Perşembe, Nisan 25, 2024

KHK ile ihraçların araştırılması AKP oylarıyla reddedildi

CHP’nin, kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilenler başta olmak üzere OHAL kapsamında yaşanan gelişmelerin araştırılması için verdiği önerge üzerine konuşan CHP Ankara Milletvekili Dr. Murat Emir,  FETÖ ile mücadelede hukuk dışına çıkılmasının FETÖ’nün değirmenine su taşımak anlamına geldiğini belirterek, kurulan OHAL İnceleme Komisyonu’na yeni mağduriyetler yaratacağını söyledi.

CHP’li Emir, kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilmeleri üzerine ‘İşimi Geri İstiyorum’ talebiyle eylem yapan ve açlık grevindeyken tutuklanan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’nın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından ‘terörist’ olarak suçlanmasına tepki göstererek, “Bu kişiler yıllarca kamu görevlisi olmuşlar, 22 defa gözaltına alınmışlar ve gözaltılar sırasında bile bunların terör örgütüne mensubiyetine dönük bir iddia yoktu arkadaşlar. Şimdi, İçişleri Bakanı görevini yapacağı yerde, hâkim olmuş, savcı olmuş, insanları peşinen suçluyor” dedi. Önergenin gündeme alınması AKP oylarıyla reddedildi.

CHP, OHAL döneminde başta KHK’larla ihraç edilenler olmak üzere yaşanan gelişmelerin sosyal ve toplumsal dokumuzda yarattığı sonuçların tespit edilip, gerekli önlemlerin alınması için Meclis araştırması açılmasını içeren grup önerisini Meclis Genel Kurulu’na gönderdi.

Araştırma önergesi üzerine, CHP adına Ankara Milletvekili Murat Emir konuştu. Konuşmasına, Gezi Parkı Eylemlerinin yıldönümü olması nedeniyle “Dört yıl önce özgürlük talep eden, adalet talep eden ve bunun için en meşru hak arama yeri olan demokrasilerde sokağa çıkan ve bize o güzel haziranı yaşatan Gezi çocuklarına buradan selamlarımı gönderiyorum” diye başlayan Emir, ilk imza sahibi olduğu araştırma önergesinin metnine, AKP grubunun önerisi üzerine Meclis Başkanlığı’nca bazı ifadeler çıkartılarak müdahale edildiğini belirterek, bu duruma tepki gösterdi.

Emir, şöyle konuştu:

“Meclis Başkanlığına olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameler yoluyla yapılan ihraçları ve hukuksuzlukları gündeme getirmek için bir araştırma önergesi vermiştim ancak Meclis Başkanlığı, AKP Grubunun sık yaptığı gibi, FETÖ ile AKP Grubunun ve AKP iktidarının ilişkisini, iltisakını, bağlantısını, yardımlaşmasını ve iç içe geçmesini örtmek üzere benim bazı cümlelerimi sakıncalı gördü. Ben de vaktim olmadığı için onları silmek zorunda kaldım ama izninizle burada okuyacağım.

Demişim ki: 2002 yılında iktidar olan AKP’de iktidarını daim kılmak için “demokrasi” ve “hukuk devleti” ilkelerinden vazgeçerek yönettiği devlet olanaklarını, daha sonra “Fetullahçı terör örgütü” ve “paralel devlet yapılanması” olarak tanımlanan Fetullah Gülen cemaatiyle paylaşıp her türlü devlet kadrosunu bu örgüte âdeta sunmuştur. Tamamen de böyledir.

Yine söylüyorum: 15 Temmuz darbe girişimine gelinen süreçteki demokrasi ve hukuk dışı uygulamalar, ne yazık ki gerekli dersler alınmayarak, sonrasında da farklı bir şekilde devam ettirilmiştir. Hukuk dışı uygulamaları karşı karşıya gelmeden önce Fetullah Gülen cemaatiyle birlikte uygulayan…

Sayın Petek, hani siz savunuyordunuz ya, kanal kanal gezip Ergenekon’u, Balyoz’u savunuyordunuz ya; işte o zamanları, iş birliğiniz olan zamanları söylüyorum burada. O sırada birlikteydiniz ama sonrasında, darbe girişiminin ardından bu uygulamaları tek elden yönetmeye başladınız.”

FETÖ’NÜN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYORSUNUZ

Emir, 15 Temmuz sonrasında siyasi iktidarın KHK’larla hukuk dışına çıktığını, Türkiye’yi anayasasızlaştırdığını vurgulayarak, şunları söyledi:

“Darbeyle mücadele” görüntüsü altında yaptığınız işlemlerin birçoğunun aslında darbeyle ilişkisi yok. Aslında yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların ve tüm toplumsal muhalefet kesimlerinin ayırt etmeksizin üstüne gitmeniz gerçekte FETÖ’nün değirmenine su taşıyan gerçekler. FETÖ’yle mücadele edecekseniz biz yanınızdayız, sonuna kadar yanınızdayız ancak sizin yaptığınız sizin beğenmediğiniz FETÖ’cülerle mücadeledir çünkü size yakın olan, siyasi nüfuzu olan, gücü olan ve özellikle de siyasi bağı olan FETÖ’cüleri bir bir koruyorsunuz ve tahliye edildiğini zaman zaman görüyoruz.

HAKSIZLIKLARA YANITINIZ ‘AĞAÇ KÖKÜ YESİNLER’ OLDU

100 binin üzerinde kamu görevlisi ihraç ettiniz. “Bunları haksız yapıyorsunuz, hukuksuz yapıyorsunuz. Yargı kararını bekleyin, yargıyı hızlandırın.” dediğimizde bize verdiğiniz cevap “Ağaç kökü yesinler.” oldu. Bunlardan 33 bin tanesi Millî Eğitim Bakanlığında. Millî Eğitim Bakanlığındaki insanların, öğretmenlerin, eğitim görevlilerinin alelacele, yargı kararı olmaksınız el çektirilmesinin, ihraç edilmesinin mantığı nedir? Hukuk devletinde bu nasıl kabul edilebilir? Askerleri, kritik personeli ihraç ettiniz, bunu anlayabiliriz ama bu öğretmenleri siz yerleştirdiniz oraya…

KOMİSYON, MAĞDURİYETLERİ ARTIRMAK ÜZERİNE PLANLANMIŞ BİR OYUN

Şimdi, “Komisyon kuruldu.” diyeceksiniz. Bu, bir palavradır, boş bir palavradır. Komisyonun görevlendirilmesi aylarca sürmüştür. Kendi iç işleyişine baktığınızda dosya başına beş dakikadan daha az süre düşmektedir. Bu, aslında mağduriyetleri gidermek üzere değil, bilakis mağduriyetleri artırmak üzere planlanmış bir oyundur.

Geçen hafta, Sayın İçişleri Bakanı, burada bence son derece hazin bir duruma düştü ve o kişilerin DHKP-C üyesi olduğunu, terörist olduğunu söyledi. Bakınız, bir İçişleri Bakanı böyle bir şey söyleyemez. Oysa bunlar şu anda terör örgütüne mensup olma iddiasıyla yargılanıyorlar, dava açılmak üzere. Ne zaman oldu bu? Yani açlık grevine başladıktan sonra oldu. Bu kişiler yıllarca kamu görevlisi olmuşlar, 22 defa gözaltına alınmışlar ve gözaltılar sırasında bile bunların terör örgütüne mensubiyetine dönük bir iddia yoktu arkadaşlar. Şimdi, İçişleri Bakanı görevini yapacağı yerde, hâkim olmuş, savcı olmuş, insanları peşinen suçluyor.  Bakınız, DHKP-C’yi asla savunmayız, asla savunmayız ama insanlara peşinen “teröristtir” denmesini de kabul etmiyoruz. Biz sizin “terörist” dediğinize “terörist” demek zorunda değiliz. Bizi bağlayan bağımsız yargıdır. Biz ancak yargı kararlarıyla karar veririz. Bakın, biz, hak arama yoluna girmiş, mücadele veren insanların, kim olursa olsun, hangi siyasetten gelirse gelsin, onların yanında dururuz, kimseden adli sicil kaydı istemek gibi bir zorunluluğumuz yok.

GEZİ KORKUSUNDAN, SOKAKTA TÜRKÜ-ŞARKIYI YASAKLADINIZ

Şimdi, aynı İçişleri Bakanının bir valisi var, evlere şenlik, Allah başka keder vermesin. Bakın, akılalmaz işler yapıyor, hukuk tanımazlığı öyle bir zirveye tırmandırdı ki, geçen hafta bir genelge yayınladı ve diyor ki: “Ben OHAL kanunundan ve il idaresi kanunundan aldığım yetkiyle belli bir saatten sonra şarkı türkü söylenmesini suç işlenmesine dönük açık bir tehlike sayarım ve bunları yasakladım.” Bakın, böylesine gülünç bir yürütmeyle karşı karşıyayız. Tabii, bunlar nereden kaynaklanıyor, bu çaresizlikler nereden kaynaklanıyor? Derin bir korku içerisindesiniz. Biraz önce bahsetmiştik, söylemiştik. Gezi’den gözünüz çok korktu çünkü toplumu her yerinden sıkıştırıyorsunuz, haksızlıkla, hukuksuzlukla, despotlukla, baskıyla herkesi sıkıştırıyorsunuz ve toplumsal muhalefetin özgürlük talebiyle, demokrasi talebiyle, adalet talebiyle bir gün ayağa kalkacağından korkuyorsunuz.  Aslında bu da sizin elbette ki korkulu rüyanız olmaya devam etsin çünkü biliniz ki bu ülkenin, demokrasi isteyen, özgürlük isteyen, barış isteyen ve dilediğince yaşamak isteyen, sizin baskılarınıza rağmen dilediğince yaşamak isteyen insanlarının mutlaka bir gün size karşı koyacağını ve iktidarınızın sonunu getireceğini bilin, diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER