Çarşamba, Nisan 24, 2024

Kılıçdaroğlu Türkiye’yi toplum olmaya çağırıyor

Kabul edelim ki Kılıçdaroğlu bu noktaya birden gelmedi. Sadece siyaseten değişmiyor, zihniyet olarak da dönüşüyor, demokratlaşıyor. Helalleşme çağrısı işte bu dönüşümün sonucu.

CHP Genel Başkanı geçtiğimiz cumartesi günü yayınladığı videoda dile getirdiği “helalleşme” çağrısını önceki gün bir adım ileri götürdü. Kılıçdaroğlu konuşmasında hem helalleşmenin kavramsal çerçevesini hem de bu helalleşmede ilk akla gelenleri sıraladı.

Kılıçdaroğlu, “Helalleşme ile hukuku karıştıranlar oldu. Helalleşmek yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek demektir. Bunu yarası olan topluluklara yapacağız. Hukuk başka. Kim ne suç işlediyse onun karşılığı hukuktur. Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım” diyerek hukukla, helalleşme arasındaki farkı net biçimde ortaya koydu.

Yine konuşmasının son 3 dakikasında helalleşmenin muhataplarını tek tek saydı Kılıçdaroğlu;

– 28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz.

– Roboski ile helalleşeceğiz. Hukuk başka helalleşme başka. İnsanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz.

– Sivas, Kahramanmaraş mağdurlarıyla helalleşeceğiz.

– Diyarbakır hapishanesi mahkumlarıyla helalleşeceğiz.

– Mahalleleri gasp edilip sürülen romanlarla helalleşeceğiz.

– Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıklar, 6-7 Eylül olaylarının mağdurlarıyla helalleşeceğiz.

– Mahkemelerle süründürülen askerlerimiz ve aileleri ile helalleşeceğiz.

– Bugün Londra’ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz ile helalleşeceğiz.

– Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi ile, Soma ile helalleşeceğiz.

– Darbeciler tarafından bir sağdan bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede, o insanlarımızla helalleşeceğiz.

– 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’i kaybeden ve mahkemelerde süründürülen Mısra Öz ile helalleşeceğiz.

– Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz.

Devamla “Helalleşeceğiz dostlarım. Yakın gelecekte bir gün çocuklarımız geçmişe baktıklarında ‘Neler olmuş ama önümüze bakmayı bilmişiz, helal olsun onlara’ diyecekler.” ifadeleri ile “Bir de medyada bazılarının ‘ne güzel muhalefet zaten kazanıyor ne gerek vardı tüm bunlara’ demesine hüzünlendim. Çünkü bunlar, bu söylediklerimi strateji zannediyor. Ne stratejisi! Ben gelecekte bu ülkenin çocuklarının ardından bu ülkeyi ‘barıştırdığımı‘ söylemelerini istiyorum. Evlatlarımız diyorum, hangi strateji çocuklarımızın geleceğinden daha önemli?” Kılıçdaroğlu’nun vizyonunu ortaya koyması açısından çok önemlidir.

ÇOCUKLAR VE ONLARIN GELECEĞİ İÇİN

Kılıçdaroğlu’nun bu tarihi konuşmasından sonra kendisini Meclis’te ziyaret etme imkânı buldum. Bu kez yalnız değildim. Yanımda 13 yaşındaki kızım ve 7 yaşındaki oğlum da vardı.

Görüşmede yaptıklarının ve son helalleşme çağrısının ne kadar önemli olduğunu söylediğimde; çocuklarımı işaret ederek, “Bu çocukların daha demokratik bir ülkede, özgür yaşama hakları olmasın mı?” diye sordu ve ekledi “Derdim önceliğim hiçbir zaman koltuk, konum olmadı. Ben bu ülkedeki tüm çocuklar için, onların aileleri için, tüm Türkiye için demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Tüm mücadelem bunu sağlam için ve bunu da başaracağız.”

Haklı değil mi?

Sonuna kadar.

Kendisine bu konuda gelen eleştirileri hatırlattığımda; “Eğer yaptığım çağrıyı tartışmak, bir adım ileri götürme amaçla yapıyorlarsa katkı sunar yararlanırız. Yok sırf eleştirmek için yapılıyorsa yapacağımız bir şey yok” dedi.

Kabul edelim ki, bu çıkış ve çağrının siyasal anlamı, otoriter devlete” ideolojik mesafe alıştır.

Kendisini tanıyan bir gazeteci olarak Kılıçdaroğlu’nun sıradan bir siyasetçi olmadığını biliyorum. Bu sıra dışılık onun önceliği daima ülkeye, demokrasiye ve geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine vermesinden geliyor. Konuşmasında ifade ettiği gibi bu çıkış seçim kazanma stratejisi değil, bir gelecek ufku ve kendi deyimiyle tarihe iz bırakma girişimi.

DEVLETE MESAFE ALMA

Kabul edelim ki Kılıçdaroğlu bu noktaya birden gelmedi. Sadece siyaseten değişmiyor, zihniyet olarak dönüşüyor ve demokratlaşıyor.

Helalleşme çağrısı işte bu zihinsel dönüşümün sonucu. Kabul edelim ki, bu çıkış ve çağrının siyasal anlamı, “otoriter devlete” ideolojik mesafe alıştır.

Nasıl mı?

Helalleşme için sayılan muhatapların ve mağdurların farklı tarihsel dönemlerde ve farklı kimliklerde olmasının tek bir anlamı var. O da bütün bu olumsuzlukların arkasında siyasi partilerden çok ideolojik bir sürekliliğin olmasıdır ve bunu sağlayan da otoriter bir devlet anlayışıdır. Sonuç olarak tüm bu olanlar, otoriter devletin ideolojik sürekliliği, siyasi iktidar fark etmeksizin kendi doğrularının dayatıp gerçekleşmiştir.

İşte Kılıçdaroğlu, bu devlete mesafe almak için onun mağduriyetleri ile helalleşmeyi seçiyor. Bu tercih, aynı zamanda otoriter devlete mesafe almaktır. Kılıçdaroğlu, bu toplumun açık yaralarını iyileştirmeye, bu haliyle Türkiye’yi cemaatler toplamından toplum olmaya çağırmaktadır.

Son olarak şunu da ifade edelim;  Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı, Cumhurbaşkanlığı adaylığını da aşan bir tarihsellik içeriyor. Bu çağrıyı kendisinin adaylığına bağlamak en hafif deyimle Kılıçdaroğlu’nu hafifsemek demektir.

Şimdi sıra muhalefetteki diğer liderlerde. Bakalım onlar Kılıçdaroğlu’nun bu tarihi çağrısına nasıl cevap verecekler?

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI