Perşembe, Nisan 18, 2024

Helâlleşme ve başörtüsü

Bahattin Yücel
Bahattin Yücel
1949’da Nazilli’de doğdu. İ.Ü Edebiyat Fak. Tarih Bölümü mezunu olan Yücel 1976-77 yıllarında Vatan Gazetesi’nde yöneticilik yaptı. TÜRSAB’ın genel sekreterliği ve yönetim kurulu başkanlığı görevlerini de yürüten Yücel 19 ve 20.dönemde milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Yücel 54.Hükümette Turizm Bakanı olarak görev aldı. Yücel’in anılarını topladığı; “Ankara’da Sıcak bir yaz günü” ve Türkiye’de turizmin gelişimini anlatan “Turizm” adlı kitapları bulunuyor.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyetin yüzüncü yılına girilirken, başörtüsü ile başlayan yasa değişikliği önerisi, Anayasanın temel ilkeleri arasında yer alan, laiklik ilkesi ile Medeni Kanunu tartışma fırsatı vererek, AKP’nin kamuoyunu ülkenin gerçek gündeminden uzak tutmasına katkı yaptı.

Tarih bütün bilimlerin anasıdır, der Karl Marks. Fark edenler için her daim canlı kalan bir bellek ve öğretmendir. Son dönemde Türkiye ve yakın çevremizde gelişen olaylar, insanlık tarihi boyunca yapılan savaşların gerçek nedeninin “ekonomik çıkarlar” olduğunu savunan, “Materyalist Tarih Tezlerini” gerçekliyor.

Geçtiğimiz yüzyılın bitimine on yıl kala, Dünya’da 2.Büyük savaşın ardından kurulan dengeleri kökünden sarsan gelişmeler yaşandı. Irak’ın ABD tarafından yönlendirilen diktatörü Saddam’ın, Kuveyt’i işgali ile başlayan süreç, Ortadoğu’nun siyasal sınırlarında önemli değişikliklere yol açtı. Irak devleti; etnik ve mezhep temelli bölgesel yapılar güçlendirilerek yok edilirken, on binlerce masum insan hayatını kaybetti. Neden Batı Medyasında estirilen diktaya karşı çıkmak ya da “Cehennem Topu” gibi hayali silahları yok etmek değildi. Petroldü.

Ardından Ortadoğu’da sınırlar bir kez daha çizilirken, bölgede demografik hareketlenmeler başlatıldı. Bu bağlamda Suriye’nin; radikal Sünniler ile Aleviler ve Kürtler arasında bölünmesi tasarlandı. Bölge genelindeki siyasal ve askeri gelişmeler-özellikle Suriye’de- kaçınılmaz olarak Türkiye’yi de etkisi altına aldı.

Ortadoğu; Türk kamuoyunda yeterli ilgi çekmeyen ancak bölgede dengeleri değiştiren başka bir gelişmeye daha sahne oldu. Bağlantısızlar hareketinin kurucularından Nasır’ın Mısır’ı, ölümünden sonra iş başına gelen Enver Sedat ile aşamalı olarak ABD ile uzlaştı. Batı Bloku ile yakınlaştı. Mısır Ordusunun silah ve teçhizatı baştan sona ABD ve Fransa tarafından yenilendi. En önemlisi on binlerle ifade edilen sayıda subay ve askeri personel ABD’de eğitildi. Mısır’a gösterilen bu aşırı ilginin ardında, Uzakdoğu ile Akdeniz ve Cebelitarık’ı bağlayan, Süveyş kanalının kontrolünü elde tutmak olduğuna hiç kuşku yok.

Mısır’da Mursi’nin tasfiyesine uzanan gelişmeler ile eş zamanlı olarak, Türkiye’de de köklü değişiklikler yaşandı. Eşitlik ve inanç özgürlüğü kavramlarıyla iktidara gelen AKP, aradığı desteği büyük ölçüde Atlantik ötesinde buldu.

Cumhuriyet mitingleri ile uyarılan, kentli seçmenlerin sayılarının milyona yaklaşması, belli ki, bazı çevrelerde tedirginlik yaratmıştı. Geçmişte İstanbul sermayesinin bir bölümü ile işbirliğine kalkışan, Dünya’daki gelişmelerden kopuk, komuta kademesindeki generallerin çoğunluğu, konfor alanlarını terk etmemek adına, AKP tabanını oluşturan “yeni kentlileri”, sözde Cumhuriyetin temel ilkelerini korumak adına, kılık-kıyafet üzerinden kurdukları baskılarla desteklediler. 12 Eylül darbesinin lideri Evren’in elde kuran miting meydanlarında nutuk atmasından rahatsız olmadılar ama-örneğin Evren’in Özel Kalem Müdürlüğünü yapan kişi dahil-28 Şubat sürecinde, laikliğin koruyuculuğuna soyundular.

TSK içindeki yurtsever subayların anti-militarist söylemlerle tasfiyesinin yolunu, bu kez aydınların içinden çıkan, sayıca az ancak etkili medya desteği verilen bir kadro açtı. “Yetmez ama Evetçiler.” Böylece Irak’a askeri müdahale için ABD’nin isteklerine karşı çıkan, TSK içindeki kadro; uyduruk belgelerle darbecilik ve bazen de yüz kızartıcı suçlamalarla etkisiz hale getirildi.

ABD’de Bölgeye ilişkin strateji belirlenirken, Suriye’deki gelişmelerin ve Rusya-Ukrayna Savaşı öncesinde; İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının öneminin göz ardı edilmediği anlaşılıyor.

Yetmez ama Evetçilerin açtıkları yoldan ilerleyen, “hoşgörü” bu kez karşımıza başörtüsüne özgürlük sloganı yerine, “helâlleşme” başlığı ile çıkıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyetin yüzüncü yılına girilirken, başörtüsü ile başlayan yasa değişikliği önerisi, Anayasanın temel ilkeleri arasında yer alan, laiklik ilkesi ile Medeni Kanunu tartışma fırsatı vererek, AKP’nin kamuoyunu ülkenin gerçek gündeminden uzak tutmasına katkı yaptı.

İranlı kadınlar özgürlük için başlarını açarlarken, Türkiye’de geçmişte yapılan hatalarla yüzleşmek için, siyasal simgeye dönüştürülen baş örtüsünden yarar ummak ne getirecek? Hep birlikte göreceğiz.

Televizyonlarda yayınlandığı andan başlayarak, CHP’liler dahil seçmenlerin çoğunda, örtülü bir rejim değişikliğinin yollarına taş döşeneceği endişesi egemen oldu. Yaşadığımız ekonomik kriz ve dış politikadaki açmazlar ortadayken, muhalefet ülkeye iç barış ve demokrasinin, tamamen kişisel bir tercih olan giyim-kuşam ile değil, hırsızlık ve soyguna karşı mücadele ile geleceğini nedendir bilinmez, vurgulamaktan kaçındı. Oysa TBMM’nin yeni döneminin ilk günü kamuoyuna mesaj vermek için iyi bir fırsat yaratabilirdi.

Üstelik giderek ağırlaşan ekonomik sorunlar ve artan dış baskı yüzünden, yükselen tepkileri bastırmak amaçlı sansür yasaları ve geçmişin terör kaynaklı acılarından yarar umulan, bu siyasal ortamda gündeme getirilmeyecek konuların ilk sırasındaydı; baş örtüsüydü.

Örneğin İlk 9 ayda 83 milyar dolara ulaşan, Cumhuriyet Tarihinin en yüksek dış ticaret açığından, kışa girilirken, biten Turizm gelirinden, Doğalgaz tüketiminin %50 artacağından ve yetersiz doğal gaz rezervinden söz ederek, somut çözüm önerilerini seçmenle paylaşmak varken, AKP’den kurtuluşu başörtüsünde görmek şaşırtıcıydı.

İranlı kadınlar özgürlük için başlarını açarlarken, Türkiye’de geçmişte yapılan hatalarla yüzleşmek için, siyasal simgeye dönüştürülen baş örtüsünden yarar ummak ne getirecek? Hep birlikte göreceğiz.

Keşke CHP Parti tarihi incelenseydi. 1946 seçimleri sonrası Köy Enstitülerini kapatmak, yetkin ve Cumhuriyetçi bir din adamını Başbakan yapmak yeterli olsaydı 1950 seçimleri kaybedilmezdi. Takvimi biraz yakına alsalar, 1973 seçimlerinde rahmetli Ecevit’in başlattığı, “Ortanın Solu “ sloganı ile tanımlanan, yeni bir paradigmanın iktidar yolunu açtığını kolaylıkla fark ederlerdi.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

Bahattin Yücel
Bahattin Yücel
1949’da Nazilli’de doğdu. İ.Ü Edebiyat Fak. Tarih Bölümü mezunu olan Yücel 1976-77 yıllarında Vatan Gazetesi’nde yöneticilik yaptı. TÜRSAB’ın genel sekreterliği ve yönetim kurulu başkanlığı görevlerini de yürüten Yücel 19 ve 20.dönemde milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Yücel 54.Hükümette Turizm Bakanı olarak görev aldı. Yücel’in anılarını topladığı; “Ankara’da Sıcak bir yaz günü” ve Türkiye’de turizmin gelişimini anlatan “Turizm” adlı kitapları bulunuyor.
spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI