Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, yeni sürece ilişkin, "Devlet ve iktidarın tüm siyasi partileri ziyaret ederek istişarelerde bulunması oldukça önemlidir. Yeni sürecin çözüm adresi Meclistir. Mecliste tam yetkilendirilmiş bir barış ve demokratik toplum çalışması yürütecek komisyona acilen ihtiyaç var. Bu komisyonla orta, kısa ve uzun vadede atılması gereken adımlar pekala belirlenebilir" diye konuştu.
Süreçle ilgili hukuki, siyasi ve kültürel adımların atılması çağrısı yapan Hatimoğulları, Barış Akademisyenleri hakkındaki kararların kaldırılmasını, hasta mahpuslar ve siyasi tutuklularla ilgili adım atılmasını, AİHM kararlarının uygulanmasını, kayyımların geri çekilmesini ve infaz düzenlemesi ile ilgili bayram öncesi düzenleme yapılmasını istedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin komisyon önerisine destek açıklayan Hatimoğulları, "Yeni çözümün adresi Meclistir. Barış ve demokratik toplum çalışması yürüten bir komisyona acilen ihtiyaç vardır" dedi.
📌 Tülay Hatimoğulları: Yeni sürecin çözüm adresi Meclis'tir. Meclis'te 86 milyonun şahitliği ve temsil gücüyle barışı inşa etmenin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Meclis'te tam yetkilendirilmiş 'barış ve demokratik toplum çalışması' yürütecek komisyona acilen ihtiyaç var… pic.twitter.com/N3FUXQJKlw
— PolitikYol (@politikyol) May 20, 2025
Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Kayıplar Haftası dolayısıyla yakınlarını kaybedenlerin de takip ettiği toplantıda Hatimoğulları, yaşamını yitiren partisinin eski Siirt yöneticilerinden Faruk Sağlam’ı saygı ve minnetle andığını belirtti, yakınlarına başsağlığı diledi.
Hatimoğulları’nın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
*Geçen hafta Kürdistan Bölgesel Yönetimine bağlı Süleymaniye kentindeydik. Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonu'nun kongresindeydik. 'Kadın devrimiyle demokratik topluma doğru' şiarıyla toplanan kongreye 19 ülkeden delegenin katılımı vardı. Dünya düzeni yeniden şekillenirken özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da devam eden savaş ve çatışmaların kadınlar üzerinde ağır etkileri devam ederken böylesi bir konferansın oluşmuş olması çok önemli ve anlamlıdır. Bölgede kadınların yaşadığı yoğun şiddeti, erkek egemen sistemin ceberut vehçelerini, siyasal İslam'ın kadın yaşamına ve topluma etkilerini konuştuk. Kaçırılan, katledilen Ezidi kadınların ve onların benzer kaderini yaşayan Alevi kadınların çektiği acıları değerlendirdik, konuştuk ve neler yapabileceğimize baktık.
'Cumartesi Meydanı'nda kayıplar bulunsun, failler yargılansın'
*Bildiğiniz üzere Mayıs kayıpların ayıdır. Yazarın deyimiyle 'Mayıs ayların günüdür. Taze bir çiçek dalıdır. İçerim ateş doludur.' Gözaltında kayıplara karşı mücadele haftasındayız ve içerimiz ateş doludur. Arjantin'de canlı olarak geri getirin. Cumartesi Meydanı'nda kayıplar bulunsun, failler yargılansın. Dünyanın her köşesinde sevdiklerimiz nerede sloganıyla evrensel bir çağrı olarak yankılanmaya devam ediyor. Berfo Ana oğlunun ismini söylerken sesi hiç titremedi. Sakine Arat evlat acısıyla yaşarken bile barış için çalıştı gece gündüz. Onlar bizim vicdanımızdır. Sadece kayıplarını değil, hakikati de barışı da aradılar. Mücadeleleri bize kalan en değerli mirastır. Hakikat olmadan adalet olmaz.
*Adalet olmadan barış olmaz. Barış olmadan bu topraklar huzura kavuşmaz. Unutmayalım, hatırladığımız kadar güçlü, unuttuğumuz kadar da suçluyuz. Bu hüzün haftasında tüm kayıplarımızı saygıyla anıyorum. Dünyanın en uzun ve en kararlı eylemlerinden biri olan Cumartesi Anneleri'nin gerçekleştirmiş olduğu eylemler tarihi anlam taşır. Ben burada sizlerin huzurunda Cumartesi Anneleri'ni yürekten selamlıyorum. Verdikleri adalet mücadelesi önünde saygıyla eğiliyorum.
'Kaybedecek vakit yok, vakit barışın vaktidir'
*Değerli Türkiye yurttaşları, 27 Şubat'ta Sayın Abdullah Öcalan'ın yapmış olduğu çağrı bir yüzyıl açısından değerlendirdiğimizde asrın çağrısıdır ve tarihin çok önemli bir sayfasıdır. Bu çağrı ülkemizde 50 yıllık çatışmayı bitirmek için eşsiz bir fırsattır ve PKK 12 Mayıs'ta kongre kararını duyurarak bir devri kapatıp yeni bir çağı açtığını açıkladı. PKK'nin 12 Mayıs açıklaması da bir milattır. Demokratikleşme ve barış ortamı için alınmış en önemli karardır ve bu bütün Türkiye halkları ve Orta Doğu halkları için de büyük bir şanstır. Şimdi herkes merakla elbette şu soruları soruyor; bizler yaptığımız bütün halk toplantılarında, ziyaret ettiğimiz bütün kurumlarda, partilerde bu sorular bize geldi. Neydi bu sorular? Türkiye'de demokrasi nasıl gelişecek? Kürtlerin hakkı, hukuku ne olacak? Bütün kimlikler ve inançlar nasıl eşit ve özgürce yaşayacak?
*Bu soruların yanıtını bulmak elbette çözümün kendisidir. Bunu bulabilmek için daha fazla ortak faydada yan yana gelmeye ihtiyacımız var. Çözümün, barışın ve demokrasinin kapısını ardına kadar açarsak biz bu soruların yanıtını bulmuş oluruz. Şiddet ve çatışma gerekçesiyle ertelenen adımlar için artık herhangi bir engel kalmamıştır. Bakın 86 milyon yurttaşımızın geleceği için hükümetin pratik adımları atması artık tarihi bir anlam taşımaktadır. Hukuki, siyasi, kültürel adımlar atılmalıdır. Türkiye klasik güvenlikçi aklın kelepçesinden mutlaka ama mutlaka kurtulmalıdır.
*İşte şimdi onurlu bir barışı hep birlikte inşa etmenin vaktidir. Yarım asırdır şiddet ve kanla yazılan sayfaları kapatmanın tam da vaktidir. Ortak vatanda eşit yaşamı inşa etme ve demokratik cumhuriyetle taçlandırmanın tam da vaktidir ve bu ülkenin her köşesinde, her dağında, ovasında adalet ve özgürlük için barışın bembeyaz sayfasını özgürlüğün masmavi mürekkebiyle yazmanın tam da vaktidir. Kaybedecek vakit yok. Vakit barışın vaktidir. Vakit demokrasinin vaktidir. Vakit adaletin vaktidir. Barış, barış, barış, adalet, adalet, adalet…
'Barış ve demokrasi sürecine demokrasideki gerileme, hukuksuzluklar gölge düşürüyor'
*Bugün barış ve demokrasi sürecine demokrasideki gerileme, hukuksuzluklar gölge düşürüyor. Bir düşünün, insanlar tweet atarken 'Acaba ben gözaltına alınıp tutuklanır mıyım?' diye bir kaygı içinde oluyor. Seçtiğiniz belediye başkanının yerine kayyım atanıyor. Belediye başkanları, Meclis üyeleri cezaevlerinde... Hukukun ve adaletin olmadığı bir yerde barış ve demokrasiye inanç nasıl gelişecek? Bunu bilen var mı? Toplum bunu soruyor. Bakın biraz önce söyledim. Yüzlerce halk toplantısı gerçekleştirdik bu süreçte ve inanın toplumun en temel sorularından birisi bu. Bu barış süreci, çözüm süreci ve adaletin tesis edilmesi ve demokratikleşme süreci nasıl olacak?
*Biz elbette bu sorulara yanıt bulmak zorundayız. Bakın hukuk ve demokrasi barış güvercinin iki kanadıdır. Güvercin tek kanatla uçmaz. Bu iki kanadın birbirini tamamlaması lazım. O yüzden bizler bu iki kanadı tamamlamak için kimin üzerine görev ve sorumluluk düşüyorsa bu dönem elini taşın altına koyma dönemidir. Bakın yarın Çağlayan Adliyesi'nde HDK ve Kent Uzlaşısı'ndan yargılanan arkadaşlarımızın duruşmaları var. Halkların Demokratik Kongresi'nin dediği gibi kente ortak olmak da HDK'li olmak da suç değil. Tam da bu şiarla mücadele yürüten HDK'li yoldaşlarımız yarın adliyeye çıkarılacak ve buradan biz yargıya bir kez daha sesleniyoruz.
*Yarın bir tahliye kararı çıkması gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Bu sürece hizmet etmesi bakımından bu atılacak adımların öneminin çok büyük olduğunu bir kez daha belirtiyoruz. Bakın yine Kobani kumpas davasında hala tutuklu bulunan arkadaşlarımız için bir yıldır gerekçeli karar hala yazılmadı. Bekliyoruz. Zeynep Karaman, Dilek Yağlı, Pervin Oduncu, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Bülent Parmaksız, Nazmi Gür, İsmail Şengül, Günay Kubilay, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş. Onlar da bunu bekliyor. Onların şahsında hapishanede bulunan bütün siyasi tutsaklara hep birlikte selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
'Milletvekilli dokunulmazlığının kaldırılmasının yıldönümü... Türkiye bu utançtan bir an önce kurtulmalıdır'
*Bugün aynı zamanda vekil dokunulmazlığı utancının dokuzuncu yıl dönümü. Dokunulmazlığın kaldırılmasının yıl dönümü... Türkiye bu utançtan da bir an önce ama bir an önce kurtulmalıdır. Yargıya güven yerlerde sürünüyor. Uluslararası endekslere, toplumun güven anketlerine baktığımızda yargıya güvenin adeta yerlerde süründüğünü sıfıra yaklaştığını görüyoruz. Bu böyle gitmez. Türkiye'ye yapılacak en büyük iyilik adaletin ve yargının bağımsızlığını sağlamaktır. Barışın koruyucusu da demokrasinin teminatı da hukuktur. Barışı korumak, demokrasiyi geliştirmek, umudu büyütmek için adaleti tesis etmekten, hukuku tesis etmekten başka bir çaremiz yoktur.
'Bayrama kadar kapsamlı bir infaz düzenlemesi ve hasta mahpusların bırakılmasının önünde engel yok'
*Sayın Erdoğan 'Barış ve demokratik toplum sürecinin arkasındayım' dedi. Çok önemli. Meclisteki partiler bu sürece oldukça güçlü bir destek veriyor. Bu çok önemli. Sıra yasama, yürütme ve yargı erkinin sözünü eyleme dönüştürmesindedir. Bakın yargı erki barışı güçlendirmek için bu sürecin doğasına uygun bir biçimde demokrasi ve hukuktan yana bir tutum almalıdır. Her düzeyde süreci geliştirecek ve topluma güven verecek adımlar atılmalıdır. Bugün toplumda da bizde de en büyük beklentilerden biri yasama kadar yargıdadır da aynı zamanda. Elbette nereden başlayabiliriz sorusuna verecek o kadar çok net yanıtımız var ki ve aslında çok uzun yanıtlar verebiliriz. Burada birkaçını özet olarak geçmek istiyorum.
*Çünkü Türkiye'de o kadar çok insan hakkı ihlali var ki biz onları burada bu kürsüden tek tek saymaya kalkarsak sanırım yarın sabaha kadar devam eder. Mesela Barış Akademisyenleri işlerine iade edilebilir. Hasta mahpuslar serbest bırakılabilir. Kayyımlar geri çekilebilir. Siyasetçiler, seçilmişler, gazeteciler siyasi gerekçelerle cezaevlerinde tutulanlar, infazı yakılanlar bir an önce özgürlüklerine kavuşabilir. AİHM kararları acilen uygulanabilir. Bakın bayrama kadar geniş ve kapsamlı bir infaz düzenlemesi ve hasta mahpusların bırakılmasının önünde bir tek engel dahi yok. Gelin bu düzenlemeleri hızlıca yapalım. Binlerce evde bu bayramı çifte bayram haline getirelim. Bunlar Türkiye'ye nefes aldıracak, vicdani öneme sahip, vicdanları rahatlatacak önemli adımlardır. Gelin bu adımları bayramdan önce hep beraber atalım, gelin bu parlamento bütün Türkiye halklarına çok önemli bir bayram hediyesini armağan etsin.
'AKP, MHP dahil diğer siyasi partilerle görüşmeye devam edeceğiz'
*Bildiğiniz üzere PKK'nin 12 Mayıs'ta açıkladığı karar sonucu İmralı Heyetimiz Sayın Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirdi. Bu vesileyle Sayın Öcalan'ın barış ve demokratik toplum sürecine destek veren herkese selamlarını iletiyorum buradan. Sayın Öcalan'ın açıkladığı kısa mesajda da vurguladığı üzere kalıcı ve köklü bir barış için büyük emekler vermemiz gereken bir dönemdeyiz. Bizler de son gelişmeler üzerine siyasi parti ziyaretlerimizi dördüncü turuna başladık. Dün DEVA ve Saadet Partisi ile görüştük. Bugün grup toplantımızın bitiminden sonra CHP, Yeniden Refah Partisi ile görüşeceğiz.
*Devamında AKP, MHP dahil diğer siyasi partilerle görüşmeye devam edeceğiz. Bu ziyaretlerde artık barışa dair net bir projeksiyon üzerinde görüş alışverişinde bulunuyoruz. Meclisin neden önemli olduğunu, tarihi rolünün neden oynaması gerektiğinin üzerinde oldukça verimli istişareler yapıyoruz. Bu sürecin barışa güç verebilmesi için herkesin tarihsel bir sorumlulukla hareket etmesi, herkesi kapsayacak şekilde açık, şeffaf, ilkeler etrafında bizler kendi adımıza söylüyorum, bu süreci bu prensiplerle devam ettireceğiz.
'Devlet ve iktidarın tüm siyasi partileri ziyaret ederek istişarelerde bulunması oldukça önemlidir'
*Buradan iktidara ve devlete çağrımızdır. Sürecin başarısı için çoklu katılım ve toplumsal mutabakat tarihi önemdedir. Bu kapsamda devlet ve iktidarın tüm siyasi partileri ziyaret ederek istişarelerde bulunması oldukça önemlidir. Bu kapsamda görüşmelerimizde de gündemde olan ve Sayın Bahçeli'nin açıkladığı komisyon önerisini de son derece değerli bulduğumuzu bir kez daha belirtmek isterim. Yeni sürecin çözüm adresi Meclistir. Meclis'te 86 milyonun şahitliği ve temsil gücüyle barışı inşa etmenin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Mecliste tam yetkilendirilmiş bir barış ve demokratik toplum çalışması yürütecek komisyona acilen ihtiyaç var.
*Bu komisyonla orta, kısa ve uzun vadede atılması gereken adımlar pekala belirlenebilir. Bu komisyon hızlı ve etkin çalışabilmeli, ortak faydalar üzerinde kararlar alarak yasal zeminde hayata geçirmelidir bu kararları. Bu komisyon hem barış ve demokratik toplum için yasal zeminler oluşturabilir hem de bu sürecin ilerleyen aşamalarına takip edebilir, tanıklık edebilir. Türkiye'de barış ve demokratikleşme için halk hazır, uluslararası ve bölgesel koşullar son derece hazır. Aydınlar, yazarlar, akademisyenler, meslek örgütleri, halk örgütleri hep birlikte bir araya gelebilir. Barışı hep beraber daha güçlü bir biçimde toplumsallaştırmak için elbette hepimize ama hepimize çok büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Bakın toplumsal mütabakat platformlarını yerellerden merkezlere kadar her yerde oluşturabiliriz. Artık boşa harcayacak tek saatimiz bile yok. Milyonlar bizden barış ve demokratik toplumunun inşasını talep etmektedir.
'Barış gelirse ülke bölünecek diyen, şirazesini kaybetmiş insanlar da çıkıyor karşımıza'
*Bugün kardeşlik duvarını güçlendirme, barış için taş üstüne taş koyma günüdür. 'Barış gelirse ülke bölünecek' diyen, bu anlamıyla şirazesini kaybetmiş insanlar da çıkıyor karşımıza. Allah onlara akıl fikir versin. Halkı galeyana getirmekten vazgeçin. Yapmayın bunları, yapmayın. Barışa bu kadar insan geniş bir yürekle gönül açmışken sizler bunları yapmayın. Ayrıştırma ve kutuplaştırma siyasetine hizmet eden değil, tam tersi birleştiren bir yerde durmaya gelmeniz gerekir. Biz buradan bu daveti bu kesime yapıyoruz. Bundan vazgeçin, gelin, hep birlikte barışın sesi olalım.
'Sayın Meclis Başkanı, pekala siz Meclisi barışın agorası haline getirebilirsiniz'
*Buradan Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş'a seslenmek istiyorum. Sayın Meclis Başkanı, pekala siz Meclisi barışın agorası haline getirebilirsiniz. Sizler çözüm zirvesine ev sahipliği yapabilirsiniz. Türkiye'nin barış ve demokrasiye daha fazla yakınlaşması için çok önemli adımlar atabilirsiniz. Bakın bu çözüm zirvesi Türkiye'nin ikinci yüzyılına rota çizebilir. Türkiye halklarına umut verebilir. Tek ihtiyacımız daha fazla cesaret, daha fazla inançla bu sürece dört elle sarılmaktır. Bu topraklarda barışın güvercini kesinlikle uçacak. Hiçbir karanlık güç barışın güvercininin uçmasını engelleyemeyecek.
'Bu dönem rehavete kapılacağımız bir dönem değil'
*Bütün DEM Partililere de ayrıca seslenmek istiyorum. Bu dönem rehavete kapılacağımız bir dönem değil. Bu dönem bizlerin emeğimizi ve enerjimizi beş katına çıkaracağımız bir dönem. Biliyorum, bütün arkadaşlarımız, bütün parti emektarlarımız, değerli halklarımız, kadınlar, gençler, analar gece gündüz çalışıyor, hane hane dolaşıyor, topluma barışı anlatıyor. Biliyorum. Ama biz bu enerjimizi daha da katlayarak barışın toplumsallaşmasını sağlamak için gece demeden, gündüz demeden çalışmaya, daha çok çalışmaya devam edeceğiz.