Cuma, Nisan 19, 2024

“Hudut namustur” ama bütçe de namustur

Hudut kadar bütçe yönetiminin de namus olduğunun anlaşılması Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda seçmenlerin güçlenen milliyetçilik duyguları eşliğinde belki gerçek vatanseverliğin ne olduğunu bir kez daha düşünmelerine yardımcı olabilir.

14 Mayıs’ta sandıktan çıkan en çarpıcı sonuçlardan bir tanesi milliyetçi oylardaki atış. Oğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olarak aldığı %5,28 ve baraj altı beklenen MHP aldığı %9,96 oydan bunu anlıyoruz. Tam bunu anladığımızı sanıp da bir mantık çizgisiyle seçmenden gelen olası mesajı çıkarmaya çalışırken bu sefer ıslak imzalı tutanaklar ve YSK kayıtlarında yapılan karşılaştırmalardan şaibeli “kaydırmalar” ortaya patlıyor. İzliyor ve itirazlara yapılan sonuçları bekliyoruz.

Seçimin resmi olmayan ilk sonuçlarına göre ekonomik krizin yarattığı geçim zorluğu seçmenin öncelikli tercihi olmamış. Depremde oluşan can kaybının büyüklüğünde inşaat kalitesinden sorumlu AKP yönetiminin hataları ve tabii arama kurtarma çalışmalarındaki başarısızlıkları da seçmenin öncelikli kaygısı değil. Montaj kurgularla PKK yöneticisini ana muhalefetin seçim videolarına ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan seçmeni Millet İttifakı yönetimi alırsa “Öcalan’ı hapisten çıkartacağı” dedikoduları eşliğinde inandırmayı başarmış.

Seçim sonuçları ile ilgili şaibeler bu tezi desteklemeyi zorlaştırıyor.

Yine de sokakta seçmenle iletişim kurulduğunda ortak bir söylemi yükselen milliyetçilik damarı açısından vurgulamak gerek. O da Suriyeli göçmenler konusunda dillendirilen ortak şikâyetler.

Türkiye’ye yerleşip vatandaş olan, çocuklarını burada doğuran iş güç sahibi Suriyeliler azınlıkta. AKP hükümetinin onlar konusunda bir adaptasyon programı devreye sokmadığını zaten biliyoruz. Suriyeli göçmenlerle ilgili ortak sıkıntıların arasında ön planda olanlar sayıca fazla olmaları, ülkenin her köşesine serbestçe yayılmaları, ucuz ve kayıtsız işgücü sunarak Türklerin işsizliğine katkı yapmaları ve T.C. vatandaşları ekonomik krizle boğuşurken devlet imkânlarından öncelikli faydalanmaları.

Seçmenin dilindeki bu ortak söylem kontrolsüz göç sorununun, AKP hükümetinin Batı ile ilişkilerinde kaldıraç olarak araçsallaştırdığı milyonlarla ifade edilen grubun yarattığı sosyolojik sıkıntılar kadar işin temelinde ekonomi ile ilgili problemlerinin ön planda olduğunu anlatıyor aslında.

Sonuçta kaynaklar kıt, Türkiye ekonomisi AKP eliyle derin bir bunalım içinde ve daha da kıtlaşan kaynaklarla ilgili bir paylaşım sıkıntısı var.

Suriyeli, Afgan, Pakistanlı… bu akının ne kadar kontrolsüzce gerçekleştiğini, bu ekonomik sıkıntılara ekledikleri sorunları anlatmakta siyasi partiler içinde aşırı sağın daha sıklıkla kullandığı, her sorunu özetleyen slogan da “hudut namustur.”

Bu slogan esasta askeri bir terim olmakla birlikte çok da doğrudur. Bir ülkenin sınırları o ülkenin vatandaşlarının yaşam alanı olarak savaşta ve barışta her daim korunur. O sınırlar içindeki ülkeye ait yönetim biçimine, sınırlardan içeri giren herkes tarafından saygı ve uyum gösterilmesi beklenir. O sınırlar içinde uygulanan kanunlar sınırdan içeri giren herkes için bağlayıcıdır. Ülkedeki tüm vatandaşların ortak sahip olduğu vatan topraklarının yağmasına tahammül edilmez. Yağması hâlinde her vatandaşın içinde olan milliyetçi damar şahlanır.

Suriyeli göçmenler konusunu çok daha katmanlı bir ölçekte tartışmak mümkün. Ancak ekonomik buhran ortamında yapılan bir seçimde milliyetçi oyların yükselmesi kabulü eşliğindeki tartışmayı bu eksende özetlemek şimdilik yeterli.

Namusun genelde iki bacak arasında arandığı ülkelerin aksine, halkının yarattığı gelirleri harcama disiplini, şeffaflığı ve harcama alan tercihleri de hükümetlerin namusudur. Siyasi ahlak gerektirir.

BÜTÇE DE HEPİMİZİN NAMUSU

Vatan sınırlarının namus meselesi olması işin fiziki boyutu.

Hepimize eşit ölçüde ait olan, birleşerek vergilerimizle yarattığımız, ülkenin gelir ve harcamalarına baz olan bütçe de aynı ölçekte bir namus konusu. Onu yöneten hükümetlerin hepimiz adına koruduğu namusu.

Ödediğimiz vergilerin kimlerin üzerine daha ağır yük bindirilerek toparlandığı, vergi aflarının kimlere yaradığı, topladığımız verginin nereye harcandığı, kimlere hizmet olarak kimlere hediye olarak bu kaynakların dağıtıldığı en az sınırlara sahip çıkılması kadar bir “namus” meselesi.

Namusun genelde iki bacak arasında arandığı ülkelerin aksine, halkının yarattığı gelirleri harcama disiplini, şeffaflığı ve harcama alan tercihleri de hükümetlerin namusudur. Siyasi ahlak gerektirir. Hesap verme sistemi, namus gibi muğlak bir alandan çıkarak bu yüzden geliştirilmiştir.

Açıklanan son nisan ayı verilerine göre Türkiye’nin merkezi yönetim bütçe giderleri ilk dört ayda yüzde 86 artışla 1 trilyon 445 milyar olurken gelirleri de yüzde 39 artışla 1 trilyon 62 milyar lira. Nisan ayı ile birlikte yılın ilk dört ayında oluşan bütçe açığı da 382,5 milyar lira. Geçen yılın aynı dönemindeki açık miktarı 19,4 milyar liraydı.

Harcamaların içinde deprem bölgesine yönelik giderler var elbette ancak bu derece aşınmanın nedeni deprem bölgesini yeniden ayağa kaldırma çalışmaları değil.

Sorunun temelinde, iktidar gücüyle seçimleri kazanmak “zorunda” olan AKP yönetiminin sorumsuz harcama uygulamaları var. Vergi gelirleri faiz dışı giderleri karşılamakta giderek daha hızlı yetersiz kalıyor. Seçim kazanmak için verilen harcama sözlerine yavaşlayan bir ekonomide durağanlaşan gelirler eklendiğinde son bir sende oluşan 20 yüzde puanlık bozulmanın daha da sertleşeceği gerçeği ortaya çıkıyor.

Erdoğan hükümetinin seçimin ardından görevde kalması halinde, sene sonu için konan bütçe açığı hedefinin üzerine doğru gidilmesi kaçınılmaz. Bütçe açığının artması verilen vaatlerin yerine getirilememesi, ya da yerine getirmiş gibi yapmak için enflasyonun daha yükselmesine göz yumulması ya da deliği kapatmak için yeni vergi artışları anlamına gelir.

Erdoğan ekonomi yönetimin yarattığı sorunlar mükemmel bir fırtınanın habercileri. Yüksek enflasyon, yüksek cari açık ve finansman sıkıntıları eşliğinde TL’de beklenen değer kaybı yanında GSMH’nin %5-6’sı arasına yönelecek bir bütçe açığı.

Seçmen açısından bu gidişatı anlamı zorlaşan hayat şartları, satın alınamayan temel gıda maddelerinde artış, TL’de yeniden değer kaybı ve giderek yok seviyesine eriyen devlet yardımları.

Hudut kadar bütçe yönetiminin de namus olduğunun anlaşılması Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda seçmenlerin güçlenen milliyetçilik duyguları eşliğinde belki gerçek vatanseverliğin ne olduğunu bir kez daha düşünmelerine yardımcı olabilir.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI