Cuma, Nisan 19, 2024

İmamoğlu: Seçim sürecinde beni en çok üzen şey ‘hırsızlık’ suçlaması oldu

23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimlerinde yüzde 54 oy oranıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu seçim günü yaşananları anlattı. İmamoğlu, seçim sürecinde en çok üzüldüğünüz konu neydi sorusuna, “Benim esas üzüldüğüm söz ‘çaldılar’ ifadesi. Benim en çok canımı yakan bu. Hala ortada yok. Birebir yüzüne sordum rakibimizin cevabını alamadım. Asla kabul edemeyeceğim bir iftiraydı bu “dedi.

İki kez İBB Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu, büyük bir seçim zaferi kazandığı 23 Haziran seçimleri sonrasında ilk kez gazeteci Didem Arslan Yılmaz’ın Habertürk’te canlı yayınında konuğu oldu.

İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle;

31 Mart’la kıyaslanacak bir gün değildi her şeyden önce. Çünkü bir tarafta kaygılar, tereddütler, insanı ne yazık ki beklentilerinizi karşılamayan kurumlar hem de size ait kurumlar. Dolayısıyla bu sefer daha tedbirliydik.

Kendi bilgi ağımızın yanı sıra, başka bağımsız ajansların bilgi sunmasını sağladık. Kamuoyunu aydınlatma konusunda hazırlıklıydı bütün Türkiye buna.

İstanbul yerel seçim olmaktan çıkmıştı. Türkiye’nin demokrasisi için çok önemli bir gündü. Bunun sorumluluğunun hissedilmesi için elimizden geleni yapmıştık.

“ALTIN SANDIK”

Gelen sandık sonuçlarında artışlar. Bizim altın sandık dediğimiz sandıklar vardı. O sandıkların ortalaması bir nevi seçim sonuçlarını veriyordu. İstanbul’un 39 ilçesinde vardı bu sandıklar.

Biz yüzde yüzünü açıkladık AA uzun süre orada durdu. Bence AA’ya devletin yetkilileri de güvenmesin. Hükümetin yetkilileri de güvenmesin.

Bazı sandıklardan gelen veriler Türkiye’nin seçim sonuçlarını da verebiliyor. Bu işe hep birlikte kafa yorduk. Yüzde 15 veriler girilmişti, saat 6 gibiydi biz yaklaşık sonucu hissetmiştik. Ama rakibimizin açıklamasını bekliyorduk açıkçası.

“YILDIRIM’IN YÜZÜNE SÖYLEDİM CEVABINI ALAMADIM”

Bir gelişme. Bir kaç içinde bir gelişme. Keşke bu günleri yaşamasaydık. Demokrasi adına bir sınav verildi ama her şeye rağmen ilk seçimde kazandığımıza hiçbir şüphe duymuyorum.

Millet istediği zaman değiştirebilir. Bizim egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünden yola çıkıyoruz. Ama keşke 31 Mart’ta bu işi bitirseydik. Bütün bunların yaşanmamasını isterdim.

İftiraların hiçbir kıymeti yoktu elbette. Benim soyuma sopuma, ırkıma dedemin mezarına gidinceye kadar yapılan iftiralar…

Benim esas üzüldüğüm söz ‘çaldılar’ ifadesi. Benim en çok canımı yakan bu. Hala ortada yok. Birebir yüzüne sordum rakibimizin cevabını alamadım. Asla kabul edemeyeceğim bir iftiraydı bu.

MAZBATA AÇIKLAMASI

Alıştık 18 güne 4, 5 gün kısa geliyor. Mazbata için valimiz ile görüşme yaptım. Devir teslimi kendileriyle yapacağız. Sayın vali devir teslim yapacak. Şu an vekaleten görev yapıyor biliyorsunuz. Biz mazbatanın alış saatiyle dengeli bir saat oldu yoksa daha erken olsa daha erken olabilirdi. Trafik saatinin insanlara sıkıntı vermesini istemedik biraz üstüne koyduk.

“BENİ ÇOK ÜZEN, AĞRIMA GİDEN ‘HIRSIZLIK’ SUÇLAMASI OLDU”

Soyuma, sopuma, dedemin mezarına kadar gitmeye varan işler, diplomam, ama herşeyden önemlisi ‘çaldılar’ diyorsunuz ve muhatabı yok. Benim en çok canımı yakan ve üzen şey bu. Çaldılar demek birilerinin hırsız olması demektir. Rakibimin yüzüne söyledim ama cevabını alamadım. Benim asla kabul edemeyeceğim bir iftarıydı. Milletim adına da kabul edemeyeceğim iftira. Benim en büyük desteğim ailem. Eşim, çocuklarım. Mehmet Selim, Beren, annem,babam, çok yakın çalışma arkadaşlarım.Sevgili Murat’tan Necati Bey’e, Şükrü Bey’e. GÜvenliğimden sağlığımla ilgilenen arkadaşlar. Meydanları hazırlayan arkadaşlarıma, partili yol arkadaşlarıma. Hem CHP’li partidaşlarım hem ittifakımız olan İYİ Partili yol arkadaşlarım. On binlerce gönüllü İstanbullular. Muazzam bir ittifak yaşandı aslındı.

“TROLL BELEDİYE ÇALIŞANI İSTEMİYORUZ”

Belediye çalışanlarıyla ilgili bir zihniyet devrimi yapacağız. Birisine hakaret, belediyenin çalışanı birisine hakaret ediyor. Bütün çalışanlara şunu hatırlatacağız sizin maaşınızı bu şehrin 16 milyon insanı veriyor. Troll belediye çalışanları istemiyoruz.

İş hukukuna uygun davranan, iş ahlakına uygun davranan herkesin yeri başım üstüne. İş hukukana, ahlakına aykırı davranan, disiplini bozan, çalışmadan alın teri dökmeden maaşını alıyorsa umarım hiç yoktur. Varsa gereği yapılır.

Ben yüzde 51’le Beylikdüzü Belediye Başkanı seçildiğimde kimse hayal etmiyordu. Ben daha fazlasını bekliyordum. İnsanlarla bağ kuruyorsunuz ya, sokakta pazarda. Birçok ilçeye üç dört kez turladım. Bağcılar, Esenler gibi. İnsanların bana verdiği enerjiden daha fazla beklentim vardı. Belki yüzde 11-12. Bu bir realist ölçüm olmayabilir, bir beklenti. İnsanlarımız siyasi reflekslerini kolay kolay değiştirmiyor. Sizi çok seviyor ama oyunu değiştirmesi için yeterli olmuyor. Makul seviyede bir farkla seçimi kazandığımızı düşünüyorum. Demokrasi korumak adına oy verenler oldu. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nu korumaktı bu. Mutlaka kamuoyunun kabulünü ölçüm dedim. Göreceksiniz çok farklı sonuç. Sadece sizinle paylaşırım.

“ERDOĞAN’LA YAPTIĞIMIZ GÖRÜŞMEDE CENTİLMENLİK YAPMAK İSTEDİM”

17 yıldır bir iktidar anlayışı var. Birinci dönemini yok sayarsak birçok yerel seçimde ve genel seçimde alışık olduğumuz tavır şu değil midir? Muhalefet eleştirerek, iktidar kendini anlatarak, savunarak kazanmak ister. İktidar en az muhalefet kadar saldırarak, muhalefete belki de hakaret ederek seçimleri kazandı. Ben tam tersine iktidara saldırmadan seçim kampanyası geliştirmemiz gerektiğini danışmanlarımla konuştuk. Sıfır negatif bir kampanya. Bence bu çok geçerli oldu. Şu sıkıntımız vardı, evet tanınmayla ilgili problemimizi aşmaya çalışsak da, medya bu konuda objektif davranmadığını herkes biliyor, elbette birkaç kanalı tenzih ediyorum. 31 Mart’a kadar olan kısımda bütün bu eksikliklere rağmen resmi Türkiye’nin devlet kanalı 6-7 defa rakibimizi çıkartıyor. Sayın Erdoğan’la yaptığımız görüşmeyle, centilmenlik yapmak istedim. Benim ağzımdan tek bir kelime, iftira, kirli, insanları lekeleyen tek bir kelime duyulmamıştır.

ERDOĞAN’LA GÖRÜŞME TALEBİ

Dostluklar, samimiyetler yerelden başlar. Devlet, millet adına kime sınır koyabilirsiniz. Bana kimse sınır koyamaz. Ben bir talep ederim, bir daha ederim. Ekrem İmamoğlu’nun şahsıyla ilgili değil ki bu. Sayın Cumhurbaşkanı ile İstanbul meselesini konuşmaya kim engel olabilir. Ben sayın Cumhurbaşkanına ‘Sizin bağımsız olmanızı, sizden oy almak isterim’ dedim. ‘Ben AK Parti’nin genel başkanıyım’ dedi. ‘Tamam olabilir, ben sizin Cumhurbaşkanı tarafınızdan oy istiyorum’ dedim. Bazı makamları ortada görmek isterim. Herkese eşit mesafede. Cumhurbaşkanlığı, valilik, kaymakamlık, muhtarlık böyle bir şey.

“İSTANBUL’DA BÜTÜN SİYASİ İL BAŞKANLARINI ZİYARET EDECEĞİM”

Benim işim İstanbul’u yönetmek, İstanbul’daki demokrasiyi yönetmek. Ben bütün siyasi il başkanlarını ziyaret edeceğim. Önce onlar gelsin demek hayır! Israrla kendilerini arayıp randevu talep edeceğim. Vermezlerse kendileri bilir. Elbette valimizi, garnizon komutanı işin geleneği ama diğeri gelenek değil. Bunu daha önce yaptım. Siyasi ilçe başkanlarını oturttum, sizin gibi moderatörlük yaptım. ‘Bana sorun, eleştirin cevaplayın’ dedim. Göreceksiniz bunu da yapacağız. Demokrasiyi tabanda varettiğiniz zaman Ankara istediği kadar kaçsın, kaçamaz.

“PARTİZANLIK DAMARINA KADAR İŞLEMİŞ BU BELEDİYENİN”

İstanbul’un istediği huzur, barış, güven ortamı, kavgasız ortam, sorunlarına çözüm bulan belediyecilik, partizanlığın olmadığı, liyakatın olduğu. Partizanlık damarına kadar işlemiş bu belediyenin. Mitinge götürülen personel var, yok bitti artık. Benim çalışanlarım mitinge gitmeyecek. Davet ederiz, ama bir Allah’ın kulu bile zorla götürülmeyecek. İstanbul Büyükşehir Belediye çalışanları, o kurum içine partizanlığı soktuğu an benim arkadaşım değildir. İsterse CHP adına bunu yapsın. Belediyede trollvari çalışmalar yürütenler olabilir. Unutmasınlar ki, İstanbullunun yüz binlerce, milyonlarca gönüllüsü olacak. Sokakta, caddede teftiş yapan. Şehirde aidiyet duygusunu kuracağız biz.

İSTANBUL’DAKİ SURİYELİLER SORUNU

Mülteci konusu ağır travma. Bu konuda çözümlerimiz var. Misafir gibi değerlendiriyoruz. Zaten yanlış başladı. Gelinen noktada artık insanların ekmeğiyle oynayan bir düzeye ulaştı. Kayıtsız çalışan birçok Suriyeli insan var İstanbul’da. Dolayısıyla biz insanlarımızın çıkarlarını korumak zorundayız. Fütursuzca İstanbul’un rengini değiştiremezler. Suriyeli insanların tüm insani sorunlarına dokunacağız, başta kadın ve çocuklara. Valimizle, emniyetimizle ortak çalışacağız. Ciddi anlamda asayiş sorunu haline gelmiştir.

CÜBBELİ AHMET YANITI

(Cübbeli Ahmet’in Ekrem İmamoğlu’na oy vermek haramdır iddiları üzerine) Bahsettiğiniz beyefendi hangi sıfatla bu hakkını kullanmış, haram ya da helal bunu bilemiyorum. Harama, helale karar verecek bir titri olduğunu düşünmüyorum. Onu yaradan takdir eder. Bu tür insanların toplumun refleksini değiştireceğini düşünmüyorum.

Ben de dindar insanım. Yaşama bakışımda herkesin inancına saygı duyan, giyimine, kuşamına bakmayan bir felsefem var. Yaşamım da siyasete bakışım da böyle. Dindar insan bana niçin oy vermesin. Dindar insan bizimle rahat eder. Ben belediye başkanlığı yaptığım dönemde o insanın mutlaka ve mutlaka inanılmaz derecede inanç değerlerine saygı gösteren, inanç değerleri üzerinden ona yardımcı olan, inancını en özgür bir şekilde yapmasına katkı sunan bir anlayışı göstereceğim. Sadece Müslüman vatandaşlarımız değil. İstanbul’da hristiyanı var musevisi var. Onlara saygı gösteren bir belediye başkanı olacağım.

VAKIF, DERNEK VE CEMAAT İLİŞKİLERİ

Seçilmiş cemaat, vakıf, derneklerle organik ilişkisi olan yapılar. Cemaatlerin faaliyetleri var. Bu ülkenin temel duruşlarına aykırı davranmayan faaliyetleri varsa içişleri vesaire iznini almış, her cemaate ki yüzlerce yıllık tarikatlar var İstanbul’da. Çok derin felsefesi olan. Görüştüğüm insanlar, yetkilileri oldu. İsimlerini vermem. Üç tane vakıfı, beş tane vakıfı çek al olmaz. Büyükşehir belediyesinin kaynaklarını birkaç vakıfa niye aktaralım. Elbette her vakıfla bu şehrin çıkarına çalışmalar var ise. Bu vakıflar sadece siyaseten CHP’ye yakın, asla öyle değil. Her vakfın, derneğin, kamu yaranına kurumun geniş, faydalı çalışmaları var. Vakfa, derneğe değil sadece torpile karşıyım.

“ORDU’DA YAŞANANLAR TUZAKTI”

Dava açılırsa kendimi savunacağım. Bana bir tebliğ yok, bekliyoruz göreceğiz. Çok acı bir şey bu. Elbette ki yaşanmasaydı. Elbette ki oraya hiç girmeseydik. Ben zaten olayın içinde değilim. 70 yaşındaki annemle beraber kendimizi içinde bulduk. Niye alındık salona? Tuzak. Kim kurdu tuzağı? Sayın vali. Bu vicdanlara sığmaz. Milletin aklıyla oyun oynamasınlar. Sayın Cumhurbaşkanı anketlere, araştırmalara çok değer verirdi. Araştırsın, sorgulasın, Ordu’da, İstanbul’da sorgulasın. Anneme, babama, bize zulüm yapılıyor. Biz oraya niye girdik? Niye oradan geçemedik, bilmiyoruz. Ekrem İmamoğlu öyle dedi diyor, öbürü böyle duydum diyor. İşin özü ne yazık ki bir tuzaktır. Keşke sayın Cumhurbaşkanı bu olaylara böyle dahil olmasa. Keşke bu olayı böyle yapan validen rapor istese, bu duruma niye düşürdünüz diye.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER