Tatilde İstanbul’da kalmanın güzellemesini yapmayacağım demiştim ama biriken ev işlerini eritmek için böyle bir fırsatı bekliyormuşum. Haberleri izlemedim, Twitter’a neredeyse hiç girmedim. Seçim gündemi, umutlar, hayal kırıklıkları… Bir süre değil izlemek, konuşmak, düşünmek bile istemiyorum benzer konuları… Çok ama çok uzun yıllardır herhangi bir bayram tatili üç gün ve üzerinde ise İstanbul’da kalmamıştım. Evrimimde suda nefes alabilen ilk insan olarak ilerlemeyi çok isterim. Öyle severim denizi. Ki senelerce fobim vardı, girip tadını çıkaramasam da dibinde olmaya kilometrelerce yol giderdim. Bayram tatilleri de kış dönemine denk gelmediyse denize girmek için yıllık izinden düşmeyen muhteşem fırsatlardı. Bu sene kaderde şehri beklemek varmış. Bu durumla ilgili avunacak bir şeyler bulmaya çalışmayacağım. Nefret ettiğim trafiğin olmaması, mahallenin insan akınına uğramamış halini çok sevmem, anne babamla daha çok zaman geçirmem, bunların hepsi güzel elbette. Ama bir yanım sosyal medyada maruz kaldığım paylaşım yağmurundan ufak bir kıskançlık duygusu kapmadı değil. Yine de mevcut durumun tadını çıkarmaya çalıştım tabi ki. Yine İstanbul’daki aile evime yatılı misafir gittim mesela. Evin tek çocuğu olunca yaşınız kaç olursa olsun prensessiniz. Pesketaryen kızları için hazırladıkları menülerle zayıflama yolculuğuma biraz ara vermiş olsam da hayattaki şansımın bir kez daha farkına vardığım bir ziyaret oldu. Tabi Oreo’yu özlediğim için ziyaret çok uzun süremedi. Yaz döneminde girdiği kuytu ve serin köşelerden dolayı ev kamerasının kadrajına da girmeyip kendisini iyice özletince erkenden eve döndüm. Hayatıma girdiğinden beri beni kapıda onun mırlamaları ile karşılanmaktan daha çok mutlu eden bir an bilmiyorum. Eve döndüm ve aşırı sıcaklardan bunalmışlığımızı beraber paylaşmaya karar verdik. Tatilde İstanbul’da kalmanın güzellemesini yapmayacağım demiştim ama biriken ev işlerini eritmek için böyle bir fırsatı bekliyormuşum. Spor programımı yoğunlaştırmak için. Başlanamayan kitaplar, izlenmemiş filmler için. “The Whale” izledim örneğin. Uzun zamanların en güzel deneyimi idi. “After Sun”’ı beğenmeyip sıkıcı bulduğum için kendimi kaldırım taşı zannetmeme sebep olan herkese selam ederim. “The Whale”, uzun zamandır bir filmde bulamadığım tüm duyguları verdi bana. Bittiğinde sol yanımda gerçekten fiziksel bir ağrı vardı. İçine taş oturması derler ya. Aronofsky böyle böyle ölümsüz olacak. Tatilin tümünde olmasa bile bazı günlerinde şehirde denk geldiğim arkadaşlarım da oldu. Öğlen haberleşip akşam yemeğinde buluştuk. Normalde Kadıköy’de son dakika planında asla yer bulamadığını tüm mekanlarda yer bulabilmeyi övülmeye layık tek bayramda İstanbul maddesi olarak buraya bırakıyorum. Bu arada restoranlar asla boş değildi. En dikkat çeken kitle Avrupalı turistlerdi. Bir ara ayakları kesilmişti İstanbul’dan ama neredeyse 30 kat değerli paraları ile kraliçeler krallar gibi tatil yapıyorlardı. Biz rakı fiyatı sorup tahmini ne kadar öderiz hesapları yaparken maalesef.
Bayram tatilinde bir Madonna’nın hastaneye kaldırılmasına kayıtsız kalamadım ama o da bu yazıyı yazdığım saatlerde taburcu edilmiş. Bu hususta beni sadece yaşı yaşıma yakın kadınlar anlar.
Bir de bu bayram için bir karar almıştım. Haberleri izlemedim, Twitter’a neredeyse hiç girmedim. Seçim gündemi, umutlar, hayal kırıklıkları… Bir süre değil izlemek, konuşmak, düşünmek bile istemiyorum benzer konuları. Zaten takip etsem, ne var ne yok baksam, “AI” beni paranoyak yaptığı için inanmakta zorluk çekiyorum. Bir Madonna’nın hastaneye kaldırılmasına kayıtsız kalamadım ama o da bu yazıyı yazdığım saatlerde taburcu edilmiş, evinde tedaviye devam edecekti. Son dönemin ağır gündemi üzerine Madonna’ya kötü bir şeyler olmasını kaldıramayacaktım. Bu hususta beni sadece yaşı yaşıma yakın kadınlar anlar. Bizim zamanımızda idoller başkasının parası ile gezip tozup paylaşıp nispet yapan tek tip suratlı kadınlar değildi. Onunla tanıştığımızda ilk defa bu kadar güçlü ve özgür bir kadın pop ikonu görmüştük ve büyülenmiştik. “I'm a different kind of feminist. I'm a bad feminist” diyerek bence yine güçlü duruşunu konuşturan bu kadının, görünürlüğü ve cesaretiyle kadın algısı ve feminizme lehimize katkılar sağladığını düşünenlerdenim. Bu konu bilimsel çevrelerde zaten çok tartışıldı, belki hala tartışılıyor. Ben kişisel görüşümü beyan ediyorum, o kadar. Bu konuda bölünmüş olduğumuz da bir gerçek. Bir şekilde tartışma başlatmış olması bile başlı başına bir katkıdır nihayetinde. Neyse ikonumuz evinde, rahat bir nefes aldık. Yeniden algılarımı dünyaya kapatıp tatilin kalan iki gününe odaklanıyorum ben.