Haftanın Çevirisi | Yemen’de Suudi Arabistan’a Yardım Etmekten Vazgeçmeliyiz – Bernie Sanders

Krallığın insan hakları ihlallarindeki suç ortaklığımızı sona erdirmek için Kongre’nin devreye girmesi gerekiyor

Suud gazeteci ve Washington Post muhabiri Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi Birleşik Devletler’in Suudi Arabistan’la olan ilişkimizi yeniden tanımlamasının ve Suudilere diledikleri gibi insan haklarını çiğnemeye devam edemeyeceklerini göstermenin ne kadar aciliyet arz ettiğinin altını çiziyor.

Harekete geçebileceğimiz bir husus, Birleşik Devletler’in Yemen’deki savaşa desteğini sonlandırmak. Bu savaş sadece Dünyanın en yoksul ülkelerinden birinde insani bir felaket yaratmakla kalmadı, ayrıca bu savaşa Amerika’nın dahil olması için Kongre yetki vermemişti, dolayısıyla Amerika’nın buradaki mevcudiyeti anayasaya aykırı.

2015 yılı Mart’ında Suudi Arabistan’ın öncülüğünde Arap devletleri koalisyonu Yemen’de Husi isyancılara karşı bir savaş başlattı. O zamandan bu yana binlerece sivil öldürüldü ve daha fazlası evlerini kaybetti. Birleşmiş Milletler’e göre milyonlarca insan 100 yıldan fazla bir süredir görülen en ciddi kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya. Yemen’deki kaos aynı zamanda El Kaide ve İslam Devleti gibi aşırılıkçı gruplara verimli bir zemin sundu ve İran’ın müdahalesi için yeni fırsatlar yarattı.

Birleşik Devletler yoğun bir şekilde savaşın içinde yer aldı. Suudilerin öncülüğündeki koalisyonun kullandığı bombaları biz temin ediyoruz, bu bombaları bıraktıkları uçakların yakıtlarını biz koyuyoruz ve istihbarat sunarak yardım ediyoruz.

Çok fazla sayıda örnekte bombaların hedefleri siviller oldu. Yakın dönemdeki en korkunç olaylardan birisinde Amerikan yapımı bir bomba onlarca kişinin ölümüne ve daha fazlasının yaralanmasına yol açacak şekilde genç çocuklarla dolu bir okul otobüsünü yok etti. CNN’de yer alan bir haber Amerikan silahlarının savaş başladığından beri sivillere yönelik bir dizi ölümcül saldırıda kullanıldığına dönük kanıtlar gösterdi.

Buna karşın geçen ay, kaygılara yanıt verirken Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Suudilerin ve Emirliklerin “sivil kayıplar riskini azaltmak için her türlü çabayı” gösterdiklerine dair Kongre’yi resmi olarak bilgilendirdi ve Savunma Bakanı James Mattis bunu onayladı.

Veriler bu iddiaları yalanlıyor. Bağımsız izleme grubu Yemen Data Project’e göre 2015 Mart’ı ve 2018 Mart’ı arasında Suudiler öncülüğündeki koalisyonun hedeflerinin yüzde 30’undan fazlası askeri olmayan hedeflerdi. Armed Conflict Location and Event Data projesi verilerine göre, bir bölgedeki sivil ölümler geçtiğimiz yılın başından bu yana yaz boyunca yüzde 160 arttı.

Yönetimin içindeki kişiler bu verileri görüyor. Bay Pompeo, resmen Kongre’yi bilgilendirdikten günler sonra Wall Street Journal, Pompeo’nun bidirimde bulunmamanın Birleşik Devletler’in Suudilere ve Emriliklere silah satışını tehlikeye atabileceğini ileri süren yasama işlerindeki ekip üyelerinin tarafında yer alarak, Bakanlıktaki kendi bölgesel ve askeri uzmanlarını çiğnediğini bildirdi. Başkan Trump kendisine Kaşıkçı cinayeti sorulduğunda Suudiler askeri teçhizata “110 milyar Dolar” harcıyor iddiasında bulunarak bu mantığı yankılamıştı.

Daha da kötüsü var. The Intercept, bu satışlardan milyarlarca dolar kazanmaya devam eden silah imalatçısı Raytheon adına çalışmış eski bir lobicinin Bay Pompeo’nun yasama işleri ekibinin başında olduğunu bildirdi.

Yönetim, Yemen’deki dahiliyetimizi Husi isyancılara yönelik İran desteğini abartarak savunuyor. Ancak aslolan, İran ve Husi isyancılar arasındaki ilişkinin savaşın yoğunlaşmasıyla birlikte güçlenmiş olduğu. Savaş yönetimin çözmeyi istediğini iddia ettiği sorunun kendisini yaratıyor.

Savaş aynı zamanda şiddet yanlısı aşırı uçlar karşısındaki daha geniş kapsamlı uğraşların da altını oyuyor. 2016 tarihli bir Dışişleri Raporu Suudi öncülüğündeki güçlerle Husi asiler arasındaki çatışmanın El Kaide ve İslam Devleti’nin Yemen şubesinin “ülkenin çoğunda varlıklarını arttırmasına” yardımcı olduğunu belirtti. Uluslararası Kurtarma Komitesi başkanı David Miliband’ın yakınlardaki bir mülakatında söylediği üzere “Kazananlar El Kaide ve IŞİD gibi aşırılıkçı gruplar.”

Bu savaşın yarattığı felaketin daha ötesinde Amerika’nın dahiliyetinin Kongre tarafından yetkilendirilmemiş olması ve bu nedenle anayasaya aykırı olması gerçeği var. Anayasanın 1. Maddesi Savaş ilan etmeye yetkili olanın Başkan değil Kongre olduğunu açıkça belirtiyor. Yıllar boyunca Kongre bu son sözü söyleme konusunda geride durdu. Bunun değişmesi gerekiyor.

Şubat’ta Utah’tan Cumhuriyetçi Mike Lee ve Connecticut’tan Demokrat Chris Murphy ile birlikte Başkan’a Yemen’deki Suudi öncülüğündeki savaştan çekilmesi çağrısında bulunan Ortak Karar 54’ü Senato’ya sevk ettim. Bunu iki nedenden ötürü yaptık. İlki savaşın Birleşik Devletler için stratejik ve ahlaki bir felaket olması nedeniyle. İkincisi Kongre’nin savaş konusunda kendi yetkisini yeniden üstlenmesinin zamanının çoktan geldiğini düşündüğümüzden.

Senato oylamada 55’e karşı 44’le kararın görüşülmesini erteledi. O zamandan bu yana kriz sadece daha da kötüleşti ve bizim suç ortaklığımız daha da arttı.

Gelecek ay bu karar teklifini tekrar gündeme getireceğim. Daha fazla destekçi olacak. Temsilciler Meclisi’ndeki meslektaşlarım benzer bir öneride bulunuyor. Kaşıkçı’nın vahşice öldürülmesi Birleşik Devletler’in Suudi Arabistan’a olan desteğinin koşulsuz olmadığına netlik kazandırmamızı gereksiniyor.

Kongre’nin sonunda harekete geçeceğini, Kongre görevini ciddiyetle üstleneceğini, Yemen’deki kıyıma olan desteğimizi sonlandıracağımızı ve insan hayatlarının silah imalatçılarının karlarından daha değerli olduğu mesajını vereceğimizi umuyorum.

Bernie Sanders Birleşik Devletler’in bağımsız Vermont Senatörü.

[The New York Times’daki orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]

 

 

Çeviren: Ali Rıza Güngen