Cuma, Nisan 19, 2024

İyi Parti’nin yolu

Çünkü, bir yanda hedeflenen dünyaya açık, ılımlı milliyetçi, pragmatik modern dindar merkez sağ seçmen, diğer yanda dışa kapalı sert milliyetçiliği referans alan örgütsel yapı, teşkilatlarının genişleyebilmesinin önünde bir engeldi.

Türkiye parti siyasetinde ideolojik yelpazenin merkez sağı 2000’lerin ortalarından beri partisini bekliyor. 2002 seçimlerinde merkez sağda DYP ve ANAP’ın seçmen tercihleriyle tasfiye olmasının ardından AKP bu seçmeni geçici olarak sosyolojisine dahil etse de, AKP ile bu sosyolojinin  doku uyuşmazlığı yaşadığı özellikle 2010’dan itibaren anlaşılmaya başlandı. AKP’nin sistemde rövanşist muktedir olmaya başlamasıyla birlikte aynı seçmen kitlesiyle sosyolojik bağı çözülmeye başlamış, bu seçmen AKP’den tamamen kopmamışsa da, kerhen destek vermeye devam etmiştir. Son dönemde bir yandan AKP’den kopan eski muhafazakar-liberal ve muhafazakar elitlerin kurduğu DEVA ve GELECEK Partisi, diğer yandan MHP’den ayrılan milliyetçi elitlerin öncülüğünde kurulan İYİ Parti AKP’de mola vermiş merkez sağ eğilimli seçmeni geçici işbirliği yaptıkları partiden çözme arayışına yönelmişlerdir. Peşinen belirtmek gerekir ki bu partiler arasında merkez sağla seçmenin çözülen bağını yeniden kurma konusunda politik ve sosyolojik hakikilik anlamında  İYİ Parti diğerlerine göre daha avantajlıdır.  Bu demek değildir ki DEVA ve GELECEK partileri bu blokta kendilerini konumlandıramaz. Bunun olanakları ve koşulları ayrı bir yazının konusu olup, İYİ PARTİ’nin bu noktada birkaç adım önde olmasının tarihsel, sosyolojik, ekonomi-politik nedenleri mevcuttur.

Türkiye’de toplum bugün siyasal ve kimlikler arası kutuplaşmanın yol açtığı yorgunluk ve bıkkınlıktan dolayı yeni bir arayış içindedir. Arayışın kanıtı kutuplaştırmanın failleri olan AKP ve MHP oylarında gözlenen gerilemedir. Seçim haritasında üçlü kümelenmede somutlaşan siyasal tercihlerin değerler temelindeki zıtlık ve çatışmaları artık sürdürülemez niteliktedir ve toplum kutuplaşma eksenli siyasi, ideolojik kompartımanlarda yaşamak yerine, farklılıklarına saygı temelli, dışlayıcı değil, kapsayıcı bir siyaset tarzının inşa edeceği “Yarının Türkiye’sinde” yaşama arayışındadır. Bu arayışın siyaset tarzı olarak karşılığı merkez siyaset, parti kimliklerinin ideolojik yelpazedeki karşılığı bağlamında ise merkez sağ ve merkez sol partilerdir.

İYİ Parti başlangıçtaki kökenine sarsılmaz bağlılıkla, referans aldığı değerleri estetize ederek ehlileştirme ve merkezde konumlanma ikilemini sosyolojisi genişledikçe aşmaya başlamıştır. Kanımızca bunun temel nedeni; İYİ Parti’nin ancak merkez siyasetin değerlerini referans alarak büyüyeceğini, iktidar adayı olabileceğini fark etmesidir. Aksi takdirde uç otoriter-milliyetçi sağda küçük parti olarak kalmaya mahkum olur, en fazla taraftarlarını kamuda istihdam etme işleviyle sınırlı bir parti şeklinde varlığını sürdürebilirdi. Akşener merkez sağda DYP’de politika yapmış olmanın ve milliyetçi tarihsel kökene yabancı olmamanın sağladığı avantajla yüzünü yeniden merkez sağa dönüp merkez sağa evrilmeyi tercih ederek, zor olanı, fakat aynı zamanda “değerli yenilenme”yi tercih etmiştir. Başlangıçta örgütsel yapı MHP’yi terk edenlerden müteşekkül, memnuniyetsiz MHP’lilerden oluşturulsa da, yükselen bir partiyi örgütsel anlamda dışa kapalı, saf bir ideolojik kimlikle sınırlı tutmak mümkün olmayacağı için, bir süre önce yönetim kademesinde yapılan değişimlerle bundan vazgeçildiği anlaşılıyor. Doğru da yapılmıştır. Çünkü, bir yanda hedeflenen dünyaya açık, liberal, merkezcil eğilimlere uzak durmayan, ılımlı milliyetçi, pragmatik modern dindar merkez sağ seçmen, diğer yanda dışa kapalı sert milliyetçiliği referans alan örgütsel yapı, teşkilatlarının genişleyebilmesinin, merkez sağ seçmenle organik ilişki kurabilmesinin önünde bir engeldi. Teşkilat yönetimini kontrol anlamında sınırlı yeniden yapılanma dahi önümüzdeki süreçte İYİ Parti’nin teşkilatlar marifetiyle merkezcil eğilimli sağ seçmene ulaşmasına katkı yapabilir.

Önümüzdeki Post-AKP döneminde özellikle merkez ve merkez sağda sıkı bir politik rekabet yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Türkiye parti siyasetinde politik, ekonomik ve sosyolojik kırılma dönemlerine müteakip, ilk seçim yarışında rakipleri karşısında başarılı çıkan partiler merkez siyaseti benimsemiş ya da bu iddiadaki sağ partiler olmuştur. 1983’te ANAP, 1991’de DYP, 2002’de AKP. Bu anlamda güçlü bir merkez sol karşısında, kırılma dönemlerinde sağın kazanan çizgisi merkez siyaset, partileri ise merkez sağ partilerdir. Bu geleneği Post-AKP döneminde yaşatmaya en güçlü adayın İYİ Parti olma olasılığı yüksek olmakla birlikte, bunu elde etmenin olmazsa olmaz koşulları mevcuttur.

Öncelikli koşullardan biri, İYİ Parti’nin bu siyasi kimlik edinmeyi bir siyasi fırsatçılık projesi olarak değil, içtenlikli, sahici bir siyasi kimlik edinme isteği olarak görmesidir. Akşener’in bu bağlamda bir arayış içinde olduğu anlaşılıyor. Kısa bir süre önce çoğunluğunu geçmişte merkez sağda ANAP ve DYP’de bakanlık yapmış, üst yönetimlerde görev almış siyasetçilerle yemekli bir toplantıda bir araya gelerek partinin konumlandığı yer ve gidişatı hakkında görüşlerini alması, Gezi davası kararı ardından yapılan grup toplantısında kullandığı demokratik, özgürlükçü, hukuk referanslı politik dil,  ekonomi kurmaylarının ürettikleri yoksulluğu önleme, adil gelir dağılımı amaçlı politika önermeleri İYİ Parti’nin 1950’lerin DP’sinin “Yeter, Söz Milletindir”,1960,1970’lerin AP’sinin “Hakimiyet Milletindir”, 1990’ların DYP’sinin hak, hukuk, demokrasi, “Büyük Türkiye” vurgulu söylemiyle örtüşmektedir.

MERKEZ SİYASET¸MERKEZ SAĞ VE İYİ PARTİ

Maurice Duverger’den beri farklı versiyonlarla tanımlanan merkeze atfedilen siyasetsizlikle özdeş olma hali iddiasının bir karşılığı yoktur. Çünkü merkezin de siyaset ve topluma dair iddiaları, hedefleri vardır. Bu anlamda merkez her türlü aşırılıkları törpülemeye çalışır ve bu yönüyle pragmatiktir. Merkezi pragmatizm ve farklı çıkar, kimlik ve ideolojik grupların iç politikada ihtiyaç duydukları uyumu gerçekleştirmek için başvurdukları demokratik süreçlere karşılık gelen müzakere kavramlarıyla değerlendiren Bilgehan Özpek merkezin sütunu olarak değerlendirdiği bu kavramları kurumsal devlet, toplumsal medeniyet ve bireyselleşme gibi daha somut politik kavramlarla buluşturur. Kurumsal devleti “kanun devleti” prensibine dayandırırken, bu devlette herkesin kanunlar karşısında herkes eşit olmasından, cumhuriyet sınırları içerisinde yaşayan hiçbir vatandaşın kayırılmaması veya kanun dışı bir muameleye tabi tutulmamasından söz eder. Toplumsal medeniyetten kastettiği ise, toplumsal ilişkilerin hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması koşuluyla kendi haline bırakılmasına bağlı olarak, medeni toplum ilkesinin vatandaşlara, haklarının, güvenliklerinin ve refahlarının garanti altında olması için siyasi olarak kazanan tarafta yer almalarına gerek kalmadığı bir sistemin sonucunda ortaya çıkabilir. Üçüncü ilke olan bireyselleşmeyi ise her türlü kolektif birliktelikten (kimliksel, ideolojik cemaatler) bağımsız, onların etkisi altında kalmadan, bireyin kendi mütevazi faydasını düşünmesi,  iktidara eklemlenecek bir kanal bulamamış ve kendi becerisi ve emeği sayesinde hayatta kalmayı başaran, politik bilinçleri ve kimliksel aidiyetlerinin yüksek olmadığı insan topluluğu ve buna özgü davranış kalıplarından bahseder[1]. Sartori merkez partileri tanımlayan ilk siyaset bilimcidir. Duverger ise kavrama mesafeli yaklaşıp, aslında hiç kimsenin merkezde olamayacağını, ılımlıların da bir şekilde sağa ya da sola yöneleceğinden söz eder. Anthony Downs’a göre ise merkezin ideolojik nedenlerden dolayı değil, demokrasi teorisindeki rasyonel tercih temelli rolünden dolayı önemli bir kavram olduğundan bahseder. Sartori merkezin ideolojisini  “makullük, artı ve eksilerin dengelenmesi, ılımlılık, aynı zamanda saf ve basit zihinsel çekimserlik, hiçbir şey bilmeme veya hiçbir şey yapmama (kararsız) tutumu içeren geniş bir yelpaze” şeklinde tanımlamaktadır.  Barlow da merkez partiyi “Bir siyasi sistem içinde ‘kasıtlı olarak’ temel ideolojik boyutun merkezinde yer alan ve bu konumu kendi kendini tanımlaması ve algılaması açısından önemli gören” bir siyasi aygıt olarak değerlendirir. Partilerin bu tanıma uygun “merkez parti” olarak kabul edilebilmesi için, kendilerini topluma nasıl sundukları, partilerin toplum tarafından nasıl görüldükleri ve partilerin kendilerini nasıl gördükleri önemlidir[2].  İdeolojik yelpazede merkezin hemen sağ yanında konumlanan merkez sağ partilerin ideolojik anlamda öne çıkan özellikleri ekonomiye devlet müdahalesine genel olarak eleştirel yaklaşmaları, desteklememeleri, geleneksel kültürel değerlerin desteklenmesi ve hukuk ile düzen vurgusu olup, bugün gelinen noktada sadece sağ parti aileleri içinde değil, ılımlı solda da partileri ideolojik, değerler bakımından ayırt etmek güçtür.

Türkiye parti sisteminde partinin kendisini topluma sunma biçimi, partiyi toplumun ve partinin kendisini nasıl gördüğü şeklindeki ölçütler bağlamında bakıldığında ideolojik olarak programatik metinleri, lider ve elitlerinin söylemleri, politik değerleri, ideolojik referansları bağlamında merkez sağ olarak tanımlanmayı hak eden partiler arasında kitlesel destek anlamındaki iddiası bakımından İYİ Parti öne çıkarken,  DEVA, GELECEK VE DP’yi de ideolojik yelpazede konumlanma iddiaları bağlamında bu çizgi etrafında düşünebiliriz. Önümüzdeki süreçte bu partiler arasındaki sosyolojik tabanı genişletme rekabetinden başarılı çıkması için İYİ Parti’nin atması gereken önemli adımlar vardır.

İYİ PARTİ’NİN MERKEZE ULAŞMAYI HEDEFLEMELİDİR

İYİ Parti gerek lideri, siyasete kattığı yeni elitlerinin nitelikleri, gerekse zaman zaman sapmalar olsa da uzlaşıyı merkez alan makul söylemiyle AKP’den kopma arayışında olan merkez sağcı 2.nesil pragmatik makul muhafazakarları kendine çekme potansiyeli en yüksek olan parti olarak dikkat çekmektedir. Kuruluşunun ilk yıllarındaki kimlik arayışı, partinin ideolojik yelpazede kendisini konumlandırmak istediği yer ve hedef seçmen sosyolojisi anlamında bir süre ikilem yaşamasına yol açsa da bunu aşma konusunda önemli mesafe katetmiş görünüyor. Süreç içinde kök bağı  değerlerini yok saymadan, fakat bu değerleri estetize ederek ılımlılaştırması, makul bir siyasal referans olarak kullanması İYİ Parti’nin kitleselleşmesinin önünü açmaya başlamıştır. Bu anlamda İYİP’in tercih ettiği değerleri ılımlılaştırma stratejisi, bir merkez sağ parti olarak sistemde konumlanma arayışı karşılığını kademeli olarak bulmaktadır.  Bir diğer husus sadece kendisinin makul merkeze yerleşme yolunda benimsediği değer, ilkeler ve siyaset tarzı değil, İYİ Parti’ye halen uzak duran seçmeni dönüştürmese de değiştirerek kendi sosyolojisine nasıl katabileceğidir. Kamuoyu Araştırma bulguları partinin kadınlar, gençler nezdinde yeteri ölçüde çekim merkezi olamadığına işaret etmektedir. Bu anlamda bu kitleden desteğini arttırması merkez sağda rakipsiz konuma gelebilmesi için zorunludur. Parti’nin üye sayısı kademeli olarak artmakla birlikte, kanımızca kitlesel bir merkez sağ için yeterli değildir. Örgüt yapısı ayrıca sadece nicelik  olarak değil, nitelik anlamında da çeşitlendirilip, çoğulculaştırılmalı, genç, eğitimli, kadın üyeler örgütsel yapıya çekilmelidir.

İYİ Parti’nin ideolojik ve siyasi kimliğinde birlikte yaşam idealine dayalı merkez vurgusunun dün olduğundan daha fazla öne çıkarılması çok önemlidir. Bu sadece söylemle değil, uygulamalarla da sağlanmalı, özellikle Kürt vatandaşların kimlik taleplerine ulusal birlik temelli politikalarla birleştirici çözümler geliştirilmelidir. Pandemi ve ardından yaşanan ekonomik kriz kültürel kimlik referansları ve politik kutuplaşmaları sınıfsal kutuplaşma ve bölünmenin çaprazlama kesmesine, hatta bastırmasına yol açtı. İYİ Parti bunu iyi analiz etmeli ve merkez siyasette bu vurguya özel önem vermelidir.

Sağ partiler için kutuplaştırıcı siyasetin panzehri merkez siyasettir. Merkezde konumlanmak makul, pragmatik olmayı, değer referanslı siyasetten çok, sorun çözme temelli siyaset yapmayı zorunlu kılar. Dolayısıyla İYİ Parti merkez sağda kurumsallaşma adına, AKP’nin boşalttığı toplumsal merkezi yeniden doldurarak siyasal merkeze ulaşmayı hedeflemelidir. AKP deneyimi toplumsal merkezi inşa hedefiyle yola çıkanların sistemden iktisadi anlamda beslenmeyi tercih etmeleri nedeniyle toplumsal merkezde kalıcı olamadıklarını, siyasal merkezde ise ancak otoriter yöntemlerle tutunabildiklerini göstermiştir. Merkez sağda kalıcı olabilmek ve toplumun makbul değerlerini merkezde konumlandırmak ise ancak makul siyaset ve tahayyülü ile mümkündür. İYİ Parti makul siyasette geleneksel merkez sağın pragmatizmi ve sahiciliğiyle ilerlediği takdirde, merkez solda CHP ve diğer demokrat kimlikli sağ Partilerle birlikte Yarının Türkiye’sini kurma iddiasını sürdürebilir.

[1] Bkz. https://daktilo1984.com/yazilar/merkez-bir-kuram-midir-yoksa-yontem-mi

[2] Barlow, Nick; “A new definition of the centre party”,Erişim adresi: https://www.academia.edu/31466627/A_new_definition_of_the_centre_party

“Populism and the centre, Erişim adresi:  https://www.academia.edu/35042197/Populism_and_the_centre

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI