Perşembe, Nisan 25, 2024

Kira artış tartışmalarında perde arkasındaki kötü kim?

Çözüm kiraların sınırlandırılmasında değildir. Aksine kiraların bu denli artmasına yol açan enflasyonun düşürülmesinde, irrasyonel politikalardan makule dönülmesinde, kişilerin satın alma güçlerinin korunmasında ve uzun vadede kiraların makul düzeyde seyretmesini sağlayacak konut arzının artırılmasındadır.

Geçtiğimiz günlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, bir televizyon kanalında katıldığı bir programda kira zamları için kiracılara “Ev sahibiniz sizden %25’ten fazla artış talep ederse, bankadan kiranızı %25 zamlı olarak yatırın ve devam edin.” şeklinde bir tavsiyede bulundu. Bu açıklama kiracıları koruma amacı güdüyor gibi görünse de gerçekte kiracıları korumaktan oldukça uzak. Aksine sorumluluktan kaçmanın, hatta kendi sorumluluğunu başkalarının omuzlarına yüklemenin en açık ifadesi. Bu açıklamanın kiracıları korumaktan neden uzak olduğuna biraz daha yakından değinelim.

KİRA, KONUTUN KULLANIM FİYATIDIR

Kira, mülk sahibi ile mülkü kiralayan (kiracı) arasında imzalanan sözleşmeye dayanan ve mülkün kullanılması karşılığında kiracı tarafından mülk sahibine yapılan ödemeyi ifade eden bir bedeldir. Bu bedel de nihayetinde ekonomideki fiyatlardan biridir: Konutun kullanım fiyatı. Ekonomide diğer fiyatlar artarken konutun kullanım fiyatının artışına sınırlama getirmek, tıpkı peynir satan bir satıcıya peynirin fiyatını %25’ten fazla artıramazsın demeye benziyor.

HUKUKİ OLAN ADİL OLMAYABİLİYOR

Hiçbir satıcı sattığı ürünün fiyatı üzerinde bir kurumun belirleyici olmasını istemez (Zaten kurumların görevi de fiyatlara sınırlama getirmek değil; aksine fiyatların rekabet koşulları altında sağlıklı bir şekilde oluşmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri hayata geçirmektir). Mülk sahipleri de benzer şekilde kanun koyucunun kiralar üzerinde belirleyici olmasını istemez. Ev sahipleri, kira artış oranı sınırlamasına her ne kadar uymak zorunda olsa da kanun koyucular tarafından getirilen yasal düzenlemeler her zaman toplum gözünde kabul görmüyor. Çünkü hukuki olan adil olmayabiliyor.

 KİRA SINIRLAMASI UZUN DÖNEMDE EN BÜYÜK ZARARI KİRACIYA VERİYOR

Hükümetin getirdiği %25’lik kira sınırlaması kiracıları koruyor gibi görünse de kiracılar ile mülk sahiplerini karşı karşıya getirmiş ve bu iki grup arasındaki gerginlikleri bir hayli artırmıştır. Bankadan kirasını %25 zamlı olarak yatıran ve devam eden kiracının bile huzurunun kaçtığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Kiracı düşük kira artışı yapsa da gelecekte kendisini nelerin beklediği konusunda artık bir hayli huzursuzdur.

Kira artışına getirilen sınırlamanın etkileri, takip eden senelerde de devam etmektedir. Bu yıl yapılan düşük kira artışı, seneye yapılacak kira artışının da düşük kalmasına neden olacaktır. Çünkü bir sonraki yılın kirası da düşük tutarlı kira değeri üzerinden belirlenecektir.[1] Mülk sahiplerinin bu durumdan hoşnut olmadıklarını veya olmayacaklarını rahatlıkla tahmin edebiliriz.

Mevcut durumdan kısa dönemde maddi açıdan avantajlı çıkacak kesim tabii olarak kiracılardır. Bu görüntü hükümet yetkililerinin sanki kiracıları koruyormuş gibi görünmesine imkân veriyor. Ancak bu, olayın sadece görünen yüzü. Arka planda ise toplumsal gerginlik ve huzursuzluk artışı var.

Burada asıl sorulması gereken ama tartışmalar arasında gözden kaçan soru şudur: Kira artışı neden %25 ile sınırlandırıldı? Cevap aslında çok açık: Hükümetin enflasyon mücadeledeki kendi başarısızlığını gölgelemek istemesi.

KİRA ARTIŞ SINIRLANDIRMASI TOPLUMSAL İLİŞKİLERE BÜYÜK ZARARLAR VERDİ

Yazılı ve görsel basında mülk sahipleri ile kiracılar arasında yaşanan tartışmaların ve kavgaların arttığına dair çok sayıda haber mevcut. Hükümetin fitilini çekip kiracı ile ev sahibinin arasına attığı bombanın toplumsal ilişkilere verdiği zararı, kira anlaşmazlık dava sayısındaki astronomik artışlarda görmek mümkün.

Kira değerleri önünde sonunda piyasa değerine geri dönecektir. Bu mekanizma ya kiracıların kiraya olması gereken tutara yakın bir artış yapması ile, ya ev sahiplerinin kiracıları tahliye etmesi ile, ya kira artışlarının mahkemelerde yeniden belirlenmesi ile, ya da mülk sahiplerinin evlerini kâğıt üzerinde veya gerçekte başka kişilere satmaları ile gerçekleşecektir. Arada kaybolan ise kiracının ve mülk sahibinin huzuru olacaktır.

KİRA ARTIŞ SINIRLANDIRMASI BAŞARISIZ POLİTİKALARI GÖLGELENDİRME AMACI GÜTMEKTEDİR

Burada asıl sorulması gereken ama tartışmalar arasında gözden kaçan soru şudur: Kira artışı neden %25 ile sınırlandırıldı? Cevap aslında çok açık: Hükümetin enflasyon mücadeledeki kendi başarısızlığını gölgelemek istemesi.

Eğer kiralar normal oranında artırılmış olsaydı, kiracıların zaten zayıflamış olan satın alma gücü daha da zayıflayacaktı. Hükümet kira artışını sınırlandırarak bir nevi mülk sahibinden zorunlu vergi alıp kiracıya vermiş oldu. Bu sayede yarattığı enflasyonun kiracılar üzerindeki çözümünü, ev sahiplerinin üzerine yıkmış oldu.

İlk etapta kiracı lehine gibi görünen bu durum yukarıda da ifade ettiğimiz uzun vadede en fazla zararı kiracılara verecektir. Yaşanan huzursuzluklar ve evin tahliyesi için katlanılan mali külfet bir kenara, başka bir yere taşınmak zorunda kalınması sebebiyle yıllardır kurulan komşuluklar, arkadaşlıklar ve dostluklar da yitirilmektedir. Yani kiracıyı koruduğunu iddia eden hükümet, aslında tam tersi bir sonuca neden olmaktadır.

ÇÖZÜM, MAKUL TALEP POLİTİKALARINDA VE İSTİKRARLI KONUT ARZINDADIR

Çözüm kiraların sınırlandırılmasında değildir. Aksine kiraların bu denli artmasına yol açan enflasyonun düşürülmesinde, irrasyonel politikalardan makule dönülmesinde, kişilerin satın alma güçlerinin korunmasında ve uzun vadede kiraların makul düzeyde seyretmesini sağlayacak konut arzının artırılmasındadır.

Mevcut hükümet bu sorumlulukların hiçbirini üstlenmemiş, başarısızlıklarının tüm sorumluluğunu her daim farklı kişilere yüklemeye çalışmıştır. Bazen soğan satıcıları, bazen market sahipleri, bazen de ev sahipleri hükümetin sorumluluk kaçışından nasibini almıştır. Ancak kişilerin algısını yönetmenin de bir sınırının olduğunu söyleyebiliriz. Bu sınırın neresinde olduğumuzu ise önümüzdeki hafta yapılacak olan seçimler belirleyecektir.

[1] Kira tutarının başlangıçta 100 ₺ olduğunu, ilk yıl enflasyon oranının %80, ikinci yıl ise %40 olduğunu varsayalım. Bu durumda eğer yasal sınırlama getirilmeseydi kira tutarı ilk yıl 180 ₺’ye, ikinci yıl ise 252 ₺’ye yükselecekti. Ancak yasal sınırlama sebebiyle kira ilk yıl 125 ₺’ye, ikinci yıl ise 175 ₺’ye yükselmektedir. Yani aradaki fark ilerleyen yıllarda da kapanmamakta, gelecek dönemlere aktarılmaktadır.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI