Haftanın Çevirisi | Trump kendi Amerikan halifeliğini yaratıyor ve demokrasi savunmasız – Nesrine Malik

Arap dünyasında büyüyen bizler kutsal metinleri baskıcı politikaların gerekçesi olarak alıntılayan görevlileri daha önce görmüştük.

Eğer bir diktatör el kitabı olsaydı Donald Trump yönetimi artık “Dini Araçsallaştır” bölümüne geçmiş olurdu. Geçtiğimiz hafta, bir ABD halifeliğinin başlangıcı olarak görünen bir olayda Adalet Bakanı Jeff Sessions kendi departmanının Meksika sınırında göçmen ebeveynleri çocuklarından ayırma politikasını savunmak için Tanrı’nın hükümeti desteklediğini ileri süren bir İncil ayetine başvurdu.

Sessions “sizlere havari Paul’den ve Romalılar 13’teki, Tanrı’nın yönetimi kendi amaçları için kurması nedeniyle kanunlara uymaya dair açık ve bilge emrinden alıntı yapacağım” dedi. “Düzenli ve kanuna uygun süreçler kendilerinde iyidir. Kanunun tutarlı ve adil uygulanması kendinde iyi ve ahlakidir ve bu zayıfları korur ve kanuna uyanları korur.”

Beyaz Saray basın sekreteri Sarah Sanders’a, Sessions’ın beyanı sorulduğunda ve kendisinden İncil’de aileleri ayırmanın ahlaki olduğunu söyleyen bölümleri göstermesi istendiğinde Sanders şunları söyledi: “Adalet Bakanı’nın yorumlarından ya da neye atıfta bulunduğundan haberdar değilim [ancak] kanunu uygulamanın İncil’e son derece uygun olduğunu söyleyebilirim. Bu, İncil boyunca tekrar edilir.”

Trump yönetiminin politikalarından tutarlı bir anlam çıkarmak zor. Bu politikalar bir oğlan çocuğu durumundaki Başkan’ın dengesiz kaprisleri ile zayıf, sinik ve ideolojik bir Beyaz Saray’ın göz yummalarının sonucu. Tutarlı bir plan mevcut değil, sadece şikâyet ve kızgınlığın canlandırdığı bir tabana seslenmek için dibe doğru bir yarış olduğu görülüyor. Ancak vites değişikliğini işaret eden ve bize, tasarlanmamış olsa da bir yönün bulunduğunu gösteren momentler mevcut. Trump’ı Beyaz Saray’a yerleştirmiş olan güçlerin çizdiği bir patika[da], bu güçlerin beslenmesi gerekiyor ve bu besleme de daha sonra ihtiyaç duyulan her yolla gerekçelendiriliyor.

Irkçı, Nazi taraftarı görüşler benimsemiş bir adamın ezmesi sonrası bir kadının hayatını kaybettiği Charlottesville sonrasında Trump şiddet nedeniyle “her iki tarafın” da suçlanması gerektiğini söyledi. Trump basına saldırı politikası benimsediğinde bu hesap verebilirliğe yönelik bir taarruzdu. Şimdi yönetiminin kanunları gerekçelendirmek için dini kullanması alarm verici bir yöne doğru atılmış başka bir adım. Hükümet sadece hesap sorulamaz değil: Tanrı’nın iradesini yerine getiriyor. Kanunun acımasızlığına odaklanmak yersiz, sadece egemene itaat etmeli. Ulema mensubu Sessions fetvasını açıkladı.

Siyasal muhalefeti durdurmak için “seküler” rejimlerin sıklıkla İslam’a başvurduğu Arap dünyasında büyüyen ve bu tarz sofuluk maskaralığına alışık olan bizler için Trump yönetiminin otoriter evrimini gözlemlemede ürpertici ve bununla birlikte rahatlatıcı bir taraf bulunuyor. Bu rejimlerin bazılarının siyasal muhalifleri temizlemekte çok kullanışlı olan dini aşağılama kanunlarından vazgeçmemelerinin bir nedeni var. Karmaşık olduğu varsayılan liberal bir demokraside dinin bu tarz kullanımını ve bilhassa siyaseti sadece itaate indirgeyen bu unsurun kullanımını görmek ürpertici. Ancak aynı zamanda, dünyada hiçbir yerin tiranlığı gerekçelendirmek için dini araçsallaştırmanın ötesine geçmediğinin kanıtlanmış olması korkutucu bir şekilde de olsa rahatlatıcı. Sessizce ilerleyen ABD diktatörlüğü için en şaşırtıcı olanı bunun gerçekleşmesi değil, bu tarz bir tahmin edilebilirlikle gerçekleşmesi.

Trump doktrininin terörü, yenilikçiliğinde değil taklitçiliğinde. Son birkaç ay tarihin geçmişte kalmadığını, zamanın geçişinin ilerleme anlamına gelmek zorunda olmadığını gösteriyor. Sessions’ın alıntıladığı cümleler 1840’lar ve 50’lerde köleliği meşrulaştırmak için kullanılıyordu. Köleliğin kaldırılması taraftarı olanlar köleliğin acımasız olduğunu ve aileleri ayırmanın dini etiğe uygun olmadığını ileri sürdüklerinde kanunlara uymanın dinin gereği olduğuna ilişkin bir argümanla karşılaştılar. Pennsylvania’daki Messiah Koleji’nde tarih profesörü olan John Fea, Washington Post’a şu açıklamayı yaptı: “Romalılar 13 bölümünün, 18. ve 19. yüzyılda kullanıldığı her seferinde, ki Sessions aynı şeyi yapıyor görünüyor ve bu nedenle bir süreklilik var, bu kendi siyasal gündemini meşrulaştırmak için kutsal kitabı manipüle etme yolu olmuştu.”

 

Kendisinde Tanrı iradesinin yansıması olduğu iddia edilen bu kutsal egemenin davranışı dikkate alındığında sofuluğa başvurma aynı zamanda tanıdık bir şekilde yıpranmış duruyor. Trump üç evliliği sırasında da sadakatsizlik suçlamalarıyla zor durumda kalmış bir adam. Kiliseye devamlılığı “hiçbir zaman Tanrı’dan merhamet dilemediği” beyanında özetleniyor ve komünyona “küçük şarabım” ve “küçük krakerim” olarak atıfta bulunmuştu. Bununla birlikte beyaz evanjeliklerin yüzde 80’inin oyunu aldı. Bu alışılmadık Hristiyan destekçi tabanına ilişkin olarak Amy Sullivan New York Times’ta şunları yazdı: “Demokratlar ve dindar liberaller hakkında on yıllardır süren korku yayma uğraşı işe yaradı. Beyaz evanjeliklerin yüzde 80’i eğer bir Demokrat olarak seçimlere katılırsa İsa Mesih’e karşı oy kullanırlar.”

Bu kısım diktatörün el kitabının en meşum ve güçlü unsuru: tabanla ittifak. Her politika, her ifade nesnel olarak ifade ettiği şeyden ziyade hedef kitle için ne anlama geliyorsa ona dönüşüyor. Başkanlık kampanyası sırasında Trump “artık Mutlu Noeller ifadesine pek rastlamıyoruz” dediğinde Hristiyan değerlerinin erozyona uğraması hakkında samimi bir kaygı ifade etmiyor ya da bunu yansıtmıyordu. Irk ve kimliğe ilişkin paranoyayı ve yerlici bir endişeyi (angst) besliyordu. Bir Trump doktrini bulunmuyor ama Beyaz Saray kürsülerinden seçmenlerine aktarılan bir Trump kodu var.

Başkalarının paniklemiş çocuklar ve evlatlarından ayrı koyulduklarında sıkıntıdan deliye dönmüş ebeveynler gördüğü yerde, Trump destekçileri, sahneyi Trump’ın gösterdiği şeyler bağlamında çözümlüyorlar: korkularınız gerçek, isteğiniz yerine geldi ve bunu gerçekleştiren benim. Bu iletişim hattı kuruldu mu, onu aksatacak pek bir şey bulunmuyor, duygulara ya da mantığa verimli bir seslenişe yer kalmıyor. Bu, değerler ya da din ya da hatta muhafazakârlığa dair olmayan bir geri besleme döngüsü. Bu, diğerine karşı önyargılara ve diğerlerini musallat ettiği düşünülen liberallere duyulan öfkeye dair bir döngü.

Kanuna uymayı vaaz eden kadim İncil metinlerinin kıdemli Beyaz Saray görevlileri tarafından dile getirilmesi karşısında şaşırmış Amerikalılar için, insanlığa karşı suçların meşrulaştırılmasında kutsal metinlerin kullanılması ıstırabını deneyimlemiş bizler rahatlama sunamayız ancak empati kurabiliriz ve kesinlikle daha fazlasının başlarına gelecek olduğunu söyleyebiliriz.

[theguardian.com’daki orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]