Çarşamba, Nisan 24, 2024

Kaçma mı, kaçırılma mı?

Tartışmayı “kaçma” üzerine odaklamak ne kadar doğru o tartışılır. Bu süreci, iktidar mensuplarının “kaçmalarından” ziyade, devlet kaynaklarının yurt dışına “kaçırılması” olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Dün akşam CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu önemli açıklamalar yaptı. Türkiye’de kurulan iki vakıftan, Ensar ve TÜRGEV’den, ABD’deki TÜRKEN Vakfı’na aktarılan paralarla ilgili bazı belgeleri ortaya çıkardı.

Kılıçdaroğlu sadece aktarılan paraları değil, aynı zamanda hukuki dayanaklara göre ABD’ye “kaçmayı düşünenler”i de açıkladı.

Bu açıklama çok çok önemli. Ancak tartışmayı “kaçma “ üzerine odaklamak ne kadar doğru o tartışılır. Bu süreci, iktidar mensuplarının “kaçmalarından” ziyade, devlet kaynaklarının yurt dışına “kaçırılması” olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. CHP’nin bu tür açıklamalarda da izlemesi gereken iletişim stratejinin de bu şekilde olması daha doğru olacaktır.

Çünkü karşımızdaki tablo, kaçmaktan çok kaçırılmaya daha uygun.

Bu tartışma vesilesiyle bundan altı yıl önce 25 Mart 2016 tarihinde yazdığım “Ensar, Türgev gibi vakıflar neden vazgeçilmez? başlıklı yazıyı kısa bir girişle yeniden yayınlama ihtiyacı duydum.

Altı yıl önceki yazım, bu vakıf ve derneklerle iktidarın içerideki ideolojik ortaklığı içeriyor ama Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı belgeler ile bu kurumların gelecekteki dışarıdaki ortaklığını ifade etmesi açısından paylaşma gereği duydum. Dahası geçen altı yılda süreç durmadığı gibi tersine hem büyümüş hem de hızlanmış.

Bu kapsamda şu notu da ekleyelim. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduktan iktidara yakın 59 vakfı vergiden muaf tutulurken; bu vakıfların yaklaşık 15’inin yönetiminde ise Erdoğan ailesinin üyeleri yer alıyor.

Karşımızdaki tablonun özeti şudur; Sivil toplum kuruluşu adıyla siyasi iktidara eklemlenen bu kurumlar, iktidar tarafından hem içeride hem de dışarıda açık biçimde korunmaktadır. Bu kurumların içerdeki işlevi iktidarın toplumsal dönüştürme hedefinin parçası olmak, dışardaki işlevi de bulundukları ülkelerde hukuk zırhı ile kendilerini korumaya almak.

İDEOLOJİK TERCİHLERİN YARATTIĞI KÖRLÜK

Tüm bunlar bize gösteriyor ki, Ensar Vakfı özelinde AKP’ye yakın tüm dernek ve vakıflar iktidarın ideolojik sürekliliği açısından özel bir öneme sahip olduğunu gösteriyor.

Nedir bu önem?

Bu dernek ve vakıflar AKP için neden önemli?

Önemli çünkü, bu dernek ve vakıflar AKP iktidarının başlattığı toplumsal mühendisliğin ideolojik taşıyıcı araçları.

Erdoğan/AKP iktidar blokunun Arap Baharı’yla birlikte savrulduğu mezhepçi politika iç ve dış politikada yol açtığı sorunları biliyoruz. Ancak bu politika, ideolojik ve iradi bir tercih olduğu için yol açtığı tüm yıkıma rağmen vazgeçilmiş değil.

Dış politikada Suriye’de “Esad gitsin, bizimkiler gelsin” uğruna radikal İslamcı terör örgütleri ile girilen ilişkinin sonuçlarını görüyoruz, görmeye devam edeceğiz.

Bundan altı yıl önce şunları yazmıştım: Ensar ve TURGEV başta olmak üzere iktidara eklemlenen dernek ve vakıfların her düzeyde gördüğü teveccüh “devlet mallarının bu vakıf ve derneklere gönüllü devri” ile resmi hale gelmektedir.

İç politikada AKP’liler dışında herkesin, “öteki” ve “hain” ilan edildiği, AKP’lilerin de “millet” olarak tanımlandığı tercih, toplumsal kutuplaşmayla sonuçlandı. Ancak bunun de iradi bir tercih olduğu açık.

AKP’lilerin “millet”, diğerlerinin “öteki” ve “hain” ilan edildiği bu ideolojik tercih; temelde bir toplumsal mühendislik projesine dayanmaktadır.

AKP İÇİN BU DERNEK VE VAKIFLAR NEDEN ÖNEMLİ?

Bu toplumsal mühendislik projesinin temeli “eğitim”den geçiyor.

Eğitim alanında ilkokullara seçmeli olarak getirilen dersler, pek çok okulda “okul yöneticilerinin teşviki” ve kendiliğinden oluşan “mahalle baskısı” sonucu de facto zorunlu hale gelmiş durumdadır.

Bu projenin ikinci ayağı, toplumsal talep ve Türkiye’nin gelecek projeksiyonlarından bağımsız olarak ortaöğretim ve lisede yapılan değişiklik ile genel liselerin kapatılarak imam hatip okullarına ve imam hatip liselerine dönüştürülmesidir. 

Nihayet bu projenin üçüncü ayağı ise iktidara yakın olan dernek ve vakıflardır.

Bu dernek ve vakıflar, ilkokula kadar inen mezhepsel yönlendirmenin, mezhepsel müfredatın okul dışında ve sosyal alandaki tamamlayıcısıdır.

Bu dernek ve vakıfların açtıkları yurtların sistemim dışılığı ve yasaklılığından daha önemli olan bu yurtlardaki “destekleyici eğitim” müfredatlarıdır.

DEVLET MALLARIYLA BÜYÜYORLAR

İlkokuldan başlayarak, iktidarın ideolojik taşıyıcısı haline getirilen imam hatip okulları ve imam hatip liselerindeki “dindar nesil” eğitimini tamamlayan da bu dernek ve vakıfların yurtlarındaki eğitimdir.

Somut tartışmada Ensar Vakfı, genel olarak TURGEV başta olmak üzere iktidara eklemlenen dernek ve vakıfların, iktidar tarafından merkezi hükümetten yerel belediyelere kadar her düzeyde gördüğü teveccüh pek çok yerde “devlet mallarının bu vakıf ve derneklere gönüllü devri” ile resmi hale gelmektedir.

Ama onun kadar önemli olan bu dernek ve vakıfların ideolojik olarak üstlendikleri misyon ve hedeflerdir.

Türkiye için esas tehlike, bu misyon ve hedeflerin denetimsiz biçimde iktidar imkanlarıyla hayata geçirilme çabasıdır.”

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI