Cuma, Mart 29, 2024

Kaftancıoğlu’na vurmak kurtuluş mu?

Bir diğer Kaftancıoğlu’nu bu defa siyaseten, öldürmeye yeltenen bu zorbalığın arka planında da o zamandan bu zamana bir gıdım dönüşmeyen aynı siyasi tahakküm var.

İstanbul seçimlerinin ilk raundunun hemen ardından Canan Kaftancıoğlu için bir portre kaleme almış[1]  ve onu şu cümlelerle tanımlamıştım:

“Ocak 2018’de devraldığı CHP İstanbul il başkanlığında, her şeyi bir kenara bırakarak, İstanbul’u almaya odaklanmıştır.

İstanbul’u bir teşrih uzmanının soğukkanlılığı ile analiz etmiştir.

Duygu ve düşüncesi ne olursa olsun; önündeki bedeni duçar eden sebebi arayan uzmanın, kaygı ve serinkanlılığı ile yola çıkmıştır.

Önündeki bedenin yaşadıklarının kendi yüreğinde kırdığı tüm camların kanattığı yaraları; sakince kapatarak, sadece ona ne olduğunu anlamanın telaşını hissetmiştir.”

Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini, Çağım Işık’ın annesi, Ali Naki beyin eşi, Dr. Canan Kaftancıoğlu İstanbul seçimlerindeki zaferin bedelini aradan geçen 3 yılı aşkın zamanın ardından ödemek için, iktidarın yargı baskısıyla karşı karşıya geldi.

Sadece TRT yapımcısı ve faşizm kurbanı Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini olmak bile, Türkiye’de kendi başına bir anlam taşır.

Ben bu anlamı o zamanki yazımda şu cümlelerle tarif etmiştim:

“Mesudiyeli öğretmen kızı Canan, henüz 8 yaşındayken belki de duyarlı babasının eve aldığı muhtemeldir ki Cumhuriyet gazetesinde heceleyerek okumuştu bu ölüm haberini 12.4.1980’de…

“Ya-zar Ü-mit Kaf-tan-cı-oğ-lu öl-dü-rül-dü.”

Devletin imkanları ile devletin okullarında okuyup, daha 80’li yıllar ancak biterken kazandığı Çapa Tıp’ta başladığı tıp öğreniminin yolunu; babası öldüğünde sadece 15 yaşında olan kurbanın oğlu ile kesiştireceğini muhtemeldir ki tahmin etmezdi.

“Dünya fazlasıyla küçük bir köydür.”

Dünya ne kadar küçük de olsa, 200’e yakın ülkeye ev sahipliği yapar.

Türkiye bu 200’den biridir ve Türkiye’de iktidarı ele geçirip, onun esrikliğiyle kendinden geçmek sıradan bir vakadır.

Erdoğan’ın ülkeyi yönetmek için bulduğu tek yol olan; “rakibe yaşam alanı vermeme sistematiği” artık giderek daha da gazı kaçan gazoz misali, yaşamın her alanına sindi.

Ekonomideki ağır faturayı ödemek istemeyen Erdoğan, iktidarda ancak kendisine rakip çıkmaz ise kalabileceğini biliyor.

Peki Canan Kaftancıoğlu Erdoğan’ın rakibi mi?

Adı ne Cumhurbaşkanı adaylığında geçiyor ne de böyle bir plana dair en ufak bir ize rastlıyoruz.

Kaftancıoğlu’nun İstanbul seçimlerinde başarıya giden yolun taşlarını döşemesinin intikamını almak da bir tür rakibe hayatı dar etmek anlamına geliyor.

İmamoğlu’nun ilginç bir linç ile siyaset dışı edilmeye çalışıldığı bir dönemde, operasyona Kaftancıoğlu’nun da dahil edilmesi bu yüzden şaşırtıcı değil.

İktidar bloku kendi sahasından verebileceği hiçbir haber kalmadığının farkında…

Daha doğrusu iyi haberlerin tükendiğinin farkında.

Elindeki tek koz karşı tarafa dair olumsuz haber yaymak…

İmamoğlu’nun geçmişi AKP ile kesişen Nagehan Alçı ile aynı karede görünmesinden yayılan eleştiri dalgalarından ya da Özlem Gürses’in gezi notlarının detaylarındaki tespitleri çarpıtmadan medet umularak, İstanbul’daki ağır hezimetin ülkeye verdiği/vereceği şok dalgalarının önüne geçilmeye çalışılıyor.

Kaftancıoğlu’nun sadece görüş beyanından ibaret suçları ise muhtemel ki ilerleyen süreçte hem onun hem de İstanbul seçimlerinin meşruiyetinin sorgulanacağı bir sürecin bahaneleri olacak.

Kaftancıoğlu’nun terörize edileceği bu süreçte 2019 seçimlerinde uygulanan illet/zillet retoriği, bu defa daha da üst perdeden dillendirilecek.

“Ey Cehape senin bu seçimi kazanmana “terörist”(!) il başkanı vesile oldu” denilecek.

Bunun üzerinden tıpkı 2019’da olduğu gibi halka güvenlik vaatleri sıralanacak.

Kaftancıoğlu’nu bugün siyasetin dışına atmak belki mümkün olacak fakat yarın geri gelecek dalganın kimleri nereye fırlatacağını hep beraber göreceğiz.

Çünkü AKP’nin elinde halka sunacağı başka vaat bulunmuyor.

Ekonominin tüm parametrelerini elinden kaçırmış, daha düşemez dediği paraya bile değer kaybettiren bir iktidar, sadece güce dayanır ve bu güçle halka “sağ kalmayı” kendisine borçlu olduğundan bahseder.

Bu akıl donduran siyasi projenin, AKP’nin 2015-2022 dönemi yol arkadaşı MHP ve onun liderinin vizyonu olduğuna kuşku duymuyoruz.

Zaten Ümit Kaftancıoğlu’nun da karşısında aynı akıl vardı.

Bir diğer Kaftancıoğlu’nu bu defa siyaseten, öldürmeye yeltenen bu zorbalığın arka planında da o zamandan bu zamana bir gıdım dönüşmeyen aynı siyasi tahakküm var.

Bütün bu plan ve projenin ortak paydasını kurgulayanların yanlışlarda ısrar edip aynı nehirde yıkanma inatlarına karşı durmak şart.

Kaftancıoğlu’nu bugün siyasetin dışına atmak belki mümkün olacak fakat yarın geri gelecek dalganın kimleri nereye fırlatacağını hep beraber göreceğiz.

Yaşamın diyalektiği tam da Ümit Hocanın şu cümlelerinde yer aldığı gibidir…

“Kötülükler iyiliklerin değerini, çirkinlikler güzelliklerin niteliğini, yokluklar varlıkların anlamını, yoksullar zenginlerin kalesini oluşturur. Kıraç, yanık, susuz çöller ovaların, ormanların, yağmurun, denizin anasıdır, yaratıcısıdır. Deniz, ırmak, varlık, orman, yeşil, güzellik, sıkıntı yaşam tablosunda karşıtlarından daha kutsal değildir. Daha güzel ve anlamlı değil. Yokluğa, yoksulluğa, çirkinliğe, kötülüğe daha çok saygı duydum.”

[1] https://ocakmedya.com/veysi-dundardan-haftanin-portresi-canan-kaftancioglu/

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI