Pazartesi, Nisan 22, 2024

Kadın yoksa tarım yok, tarım yoksa hayat yok!

Ayşe Kaşıkırık
Ayşe Kaşıkırık
Ayşe Kaşıkırık, 1988 İstanbul’da doğdu. 2012 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği’nden onur derecesiyle mezun oldu. 2017’de İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde (SBE) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi yüksek lisans programını “Cinsiyet Eşitlikçi Perspektifle Belediye Bütçeleri: Fatih Belediyesi” konulu tezi ile tamamladı. İstanbul Üniversitesi SBE’de Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi programında doktora eğitiminde tez aşamasındadır. 2013-2016 yılları arasında TÜBİTAK’ta araştırmacı olarak görev aldı. 2017-2020 yılları arasında KA.DER’de (Kadın Adayları Destekleme Derneği) projeler koordinatörü olarak, kadın dostu kentler, toplumsal cinsiyet eşitliği, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ve kadınların eşit temsili odağında projeler yürüttü. 10 yılı aşkın mesleki hayatında ulusal ve uluslararası 25’ten fazla proje yönetti. Kadın çalışmaları, kent politikaları, sosyal politikalar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yerel yönetimler alanındaki akademik çalışmalarını ve projelerini bağımsız araştırmacı olarak sürdürmektedir. Bu alanlardaki raporları ve makaleleri çeşitli bilimsel dergilerde yayımlandı. “Daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir dünya mümkün!” düşüncesinden hareketle, Nisan 2021’de, bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olan “Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı (KAPI)”nı kurdu. Özgün projeler üreterek, araştırmalar yaparak, yayınlar ve raporlar hazırlamayı hedefliyor. Böylelikle, toplumun tüm kırılgan kesimlerinin birbirinden öğrenmesine, güçlenmesine ve dayanışmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Sosyal adalet ve eşitlik düşüncesinden yoksun ekonomi politikaları ve kadınların ekonomik konumlarını yok sayan dünya siyaseti dünyada giderek artan bir tarım krizine yol açıyor. Toplumsal cinsiyet ve sosyal adalet çalışmalarıyla bilinen Ayşe Kaşıkırık yazdı.

Yüzyılda bir görülen salgın, Ukrayna’daki savaş, göç dalgası, rekorlar kıran enflasyon, yükselen gıda fiyatları, derinleşen yoksulluk, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki yıkıcı etkileri derken dünya, eşi benzeri görülmemiş bir gıda krizinin ve kıtlığın eşiğinde.

Türkiye’de tarımsal girdi (mazot, tohum, gübre, yem, elektrik, tarımsal ilaçlar gibi) fiyatlarındaki artış (TÜİK’e göre tarımsal girdi fiyat endeksi yıllık %117,31, aylık %7,45 artmıştır[1]), verimli tarım arazilerinin ranta kurban edilmesi (tarım alanlarının imara açılması), köylerden kente devam eden göç (köyde kalanların da yavaş yavaş tarımdan çekilmesi), tarımsal üretimin plan ve program dahilinde olmaması, küçük aile işletmelerinin, kooperatiflerin ve çiftçilerin yeteri kadar desteklenmemesi gibi etmenler gıda enflasyonuna neden olmaktadır.

Artık gıda metalaşmanın vazgeçilmez unsuru olmuştur ve dünyaya egemen olan uluslararası tekellerin her geçen gün iştahını kabartmaktadır. Zaman içerisinde temel gıda maddeleri (buğday, pirinç, mısır, süt ve süt ürünleri gibi) besin aracı olmaktan çıkarılıp piyasa zihniyeti ile rant aracına dönüştürülmüştür.

“Meta üretimindeki gelişmenin belli bir aşamasında para, sermayeye dönüşür. Meta dolaşımının formülü: M-P-M (meta-para-meta) şeklindedir; yani bir metayı, bir başka meta satın almak için satmak. Sermayenin genel formülü ise bunun tersidir: P-M-P, yani, bir metayı (üzerine kâr koyarak) satmak için satın almak.” Karl Marx

GIDAYA ERİŞİM BİR İNSAN HAKLARI MESELESİDİR!

Alım gücünün her geçen gün düşmesi, maaşların enflasyon karşısında erimesi, artan hayat pahalılığı yüzünden boş baklava, boş tost, boş gözleme, boş dürüm üretilir hale geldi. Artık, sayıları her geçen gün artan sayıda hane açlık ve yoksulluk sınırının altında hayatta kalma sınavı veriyor. Hatırlayalım, TÜRK-İŞ “Açlık ve Yoksulluk Sınırı 2022 Haziran” ayı sonucuna göre [2];

  • Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 6.391,17 TL’ye,
  • Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 20.818,14 TL’ye yükseldi.

1 Temmuz 2022 tarihinden itibaren geçerli olan asgari ücret, brüt 6.471 TL, net 5.500,35 TL oldu. Yani, asgari ücret açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldı. Ekonomik koşullar yüzünden insanların temel gıda ürünlerine erişimi günden güne zorlaştı ve zorlaşmaya devam ediyor. Yaşanılan bu süreç gündelik hayatın devam etmesini sekteye uğratıyor. Oysaki gıdaya erişim nasıl yaşamsal bir ihtiyaç ise temiz, sağlıklı, güvenilir, ucuz ve yeterli gıdaya erişim de temel bir insan hakkıdır.

Unutmayalım, dünyada yaşanan açlığın, gıda yoksulluğunun ve yetersiz beslenmenin temel nedeni üretimin azlığı değildir, üretim ve tüketimin adil bölüşülmemesidir: bir yandan tonlarca yiyecek israf olurken diğer yandan insanların çöpten gıda toplamasıdır.

KADIN YOKSA TARIM DA YOK!

Tarım emek yoğun bir sektör. Tarımsal üretim ise kadınların omuzlarında. Kadınlar toprak işlemeden gübrelemeye, ekimden dikime, sulamadan gübrelemeye, ilaçlamadan hasada, paketlemeden dağıtıma kadar tarımsal üretimin tüm aşamalarında ön sıralarda yer alıyor.

Türkiye’de iş gücüne katılan her 2 kadından biri ve neredeyse %95’i kayıt dışı olarak tarımda çalışıyor. Tarımsal üretimin yarısından fazlasını kadınlar karşılıyor. Ancak, tarımda kadın emeği görünmüyor ve kadının tarımdaki bu yoğun emeği istatistiklere yansımıyor. Kadınlar sosyal güvenlik haklarından mahrum, mülksüz ve güvencesiz çalışıyorlar.

“Her Dönemin Görünmezi: Pandemi Döneminde Tarım İşçiliğinde Kadın Emeği” araştırmasının sonuçlarına göre [3];

  • Tarım işçisi kadınların çoğunun maaşsız ve güvencesiz “ücretsiz aile işçisi” olarak çalıştığı ve mülkiyet sahipliğinin düşük olduğu,
  • Kadınların pandemi döneminde özellikle maddi zorluklar yaşadıkları, işlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldıkları ve kadın olmaktan dolayı çeşitli ayrımcılıklar yaşadıkları,
  • Tarımda kadın emeğinin görünür olmadığı, erkeklerden daha fazla yük aldığı ataerkil toplumdan kaynaklı olarak kadınların geri planda kaldığı ve kadınlara eşit davranılmadığı ortaya çıkmıştır.

Özetle, tarımda kadının emeği çok ama adı yok.

Unutmayalım, kadın yoksa tarım yok, tarım yoksa hayat yok!

KÜRESEL GIDA KRİZİNİ FIRSATA ÇEVİRMEK MÜMKÜN!

Gıda krizi gittikçe derinleşiyor. Gıda enflasyonuna dur demek için yerel dinamikler (belediyeler, kooperatifler, sivil toplum örgütleri, inisiyatifler gibi) harekete geçirilmeli, tarım arazileri ve meralar ranta kurban edilmemeli, her koşulda üretmeye devam edilmeli, tarımda dışa bağımlılık azaltılmalı, temel gıda maddeleri metalaştırılmamalı, kooperatiflere daha fazla önem verilmeli.

Dünyada yaşanan gıda yoksulluğunun ve yetersiz beslenmenin temel nedeni üretimin azlığı değildir; üretim ve tüketimin adil bölüşülmemesidir: bir yandan tonlarca yiyecek israf olurken diğer yandan insanların çöpten gıda toplamasıdır.

Açlığın, yoksunluğun ve yoksulluğun olmadığı bir dünya “hakça ve adil bir paylaşımla” mümkün. Bunun için çok düzeyli yönetişim şart! Tüm düzeyler tam bir iş birliği ve dayanışma halinde, açık ve hesap verebilir bir şekilde hareket etmeli. Ayrıca, tarımsal üretimdeki eşitsizlikler, ayrımcılıklar ve hak ihlalleri toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar ile önlenmeli. Tarımda kadın emeği görünür olmalı, kayıt dışı istihdam sona erdirilmeli, kadınların çalışma koşulları iyileştirilmeli.

Ezcümle, derin açlık ve gıda yoksulluğunun sona ermesi için “hak temelli” bir yaklaşım benimsenmeli, kamu yararı gözetilmeli, yeterli ve sağlıklı gıdaya erişim hakkı devlet tarafından güvence altına alınmalı.

Kaynakça

[1] TÜİK (2022). Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Tarimsal-Girdi-Fiyat-Endeksi-Nisan-2022-45776.

[2] TÜRK-İŞ (2022). Haziran Açlık Yoksulluk Sınırı. https://www.turkis.org.tr/haziran-aclik-yoksulluk-siniri/

[3] Kaşıkırık, A. (2022). Her Dönemin Görünmezi: Pandemi Döneminde Tarım İşçiliğinde Kadın Emeği, Salgın Dönemlerinde İnsan Hakları Sempozyumu Bildiriler Kitabı içinde (s.519-534), 1. Baskı, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Yayınları, https://www.tihek.gov.tr/upload/file_editor/2022/06/1656414745.pdf 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

Ayşe Kaşıkırık
Ayşe Kaşıkırık
Ayşe Kaşıkırık, 1988 İstanbul’da doğdu. 2012 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği’nden onur derecesiyle mezun oldu. 2017’de İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde (SBE) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi yüksek lisans programını “Cinsiyet Eşitlikçi Perspektifle Belediye Bütçeleri: Fatih Belediyesi” konulu tezi ile tamamladı. İstanbul Üniversitesi SBE’de Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi programında doktora eğitiminde tez aşamasındadır. 2013-2016 yılları arasında TÜBİTAK’ta araştırmacı olarak görev aldı. 2017-2020 yılları arasında KA.DER’de (Kadın Adayları Destekleme Derneği) projeler koordinatörü olarak, kadın dostu kentler, toplumsal cinsiyet eşitliği, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ve kadınların eşit temsili odağında projeler yürüttü. 10 yılı aşkın mesleki hayatında ulusal ve uluslararası 25’ten fazla proje yönetti. Kadın çalışmaları, kent politikaları, sosyal politikalar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yerel yönetimler alanındaki akademik çalışmalarını ve projelerini bağımsız araştırmacı olarak sürdürmektedir. Bu alanlardaki raporları ve makaleleri çeşitli bilimsel dergilerde yayımlandı. “Daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir dünya mümkün!” düşüncesinden hareketle, Nisan 2021’de, bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olan “Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı (KAPI)”nı kurdu. Özgün projeler üreterek, araştırmalar yaparak, yayınlar ve raporlar hazırlamayı hedefliyor. Böylelikle, toplumun tüm kırılgan kesimlerinin birbirinden öğrenmesine, güçlenmesine ve dayanışmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.
spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI