Cuma, Nisan 19, 2024

Kılıçdaroğlu’nun “ben sosyal demokratım” söylemi: bir süreklilik

Kemal Kılıçdaroğlu mülkiyeti tabana yaymayı, adil bölüşümü ve dolayısıyla yoksulluğun bertaraf edileceği bir düzeni uzunca bir süredir zaten vadetse de söyleminin başlığını yeni yeni “sosyal demokrat” olarak atıyor. 

Geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu bizlere yine evinin mutfağından seslendi. Bu seslenişi esnasında çok önemli bir de çıkış yaptı:

“Ben sosyal demokratım arkadaşlar, CHP de sosyal demokrat bir partidir. Ben sosyal devlete inanırım. Ben fakirliği söküp atarsam eğer halkımın duasını alırım. Bu fakirleştirilme süreci kabul edebileceğimiz bir süreç değildir.”

Daha önce köşemde yazdığım bir yazıda, CHP’nin başlığını “sol” koymadan kamucu politikalar izlediğini ve bu yolla toplumu kendi kapsamlı dönüşüm programına ikna etmeye çalıştığını belirttim. Bahsi geçen yazıdaki iddiamın temelineyse Kılıçdaroğlu’nun bir iç kapitülasyonu andıran geçiş garantili yol ve köprüleri “kamulaştırma” vaadini, Kanal İstanbul kreditörlerine ilettiği mesajın anti-emperyalist tonunu ve Türkiye’yi bir “yarı-medeni öteki” gören Batı’nın Türkiye’yi ileri bir mülteci karakolu hâline getirme çabasına ettiği veryansının emperyalizm suçlamasını koymuştum. Bunlara ek olarak, özellikle derin yoksulluğun yaşandığı pandemi sonrası süreçte belediyelerin yaptığı sosyal yardımlardan yine belediyelerin yurt krizinde aldığı inisiyatife kadar birçok örnek CHP’nin kamucu politikalardaki samimiyetini bizlere pratikte gösterdi.

KILIÇDAROĞLU NEYDİ NE OLDU?

Kılıçdaroğlu, uzunca bir süredir CHP’nin temas edemediği, kendi ifadesiyle “sosyal gruplar” ile partisinin temasını arttırırken bunun doğal sonucu olarak bu gruplarla partisi arasında bir güven ilişkisi tesis etme çabası içinde. Özellikle hükümetin “dahiyane” iktisadi politikalarının toplumdaki bir avuç imtiyazlı şımarık yandaşın dışında her gruptan tepki çektiği bu dönemde CHP lideri, halk lehine kapsamlı bir dönüşümü, mülkiyeti tabana yaymayı, adil bölüşümü ve dolayısıyla yoksulluğun bertaraf edileceği bir düzeni uzunca bir süredir zaten vadetse de söyleminin başlığını yeni yeni “sosyal demokrat” olarak atıyor. Mesela Kılıçdaroğlu’nun göreve gelmesinin ardından sosyal güvence ağlarının dışında kalanlar için savunduğu Aile Sigortası’nı nasıl sosyal demokrat saymayabiliriz? CHP liderinin bu konuda bugün konuştuğunu söylemek haksızlık olur. O, 2011’de Oktay Ekşi’yle yaptığı “Türkiye’ye Sözüm Var” başlıklı nehir söyleşisinde de sosyal hukuk devletinin anayasanın değişemez maddelerinden biri olmasına karşın, “yoksulluğun siyasi sömürü alanı hâline” getirildiğini belirtmiş ve “sosyal devleti yeniden inşa edeceğiz, refahı tabana yayacağız, bu coğrafyada tek bir çocuk yatağa aç girmeyecek” demişti.(1)

Unutmamak gerekir ki CHP lideri, “yatağa aç giren çocukları” hiçbir dönem gündeminden düşürmedi. Ancak Kılıçdaroğlu, Türkiye’de refahın ve büyüme hızının görece yüksek olduğu, iktidar partisinin farklı kimliklerle diyalog kurduğu ve henüz kadro hareketinden tam manasıyla bir kişi örgütüne dönüşmediği bir dönemde partisinin başına geldi. Bu dönemde ulusalcılık cereyanı dolayısıyla partinin söylemi, kapsayıcı olduğundan çok dışlayıcıydı ve dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun önce parti-içinde bir dönüşüm gerçekleştirmesi gerekliydi. Yine unutmamak gerekir ki Kılıçdaroğlu, tüm bunlara rağmen muhalefet partileriyle diyalog kanallarını açık tutarak 2015’te Erdoğan’ı yenmeyi başardı. Ancak Türkiye’nin 2015 sonrası yaşadığı olağanüstülüklerin olağanlaştığı süreç içinde kurumsallaşan tek adam rejimi, bu galibiyetin meyvelerinin toplanmasını erteledi. 2017 sonrasında herkesin umudunu kestiği bir anda yine meydana çıkan Kılıçdaroğlu, kolları sıvayarak tek ölçütü asgari demokratlık olan bir birleştirici çatı inşa etti ve binbir benzemez muhalif partiyi en çok istedikleri üzerinden değil, en çok istemedikleri üzerinden, “bu ucube sistem”e karşı bir araya getirmeyi başardı.

PEKİ NEDEN BUGÜN?

Tüm bunlar yaşanırken kurumsallaşmış tek adam rejiminin Türkiye’ye maliyeti günden güne arttı. Dolayısıyla iktidar partisinin toplumu fay hatları üzerinden bölmeye çabaları bu rejimin olumsuz çıktılarından günden güne daha da mustarip olan seçmen açısından tatsız bir şakadan ibaret kalmaya başladı. İşte tam da bu noktada CHP lideri günden güne el yükseltti. Gençlere iktidarın lüks gördüğü temel gereksinimlere vergiden azade ulaşacakları, memurlara 3600 ek gösterge haklarının tanınacağı, EYT’lilere emeklilik haklarının iade edileceği ve genel olarak kamu kaynaklarının “beşli çete” için değil, toplum için seferber edileceği bir düzen vadetti.

Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun “Ben sosyal demokratım” vurgusunu, onun helalleşme söyleminden de bağımsız değerlendirmemek lazım. “Halel getirmemek için helalleşmek” yazımda belirtiğim gibi, CHP liderinin temel amacı Ak Parti sonrası sürecin olası toplumsal barışına yeniden fay hatlarının kaşınarak halel getirilmemesi. O, sadece bugün değil, yarın için de sağ popülist siyasetin alanını kapatmaya çalışan bir strateji izliyor. Yani o, 1970’lerde Ecevit’in yaptığı gibi toplumu kimlikler üzerinden ayrıştıran “tarihsel yanılgı”yı bertaraf ederek, ilericilik-gericilik ayrımının bu sahada değil, iktisadi sahada gerçekleştiğini gözler önüne sermenin peşinde.

Dolayısıyla, “gerici” olanı Türkiye’nin tüm kaynaklarını üç-beş kişiye peşkeş çekenler olarak kodlarken, kendisinin ve partisinin sosyal demokrat kimliğini hatırlatarak, kamu kaynaklarını halk için seferber edeceğini belirtip “ilericilik” anlayışını da ortaya koyuyor. Yani Kılıçdaroğlu, tıpkı 1970’lerde Ecevit’in yaptığı gibi kimlik temelli çatışma ve kavgalardan kaçınarak tartışmayı sosyo-ekonomik zemine çekiyor. Bunu yaparken de toplumla diyalog kanallarının geliştiği ve toplumun sosyal demokrat bir dönüşüme belki de hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyduğu bir dönemde üst perdeden “sosyal demokratım” demeye başlıyor. Dolayısıyla aslında olan, onun zaten savunduğu politikalara sadece “sosyal demokrat” başlığı atması. Sebebiyse Kılıçdaroğlu’nun dönüşümü değil, halkın sosyal demokrat dönüşüme olan ihtiyacı.

  • Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’ye Sözüm Var: Oktay Ekşi ile Nehir Söyleşi, Literatür, Ankara, 2011, s. 63-64.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI