Söyleşi: Aylin Kaplan Fotoğraflar: Hakan Bintepe Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy ile Adalet Yürüyüşü ve Adalet Mitingi'ni konuştuk. Adalet Yürüyüşü'nün en başından itibaren Halkevleri olarak desteklediklerini ve katıldıklarını dile getiren Oya Ersoy "Biz Halkevleri olarak yürüyüş boyunca, adaletsizliğe uğrayan, haksızlığa uğrayan, tek adam rejiminin mağdur ettiği tüm kesimleri aktif olarak bu yürüyüşe katmak için mücadele ettik" dedi.  Adalet Yürüyüşü'nün ve mitingin haksızlığa uğrayan, yok sayılan, dışlanan kesimler açısından umut ve özgüven yarattığına dikkat çeken Ersoy, CHP'ye şöyle sesleniyor: "Bizim CHP'ye önerimiz, bunu 2019 seçimlerine tahvil edilecek bir dinamizm olarak görmemeleridir." Tek adam rejiminin kurulmasını bir "Adalet Hareketi"nin durdurabileceğini söyleyen Ersoy, "Adalet Hareketi"ni de şöyle açıklıyor: "'Adalet Hareketi', tek adam rejimine karşı bütün hukuksuzluklardan ve haksızlıklardan etkilenen kesimlerin bir yürüyüşe basit katılımcı olmasından öte bir mücadelenin öznesi, örgütleyicisi olarak katılması demektir." Halkevleri olarak Adalet Yürüyüşü ve final mitingine geniş destek ve katılım sağladınız. Sizin için Adalet Yürüyüşü ve Adalet Mitingi'ne katılmanın nasıl bir anlamı vardı, neden oradaydınız? Halkevleri, Adalet Yürüyüşü'nün başından itibaren içinde yer aldı. Kemal Kılıçdaroğlu "Ben yürüyorum" dediği anda Ankara'da Güvenpark'ta ve İstanbul'da Maçka Parkı'nda olacağımızı açıkladık ve yürüyüşe de park nöbetine de katıldık. Çünkü bu yürüyüş hukuksuzluklar ve adaletsizlikler üzerinde yükselen iktidara karşı bir yürüyüştü. Biz Halkevleri olarak yürüyüş boyunca, adaletsizliğe uğrayan, haksızlığa uğrayan, tek adam rejiminin mağdur ettiği tüm kesimleri aktif olarak bu yürüyüşe katmak için mücadele ettik. Ve sadece yürüyüş koluna katmak değil, bulunduğumuz her yerde adaletsizliğe karşı tüm bu kesimlerin tepkisini örgütlemek üzere çalıştık. Kent, doğa alanında adaletsizliğe uğrayanların, kadınların, laiklik mücadelesinde cezaevine giren arkadaşlarımızın, KHK mağduru tüm kesimlerin bu sürece katılımı için özel olarak uğraştık. Yürüyüşün bir noktasından sonra da AKP iktidarı boyunca adaletsizliğe uğrayan tüm kesimler adalet talepleriyle birlikte yürüyüşte yer aldılar. Somalı ailelerden Roboskili ailelere, Gezi direnişindeki ailelerden yürüyüşü mora boyayan kadınlara kadar. Zaten yürüyüş boyunca da miting alanında da kadınlar ciddi anlamda katılım gösterdi. Çünkü yukarıdan aşağı örgütlenen gericiliğin en çok etkilediği kesim kadınlar. Adalet talebinin kadınlar açısından karşılığı yaşam hakkı mücadelesi. Adalet Yürüyüşü ve Adalet Mitingi’nin toplumsal ve siyasal sonuçları hakkında nasıl bir değerlendirmeniz var? Öncelikle bu yürüyüş ve miting, tek adam rejimi tarafından tamamen dışlanan, yok sayılan, hakları gasp edilen en az ülkenin yarısının "Biz varız" iradesini gösterdiği bir süreçtir ve bu önemlidir. Ciddi bir coşku vardı. Umudu büyüten ve bu kesimin özellikle özgüvenini arttıran bir miting oldu. Bu sonuçlar önemlidir. Bizim açımızdan da ciddi sorumluluk yükleyen  bir süreçtir aynı zamanda. Biz derken; toplumsal-siyasal muhalefetin bütün bileşenleri açısından önemli bir dönüm noktasıdır, bu yürüyüş ve miting. BİZİM CHP'YE ÖNERİMİZ, BUNU 2019 SEÇİMLERİNE TAHVİL EDİLECEK BİR DİNAMİZM OLARAK GÖRMEMELERİDİR Sizce CHP bundan sonra nasıl bir siyaset izlemeli? CHP; tarihinde ilk defa bu kadar büyük, CHP'li olmayan bir kesimi de seferber ettiği, tek adam rejimine karşı olan bütün halkın seferber olduğu, sadece yürüyüşe ve mitinge katılma anlamında değil, bulunduğu yerde de ortak ruh hali ve coşkuyu paylaştığı ve evinde oturanın da özgüven kazandığı bir sürecin yürütücüsü, başlatıcısı oldu. O yüzden CHP'nin kendi çizgisi açısından da tarihsel bir önemi var. Bundan sonra nasıl devam edeceği önemlidir. Bizim CHP'ye önerimiz, bunu 2019 seçimlerine tahvil edilecek bir dinamizm olarak görmemeleridir. Çünkü sonuçta mühürsüz bir referandum yaşandı ve seçimin muhatabı YSK olduğu sürece seçimlere endekslenmeyecek bir harekettir bu. Haziran İsyanı sürecinde de aynı şeyi söylemiştik; bu sandığa tahvil edilemez demiştik. Bu hareketi de temel olarak sandığa tahvil etmeye çalışmak hareketin geliştirilmesinin önüne engeldir. 2019 yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda "Gezi, 'Hayır' süreci ve Adalet Yürüyüşü ekseninde bir birliktelik mümkün olur mu?" tartışmaları sizin açınızdan anlam taşımıyor mu o halde? Şimdi burada asıl olan adalet yürüyüşü ile başlayan dinamizmin bir "Adalet Hareketi"ne, tek adam rejimi karşısında bir "Adalet Hareketi"ne dönüştürülmesidir, örgütlenmesidir. Tabii ki bunun seçimlere de etkisi olacaktır; ama bu hareketi oluşturmak yerine seçime tahvil etmeye girişmek baştan yenilmek demektir. 7 Temmuz’da Sendika.Org’da yayımlanan yazınızda da “Adalet Yürüyüşü hepimizin birlikte yürüdüğü bir Adalet Hareketi’ne dönüştürülebilir” diyorsunuz. Adalet Hareketi derken tam olarak ne öneriyorsunuz, biraz açar mısınız? "Adalet Hareketi" nedir? "Adalet Hareketi" tek adam rejimine karşı bütün bu hukuksuzluklardan ve haksızlıklardan etkilenen kesimlerin bir yürüyüşe basit katılımcı olmasından öte bir mücadelenin öznesi, örgütleyicisi olarak katılması demektir. Bu kesimlerin kuracağı ve hem tek tek hem de hepsinin birlikte ortak taleplerle yürüteceği mücadelenin bir hareket halinde örgütlenmesi demektir. "Adalet Hareketi"nden kastettiğimiz bu. Bu tek adam rejiminin kodlarının da bu hareket sayesinde engellenebileceğine inanıyoruz, biz Halkevleri olarak. Ancak bu hareket, bir Adalet Hareketi durdurabilir, tek adam rejiminin kurulmasını. O nedenle bunu öneriyoruz ki bunun da potansiyelinin olduğu bu 25 gün içerisinde somut olarak görüldü. Nasıl bir dinamizmi harekete geçirebildiği de görüldü. CHP'den beklenmeyecek bir şeyi yaptı CHP, aynı zamanda da tarihinde hiç olmayan bir eylem biçimini kullandı. Ankara'dan İstanbul'a kadar yürüdü ve sokak çağrısı yaptı. Bu sokak çağrısının bir anlamı var tabii ki. Çünkü bu fiili rejimi, "Ben yaptım, oldu" rejimini engelleyebilecek tek güç, tek mekanizma artık halkın kendi özgücüdür, o da sokaktır. CHP, bunu bilerek yaptı ve buradan da devam edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun karşılığı sokakta bir hareketin örgütlenmesidir. Bu hareket; her türlü adaletsizliğin karşısında yan yana, omuz omuza duracak ve buna karşı mücadele edecek, her türlü adaletsizliği de engelleyecek bir hareket olacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu miting konuşmasında 10 talep dile getirdi. Bu talepleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 10 talebin ne kadar ileri ya da geri olduğuna dair de tartışmalar var. Çok net bir şey var; bu 10 talep Kılıçdaroğlu tarafından mitingde dillendirilmiştir; ama bunlar halkın içinden doğmuş taleplerdir. Bu mücadelenin doğurduğu taleplerdir. Kılıçdaroğlu'nun söylediği taleplerin de ötesinde bir şey. O yüzden bu 10 talep gerçekten önemlidir. Bunlar şu an tek adam rejiminin engellenmesine dönük, acil, hemen şimdi yapılması gereken taleplerdir. Acil taleplerdir. Şu an için bir genel program değil. "Acil olarak yapılması gereken nedir?" dediğimizde, evet, bu 10 madde önemlidir. Miting öncesinde de bir açıklama yapmıştık. Halkevleri olarak Adalet Yürüyüşü'ne katılan bütün bu kesimlerin ortak mücadelesinin örgütlenmesi konusunda acil talepler sıralamıştık. Onlardan bir tanesi bu adaletsizliğin engellenmesi için birinci olarak bu adaletsizliği doğuran, fiili diktatörlüğü yaşama geçiren OHAL koşullarının ortadan kaldırılması idi. Aynı zamanda OHAL KHK'larının bütün sonuçları itibariyle iptal edilmesi demiştik. Sonuçlar derken neyi kastediyoruz? Haksız yere, hiçbir yargılama olmadan; adil yargılamayı geçtik, hiçbir şekilde yargılama sürecinden geçmeden insanları işinden eden uygulamaların iptal edilmesini. Aynı şekilde medya organlarının kapatılmasını. İnternet sitelerinin sorgusuz sualsiz, neden kapatıldı bile bilinmeden gerekçesiz olarak erişime engellenmesini. Demokratik kitle örgütlerinin kapatılmasını. İnsan hakları örgütlerinin kapatılmasını. Belediyelere kayyum atanmasını... OHAL KHK'ları, tamamen hukuksuz bir rejimin inşası doğrultusunda kullanılan KHK'lardır. Üniversiteler sadece tabelası olan; ama içinde akademisyen olmayan üniversiteler haline geldi. Bu bir ülkenin geleceği açısından çok önemlidir. Bu KHK'ların tüm sonuçları ile birlikte kaldırılması, iptal edilmesi öncelikli taleplerimizdendir. Adalet dediğimizde ilk hukuk akla geliyor, yargıda adalet akla geliyor. Ama adaletsizlik dediğiniz şey; bu yürüyüşte ve mitingdeki milyonların ifadesinde de sadece yargıdaki adaletsizliğe karşı bir adalet talebi değildi. Tabii ki yargı çok önemlidir, özellikle 16 Nisan referandumundan sonra. Oradaki maddeler, biliyorsunuz, 2019'dan itibaren uygulanacak. Ama iki tanesi şu an uygulanmaya başlandı. O iki maddeden bir tanesi de yargının tamamen tek adama bağlanmasıdır. Yargının bir parti yargısı haline getirilmesidir. Bunun acilen engellenmesi, bunun acilen geri alınması öncelikli taleplerimizden biridir. Toplumda yukarıdan aşağı örgütlenen bir adaletsizlik var. Bütün hücrelerine kadar sirayet eden adaletsizlik var. Bu yürüyüş aynı zamanda buna karşı mücadelenin bir parçasıdır. Aynı zamanda da bu memlekete sahip çıkma iradesini gösteriyor. Tek adamın ağzından çıkan her şeyin kanun sayılacağı bir sisteme karşı "Hayır bu memleket bizim. Biz varız. Bizi yok sayarak bir şey yapamazsın. Bu memleketten başka göçecek, gidecek yerimiz yok. Bu memleket bizim ve bu memleketin geleceğini, kendi geleceğimizi kurma hakkımızı sana bırakmayacağız" iradesidir. Aynı referandumda "Hayır" dendiği gibi. Aynı zamanda OHAL'le birlikte başlayan ve 16 Nisan'da Meclis'in tamamen işlevsizleştirilmesi ile devam eden süreçle birlikte düşündüğünüzde en az yüzde ellinin siyasi temsil mekanizmalarının ortadan kaldırıldığı bir sisteme karşı halkın siyasi temsil mekanizmalarının geliştirilmesi ve aynı zamanda da parlamentonun işletilmesi talebidir. Parlamento üzerindeki tek adam tahakkümünün ortadan kaldırılması talebidir. Tek adam tahakkümünün ortadan kaldırılmasıyla beraber aynı zamanda parlamentonun işlevli hale getirilmesi için öncelikli koşullardan biri, tutuklu milletvekillerinin derhal serbest bırakılması ve yine siyasi temsil mekanizmalarından biri olarak da belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin serbest bırakılması öncelikli taleplerdendir. Halkevleri’nin bu süreçteki somut programı ne olacak? Halkevleri olarak sözümüzün arkasında duracağız. Ortaya çıkan bu mücadelenin bize yüklediği sorumluluğun farkındayız ve bu sorumluluğun gereğini yerine getireceğiz. Birincisi, şu ana kadar Haziran İsyanı'yla, referandum sürecindeki "Hayır" çalışmalarıyla açığa çıkan örgütlenmeleri; bundan sonra adalet mücadelesine seferber edeceğiz. İkincisi, özellikle neoliberalizme karşı halkın hakları mücadelesinde biriktirdiklerimizi adalet mücadelesine seferber edeceğiz. Bu süreçte özellikle kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini ve tek adam rejimine karşı kadın direnişini örgütleyeceğiz. Yine bu sonbaharda özellikle, AKP'nin yarattığı tamamen gerici, şeriatçı eğitim sistemine karşı bir mücadele ortaya konması gerekiyor. Biliyorsunuz, 11 yıldır yaz okulları yapıyoruz ve yıllardır eğitim hakkı mücadelesi veren bir örgütüz. Eğitim hakkı mücadelesindeki birikimimizi laik ve demokratik bir eğitim hareketi yaratmak ve bununla adalet mücadelesini birleştirmek üzere seferber edeceğiz. Somut olarak her alanda yapabileceklerimiz var ve bulunduğumuz her yerde, yaşamın her alanında, evde, işte, okulda, mahallede, kentlerimizde, köylerimizde bütün ülke sathında adalet mücadelesini örgütlemek adına tüm birikimimizi seferber edeceğiz.
Editör: TE Bilisim