Salı, Nisan 16, 2024

Kaçış planı

Kralın kendilerini zor günlerde bırakıp kaçtığını gören Portekiz halkı artık dersini almıştı. Sadece tek bir adama bağlı bir sistemde daha fazla yaşayamazlardı. Böylece Portekiz’de tek adam rejimi son buldu ve meşrutiyet dönemine geçildi.

Bu yazıda tarihin en büyük kaçış planını anlatacağım.

Tarihe geçen bu kaçışın nedenlerini daha iyi anlayabilmeniz için kısa bir arka plan bilgisi vermem gerekli.

Portekiz Kralı José’nin hiç erkek çocuğu olmamıştı. Kralın ölümüyle beraber Portekiz tarihinde ilk defa bir kadın ülkenin başına geçiyordu: Kraliçe Maria.

İlk kadın kraliçemiz başlarda gayet barışçı ve uyumlu bir yönetim sergilese de sürpriz bir savaşla yüzleşmek zorunda kaldı. Babasının döneminde İngiltere ile yakın ilişkiler başlamıştı. İngiltere’nin düşmanı ve o dönemin büyük gücü Fransa bu yakınlaşmadan rahatsızlık duyuyordu. Fransa müttefiki İspanya’nın komşusu Portekiz’i barışçıl bir dille uyarmasını ve Portekiz’in İngiltere ile arasına mesafe koymasını talep etti.

Kraliçe Maria bu durumu iç politikada kullanabileceği bir şov fırsatı olarak gördü. İlk kadın kral kendisine kuşkuyla bakan tüm erkeklere ve ataerkil topluma iyi bir mesaj verebilirdi. Bu yüzden Kraliçe Maria’nın İspanya’ya cevabı çok sert ve net oldu: ‘‘Kendi iç işlerime kimseyi karıştırmam, Korkak Fransa çok istiyorsa kendisi gelsin, yüzüme söylesin!’’

Kraliçe Maria’nın hesaba katmadığı bir şey vardı. O dönemki Fransa yüzyılın en güçlü ülkelerinden birisi olmak üzereydi. Fransa ordusunun başında Avrupa’yı kasıp kavuran ünlü bir komutan vardı: Napolyon Bonapart.

Napolyon ‘‘Hiçbir centilmen bir kraliçenin isteğini geri çeviremez, kendim söylemek için geliyorum’’ diyerek küçük bir orduyla Portekiz’e doğru yola çıktı.

Portekizlilerin Napolyon’a karşı kazanma şansları yoktu. Mecburen özür dilediler ve barış anlaşması imzaladılar. Bu anlaşmaya göre Napolyon Portekiz’i işgal etmekten vazgeçti ve Portekiz İngiltere ile yakın ilişkilerini sonlandırdı.

Bu olaydan kısa bir süre sonra İngiltere donanmasıyla Fransa donanması bir deniz muhaberesinde karşı karşıya geldi. Beklenmedik şekilde bu deniz muhaberesini İngiltere kazandı. İngiltere’nin muhabereyi kazandığını duyan Portekiz adeta denizi görmeden paçaları sıvadı ve tarihi bir hataya imza attı. Tabiri caizse ‘gaza gelen’ Portekiz Fransa ile imzaladıkları o ilk anlaşmayı fesih ettiğini ve İngiltere ile ilişkileri tekrar başlattığını Napolyon’a bildirdi. Amiyane tabirle Portekiz döneklik yapmış oldu. Tek bir muhabere kazanmanın savaşı kazanmakla aynı şey olmadığını Portekizliler acı bir şekilde öğrenecekti.

Napolyon deniz muhaberesinden sonra İngiltere’yi kara muhaberesinde ezici bir üstünlükle yendi ve iki ülke arasındaki savaşın mutlak galibi oldu. İngiltere ile hesabını gören ve istediğini alan Napolyon, Portekiz’in yaptığı o dönekliği unutmadı ve bu sefer büyük bir orduyla Portekiz’i işgal etmek amacıyla Lizbon’a doğru sefere başladı.

Son bir umut tekrar İngiltere’den yardım isteyen Portekiz Kraliçesi beklemediği bir cevap aldı: ‘‘Bu sefer sizi ben bile kurtaramam, kaçın canınızı kurtarın!’’

Bunun üzerinde dünya tarihine bir ilk yaşandı ve koca Portekiz Krallığı kendi sömürgesi olan Brezilya’ya kaçtı. Kaçtı derken sadece kraliçe ve ailesinden bahsetmiyorum. Resmen ev taşır gibi bütün krallığı taşıdılar. Bu olay tarihin en büyük kaçış operasyonudur.

Kaçan Kraliyet ailesi ve kurumları korkudan tam 10 sene ülkeye geri dönemediler. Bu sürede başsız ve sahipsiz kalan Portekiz halkı büyük bir yoksulluk ve sefalet yaşadı.

Aklınıza gelen bütün hanedanlık üyeleri, gerekli gördükleri bütün üst düzey devlet memurları, bankerler, bürokratlar, önemli iş adamları, aristokratlar, üst-düzey askerler hepsi aileleriyle beraber Brezilya’ya kaçtı. Bu şekilde yaklaşık 10.000 kişinin Brezilya’ya kaçtığı tahmin edilir. Bu olay tarihin en büyük kaçış planıdır. Özetle Portekiz Krallığı kendi halkını Portekiz’de kendi kaderlerine terk ederek kaçmış oldu.

Kralsız ve ordusuz kalan gariban Portekiz halkı doğal olarak Napolyon’un ordularına hiç tepki veremedi. Böylece Fransızlar Lizbon’u kolayca işgal etmiş oldu. Napolyon Portekiz’i yaklaşık 3 sene egemenliği altında tuttu.

Kaçan Kraliyet ailesi ve kurumları korkudan tam 10 sene ülkeye geri dönemediler. Bu sürede başsız ve sahipsiz kalan Portekiz halkı büyük bir yoksulluk ve sefalet yaşadı.

Kraliyet mensupları 10 yıl sonra ülkeye geri döndüler.

Kralın kendilerini zor günlerde bırakıp kaçtığını gören Portekiz halkı da artık dersini almıştı. Sadece tek bir adama bağlı bir sistemde daha fazla yaşayamazlardı. Böylece Portekiz’de tek adam rejimi son buldu ve meşrutiyet dönemine geçildi.

Bu tarihi olaydan çıkaracağımız kıssadan hisse; tarihte kaçanlar hep olmuştur, önemli olan kalanların ne yapacağıdır.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI