İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Karar TV ekranlarında Elif Çakır ve Taha Akyol’un gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile başlayan ve DEM Partili Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’in İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüşmesiyle süren gelişmelere ilişkin Dervişoğlu, "Ben hiçbir şeye önyargıyla karşı çıkmam. Şartları doğru okumaya gayret sarf ederim. Bu çağrıların, bu zamana kadar yapılmış çağrılara benzerliği üzerinden ne tür sonuçları beraberinde getireceğini tahmin ederek bir duruş sergilerim. Bu daha önceden sınadığımız bir yöntemdir. Hepimiz bunun ağır sonuçlarına katlanmışızdır. Dolayısıyla bu işlerde zamanlamanın doğru yapılabilmesinden yanayım. Türkiye'nin bir çıkmaz içindeyken, bir sorundan çıkmak üzere hiç bulaşmaması icap eden alanlarla temas kurmaya yeltenmesini yerinde bulmam. Ortada yerde bir sorun varsa o sorunun doğru çözülmesi için de diyalog kapılarının açık olmasından yana bir tavır sergilerim" dedi.

'Bahçeli’nin çağrısı, Öcalan’ın serbest bırakılmasını istemek demek'

Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik Meclis çağrısını hatırlatan Dervişoğlu, “Gelsin bu kürsüde konuşsun’ demek, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını istemek demektir. Buna benzeyen birçok şeyi bu zamana kadar yaptı ve konunun doğru alanlarda tartışılmasının önünü kapattı. Yoksa salt milliyetçi reflekslere bağlı olarak şiddetli bir karşı duruş sergilemiş değilim. İmralı’da tecrit altında bulunan birinin, Meclis kürsüsüne daveti eşyanın tabiatına aykırıdır. Bunun arkasında hangi amaç olabilir düşüncesinden hareketle, toplum düşünceye sevk edildi" diye konuştu.

Özgür Çelik: Filistin'i kendi siyasetinin bir aracı olarak kullanan Erdoğan neden suskundur? Özgür Çelik: Filistin'i kendi siyasetinin bir aracı olarak kullanan Erdoğan neden suskundur?

Dervişoğlu ayrıca şunları dile getirdi:

*Diyalog kapılarının açık olmasından yana bir tavır sergilerim" şeklindeki sözlerine açıklık getiren Dervişoğlu, "Burada bir paradigmadan bahsediliyor. Bir şeyi değiştirebilmek için ortaya koyulan bir stratejiden bahsediliyor. Ve bu değişikliğe vesile olanın da İmralı'daki şahıs tarafından, devletten kaynaklandığı ifade ediliyor. Paradigma olarak bir değişiklik varsa buna Abdullah Öcalan'a kuryelik yapanlar tarafından değil, buna yol veren ve müsaade eden tarafından bize anlatılması lazım.

*Burada başlangıç yanlış. Bu başka bir amaca matuf. Bu hükümete bunu öğretebilmeniz mümkün değil. Kuruluş aşamasında beynelmilel örgütlerle, kurulduktan ve iktidar olduktan sonra FETÖ’yle, daha sonraki dönemlerde Suriye'de yaşadığımız ve gördüğümüz gibi HTŞ gibi örgütlerle ilişki kurmayı mahsurlu görmeyen biriyle, bu işin doğrusu şudur diye konuşmam. Dolayısıyla aklından geçenin bize bildirilmesi lazım. Bu zamana kadar kurmuş olduğu ittifakların sonuçlarına bakarak bu işten hayırlı bir sonuç çıkacağı kanaatini taşımıyorum. Kuruluş aşamasında beynelmilel örgütlerle ilişkiler, sonraki dönemde FETÖ'yle ilişkiler, sonraki dönemde açılım süreci PKK’yla ilişkiler. Şimdi de Suriye’de kendi senaryoları olmasa bile sahiplendikleri bir senaryo üzerinden, geçmişe yönelik yasadışı örgütlerle ilişkilerini ifşa etmekten kaçınmama halleri… Bunlarla masaya otururken temiz bir siyasi geçmişe sahip insanların mütereddit davranmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bunun için mutlak surette arkada ne olacağına bakmak durumundayız.