Çarşamba, Nisan 24, 2024

Hukuk, adalet, yargı ve mutabakat metni

Kurumu kurum yapan insan faktörüdür. Türkiye, demokrasisini ve bireysel özgürlükleri üst derecede koruyan bir ülke konumlandırmasını değerlendirmeli, öncelemeli, şekillendirmelidir. Bu anlamda Mutabakat Metni, dönüşüm talebinde yenilikçi, mühim ve sağlam bir adımdır.

Türkiye’nin geleceği için, güzel ülkemizin hukuku, adaleti, yargısı ve en nihayetinde toplumsal mutluluğun, huzurun, adil hayatın gerçekleşmesi için belirleyici bir dönem içindeyiz. Hemen söyleyelim: Çok önemli bir tarihsel belge sıfatıyla 244 sayfa, 2300 vaat içeren “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” hukuk açısından memlekete ve evrensele sunulan iyi, tutarlı, yerinde bir hükümet programı önermesidir.

Metinde 9 ana başlık mevcut. Olması gerektiği gibi ilk başta hukuk var. Neden? Çünkü anayasal düzen; kuralların, şeffaflığın, hesap verebilirliğin işlediği devlet mekanizmasını olduğu gibi halkın, üreticinin, yatırımcının, tüm toplumun yarınlarını planlayabildiği, öngörebildiği nizamı da tasvir eder. Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu yazılıdır. Anayasa’nın 4. maddesinde ise 2. madde’de yer alan niteliklerin değiştirilemeyeceğine hükmedilir. Bu durumda, teklif edilmesi bile yasak olan anayasal kavramların tam anlamıyla uygulanması, hukukun tüm kurum ve kurallarıyla geçerli olması ve tüm vatandaşların devlete güven hissetmesi esasına bağlıdır. John Locke’un özgürlük tanımında hasıl olan ve Thomas Hobbes’un Leviathan’ında inşasını anlattığı çağdaş devlet biçimlenmesinde yasanın olmadığı yerde özgürlük de yoktur. Uygarlık düşüncesindeki devlet birey ilişkisinde devletin ve otoritenin hükümranlığı, Dworkine atıfla aynı adlı kitabında belirttiği gibi ‘Hukukun Hükümranlığı’na dönüşmüştür. Yasa koymak, uygulamak ve yargılamak devletin büyük güçleri ise bireyin de otorite karşısında hakları, onuru, varlığı korunmalıdır, bu koruma devlet iktidarını sınırlamakla, hukukun hükümranlığı ile olur.

KÖKLERDEN YARINA HUKUK DEVLETİ

Türkiye’nin hukuk devleti olma çabaları, köklere gidecek olursak Tanzimat’tan bu yana sürüyor. Cumhuriyet ölçeğinde ise egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun kaydından Kopenhag Kriterleri’nin yerine getirilmesiyle AB’ye üyelik sürecinde 2024 Aralık’ta müzakerelere başlama hakkının kazanılmasına kadar ciddi bir ilerleme olduğu söylenebilir. Öte yandan, bilhassa son dönemdeki sorunların çözümü için, Türkiye’nin derhal hukukun evrensel ilkeleri, standartları, kuralları ile yeni bir strüktür kazanması gerekmektedir. Yasamayı, yürütmeyi, idari makamları hukuki uygunluk yönünden yargı denetimine tabi kılmak, denetimi gerçekleştirecek yargı makamlarının da tüm kararlarını hukukla sınırlamak ve teşvik etmek, bunu gerçekleştirmek için yargının bağımsızlığını tasarlamak geleceğin rotasıdır.

Şu anda ekonomi, kalkınma, eğitim, sağlık, gıda, tarım, iklim, sanayi konularında yaşanan sıkıntıların temelinde kuralsızlık yatıyor. Ancak hukuk devletinin tüm unsurları gerçekleştiğinde; ekonomik, sosyal, üretimsel hedeflere yönelmek, hayatiyeti gözeten politikalar geliştirmek ve bu politikaları uygulamak mümkün.

Anayasa 2. madde’de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olmasının yanı sıra işaret edilen “insan haklarına saygılı devlet” niteliğinin tam anlamıyla gerçekleşmesi için yargı bağımsızlığı koşuldur. Bu anlamda, metinde yer alan, yargı bağımsızlığına ilişkin önemli bir dönüşüm önerisinin altını çizelim. Mutabakat metninde, hakimlerin Türkiye’de verdikleri yargı kararları sebebiyle AİHM’in Türkiye’yi tazminata mahkum etmesi halinde, bütçeden ödenen tazminatın hakime rücu edilmesi öngörülüyor. Böylelikle, hakimlerin Anayasa’nın hükümlerini yerine getirme konusunda titizlik göstermesinin hedeflendiği anlaşılıyor.

Anayasamızda hakimlere ilişkin karar verme yetkisi bir üst kurula ait olup, bu kurulun adı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ydu. 2017’de “yüksek” ibaresi kalktı ve bu değişiklik, üye kompozisyonunu bir ölçüde değiştirdi. Adalet Bakanı, Kurul’un başkanıydı ve müsteşar doğal üyesiydi ki bu durum halen varlığını koruyor. Yargı bağımsızlığı gereği siyasi tercihlerin olmaması gereken bir kurulda 13 üyenin 6’sını Cumhurbaşkanı, kalan 7 üyeyi ise Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiyor ki söz konusu işlem, nitelikli çoğunlukla gerçekleşmiyor. Mutabakat Metni’nde hakimler ve savcılar için iki ayrı kurul öngörülüyor. Uluslararası belgelerde tavsiye edildiği gibi üyelerin geldikleri kaynakların çeşitlendirilmesi ve onların seçiminde izlenen yordamda çoğulculuğu hakim kılacak, yine seçme yetkisini çeşitli organ ve makamlar arasında paylaştıracak ve bir kısım üye için eğer parlamentoya seçme yetkisi tanınıyorsa parlamentonun nitelikli çoğunluk oyunun zorunlu kılındığı bir sistem amaçlanıyor. Bu hedef, yargı bağımsızlığını ve bu statünün gereğini teminen mantıklı ve dikkat çekici.

Devamla, Mutabakat Metni’nde yer alan Hukuk, Adalet, Yargı” başlığındaki maddeleri, temel hak ve özgürlükler çerçeve önerisi olarak kaydedelim. 30 0cak 2023 tarihli Ortak Politikalar Mutabakat metninde Hukuk, Adalet ve Yargı: 

  • Parlamenter Sisteme geçilecek
  • Cumhurbaşkanı’nın veto yetkisi kalkacak, sadece geri gönderme yetkisi tanınacak.
  • Cumhurbaşkanı kararnamelerine son verilecek.
  • Cumhurbaşkanı 7 yılda bir dönem seçilecek, partiyle ilişiği kesilecek, görev sonrasında aktif siyasete dö
  • Olağanüstü hal kararnamelerine son verilecek, OHAL süresi altı aydan iki aya düşecek.
  • Seçim barajı %3’e düşecek.
  • En az %1 oy alan siyasi partiler hazine yardımından faydalanacak.
  • Parti kapatma davalarının açılmasında TBMM izni zorunlu olacak.

MUTABAKAT METNİNDEKİ DİĞER BAŞLIKLARIN HUKUKLA İLİNTİSİ

Yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve denetim başlığında siyasi etik kanunu çıkarılması gibi pek çok madde hukukla ilişkili. Cumhurbaşkanlığı’nın Çankaya Köşkü’ne ve Merkez Bankası’nın İstanbul’dan Ankara’ya taşınması, Cumhurbaşkanlığı envanterindeki uçakların satılarak orman yangınları söndürülecek bir filo kurulması, Kanal İstanbul’un iptali, kamuya personel alımında mülakatın kaldırılması, bağımsız sanatçılara sosyal güvence ile emeklilik hakkı ve İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi hususlarının yanı sıra daha pek çok husus elbette tamamen hukukla ilgili.

 Zira kuralsızlığı aşmak, hep birlikte ortak menfaatin hukukta olduğunu idrakle sağlanacak. Adil gelecek: hukukun üstünlüğünün yerleşik kılındığı yönetimsel, yargısal, toplumsal bir adalet kültürüne bağlı.

Söylenecek hakikatler, heyecan duyulacak yenilikler ve adil bir hayat için coşku zamanı! Tüm bunlarla birlikte elbette eklenecek madde önerilerimiz var ve olacaktır. Metnin hakkını teslim etmekle birlikte, amaçlanan hukuk reformunda laiklik ilkesine vurgunun daha fazla olması ile ülkenin üretimsel ve yaratıcılık gücünün yasal temelinin daha da kuvvetlendirilmesi gerektiği kanısındayım. Bu aşamada, ekonomi başta olmak üzere neredeyse tüm başlıkların uygulamasının ancak hukukla olacağını belirtmek elzemdir. 

Yukarıda da zikrettiğim Anayasa Hukukçusu ve Felsefeci Ronald Dworkin diyor: Hukuk imparatorluğu egemenlikle, güçle veya usulle değil tutumla tanımlanır. Hukukun sergilediği tutum inşaidir.” Evet, kurumu kurum yapan insan faktörüdür. Türkiye, demokrasisini ve bireysel özgürlükleri üst derecede koruyan bir ülke konumlandırmasını değerlendirmeli, öncelemeli, şekillendirmelidir. Bu anlamda Mutabakat Metni, dönüşüm talebinde yenilikçi, mühim ve sağlam bir adımdır.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI