, sandıkta demokrasinin açık bir şekilde tecil ettiğini herkes kabullenecek. Protestolar yaşanabilir, fakat 1980 öncesini anımsatacak olaylar yaşanmaz. Özetle, geçiş süreci tamamlandığında piyasalarda çok hızlı iyileşme yaşanır. Bunun sağlamasını yapmak kolay, en iyi örneği Berat Albayrak’ın istifası/azli/affı sonrasında dolar kurunun ertesi gün tüm belirsizliğe rağmen 1 TL daha aşağıdan açılması. Tersini de Naci Ağbal’ın görevden alınmasının ardından 1 TL kadar değer kazanan dolar kurundan gözlemlemiştik. Yani iktidar değişirse, hatta iktidar değişimini onaylayan gelişmeler artarsa; risk primi çok hızla düşer. Yüksek enflasyona ve döviz rezervlerindeki noksanlığa rağmen TL değer kazanma eğiliminde olur. Tabii böyle bir ortamda TCMB dış ticaretteki etkilerinden ötürü düşük kur ister mi yoksa yerine heba edilmiş döviz rezervlerini yerine mi koyar, ayrı bir soru. Fakat kesin olan şu; Türkiye’de piyasalar değişimlerin kokusunu önceden alıyor, çok hızlı tepki gösteriyor. Artan risk priminin normalleşmesiyle yurt dışından sermaye yağmurunun yaşanmaması mümkün değil. Hatta yastık altına kaçırılan altınların bir kısmı da zamanla finansal sisteme dönebilir. Değerlenme eğilimindeki TL ile enflasyon nispeten kontrol altına alınabilir ve kamu borçlanması kolaylaşabilir.

Peki, Mart 2018’de iktisadi buhrana girmemize neden olan dış borçlar hızlıca yapılandırılarak uzun vadeli ve düşük faizli hale getirilebilir mi? Bu zor. Uzun yıllardır kamu bankalarından sağlanan kredilerle döndürülen özel sektör şirketleri yeniden canlandırılabilir mi? O da zor. Tabii tüm bu finansal büyüklüklerin ötesinde bir de toplumun hayatına doğrudan etki eden makroekonomik göstergeler var. Mesela işsizlik. İyileşen yatırım ortamı ve bir miktar soğuk paranın akmasıyla istihdam artar; fakat bu sürede iyice birikmiş milyonlarca işsize çare olabilir mi? Çok zor. En zoruysa yapısal hale gelmiş olacak genç işsizlik olacak. Çünkü birçok gencin umudu kırılacak; özellikle kadınlarda ev genci olma eğilimi geriye dönüşü olmaksızın artacak.

Özetle, açıklanan OVP aslında kısa vadeli çünkü muhtemelen siyasi baskılar sonucunda bir iktidar değişimi içermemekte. Bunun yaratabileceği finansal rahatlama hesaplara katılamamış, diğer taraftan toplumsal refahın göstergesi olan işsizlikte ve sürdürülebilir bir ekonominin temellerinden olan dış borç konusunda iyimser kalınmış. Tabii tüm bunlar öngörü, sonuçları yaşayarak göreceğiz; tıpkı 2018’de 3,23 beklenen dolar kurunun 7,24 ile rekor kırması gibi.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI