Cuma, Mart 29, 2024

Karamollaoğlu’ndan Mehmet Şevket Eygi tepkisi: Havuz medyasından farkları yok

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamolloğlu, partisinin genel merkezinde düzenlenen haftalık olağan basın toplantısında konuştu. Karamollaoğlu, İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi’nin ölümünün ardından atılan başlıklara tepki gösterdi.

Karamollaoğlu’nun açıklamaları şöyle:

MEHMET ŞEVKET EYGİ’NİN ÖLÜMÜ

Malumunuz olduğu üzere geçtiğimiz hafta kıymetli ilim adamı ve mütefekkir Mehmet Şevket Eygi ahirete irtihal etti. Mehmet Şevket Eygi, beyefendiliği, ilmi birikimi ve hakikati arayan tavrı ile zihinlerde her daim hatırlanacaktır. Kendisi münevver ve edep sahibi adeta Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kalan bir miras hazinesi cihetinde kıymetli bir isimdi. Cenazesine katılmak, son vazifemize yapmak nasip oldu. Fakat üzülerek ifade etmek istiyorum ki bir takım medya kuruluşlarının Mehmet Şevket Bey ile alakalı yaptığı haberler bizi son derece üzmüştür. Haber başlıklarında “Gerici Yazar” öldü ifadeleri kullanılmış, edep ve insanlığa sığmayan bir habercilik anlayışı ortaya konulmuştur. Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum ki bu tavır havuz medyasının bir farklı versiyonudur. Fikirleri farklı gözükse de bunlar aynı yolun yolcularıdır. Bu ülkeyi kutuplaştırma, kamplara bölme görevinin ifa edicileridir. Hangi inanca sahip olursanız olun, hangi fikre sahip olursanız olun ama asla insani değerlerinizi kaybetmeyin. Ölmüş bir insanın arkasından ahlaka ve insanlığa sığmayan bir habercilik anlayışı sergilenmesini bu sebeple şiddetle kınıyorum. Bu habercilik anlayışına sahip olanlar bilmeli ki bu ülkeye zarar veriyorlar. Merhum Mehmet Şevket Bey’e bu vesile ile bir kere daha rahmet diliyor, Sağcı solcu, laik dindar, Türk Kürt demeden beraber yaşama kültürüne sahip olduğumuz bir Türkiye temenni ediyorum.

15 TEMMUZ 

Gündemimize sene-i devriyesinin içerisinde bulunduğumuz 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi ile devam etmek istiyorum. Öncelikle vatanımıza, birliğimize, mukaddesatımızı hedef alan bu menfur girişimi bir kere daha kınıyorum. O gece darbeyi önlemek için her fikirden, her partiden insanımız sokaklara dökülmüş, bunun neticesinde feraset ve cesaretini ortaya koyan milletimiz bu hain girişimi önlemiştir. Bu süreçte 251 kardeşimiz şehadet şerbetini içerek,

Vatan uğruna toprağa düşmüştür. Aynı şekilde o gece üç bine yakın kardeşimiz de yaralanarak gazi olmuştur. Her birine ayrı ayrı minnetlerimi sunuyor, aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

“15 TEMMUZ BİRLİK VE BERABERLİK DEMEKTİR”

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi 15 Temmuz şaşalı gösterişlerle anmaktan ziyade tam manası ile anlaşılmak zorundadır. Eğer biz bu elim hadiseden gereken dersi çıkaramazsak yarın yine böyle acı olaylarla karşı karşıya kalabiliriz. Bakınız 15 Temmuz’un bize verdiği en önemli mesajlardan birisi “Birlik ve Beraberliktir” O gece aziz milletimiz bir vücut halinde bu hain girişime göğsünü siper etti. Bu birlik ve beraberlik ruhu ülkemizi büyük bir tehlikeden korudu. Fakat ne yazık ki basit siyasi hesaplarla bu birlik ve beraberlik ruhuna zarar verildi. Öyle ki yeri geldi en üst merciden “15 Temmuz’da sadece AK Partililer ve MHP’liler sokağa indi” denildi. Sanki bu darbeye sadece AK Parti karşı çıkmış gibi lanse edildi. Bu yaklaşım ne yazık ki o gece şehit olanların hatırasını incitti. Bu anlayış milletimizin arasındaki birlik ve beraberlik ruhuna zarar verdi.

15 TEMMUZ SONRASI SÜREÇ ADALETİ YOK ETTİ

Burada şu hususa da değinmek istiyorum 15 Temmuz sonrası yaşanan süreçte yapılan hatalar sadece birlik ve beraberliğimizi zedelemedi. Bu süreç ne yazık ki Türkiye’de adalete de zarar verdi. 15 Temmuz’un üç yıllık tablosuna baktığımız zaman bu durum açık bir şekilde görülmektedir; 3 yılda;

-32 KHK yayınlandı

-125 678 kişi ihraç edildi

-500 000 kişi hakkında adli işlem yapıldı

-29 382 kişi tutuklandı

Peki bu işlemlere tabi tutulanlar kim? Öğretmen, öğrenci, hemşire, memur. Bunların birçoğunun darbeye iştirak etmesi, darbe yapması mümkün dahi değil. Peki asıl darbeyi organize edenler, bu işin siyasi ayağı nerede? 3 yıldır biz bu soruya cevap alamıyoruz. İktidar da bu soruya cevap vermemekte ısrarcı. Darbeye iştirak ettiğini iddia ettikleri terziye kadar gidip buluyorlar Fakat işin siyasi ayağını bir türlü bulamıyorlar. Olan yine gariban, kimsesi olmayan insanlara oluyor. Yukarıda verdiğimiz rakamlar vahim bir tabloyu ortaya koyuyor. Bu ülkede tıpkı 12 Eylül süreci gibi travmatik bir sürecin var olduğunu gösteriyor. Biz bugüne kadar defalarca uyardık adalet olmadan devlet ayakta kalamaz. 15 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan bu adaletsiz tablonun düzeltilmesi elzemdir. Darbeye iştirak eden, gerek askeri gerekse siyasi kanadın ise hak ettikleri cezayı almaları gerekmektedir. Eğer 15 Temmuz tam manası ile bir destana dönüşsün isteniyorsa, Bu işin siyasi ayağı ortaya çıkarılmalıdır!

HAVA HARP OKULU ÖĞRENCİLERİ

Daha öncede üzerinde durmuştuk fakat 15 Temmuz vesilesi ile şu hususu da ayrı bir başlık olarak belirtmek istiyorum. Hava Harp Okulu öğrencilerinin yaşadığı mağduriyet bilinmektedir. Yalova’da 14 Temmuz günü kampta olan bu öğrenciler, toplumsal olay var denilerek kamptan köprüye götürülmüşlerdir.

Her türlü iletişim aracından mahrum olan öğrenciler, darbe olduğunu fark eder etmez silahlarını bırakmışlar hatta halkla birlikte İstiklal Marşı söylemeye başlamışlardır. Bunların görüntüleri bugün mevcuttur. Fakat buna rağmen komutanlarının emri ile köprüye götürülen bu öğrenciler darbecilik suçlaması ile müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu karar doğru değildir ve hayatlarının baharında bu ceza ile karşı karşıya kalan öğrencilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.

BİR TOPLUM NASIL ÇÖKER?

Bu millet nice badireleri atlatmış, nice zorlukları göğsünde parçalamıştır. 15 Temmuz bunlardan birisidir. Bu millet Allah’ın izni ile 15 Temmuz gibi ihanet girişimlerine pabuç bırakmaz. Bu girişimleri de atlatmasını bilir, fakat içeriden olan bozulma ve çürüme ülkemizi adeta kemirmektedir. Bakınız; İbn Haldûn’a göre bir toplumun çöküşü şu şekilde gerçekleşir; Dayanışma yok olursa, üretimin zayıflar ve vergiler arttırılırsa, ehliyet ve liyakat esas alınmazsa, adaletsizlik yaygınlaşırsa, göç hızlanırsa!

Bugün Türkiye’de İbn Haldun’un üzerinde durduğu meselelerin tamamı ile karşı karşıyayız, Ne yazık ki tarih değil hatalar tekerrür ediyor.

ALPARSLAN KUYTUL ve OSMAN KAVALA

Bugün adaletsiz uygulamalardan nasibini alanlara 2 örnek vermek istiyorum. İkisi de dünya görüşü olarak farklı kesimlere mensup insanlar. Fakat adaletin dini, dili, ideolojisi olmaz Adalet herkes için lazımdır! Bakınız Alparslan Kuytul’a yapılan muamele bugün hepimizin vicdanını yaralamaktadır. Önce geçtiğimiz haftalarda ailesi ile telefonda konuşma yasağı getirildi. Ardında babaları için yürüyen küçük çocukları hakkında dava açıldı. Bu tutum kesinlikle doğru değildir.

Bu konuda bir başka üzücü örnek ise Osman Kavala davasıdır. Bu konuyu da üzülerek takip etmekteyiz. Şu hususu burada ifade etmek istiyorum bu iki davada da iddianameler kamuoyunu tatmin etmemiştir. Temenni ediyorum ki, bu iki dava da adil bir şekilde karara bağlanır. Milletimizin vicdanı tatmin edilir.

AB YAPTIRIMLARI

Son olarak gündemimize dış politikada yaşanan bazı gelişmeler ile devam etmek istiyorum. Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz sondaj çalışmaları nedeniyle Ankara’ya yaptırım kararı aldı. Bu kararı şiddetle kınıyorum. Alınan bu kadar Avrupa’nın çifte standartlı yaklaşımının bir tezahürüdür. Bu tür kararlar ülkemizin attığı adımlara engel olamayacağını belirtmek istiyorum. İktidar da bu konuda asla taviz vermemelidir. Gerek S400 hava savunma sistemi hususunda gerekse sondaj çalışmaları noktasında asla geri adım atılmamalıdır. Türkiye bağımsız ve güçlü bir devlettir. Talimatlarla emir altına alınabilecek bir müstemleke devlet asla değildir.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER