Cuma, Nisan 19, 2024

Haftanın Çevirisi | Merkez Bankaları çevreci olduğunda – Willem H. Buiter

İklim değişikliği kadar büyük bir sorunda, düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş yapmakla ilgili finansal riskler ve harekete geçmemeye bağlı riskler vardır. Bu nedenle merkez bankalarının geleneksel politika yükümlülüklerini genişleterek veya genişletmeksizin bu meseleye daha yakından odaklanmaktan başka seçeneği yoktur.   

NEW YORK – İklim değişikliği sorunu ile karşılaşan merkez bankaları bir dizi soru ile karşı karşıyadır. Para politikası yapıcıları (ve diğer finansal düzenleyiciler ve danışmanlar) finansal istikrar için iklim değişikliğinin sonuçlarına odaklanmalı mı? İklim değişikliğini makroekonomik tam istihdam veya fiyat istikrarı yükümlülüklerini yerine getirme becerilerine potansiyel bir tehdit olarak mı ele almalılar? İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarını hafifletmek açık bir para politikası hedefi haline gelmeli mi?

Bu soruları dikkate alırken iklim değişikliği ile ilgili iki ayrı finansal riskin olduğunu hatırlamak önemlidir. Birincisi daha düşük karbonlu bir geleceğe başarılı bir geçiş ile gelen geçiş veya hafifletme risklerini içerir. Örneğin iklim değişikliğinin hafifletilmesi ve yeşil enerji politikaları çıkarılması zor varlıklara (stranded assets) –örneğin fosil yakıt rezervlerinin yani talepte mevzuat, düzenleme, vergileme, teknoloji, tercihler vb tarafından düzenlenen köklü bir değişiklik sayesinde değer olarak keskin şekilde azalmasına- yol açabilir.

İkinci kategorideki finansal riskler  ikilm değişikliğini etkili bir şekilde ele alamamak ile ilgilidir. Daha yüksek karbonlu bir geleceğe uyum sağlamak ile ilgili beşeri sermaye kadar gerçek ticari ve doğal varlıkların yok edilmesini içeren fiziksel riskler vardır. Çok çeşitli doğal afetler altyapıyı, diğer özel ve kamusal mülkiyete ait yapıları, toprağı ve su kaynaklarını tehdit edebilir. Ve yaralanma, ölüm veya gelecekte gelir elde etme potansiyeli olan insanlar için artan riskler, yalnızca doğrudan etkilenenler için değil, aynı zamanda sigorta sağlayıcıları ve diğer taraflar için de olumsuz finansal sonuçlara yol açabilir.

En azından 2015 Paris iklim anlaşmasının imzalanmasından bu yana finansal düzenleyiciler ve danışmanlar iklim değişikliğinin finansal istikrara yönelttiği risklerin farkındadır. Artık, Birleşik Krallık İhtiyati Düzenleme Kuruluşu (Prudential Regulation Authority) dikkatini sigortacılık ve bankacılık sektörlerinde iklim değişikliğinin olası etkilerine veriyor ve BK Finansal Piyasaları Düzenleme Kurulu (Financial Conduct Auhority) ile birlikte denetleme ve düzenleme çerçevesini buna göre değiştirdi.

Benzer şekilde Finansal İstikrar Kurulu’nun İklim ile ilgili Finansal Bildirim Ekibi (Task Force on Climate-related Financial Disclosures) iklim değişikliğine uyumu desteklemek için günümüzde geniş destek alan tavsiyeler geliştirmiştir. Ve 2017’de oluşturulan Finansal Sistemi Yeşilleştirmek için  Merkez Bankaları ve Danışmanlar Ağı (NGFS) bankaları ve diğer finansal kuruluşların iklim değişikliği ile ilgili finansal riskleri nasıl ele alabileceği konusunda düzenli tavsiyeler sunar.

Düzenleyici ve istişari [nitelikli] girişimlerin çoğalmasının öne sürdüğü gibi, iklim değişikliği risklerinin parasal otoritelerin kendi makroiktisadi hedeflerini izleme yeteneği üzerine birinci dereceden etkisi olabilir. İklim değişikliğinin en uç dışavurumu toplam talebi ve potansiyel hasılayı önemli derecede, öngörülemez şekilde ve uzun dönemler boyunca baskılayabilir.

Son yıllarda merkez bankaları bilindik petrol fiyatı şoklarının ötesinde birkaç önemli stagflasyonist zorlukla (yüksek enflasyonla düşük iktisadi büyümenin bir arada görülmesi) karşılaştı. Ama iklim değişikliğinin olumsuz arz –ve talep- yanlı etkileri daha sık ve şiddetli hale gelirse bu değişebilir. Ayrıca daha kapsamlı iklim değişikliği riski para politikasının zaman ufkunun (tipik olarak 2-3 yıl) düşük frekanslı, yüksek etkili ve kalıcı iklim şoklarına mahal verecek şekilde genişletilmesi gerektiği anlamına gelebilir.

Ne ABD Merkez Bankası (FED) ne de Japonya Merkez Bankasının (BoJ) iklim değişikliğini hafifletme yetkisi var. Bununla birlikte İngiltere Merkez Bankası’nın  iklim politikaları için desteğin de dahil edilebileceği “fiyat istikrarını koruma, ve  .. buna bağlı olarak Majesteleri’nin Hükümetinin iktisat politikasını desteklemesi”  gerekmektedir. Ve Avrupa’da iklim politikasının küçük ama istenmeyen sonuçları para politikasına sıkıca bağlıdır. Avrupa Merkez Bankası’nın temel amacı “fiyat istikrarını sağlamak ve, bu hedefe zarar vermeksizin, Birlikteki genel iktisat politikalarını desteklemektir” ki bu, “yüksek düzeyde çevre koruması ve çevrenin kalitesinin iyileştirilmesini” sağlamayı ve “barışa, güvenliğe ve Dünya’nın sürdürülebilir kalkınmasına” katkıda bulunmayı içerir. 

Avrupa Parlamentosu ve basına yapılan son açıklamalarda AMB Başkanı Christine Lagarde, iklim risklerinin gerçekten de AMB için bir endişe kaynağı olduğunu belirtti ve bankanın politika çerçevesinin devam eden gözden geçirilmesini takiben iklim değişikliğinin hafifletilmesinin AMB para politikası hedefi olarak eklenebileceğini ima etti.  Eğer öyleyse Bunun AMB’nin borç verme ve borçlanma işlemleri ve izlediği herhangi bir varlık alım programı vasıtasıyla uygulanması gerekecektir.

Örneğin, AMB, miktarsal kolaylaştırmayı (QE) “miktarsal yeşilleştirme”ye çevirerek belirli “yeşil” hedefleri karşılayacak finansal araçların alımını destekleyebilir. Ve hedeflenen uzun vadeli refinansman işlemleri, davranışları iklim hedeflerini destekleyen firmalara daha iyi şartlar ve teminat koşulları sunabilir. Bu gibi finansal müdahaleler fiyat istikrarı hedefine “zarar vermeksizin” yapıldığı sürece iklim değişikliğinin hafifletilmesi AMB’nin meşru ikincil bir hedefi haline gelebilir. QE işlemlerinin büyüklüğü fiyat istikrarı hedefi tarafından belirlenirken [bunun] kompozisyonu yeşil tahviller ve “çevre, toplumsal, yönetişim” veya “toplumsal olarak sorumlu yatırım” standartlarını karşılayan diğer menkul kıymetlerden oluşabilir.

Elbette, Bundesbank Başkanı Jens Weidmann, Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Anlaşma’nın konsolide edilmiş halinin 127. Maddesinde belirtildiği gibi, bunun  piyasanın yansızlığı ilkesine aykırı olacağını ileri sürerek, varlık alımlarını yeşil tahvillere kaydırma pratiğine karşı çıkmıştır. Ancak ne 127. Maddenin ne de anlaşmanın geri kalanının böyle bir ilkeye atıfta bulunmadığı göz önüne alındığında Weidmann’ın itirazı anlamsız görünüyor.

Bu nedenle hem avro bölgesinde hem de BK’de çok uzak olmana bir gelecekte “yeşil QE” görmeyi beklemeliyiz. Bununla birlikte ABD ve Japonya’ya gelince, böylesi bir hamlenin mümkün olması için FED ve BoJ’nin görevlerinde değişiklikler yapılması gerekmektedir.

[www.project-syndicate.org’taki orijinalinden Türkçe’ye Ekin Değirmenci tarafından PolitikYol için çevrilmiştir]

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER