Haftanın Çevirisi | Sri Lanka’da Otoriterlik Yükselişte – Abarna Selvarajah, Brannavy Jeyasundam

KANDY, SRI LANKA- AUGUST 14 : Former Sri Lankan president and parliamentary candidate Mahinda Rajapaksa attends his party's final day of election campaign rally on August 14, 2015 in Kandy, Sri Lanka. Sri Lanka's Election Commission has scheduled the polls on August 17, 2015, after Sri Lankan President Maithripala Sirisena dissolved the parliament on June 26, 2015. (Photo by Buddhika Weerasinghe/Getty Images)

Sri Lanka başbakanı Mahinda Rajapatsa ve erkek kardeşi Başkan Gotabaya Rajapaksa, Tamil [halkına] karşı, insanlık  suçları ve soykırım suçlamaları da dahil olmak üzere korkunç insan hakları ihlallerine karışmıştır. Buna rağmen, Rajapaksa’lar, sorumlu tutulmak yerine  etno milliyetçi gündemlerini konsolide ediyorlar.

Sri Lanka’nın Ağustos 2020’deki parlamento seçimleri, Mahinda Rajapaksa’nın erkek kardeşi Gotabaya’nın (başkan olarak) yanında başbakan olmasını sağlayarak,  Rajapaksa liderliğindeki Sri Lanka Podujana Peramuna (SLPP) partisinin kesin zaferini garantiledi. Hükümet organları arasında iktidarın konsolide edilmesi, adayı yönetmek için sabit bir Sinhala-Budist etno milliyetçi gündemi doğruluyor.

Yalnızca on bir yıl önce, 2009’da, Mahinda ve Gotabaya Rajapaksa sırasıyla başkan ve savunma bakanı olarak, tahminen 70 000 – 140 000 Tamil’i öldüren soykırım emrini vererek ve soykırımı yönettiler. İnsanlığa karşı suçlar ve soykırım suçlamaları da dahil olmak üzere korkunç insan hakları ihlallerine karışmış durumdalar. On yılı aşkın süren cezasızlık bugün onların otokratik saltanatını doğurdu.

Parlamentodaki değişiklikten yaklaşık bir ay sonra Rapajaksalar, görev süresini sınırlayan, soruşturmalar karşısında başkanlık dokunulmazlığını ortadan kaldıran ve başkanlık atamalarında parlamento denetimini gerektirerek başkanlık yetkilerini sınırlayan Ondokuzuncu Değişiklik’in kaldırılması planlarını kesinleştirdiler. 2015 yılında Sri Lanka anayasasında devrim niteliğinde bir reform olarak yüceltilen şeyin birkaç hafta içinde tamamen geri alınması bekleniyor.

Son günlerde Sri Lanka kabinesi, anayasada başkanlık ofisinin rolünü arttıran ve yürütme yetkisi üzerindeki anayasal denge ve fren sisteminin kapsamını daraltan Yirminci Değişiklik’i onayladı. Dahası “ulusal uzlaşmayı ve entegrasyonu teşvik etmede” başkanın görevini kaldırıyor ve başkana “kendisine herhangi bir işlev konusu atama” gücü –özünde sınırsız bir yönetimsel kontrol veriyor.

On dokuzuncu Değişiklik’in aniden yürürlükten kaldırılma koşullarını bütünüyle anlamak için, birçok şeyi anlamamız gerekiyor: 2015’te, Birleşik Ulusal Parti (UNP) altında görece daha ılımlı aday Matihripala Sirisena’nın cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra; Sri Lanka’da gönünüşe göre “ilerici” bir liderin ortaya çıkışını izleyen uluslararası toplumun Tamil  soykırımını  kolektif ve kendi çıkarları doğrultusunda unutulması; ve hepsinin ötesinde “çatışma sonrası” ortamda adaleti sağlayacak geçiş dönemi adalet mekanizmalarının temel başarısızlığı.

Tamil kurbanları-[hayatta kalanlar], Kuzey Doğu’da askeri işgal atında yaşadıkları ve devlet-destekli sömürgeleşmesine katlandıkları topraklarında bu başarısızlığın gündelik sonuçlarını yaşıyorlar ve kaybettikleri sevdikleri için cevap arıyorlar.

Sirisena’nın 2015’te “iyi yönetişim” platformundaki marjinal zaferi, Sri Lanka’nın 2009 sonrası tecrit döneminin ardından, uluslararası toplumun yenilenen inancını  müjdeleyerek Mahinda Rajapaksa’nın uzun süredir devam eden iktidarını yenilgiye uğrattı. Ayrıca reform ve uzlaşı vaatlerini de gündeme getirdi.

2015’te toplanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nde UNP, savaşın mirasına işaret eden bir dizi mekanizmayı içeren 30/1 sayılı Karar’ı destekledi. Sirisena 30/1 sayılı Karar’ı hayata geçirmek için, savaş suçu işlemekle suçlanan kişileri yargılamak için yabancıların katılımının olduğu karma bir yargı mekanizması, Kayıp Kişiler Ofisi (OMP), Tazminat Ofisi ve Hakikat, Adalet, Uzlaşı ve [Yeniden Yaşanmasını Engelleme] Komisyonu’nu içeren dört mekanizmayı oluşturmayı taahhüt etti.

30/1’in kabulünü izleyen yıllarda, bu mekanizmaları kurmada çok az ilerleme gerçekleşti, kurban ve [hayatta kalanlar] topluluğundan önemli eleştirilerle de olsa yalnızca OMP işlevsel hale getirildi. Kuzey Doğu’daki ve diasporadaki Tamil aktivistleri hesap verebilirlik talep ederken Kıdemli Sri Lanka yetkilileri  uluslararası adalet mekanizmalarını defalarca ve kararlılıkla reddetti.

2017’de Sirisena “hain olmadığını” ve “uluslararası savaş suçları mahkemesi veya yabancı yargıçlar olmayacağını” belirtti. Aynı yıl içinde Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü tarafından “kapsayıcı uzlaşmadaki ısrarcılığı”ndan ötürü Nobel Barış Ödülü için listeye alındı. Bu, adalet sorumluluğu için, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde olduğu gibi, tamamen uluslararası bir süreç talebine yol açan Tamil kurbanları – [hayatta kalanların], tamamen  reddedilmesidir.

Beklendiği gibi, 2020’de, Gotabaya Rajapaksa’nın cumhurbaşkanı seçilmesinden kısa bir süre sonra Sri Lanka 30/1 sayılı Karar’dan resmen çekildi. On dokuzuncu Değişiklik’e benzer bir şekilde uluslararası toplum tarafından 2015’te selamlanan şey, beş yıl sonra değerli değildir. Sri Lanka’daki ilerleme gösterisi otoriterliğe giden bir katalizörden başka birşey olmadığını gösterdi. 30/1’de çerçevesi çizilen geçiş dönemi adalet mekanizmaları Tamil kurbanlarını–[hayatta kalanları] şiddete karşı daha da savunmasız bırakan anlamsız kelimelerdir.

Tamil kayıplarının ailelerinin geçen ay Uluslararası Kayıplar Günü’nde  protestolarının 1289. gününü düzenlemeleri bu bağlamdadır. Batticaloa, Jaffna ve Mullaitivu’da kitlesel şekilde toplanarak, 2015 sonrası bir kurum olan, ailelerin adalet ve uluslararası hesap verebilirlik mekanizmaları çağrısı taleplerine odaklanmada başarısız olan OMP’yi kınadılar.

Direnişleri devletin aşırı gözetim, tehdit ve tacizine karşı gerçekleşiyor. Bir zamanlar OMP’ye olan coşkulu desteklerini dile getiren uluslararası devlet aktörleri ve politikacılar fark edilir şekilde sessiz kalıyor. 2020’de Birleşmiş Milletler Zorla ve İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu tarafından hazırlanan bir rapor “Hükümetteki değişikliğin ardından kaybedilmelerin tekrarlaması, uygulamayı sonlandırma becerisi ve isteği hakkında ciddi soruları gündeme getirdi” ğini belirtiyor.

Sri Lanka’da adaleti sağlamak savaş suçlularını parlamentoya gönderen cezasızlık lekesini anlayan ve onlara işaret eden mekanizmalara bağlıdır. Tamil kurbanları–[hayatta kalanlar], “barışı inşa etmek” ve “yeniden uzlaşı” yerine hesap verme çağrıları yapan protestolar düzenlemeyi sürdürüyor.

Uluslararası hükümetler, Sri Lanka ordusu ile ikili askeri işbirliğine dikkat etmeli ve onu sonlandırmalıdır. BM Güvenlik Konseyi Sri Lanka’yı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sevketmeli ve BM Üye Devletler Uluslararası Adalet Divanı’nda Sri Lanka aleyhine dava açmalıdır. Sri Lanka’nın şiddet döngülerini kesintiye uğratabilecek tek şey adalettir. Daha azı Sri Lanka’nın otokrasisini besleyecektir.

[JacobinMag’deki orijinalinden PolitikYol için Ekin Değirmenci tarafından çevrilmiştir.]