Dil ile Tarif Edilemeyen Kalem ile Yazılamayan bir Yer: Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi Dil ile Tarif Edilemeyen Kalem ile Yazılamayan bir Yer: Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi
Kişilere ödedikleri verginin sürekli hatırlatılmasının iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Sanki her hesap ödediğinizde verginizi ve belki de bu vergi ile size sağlanan ya da sağlanması gereken hizmetleri düşünmeniz isteniyor gibi.
Ne demişti 100 dolarlık banknotun üzerinde gülümseyen Benjamin Franklin: “Dünyada ölüm ve vergiler dışında hiçbir şey kesin değildir.”

New York ile ilgili yazmayı planladığım birçok konu var. Şehrin bölgeleri (mesela Brooklyn), sanat galerileri, müzeleri, festivalleri en beklendik olanlar. Hesap ödemenin ilginç yanları, beklenmedik olsa da yazmak istediğim; fakat ne zaman yazacağımı bilemediğim konulardan biriydi. Türkiye sürekli “dolar” konuşurken hesap ödeme tecrübelerimi paylaşma zamanının geldiğini düşündüm. İlk mesele, sipariş verirken menüde gördüğünüz rakam ile hesap öderken gördüğünüzün aynı olmaması. Mesela geçen hafta fiyatı 13.45 dolar görünen salatanın gerçek fiyatı 14.64 dolardı. Bunun sebebi de vergilerin fiyata ilave olarak hesaplanması. Ne de olsa birini restoran, diğerini devlet alıyor! New York’ta uzun süredir yaşayanlar bu duruma alışmış olsa da yeni gelen biri olarak ilk başta ödemeniz gereken miktarın neden arttığını sorguluyorsunuz. Menüye göre karar verdikten sonra tekrar fiyat hesaplama gerekliliğini sevmesem de (ör. cüzdanımdan ek para çıkarmak), kişilere ödedikleri verginin sürekli hatırlatılmasının iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Sanki her hesap ödediğinizde verginizi ve belki de bu vergi ile size sağlanan ya da sağlanması gereken hizmetleri düşünmeniz isteniyor gibi. İkinci konu, buraya taşınmadan önce de bildiğim (daha doğrusu bildiğimi sandığım) bahşiş verme gerekliliği. Bunun tam bir zorunluluk olduğunu söyleyemeyiz. Fakat bahşiş uygulaması o kadar yerleşmiş ki, vermemek gibi bir tercihiniz olduğunu düşünemiyorsunuz. Bahşiş miktarları size öneri olarak da sunulabiliyor ve bu önerilerin alt sınırı genelde %15. Bu orana yüksek diyebilirsiniz; fakat aslında daha fazla bahşiş vermeniz bekleniyor. New York’ta uzun süredir yaşayan bir arkadaşıma ne kadar bahşiş vermenin uygun olacağını sorduğumda en az %18 vermek gerek demişti. Yani, restorandan menü fiyatlarının çok üstünde ödeyerek kalkıyorsunuz. Mesela % 18 bahşiş sonrası, menüde 13.45 dolar olan salatanın fiyatı 17.27 dolara çıkabiliyor. Çalışanlar ücretlerinin çoğunu bahşişlerden kazandığı için bahşiş beklenmesi aslında garip değil. Nitekim bu miktar ürün fiyatı olarak da yansıtılabilirdi ve siz yine aynı miktarı ödeyebilirdiniz. Bu yüzden bir süre sonra bahşiş vermek normalleşiyor. Fakat hala alışamadığım bir husus, istisnasız her durumda bahşiş verilmesi. Yani masaya sipariş verirken değil, bar kısmından gidip su istediğinizde bile bahşiş vermenizin beklenmesi sizce de garip değil mi? Bana en ilginç gelen uygulama ise kredi kartınızı teslim ediyor olmanız. Hesap geldiğinde kartı sizden alıp, eskiden Türkiye’de olduğu gibi, kartınızı sizin görmediğiniz bir yere götürüyorlar. Sonra,  bırakacağınız bahşiş miktarını yazmanız ve imzalamanız için fişi masaya getiriyorlar. Yani aslında gerçek anlamda ödemeyi restorandan çıktıktan sonra yapıyorsunuz. Velhasıl ABD taşınabilir POS cihazına henüz geçememiş! Kredi kartı teslimi ile ilginç olan bir diğer husus, “açık hesap”. Bazı restoranlarda ve çoğu barda siparişinizi hemen ödemiyorsanız sizden masadaki birinin kredi kartını vermenizi istiyorlar. Gece sonunda ödemeyi o karttan yapmanız şart değil. Bu, özellikle dış mekanda otururken ya da kalabalık ortamlarda hesabı ödemeden kaçılmasına karşı bir önlem. Ben en başta kredi kartımı vermek yerine doğrudan ödemeyi tercih ediyordum. Şimdi ise bir sorun olmayacağına inanarak kredi kartımı teslim ediyorum. Bu yazımı, Amerika’ya geldiğinizde muhakkak tecrübe edeceğiniz bir soruyla bitiriyorum: “Ben şimdi kaç TL ödedim?” Bu soruya verilen cevabın her geçen gün artması da New York’ta yaşayan bir Türk öğrenci için pek mutluluk verici değil. Gerçi Türkiye’de yaşayan bir öğrenci için de durumun farklı olduğunu düşünmüyorum. Neyse, en azından bursum var diyerek bu sorgulamayı bırakmaya çalışıyorum. Bu arada, Amerika’nın bursumdan bile vergi aldığını söylemiş miydim? Ne demişti 100 dolarlık banknotun üzerinde gülümseyen Benjamin Franklin: “Dünyada ölüm ve vergiler dışında hiçbir şey kesin değildir.” Bir sonraki New York tecrübesinden görüşmek üzere.