Haftanın Çevirisi | Popülizm çağımızı tanımlayan kavram haline nasıl geldi? —Cas Mudde

Bu fikrin yayılması, “halk” ve “seçkinler”i nasıl gördüğümüzün derinden ve kalıcı bir şekilde değişimini yansıtıyor.

Bir terim olarak popülizm, 20. yüzyılda nadiren kullanılmaktaydı, kullanımı oldukça özgül şekilde 19. yüzyıl ortasının tarımsal popülistlerini tasvir eden ABD tarihçileriyle sınırlıydı. Latin Amerikalı toplum bilimciler (genellikle Marksistler) bunu esasen Arjantin’de Peronistlere uyguladılar. Ben ise terimle gerçekten ilgilenmeye, ancak 1990’ların ortasında, o zamanlar halen baskın biçimde “sağcı aşırılıkçılık” olarak adlandırılan konu hakkında tezim için araştırma yaparken başladım.

Alman siyaset bilimci Hans-Georg Betz konu hakkında halen en iyi kitap olan Radical Right-Wing Populism in Western Europe  (Batı Avrupa’da Radikal Aşırı Sağ Popülizm) çalışmasını yeni yayımlamıştı ve Leiden Üniversitesi’nin kütüphanesine bu garip terim hakkında ne bulabilirsem bulmak üzere dalmıştım. Britanyalı önemli siyaset kuramcısı Margaret Canovan 1981’de sadece Popülizm başlığını taşıyan mükemmel bir inceleme kaleme almış, ancak yedi alt tipi bulunmakla birlikte popülizmin kendisinin tanımlanamayacağını ileri sürmüştü.

Akademisyenler ve siyasetçiler nazarında benzer biçimde şüphesiz en etkili popülizm uzmanı olan merhum Ernesto Laclau’nun çalışmalarıyla ilgilenirken daha derine indim. Örneğin bu yaz Brüksel’de bir çalıştayda, eski Ekvador Başkanı ve yaygın biçimde popülist olarak görülen Rafael Correa, Laclau’yu onaylar biçimde alıntıladı. Ne yazık ki ben, Correa kadar zeki değildim ve Laclau’nun 1977 tarihli karmaşık kitabı Marksist Teoride İdeoloji ve Politika’yı hiçbir zaman tamamen anlamadım, bu nedenle terimi kullanmadan devam ettim.

Ancak, Alman araştırmacılar tarafından Rechtpopulismus’un (sağcı popülizm) artan kullanımını fark etmiştim. Terimi Alman Cumhuriyetçileri ve Avusturya’da Özgürlük Partisi gibi partileri, Fransız Ulusal Cephe ya da Belçika’daki Flaman Blok gibi “aşırı sağ” ya da “radikal sağ” partilerden ayırmak için kullanıyorlardı.  Bu durum bana, ideolojilerindeki bir farklılıktan ziyade, söz konusu partilerin ana akım toplumda daha geniş kabul görmesini yansıtıyor gibi göründü.

2002’de, öğrencim Jan Jagers’in kavrama olan ilgimi yenileyen popülizm üzerine tez yazdığı Antwerp Üniversitesi’ne geçtim. Onunla diyaloglarımız sırasında çoğu mevcut tanımın uzlaşısını sentezlemeyi amaçlayan kendi tanımımı geliştirdim. “The Populist Zeitgeist” makalemde popülizmi, toplumu “saf halk” ve “yoz seçkinler” olmak üzere iki homojen ve antagonistik gruba ayrılmış olarak ele alan bir ideoloji, siyasetin halkın volonté généralesinin (genel iradesinin) ifadesi olması gerektiğini ileri süren bir ideoloji olarak tanımladım.

Makale pek başarıya ulaşmadı. 2005’te sadece dokuz kez alıntılanmıştı. 2006’da 16 kez ve 2007’de 28 kez. Benim gibi çoğu araştırmacı popülizmi daha geniş “radikal sağ” gündemin parçası olarak gördü ve onun özgül katkısına pek ilgi göstermedi. Silvio Berlusconi’nin Forza Italia’sının yükselişi yeni bir alt-kategori yarattı: Neoliberal popülizm. Tesadüfen Betz, “ulusal popülizm” ve “neoliberal popülizm” arasında 1994 tarihli kitabında bir ayırımı hâlihazırda sunmuştu.

2008 finansal çöküşünü takip eden büyük daralma popülizmi (radikal) sağdan özgürleştirdi. Yunanistan’da Syriza’nın yükselişi ve daha az etkili olsa da Podemos’un İspanya’da yükselişi popülist radikal sağınkiyle açık benzerlikler sergiledi ancak temel farklılıklar da göstermekteydi. [Sol ve sağ popülistler] halk taraftarı ve seçkin karşıtı bir siyaseti paylaşıyorlardı, ancak Podemos ve Syriza hem ideoloji hem de alt kültür bakımından açık bir şekilde radikal solun parçasıydılar. Sonuç olarak popülizm terimi herhangi bir niteleyici olmaksızın, hem akademik hem de popüler tartışmaya entegre oldu.

Ancak terimin kullanımı Brexit oylaması sonrasında ve bilhassa Donald Trump’ın 2016’daki seçim zaferi sonrasında patlama yaşadı. Trump’ın Ocak 2017’de yemin töreninde, Google’da “popülizm” terimi aramalarında o güne kadar görülen en büyük sıçrama görüldü. 2018 Oxford Popülizm El Kitabı gibi yayınların da gösterdiği üzere popülizm üzerine akademik araştırmalarda da artış görüldü.

Popülizmin 1 Ocak 2015’ten 1 Kasım 2018’e kadar dünyada aranma sıklığını gösteren Google Trends grafiği

Terim kamusal tartışmanın önemlice bir bölümünde halen net bir anlam ifade etmese de akademik topluluk bir uzlaşıya eskisine nazaran çok daha fazla yaklaşmış durumda. Çoğu araştırmacı, bunun dört başı mamur bir ideoloji mi yoksa daha ziyade bir siyasal söylem ya da tarz mı olduğu konusunda halen anlaşamasalar da, popülizmi halk (iyi) ve seçkinler (kötü)  arasında bir karşıtlığa odaklanmış fikirler toplamı olarak kullanıyor.

Paradoksal biçimde, artık kendi başına popülizmle neyi kast ettiğimiz konusunda anlaşmış olsak da, uygulamada “popülist olgu”, neredeyse bütünüyle popülist radikal sağ demek. Çokça beklenen ve umulan solcu popülist dalga gerçekleşmedi. Entelektüeller ve solcu âlimler önümüzdeki tek yolun kapsayıcı solcu popülizm olduğunu konusunda bizi temin etmeye devam etseler de mevcut solcu popülizm Latin Amerika’da rayından çıktı ve Avrupa’da daha az solcu (Syriza) ya da daha az popülist (Podemos) hale geldi.

Sonuç olarak gerçekte, esasen ve genelde bütünüyle özgül bir popülizme atıfta bulunurken artan biçimde genel bir popülizm hakkında konuşuyoruz. Bunu radikal sağ popülizm olarak adlandırmaktansa popülist radikal sağ olarak adlandırdım, çünkü söz konusu olan popülizmin radikal sağ biçiminden ziyade radikal sağın popülist bir biçimi. Diğer türlü bir belirlenimdense, ideolojik olarak otoriteryanizm ve yerelciliğin popülizmi belirlediğini görüyoruz.

Onlarca yıllık araştırmaların gösterdiği üzere, bu partilerin ve destekçilerinin esas ideolojik özelliği zenofobik bir milliyetçilik türü olan yerelcilikleri. “Popülizmin yükselişi”nin ana sonucunun “yerel” seçkinlerin değil de “yabancı ötekiler”in (en belirgin olarak göçmenler, Müslümanlar ve mülteciler) haklarını kısıtlayan bir politikalar toplamı olması bu nedenle şaşırtıcı değil.

“Popülizm”in ya da hatta “sağcı popülizmin”, popülist dahi olmayan Altın Şafak gibi aşırı sağ bir kenara, radikal sağın ideolojisini ve etkisini yumuşatan ve böylece normalleştiren bir terim haline (tekrar) gelmemesi önem arz ediyor. Bazıları bunun, terimi kullanmayı bütünüyle bırakmaktan geçtiğini ileri sürdüler ki bu, kusuru nedeniyle terimi tamamen gözden çıkarmak gibi bir tembelliğe denk düşüyor. Popülizmin hâkim olmadığı gibi bir düşüncedense, popülizmin ilgili olmadığını varsayıyor.

Popülizmin İtalya’da Beş Yıldız Hareketi, Podemos ve İsveç Demokratları kadar çeşitli partilerin eş zamanlı yükselişinin sunduğu yapbozun bir kısmını açıkladığına şüphe yok. Erken 20. yüzyılda milliyetçilik ve sosyalizmin esasen anti-demokratik aşırılıkçılık olarak harekete geçmesi dururken, 21. yüzyılın başında popülistlerin esasen demokratik ancak anti-liberal olmaları dikkate değer. En azından bu, (azınlık hakları, hukuk devleti ve güçler ayrılığı gibi önemli özellikleri barındıran) liberal demokrasi bugün hegemonik konumda değilken, demokrasinin (halk egemenliği ve çoğunluk iktidarı) hegemonik durumda olduğunu gösteriyor.

Yerelcilik o ülke vatandaşlarının “yabancılara” karşı isyanıyken, popülizm o ülke vatandaşlarının arasında bir isyan. Bu isyan daha ziyade yurttaşlığın özgürleşmesiyle gerçekleşiyor, seçkinlerin demografisi ya da davranışlarında belirgin bir değişimden ziyade, ABD’li sosyolog Ronald Inglehart’ın “bilişsel mobilizasyon” olarak adlandırdığı şeyle gerçekleşiyor.

Siyasal partiler neredeyse bütünüyle toplumla bağlarının neredeyse bütünüyle koptuğu ve az sayıda işçinin parlamentoda yer aldığı doğru, ancak bütüne bakıldığında da [geçmişe nazaran, ç.n.] daha az işçi var ve geçmişte de ancak az sayıda işçi partilerinde gerçekten etkili konumdaydılar. Benzer bir şekilde yolsuzluk skandalları daha büyük ve daha sık görülse de bunun esas nedeni iletişim araçlarını partilerin kontrol etmemesi ve sömürülecek daha fazla devlet [kaynağının, ç.n.] bulunması.

Bütün bu süreçlerin nedenlerinin tesadüfi değil de yapısal olduğu göz önünde bulundurulursa, uzun bir süre için bizimle birlikte olacakları da görülebilir. Kemer sıkma karşıtlığı ve göçmen karşıtı kaygılar destek ve yoğunlukları bakımından gerileseler de, siyaset ve toplumlar, yeni beklentilerle ve “halk” ile “seçkinler” arasında yeni ilişkilerle yüzleşmek zorundalar. Popülizmin ilgili olduğu şey tam da bu ve etnik” ötekileri” daha da marjinalleştirerek çözülmeyecek.

Cas Mudde The Guardian’da köşe yazarı ve Popülizm: Oldukça Kısa bir Giriş kitabının yazarıdır.

Kaynak: https://www.theguardian.com/commentisfree/2018/nov/22/populism-concept-defines-our-age

Çeviren: Ali Rıza Güngen