Görüntünüz iyi değil. Görüntünüz muhalif seçmeni uzaklaştırıyor. Muhalif seçmende umutsuzluk oluşturuyor. Zaman daraldı. Bir an önce ortak dil, ortak program ve ortak aday konusunda uzlaşın. Muhalif seçmen, hatta kararsız seçmen sizden biraz daha hızlı olmanızı bekliyor.
Yeni yılın ilk ayını ortaladık.
Genel seçimlere en fazla 5 ay kaldı. Demokrasinin temel kavramlarının -hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük- yerle bir edildiği şu günlerde canımız sıkkın. Ülkenin derdi çok. Ülkenin dertlerinin sorumluları belli. Sorunu yaratanların, sorunu çözemeyeceklerini biliyoruz. Çözüm, sorunu yaratan AKP’nin gitmesinde, çözüm AKP’yi göndermekte…
Geçen yıl bu günlerde mottomuz umut içeriyordu. Gidecekler, az kaldı diyorduk.
Oysa şimdi toplumda yeniden genel bir mutsuzluk ve umutsuzluk halinin giderek yaygınlaştığını görüyoruz. Konuşulan, konuştuğumuz konular hem olumsuzluk hem de çaresizlik üzerine. Devamında sorulan ortak soru ise “Gidecekler mi, kurtulabilecek miyiz?”
Bu kadim topraklardan kimler geldi, kimler geçti. Gidecekler elbet… Gidecekler. Ancak koşulu var; birlikte oluşturacağımız doğru strateji ve eylemlerle…
Hukuksuz Demokrasi olmaz. Kuraldır. Ancak ne hukuk ne de adaletin kalmadığı bir süreçteyiz. Hukuk adeta iktidarın sopası haline dönüştürüldü.
Elimiz cebimize atmaktan korkar olduk, ama onlar aralık ayında enflasyonu 20 puan birden düşürdüler. Maaş zamları cebimize girmeden tükendi. Artık çarşı ve pazar alışverişlerimizi etiketleri uzun uzun inceleyerek, en zaruri ihtiyaçlarımızı önceleyerek yapıyoruz. Hepimiz yoksullukta ortaklaştık. Çocuk yoksulluğu diye bir kavram oluştu. Gıdaya erişim ciddi bir sorun. Önümüzde ki süreç de “beslenme yetersizliği ve ilişkili hastalıklar” karşımıza çıkacak. Çocuklarda gelişim ve büyüme sorunlarını konuşacağız. Dertleri mi? Değil.
Enflasyon düştü ya, gerisi gelir…
Eğitimde eşitsizlik bu yıl daha da derinleşecek. AKP’nin 2012 yılında hayata geçirdiği 4+4+4 sisteminin oluşturduğu sorunlar, örgün eğitime devamda aksama ve kız çocuklarının okullaşma oranlarında düşüş ortada. Köy okullarının kapatılması, taşımalı eğitim, cemaatlerin elinde olan öğrenci yurtlarının oluşturduğu sorunlar devam ediyor.
Bu yıl özel okullara gelen fahiş zamlar, velileri devlet okulu mu, özel okul mu tercihine zorlayacak. Sonucunda plansız ve kontrolsüz açılan birçok özel okul kapanma tehlikesiyle karşı, karşıya. Devlet okullarında eğitimin hâli ise ortada. Öğretmenler geçim derdinde. Eğitim Fakülteleri değersizleştirilmeye devam ediliyor. Ne gam? Hedef daha iyi eğitim olmayınca eğitime dair sorun da kalmıyor.
Sağlık hizmetine erişebilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Hizmeti alsanız, ilaca erişim sorun oldu. Derin bir ilaca erişim sorunu yaşanıyor. Oysa ilaç yoksa iyileşmek de yok. İlave olarak çeşitli aşılara erişimde de sorun yaşanmaya başlandı. Önümüzdeki yakın dönemde çocukluk dönemine ait zorunlu aşılamada da eksikliklerin ortaya çıkacağı açıkça görülüyor. Aşılamada eksiklik ya da aşılamanın olmaması demek artık kontrol altına alınmış olan bazı enfeksiyonların görülme sıklığının yeniden artması, hatta bu enfeksiyonlara ilişkin ölümlerin artması anlamına gelmekte.
Yakın zamanın en güncel sorunlarından birisi de kuduz aşısının bulunamıyor olması. Hayvan ısırması şikayetiyle hastaneye başvuran kişilere “kuduz aşısı yok” yanıtı veriliyor. Bu soruna yakın zamanda ve ivedilikle çözüm bulunamazsa yeniden ortaya çıkan kuduz vakalarını konuşmaya başlayacağız. Sağlık sistemine ilişkin bir başka güncel konu ise Gazeteci Murat Ağırel tarafından ortaya çıkartılan “sahte ilaç” sorunu.
Tek kelimeyle skandal. Düşünün ki kanser hastalarına, kanser ilacı diye ateş düşürücü ilaçlar verilmiş. Böyle bir izansızlık, böyle bir kötülük Cumhuriyet tarihinde yok. Sorunu kabullenip, ancak bilgisi ve sorumluluğu dışında gibi davranan sorumsuz sorumluların derhal istifası ve cezalandırılmaları gerekiyor. Var mı? Yok.
Toplumun günceli belli. Ücretler, işsizlik, yoksulluk, güvencesizlik.
Muhalif aydınların, siyaset bilimcilerin sesine kulak verin. Eleştirilerini gündeminize alın. Bilin ki seçmen onların sesini, sözünü önemsiyor. Bilin ki onlar muhalif seçmenin ortak sesi, ortak sözü.
AKP’nin günceli ise “ne olursa olsun seçimi kazanmak ve iktidarda kalmak”. Kimine havuç, kimine sopa hepsi iktidarda kalabilmek için.
Demokrasilerin olmazsa olmaz 4. bileşeni olan, görevi kamuoyunu doğru bilgilendirmek olan medya ne yapıyor?
Ne yazık ki medyanın kendisi ve medya çalışanlarının büyük kısmı iktidarda kalmak isteyenlerin aracı haline gelmiş durumda. Yazılı ve görsel medyanın neredeyse yüzde 90’ı iktidarın kontrolünde. Günlük gazeteler ve görsel medya varsa yoksa muhalefet partileriyle uğraşıyor. Ülkenin var olan gerçek sorunlarını yazmak, konuşmak yerine olmayanı yazarak, konuşarak, tartıştırarak cambaza bak oyununu oynuyorlar.
Yukarıda kısaca paylaştığım sorunları yazan, konuşan bir avuç medya aygıtı, medya çalışanı kaldı elimizde. Onların da başında RTÜK sopası hazırda bekliyor. Ellerinden gelse muhalif medyayı toptan yok edecekler, susturacaklar. Kamuoyunun doğru haberi alma özgürlüğünü elinden alacaklar.
İktidar bloğu Altılı Masa’ya ha dağıldı, ha dağılacak diye bakarken yanıldığını gördü. Şimdilerde ise yeni stratejilerini Altılı Masayı dağıtma ya da değersizleştirme üzerine yoğunlaştırdılar. Altılı Masa’nın bileşenlerinin liderler ya da üst düzey yöneticiler düzleminde bilerek ya da sonunu düşünmeden yaptıkları açıklamalar iktidar medyasına malzeme oluyor.
Ne yapmalıyız? Ne yapılmalı?
Bu soruyu değişimden, değiştirmekten yana olan her birimiz kendi, kendimize sormalıyız.
Öncelikle “değişimi sağlama” iddiasında olan Altılı Masa’ya seslenmek istiyorum;
Görüntünüz iyi değil. Görüntünüz muhalif seçmeni uzaklaştırıyor. Muhalif seçmende umutsuzluk oluşturuyor. Zaman daraldı. Bir an önce ortak dil, ortak program ve ortak aday konusunda uzlaşın. Muhalif seçmen, hatta kararsız seçmen sizden biraz daha hızlı olmanızı bekliyor.
Muhalif aydınların, siyaset bilimcilerin sesine kulak verin. Eleştirilerini gündeminize alın. Bilin ki seçmen onların sesini, sözünü önemsiyor. Bilin ki onlar muhalif seçmenin ortak sesi, ortak sözü.
Yüzdük, yüzdük sonuna yaklaştık.
Hedefimiz belli!
Bu iktidarı birlikte değiştireceğiz.
Bunu yapabiliriz, yapacağız.
Yeter ki söylem ve eylemlerimizle “iktidarın ekmeğine yağ sürmeyelim”.