Perşembe, Mart 28, 2024

Haftanın Çevirisi | Neoliberal Veba – Rob Urie

Albert Camus’nün Veba’sını bilmeyenler varsa, bir Cezayir şehrini kasıp kavuran veba salgını sırasında bir araya gelen birbirinden çok farklı yaşamları anlatır. Bugün, ölümcül ve çok bulaşıcı bir virüsün (Koronavirüs) ortaya çıkması yoluyla, Batı’dakiler olarak birbirimiz için ne ifade ettiğimizi yeniden değerlendirme fırsatına sahibiz. Varoluşsal ders şu: korku ve endişe kanalıyla yavaş yavaş yok olabilir ya da getirdiği sorumlulukları üstlenerek yaşamayı seçebiliriz.

Virüs vesilesiyle, politik ekonomimizin kırk yıllık neoliberal reorganizasyonuna yeni bir ışık tutuluyor. Yaygın ekonomik marjinalleşme ile ücretli izin yokluğunun birleşimi ile, hasta ve hastalık bulaşma ihtimali yüksek işçilerin virüsü yaymaktan başka pek seçeneği olmayacak. Ve sigorta şirketlerinin insanları sağlık hizmetini fazla kullanmaktan alıkoymak (‘skin in the game’ yani maddi riske girme/maddi riski paylaşma/üstlenme) üzere tasarlanmış olan fiyatlandırma mekanizması, maddi durumlarının elvermediği sağlık hizmetini yalnızca çok hasta insanların “satın alacağı” anlamına geliyor.

Virüs test kitlerinin, aşıların ve temel hijyen ürünlerinin piyasa tarafından tedarik ediliyor oluşu, devlet denetiminin olmadığı durumda çoğu insanın karşılayamayacağı fiyatlarda düşük arza dayalı tekelci modeli getirecek. Maliyeti öncelikli gören ve zenginlere vergi ödetmeme amaçlı yol, sağlık hizmetini karşılayamayanları ölüme terk etmek. Bu, milyonlarca insanın önlenebilir sebeplerle ölmesi demekse eğer, piyasaların pek umurunda değil.

Bu son kısım size ölmüş ebeveynlerinin evinin bodrumundaki ergen bir sosyopatın yorumladığı şekliyle Ayn Rand’cı bir sosyal kuram gibi geldiyse eğer, temel neoliberal ideolojinin, gerçek zamanlı gelişimini görebildiğimiz koşullara uygulanması aslında. The Intercept’ten Ryan Grim’in aktardığı üzere, devletten fon alan şirketlerin ürettiği ilaçlar için ‘makul fiyatlandırma’ zorunluluğunu Bill Clinton kaldırmıştı. İkisi de kâr amaçlı üretilen Koronavirüs test kitleri ve aşılarında bunun etkisi var.

Çözümlenecek ya da çözümlenmeyecek teknik zorluklar bir yana bırakılırsa, nüfusun kıt kanaat geçinen %80’lik ciddi bir kesimi, tek bir maaşı bile alamamak evden atılmaya, hacze, açlığa vb.ne sebep oluyorken etkili şekilde nasıl karantina altına alınabilir? İşgücünü asgari ücret ve asgari sosyal haklarla çaresizliğe mahkum etmek üzere tasarlanıp organize edilmiş mevcut sistemin kendisi bir halk sağlığı felaketi zaten.

Amerika’nın Koronavirüs tehdidine verdiği yanıt pek sağlam görünmüyor ve hisse senedi fiyatlarındaki %10’luk düşüşle Merkez Bankası da neredeyse anında yanıt verdi buna. 2009’da Wall Street kurtarıldığından bu yana hisse senedi fiyatlarını durmaksızın şişirmiş olan aynı Merkez Bankası, hisse sahipliğinin zenginler arasında nasıl konsantre olduğunu çok iyi biliyor çünkü verileri zaten kendisi yayınlıyor. Mali spekülasyonun maliyetini Koronavirüs test kitlerine ve aşısına yansıtarak hemen düşürdü ve bunların yükünü kimin üstleneceği sorusu hala belirsiz.

Öncelikler yanlış sıralanmış görünüyorsa, yeterince dikkat göstermemişsiniz demektir. İşten çıkarmaların sonucu olan intihar, boşanma, uyuşturucu bağımlılığı ve kendi kendine zarar verme davranışları üzerine istatistikler, 1990’ların başında, dönemin kitlesel işten çıkarmalarının zirvesinde son derece kapsamlı araştırılmış ve bu araştırmaların sonuçları geniş şekilde yayınlanmıştı. Dış kaynak kullanımına yönelme, vasıfsızlaştırma ve şarta bağlı istihdam gibi neoliberal reformların özünü iş güvencesizliği yaratılması oluşturuyordu. Neoliberal kurama göre, çaresiz işçiler hem daha uzun hem de daha sıkı çalışıyordu. Ve daha genç ölüyorlardı.

Obama yönetiminin ACA’yı (Affordable Health Care yani Hesaplı Sağlık Hizmeti) tasarlarken kullandığı mantığın zalimliği incelenmeye değer. ‘Skin in the game’ fikrinin arkasındaki önerme, sağlık hizmetini karneye bağlama şeklinde neoliberalizm 101’dir ve neoliberalizmin kurucusu, iktisatçı Milton Friedman tarafından geliştirilmiştir. Temel fikir, bir fiyat belirlenmediği takdirde, insanların ihtiyaç duyduklarından daha fazla sağlık hizmeti ‘talep edecekleridir.’ Halk sağlığı perspektifinden bakıldığında, arz fazlası eksik arzdan daha iyidir ama bu perspektif, halk sağlığı kaygılarının komünist işi olduğu önermesi ile göz ardı edilmektedir.

Ama insanların fazla sağlık hizmeti ‘talep etmesi’ ne kadar olası? Obamacare’in çıkış noktası, Amerikan sağlık sisteminin muadil sistemlerin iki katı fiyatına yarım hizmet sağladığıydı. Var olan ‘piyasa’ fiyatlandırma mekanizması üzerinden, insanların sağlık hizmeti satın alması önleniyordu çünkü aşırı yüksek fiyatlıydı ve hala öyle. Dikkate alınmayan ise, sağlık hizmeti sağlayıcılarının coğrafi ve uzman ‘doğal tekeller’ üzerinden zenginlere yüksek kar marjlı hizmetler sağlayarak sağlık hizmetini eksik tedarik etme dürtüsüne sahip olduğu.

Üstelik, bir sağlık sistemi neden bireysel kullanıcıların perspektifinden değerlendirilsin ki? ‘Müşterilerin’ kendi hastalıklarını önceden öngörüp bunları kapsayacak sigorta planları satın almasının beklendiği Obamacare’in aksine, sağlık sigortasının arkasındaki mantık hastalıkların öngörülebilir olmadığıdır. Koronavirüs de bu öngörülemezliğin kanıtı değil mi zaten? Ve salgınların doğası itibariyle bazı insanların hastalanıp bazılarının hastalanmadığı bilinen bir şey. Bilinmeyen şey ise, tam olarak kimin hasta olup olmayacağı.

Obamacare’de halk sağlığını ilgilendiren acil durumlara ilişkin hayata geçirilebilecek ya da geçirilmeyebilecek hükümler olsa da, insanları gelecekteki hastalıklarını öngörmeye zorlamak herhangi bir şekilde nasıl makul olabiliyor ki? Böyle bir programa sağlık hizmeti denemez ve sağlık sigortası hiç değildir. Bunun adı kumardır. Doğru tahmin et ve yaşa. Yanlış tahmin et ve öl. Niye tahmin edelim ki? Obamacare’den önce, sağlık sigortası şirketleri sistemle hayat memat kararları üzerine oyun oynuyordu. Obamacare’in yaptığı ise, gerçek anlamda neoliberal tarzda, sağlık sigortası şirketleri sistemle oynamaya devam ederken süreci rastgeleleştirmek oldu.

Benim anladığım şekliyle, Obamacare’deki halk sağlığını ilgilendiren acil durum hükmü virüs testinin ve eğer bulunursa aşının masrafını karşılayabilir. Ne güzel. Peki ya tedavi? Bu yazdığımı okuyanlardan kaçı Koronavirüs’ü kapsayan bir plan seçmişti? Hastalanır ve karantinaya alınırsanız maaş almadan dayanabileceğiniz süre ne kadar? Çocuklarınıza kim ve ne kadar süre bakacak? Kiranızı veya morgıcınızı nasıl ödeyeceksiniz? Evinize market alışverişini kim yapacak ve nasıl ödeyeceksiniz? Elinizden geri alınmadan önce araba taksitinizi kaç kez atlatabilirsiniz ve elinizden alındıktan sonra eğer iyileşirseniz işe nasıl gideceksiniz?

Bireysel ‘tüketicilerin’ sağlık hizmetini aşırı kullanacağına dair üst kademelere hakim olan ahmaklık ve siyasal kanaatin yerini hızla, Amerikan halkının geniş bir kesiminin ihtiyaç duyduğunda doktora gitmeye parası olmadığı gerçeği alıyor. Doğrudan masrafları karşılayabilseler bile, dolaylı masrafları karşılayamıyorlar. Obamacare yasalaştığında, ABD zengin ülkeler arasında en kötü sağlık hizmeti çıktısına sahip olanı idi. On yıl sonra, ABD zengin ülkeler arasında yine en kötü durumda olan. Ve hastalandığı için iflas eden insanların sayısında Obamacare’den beri neredeyse hiç değişme olmadı.

Obamacare’e odaklanmamın sebebi, Koronavirüs ile karşı karşıya olacağımız sistemin bu olması. Bir sağlık hizmeti kanunu çıkarma dar anlamı dahilinde, Obamacare ‘pragmatik’ olabilir ya da olmayabilir. Halk sağlığı açısından baktığımızda, içinde bulunduğumuz durum onlarca yıldır zemini hazırlanan bir felaket. Sorun, Obama’nın kendisi değildi ve hala da değil. Sorun, Obamacare’in arkasındaki, ‘pragmatizm’ olarak satılan radikal ideoloji. Obama’nın başarısı bir kanun çıkarmak oldu. Bu siyasi bir başarıydı. İşleyen bir sağlık hizmeti sistemi yaratmak değildi.

Neoliberal kuramın uhrevi doğası, sosyal felsefelerin en zalimine yol açtı. Obama daha sonra enerjisini, ilaç şirketlerine devlet tarafından ekonomik bir avantaj sağlamak için ilaç şirketi patentlerinin uzatılmasına harcadı. İktisatçı Dean Baker, bundan bir kariyer yaptı. Michael Bloomberg, hem teknoloji hem de finans açısından devlet desteğinden faydalandı. 2009’da 16 milyar dolar olan serveti, hisse senedi fiyatlarının yükselmesiyle 2020’de 64,2 milyar dolara çıktı.

Donald Trump da benzer şekilde hisse senedi ve Manhattan emlak fiyatlarının yükselmesi ile büyük bir servet miras aldı. Hem Trump hem de Bloomberg, ilk baştaki servetlerini pasif portföylere yatırıp üstün zekalarının ve sıkı çalışmalarının eseri olduğunu iddia edebildikleri getiriler kazanabildiler. Analitik olarak, bu servetlerin değişkenliği şahsi olmaktan ziyade sistemsel faktörlere dayanıyorsa, o zaman bunları sistemle ilgili faktörler açıklar. Aynısı, 1978 civarında başlayan finans kapital çağının büyük servetlerinin çoğu için geçerlidir.

Bu meseleleri birleştirmenin sebebi, neoliberal madalyonun iki yüzünü oluşturmaları. Daha geniş bir anlamda, neoliberalizm ekonomik Darwinizm’e, insanların toplumsal düzende hakkettikleri yerde olacağına dair yarı dinsel fikre dayanmaktadır. Bu aynı fikir, yani ekonomik sonuçlardaki sistemsel farkların sistemle ilgili sebeplerin kanıtı olduğu fikri, burada da geçerli. Ancak, zeka, girişimcilik ve yetenek farkları sistemsel sonuçlarla üst üste düşmez, yani konsantre olmuş o servet, bunların ödülü değildir.

Bu sistemin kaba zalimliği, küçük bir virüs tarafından gerçeklerle yüzleştiriliyor. Merkezi hükümet bu gerçekliği hızla fark etmediği sürece, yoksul ve işçi sınıfı mahallelerinden madenden çıkar gibi ceset çıkarılacak. Buralarda çok az kişinin sağlık sigortası var ve bölgedeki çoğu sağlık hizmeti sağlayıcısı yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Bir gün işe gitmese mahallemdeki birçok insan işten atılır. Evden çıkarmalar iyi zamanlarda dahi işten bile değil. Büyük resmi gören bir yanıtı kolaylaştıracak hiçbir kaynak yok.

Neoliberalizmin huysuz kuzeni olan liberalizm, nükleer bombalar uçuşmaya başlayana ya da bir virüsle karşılaşıncaya kadar pragmatizm patinajı yapar. Sağlık hizmeti ‘tüketicilerine’ piyasa tercihlerini gözden geçirtmek, halk sağlığını ilgilendiren bir acil durumda tercih yapmayı alakasız hale getiren dar bir mantığa dayanmaktadır. Bir artı bir başka bir artı bir başka bir biz etmiyor. Neoliberalizmin temel önermesi, daima zengin insanların yağmaladıklarını elinde tutmasına izin vermek şeklindeki kinik hile olmuştur.

Koronavirüsün mortalite oranı ve bulaşma faktörü, onu potansiyel ölümcüllük açısından 1918 İspanyol gribinin modern eşdeğeri haline getiriyor. İnsanları öfkelendirmesi gereken şey, politik ekonominin bir avuç insanı gerçekten zengin yapmak için tasarlanmış yeniden yapılandırmasının geri kalan hepimizi artan bir risk altına sokmuş olmasıdır. Bunlar gerçek insanların yaşamları ve bu yaşamların bir önemi var.

Son olarak, neoliberalizmin öğrencileri için not: burada neoliberalizm ile neoklasik ekonomi birbirine karıştırılmış değil. Mont Pelerin Topluluğu üzerinden neoliberalizmin kurucularından biri olan Milton Friedman, yarım yamalak bir iktisat fikriyatından başka bir şey doğurmamış uzun bir kariyer yaptı. Şilili faşistlerin öğrencileri uçaktan denize atmasına yardım etmediği nadir durumlarda, çocukça teorilerini geleceğin Ticaret Odası ve ALEC yırtıcılarına pazarlıyordu. Pozitivizminin ise maskaralıktan ibaret olduğu çoktandır biliniyordu.

[Conter Punh’taki orijinalinden Dünyadan Çeviri tarafından çevrilmiştir]

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER