Perşembe, Nisan 25, 2024

Kemal Bey’in adaylığını kim neden istiyor?

Tarihe not düşmek adına şu noktanın altını çizmem lazım. Kemal Bey’in, kuşkusuz mevcut enkaz durumunda ve de işleyemeyen, çürümüş AKP-MHP rejimi karşısında seçimi kazanma şansı çok yüksek bir ihtimal. 

Hafızam beni yanıltmıyorsa 2021 Aralık ayının başında bir grup Türkiyeli olmayan ama uzmanlık alanı Türkiye olan meslektaşıma Türkiye’ye yaptığım kısa ziyaret sonrasında Millet İttifakı’nın olası adayının Kemal Bey olabileceğini söylemiştim. O dönem konuşma şansı bulduğum CHP’liler ya da CHP ile yakın temas içerisinde olan önemli figürler neredeyse o günlerden başlayarak anketlerde adı geçen hatta adı geçmenin ötesinde oy oranı Kemal Bey’den çok fazla gözüken hiçbir adaya şans tanımıyorlardı.

Kuşkusuz bunun temel nedeni için dışarıya ahlaki gerekçeler sunsalar da esasında onları böyle bir noktaya sürükleyen gerçek Kemal Bey’in ‘muhâlefet içeresindeki iktidarı’ dağıtan ana kişi olması. Hâl böyle olunca da olası iktidarda da ‘iktidarın pratik ve de normatif’ gücünü paylaştıracak ana aktör konumuna yükselecek kişi yine Kemal Bey. Aradan geçen dokuz aya yakın sürede ise sanki bir şekilde süreç Kemal Bey’i eşitler arasında en zayıf noktada olmasına karşın, bir şekilde aday konumuna çıkarmakta.

Tarihe not düşmek adına şu noktanın altını çizmem lazım. Kemal Bey’in, kuşkusuz mevcut enkaz durumunda ve de işleyemeyen, çürümüş AKP-MHP rejimi karşısında seçimi kazanma şansı çok yüksek bir ihtimal.

Bu noktada otoriter bir rejimi seçim yolu ile ‘evine’ göndermek gibi tarihi bir fırsat ile karşı karşıya ama hâlâ ve hâlâ olabilecek en riskli aday. Bu riskler içerisinde onun doğuştan gelen özellikleri dışında yaşı, siyaset yapma biçimi, toplum üzerinde uyandırdığı izlenim ve de negatif propagandaya karşı dirençsiz olması gibi daha gerçek ve yıllardır deneyimlediğimiz durumlar mevcut.

Hatta bu durumların hâlâ çok açık bir şekilde tehlike olduğu da ortada. Misal Metropoll araştırma şirketinin kamuoyu ile paylaştığı son anket sonuçlarındaki bir soru bize ilginç ve biraz da tehlikeli bir şey söylüyor. Kendisini muhâlif seçmen olarak tanımlayan kitlenin sadece %58’i muhâlefetin Cumhurbaşkanı adayını beğenmemelerine karşın koşulsuz sandığa gideceklerini söylüyorlar. Bunun dışında bu grubun %18,1’i sandığa gitmemeyi ve hatta %16.9’u beklenmedik şekilde protesto oy olarak Erdoğan’a oy vermeyi aklından geçiriyor.

Kuşkusuz bu durum doğrudan Kemal Bey’in adaylığı ile alakalı bir durum değil. Geçmişin kötü tecrübesi Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bir benzeri ya da her dönemin kötü şakası Abdullah Gül’ün olası adaylığı zannediyorum Metropoll’ün bulgularını daha gerçekçi kılacaktır.

Ancak buna karşın Kemal Bey’in adaylığının toplumun büyük kesimleri arasında en azından şu anda büyük heyecanlar yarattığını söylemek de çok mümkün değil. Zira Türkiye’nin çok temel ve de acil sorunları ile ilgili hâlâ bir şeyler denmiyor ya da diyemiyor. Ne yazık ki yıllar sonra ‘Bay Kemal’ pejoratif söylemine cevap vermesi de bireylerin günlük yaşamına dokunmuyor. Bu nedenle genel havayı dağıtmaya yetmiyor.

Erdoğan ve Saray kendi seçim stratejilerinden çok karşıdaki adayın hata yapmasına ya da onu hata yaptırtmaya oynayabilirler. Sanıyorum bunu bu saatten sonra yapamazlar da diyemeyiz.

Peki hâl böyleyken ve bunu görmek için çok farklı bir bakış açısına sahip olmak da gerekmiyorken Kemal Bey’in adaylığını kimler ya da hangi gruplar neden istiyor? Bu sorunun cevabını dört kategori altında vermek mümkün.

1) KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN KENDİSİ 

Kemal Bey’in 1990’ların sonunda CHP Bilim Kültür ve Yönetim Platformu ile başlayan siyasi serüveninde bir şeyi bu kadar fazla istediğine şahit oluyoruz. Kemal Bey kendisi aday olmayı çok istiyor çünkü geçmişteki bütün yenilgilerine karşın bir şekilde tarihe geçme fırsatı var. 20 yılı aşkın süredir kimsenin bileğini bükemediği, zaman zaman tüm iktidarı kendi elinde zaman zaman ise küçük parçalarını başka gruplar ile paylaşarak elinde tutan Erdoğan’ı sandık yolu ile yenme şansı var.

Üstelik bu şans onun oluşturduğu siyasi strateji gibi bir nedenden değil, mevcut yönetimin aslında artık yönetememesinden kaynaklı olarak ortaya çıkmış bir durum. Böyle bir şans kimin önünde olsa bunu ister, bunun için Kemal Bey’i suçlamamak lazım. Bu noktada insan doğasının karşı konulamaz dürtülerinin olduğunu da hatırlamak gerek.

 2) CHP ÜST YÖNETİMİ VE MEVCUT KADROSU

Ancak insan doğasının sadece dürtüler değil, arzular, hırslar ve şehvetlerle de beslendiğini unutmamak gerek. Hâl böyle olunca Kemal Bey’in adaylığını sadece kendisi değil onunla yakın çalışan, CHP içerisinde ve de bu sayede kamuoyunda da etkili, görünür olan kesimler de istiyor. Zira onlarda bu seçimin kendileri için ya yolun sonu ya da yeni bir yolun başlangıcı olduğunu biliyorlar.

Diğer bir deyişle eğer Kemal Bey seçimi kaybederse CHP üst yönetiminde olan ve belirli süredir çok farklı bağlar ile yol yürüyenler ya siyasi kariyerlerinin sonlarına gelecekler ya da kendilerine yeni ekipler bularak yollarına devam etmek durumunda kalacaklar. Bunu bildikleri için öncelikle Kemal Bey’in aday olmasını ve de kazanmasını istiyorlar.

Kemal Bey hâlâ tam anlamı ile toplumun çoğunluğu için iyileştirici bir kür değil, sadece vücuttaki zehrin yayılmasını önleyecek bir panzehir durumunda.

Böyle bir durum, CHP için çok nadir tarihi bir fırsatın, kimisi 2010 kimisi ise daha önceden beri sıra bekleyen bir kadronun ayağına gelmesi demek olacak. Ancak burada da- iki görece büyük risk bulunmakta. Bunlardan birisi bu kadronun böylesine riskli bir seçimi kaldırıp kaldıramayacağı durumu ki önceki tecrübeleri çok da parlak değil. İkinci mesele ise bu kadronun yılların verdiği iktidar açlığı ile şimdiden iktidar pastasından kendince pay almak için hazırlanması. İçeriden gelen duyumlara göre değil bakanlık paylaşmak kim nasıl ve şekilde bürokraside nereyi istiyor ya da nereye gelecek konuşulmaya bile başlanmış. Olmamış bir seçimi kazanmış taklidi yapmak bu noktada çok tehlikeli ama ne yazık ki o kadronun çok yabancı olmadığı bir durum.

3) ERDOĞAN VE SARAY

Bu konuda bence kimse aksini iddia etmemeli: Erdoğan ve Saray’ın karşılarında en çok görmek istediği aday Kemal Kılıçdaroğlu. Zira Mansur Yavaş’ın MHP’lilik ile yoğrulmuş derin devlet ile kurabileceği ilişkiler ya da Karadenizli kimliği ile birlikte hem içeride hem de dışarıda farklı bağlar kurabilecek Ekrem İmamoğlu’na karşın Kemal Bey daha hafif bir rakip olarak kalıyor.

Kuşkusuz şu anda Kemal Bey gündem belirliyor gibi dursa da siyasi tarihi kritik zamanda yapılan hatalar ve de bir şekilde dolaylı olarak Erdoğan rejiminin önünü açmak ile dolu. Hâl böyle olunca Erdoğan ve Saray kendi seçim stratejilerinden çok karşıdaki adayın hata yapmasına ya da onu hata yaptırtmaya oynayabilirler. Sanıyorum bunu bu saatten sonra yapamazlar da diyemeyiz.

4) SEÇMENİN EN YILGIN KESİMİ

Metropoll’un sonuçları yukarıda da belirtildiği gibi ortada. Ancak %58’lik bir kesim, şu an için ‘Erdoğan dönemi bitsin de kiminle biterse bitsin’ diyor. Bu kesim aslında Kemal Bey’in Adalet Yürüyüşü zamanlarından beri getirdiği ittifaklar stratejisi ile ya da hâlâ tam olarak neden yapıldığı ve de kimler üzerinde nasıl ve ne şekilde etkileri olacağını anlayamadığımız ‘helâlleşme’ politikası için oy vermiyor.

Onlar aslında Kemal Bey’e de doğrudan oy vermeyecekler. Onlar Erdoğan’ın karşısında kim olursa olsun oy verecek olan, yılmış, kategorik olarak ötekileştirilmiş, dünlerinden ve bugünlerinden mutsuz bir kesim ve bu kesim, kendi yarınlarından da korkuyorlar. İşte bu nedenle Kemal Bey’i tam anlamı ile umut gördükleri için değil, karşı tarafta kâbus gördükleri için tercih ediyorlar. Kısacası Kemal Bey hâlâ tam anlamı ile toplumun çoğunluğu için iyileştirici bir kür değil, sadece vücuttaki zehrin yayılmasını önleyecek bir panzehir durumunda.

KESİN KAZANIR DEMEK İÇİN HÂLÂ ÇOK ERKEN

Etrafta seçim ile ilgili dolaşan rasyonaliteyi zorlayacak birçok farklı iddia var. Bir kesim Erdoğan cephesinin sessiz olmasında hâlâ çok çekiniyor ve şapkadan olur olmadık tavşanlar çıkarabileceğini düşünüyor. Ancak büyük bir kesim artık hikâyenin bittiğinden çok emin. Ben de hikâyenin uzun süre doğmamak üzere son bulduğundan, hatta bu hikâyenin temsil ettiğini iddia ettiği birçok şeyin de uzun süre Türkiye’de var olamayacağını düşünüyorum.

Ama buradaki soru yeni bir hikâyenin başlayıp başlamadığı. Eğer bu gerçek bir dönüşüm olacak ise bu hikâye başlamalı. Peki bunu başlatacak kişi Kemal Bey mi? Şu an için onun adaylığını isteyen gruplara bakınca bir umut görülmüyor, peki ileri de olabilir mi? Bilmek bugünden zor gibi…

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI