Perşembe, Nisan 18, 2024

Kararlılık ve tutarlılık

Altılı Masa tarafından ilk kez beklenilen, istenilen ortak, kararlı toplumsal duruş ve sesleniş gerçekleştirilmiştir. Saraçhane’de ki kalabalık toplumsal duyarlılığı, her bir liderin konuşmasına yapılan alkış ve tezahürat ise toplumsal bütünleşmeyi göstermiştir.

Türkiye seçim gününe hızla ilerliyor. Siz deyin 6 ay, ben diyeyim 4 ay sonra en az iki belki de üç sandık önümüze konacak. O güne kadar belirlenmiş kararlarımız doğrultusunda sandığa gidip oylarımızı kullanacağız. Sonuç hepimizin ortak kaderini belirleyecek.

Bunları neden söylüyorum?

Bunları kime söylüyorum?

Elbette ki Cumhur ittifakına değil. Onlar hesabı kitabı “bu seçimi nasıl kaybetmeyiz” temeli üzerine kurmuşlar. Ellerinde devletin sınırsız imkanları mevcut. Şahsım devleti anlayışının sağladığı konfor içinde, ceplerindeki mevcut yüzde 40’ı büyütmenin derdindeler.

Yapabilirler mi?

Zor.

Ama imkânsız değil.

Yüzde 60’lık seçmen kitlesi ise muhalif tarafta bulunuyor. Başta 6’lı masa olmak üzere, muhalif partilerin bu muhalif kesimin dağılmamasını sağlaması gerekiyor.

Yapabilirler mi?

Evet.

Ama hata yapmamak kaydıyla.

Türkiye’nin en sıcak gündemi EKONOMİ ve ENFLASYON. Vatandaşların yoksulluğu, yoksunluğu, çaresizliği… Yaşadıklarımızın tek sorumlusu mevcut hükümet. Ez cümle YÖNETEMİYORLAR. Siyasette gündemi belirleyen kazanır derler ya, mevcut durumun sorumluları da her hafta farklı gündemler yaratarak, tam bir cambaza bak oyunuyla muhalefeti kendi yarattıkları gündemlere sıkıştırıyorlar. Gerçek ve acımasız gündem ise adeta görünmez oluyor.

Önümüzde ki süreçte muhalefeti iki büyük sınav bekliyor. 1)AKP’nin oluşturduğu Anayasa değişikliğine gösterecekleri tutum(lar) ve 2)İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen “2 yıl, 7 ay, 15  günlük hapis cezası ve siyaset yasağı bağlantılı oluşabilecek siyasi senaryolara karşı oluşturacakları tutum.   Muhalefetin bu iki önemli olguya dair kararları, seçmenden alacakları sınav notunu ve  sandık sonuçlarını  belirleyecek.

Önce ikincisinden başlayalım.

Herkesin bildiklerini bir kez daha ayrıntılı yazmak istemiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen “1 yıl, 7 ay, günlük hapis cezası ve siyaset yasağı kararı SİYASİDİR. Yandaş medya sazı eline almış, “sahibinin sesinden” türkü çığırıyor. Oysa hepimiz bu kararın siyasi olduğunu biliyoruz. Değişen rejimin yargıçlar ve savcılar üzerinde ki baskısını biliyoruz. Hepimiz “yargının bağımsızlığı” konusunda endişeliyiz.

Yargı kararının alınacağı gün, henüz karar kesinleşmeden, kararın kesinleşeceği saatte   Sayın İmamoğlu’nun İstanbulluları Saraçhaneye davet etmesi, kriz yönetme becerisinin göstergesidir. Aynı gün Sayın Meral Akşener’in Saraçhane’ye giden tek lider (6’lı masadan) olması çok önemlidir. Sayın Meral Akşener ve Sayın Ekrem İmamoğlu’nun birlikte otobüs üzerinden yaptıkları sesleniş ise çok kıymetlidir. Hem CHP hem de İyi Parti İstanbul İl başkanları bu seslenişe eşlik etmişlerdir. Sadece 16 milyon nüfuslu İstanbul’a değil, bütün ülkeye ses olmuşlardır, güç vermişlerdir.

Ve tabii ki 15 Aralık günü, Sayın İmamoğlu için alınan yargı kararını protesto etmek üzere, yine Saraçhane’de, 6’lı masanın liderlerinin, parti üst yönetimleriyle, milletvekilleriyle, örgütleriyle ve seçmenleriyle buluşmaları, çok ses, tek yürek olmaları tam da istenilen beklenilen siyasi tutum olmuştur.

Altılı Masa tarafından ilk kez beklenilen, istenilen ortak, kararlı toplumsal duruş ve sesleniş gerçekleştirilmiştir. Saraçhane’de ki kalabalık toplumsal duyarlılığı, her bir liderin konuşmasına yapılan alkış ve tezahürat ise toplumsal bütünleşmeyi göstermiştir.

Özel bir grup, zümre ya da inancın giyim kuşamları, tercihleri anayasa maddesi olamaz. Olmamalıdır. Aksi halde bütün bireysel tercihlerin ve seçeneklerin, tek tek anayasaya konulması gerekir.

İmamoğlu için alınan yargı kararının siyasal olduğu konusunda hemfikiriz. Ancak bu karar sadece İmamoğlu özelinde neler olabileceği konusundan ve tartışmalarından öte, bu karar öyle ya da böyle, 6’lı masanın Cumhurbaşkanı adayının belirlenme sürecinin hızlandırılması ve belirlenmesi zorunluluğunu da getirmiştir. Altılı Masa, bir yandan yol haritası ve ortak propaganda çalışmalarını bitirmek, bir yandan da ortak adayı hızla, tüm seçenek ve tüm olasılıkları, toplumsal istek ve kabulleri de göz önüne alarak belirlemek zorundadır.

Aksi tutum, 6’lı masaya ilişkin uzlaşmazlık söylemlerine neden olacak,  seçime giden süreci olumsuz etkileyecektir. Toplumsal uzlaşı olmazsa, seçim kazanılamaz.

Yazımın başında muhalefeti bekleyen iki büyük sınavdan bahsetmiştim. Diğerine geçelim.

Ocak ayı başında AKP’nin “baş örtüsü” ve “aile birliği” adı altında anayasanın 24 ve 41. Maddelerine yaptıkları ilave ve değişiklikleri içeren Anayasa Değişiklik teklifi TBMM’ne gelecek.

Anayasalar temel hak ve özgürlüklerin belirtildiği metinlerdir. Anayasalarda bir yandan tüm yurttaşlar için temel hak ve özgürlükler ve görevler tanımlanırken, öte yandan devlet kurumlarının temel yapı ve işleyişlerinden bahseden metinlerdir. Özel bir grup, zümre ya da inancın giyim kuşamları, tercihleri anayasa maddesi olamaz. Olmamalıdır. Aksi halde bütün bireysel tercihlerin ve seçeneklerin, tek tek anayasaya konulması gerekir. AKP’nin yapmak istediği değişikliklerde ki amaç toplumu inançlar ve cinsel kimlikler üzerinden kutuplaştırmaktır.

AKP’nin nihai amacı belli. Bu teklif TBMM’nde 400 oy ile kabul edilse dahi referanduma götürecekler. Yani tıpkı Macaristan örneğinde olduğu gibi seçmenin önüne 3 sandık koymayı hedefliyorlar. Böylece genel seçimi, kendi kurdukları oyun üzerinden, toplumu kutuplaştırarak bir referanduma çevirmek amacındalar.

Öncelikle seçime altı ay kala mevcut iktidarın Anayasa değişikliği yapmaya çalışması  popülizmdir,  oy toplama çabasıdır, etik değildir. Muhalefet bu oyuna gelmemelidir.

Altılı Masanın AKP’nin anayasa değişiklik tekliflerine karşı ortak bir tavır sergilemesi hem seçmen güvenini sağlamak hem de seçmende güvensizlik oluşmaması açısından zorunluluktur. Bu nedenle Altılı Masa başta olmak üzere muhalefet partilerinin alacakları ortak kararın, siyasi ya da politik değil, ilkesel olmak zorundalığı bulunmaktadır. Altılı Masa bu konuda ortak hareket etmeli, anayasayı değiştirmeye yönelik bu maddelerin oylamasına katılmamalı, boykot etmeli ya da RED oyu verilmelidir.

Sözüm kendisini muhalif, muhalefette gören herkese.  Yani yüzde 60’lık muhalefet seçmenini temsil eden siyasi partilere.  Ama tabii öncelikle bu denklemde en büyük paya sahip olan 6 siyasi partinin yer aldığı masaya.

Gün oyalanma zamanı değil, Gün Hızlanma zamanı.

Kararsızlık değil, doğru kararları birlikte alma zamanı.

“Bugün zamanı değil” demenin değil, “Tam da şimdi sırası” demenin zamanı…

Rahmetli anneannemin deyişiyle “Hadisenize”…

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI