Haftanın Çevirisi | G7 zirvesi sonrası Merkel, Avrupa’nın yeniden silahlanması çağrısında bulundu – Johannes Stern

Kanada’da, Charlevoix’daki G7 zirvesinin çöküşünden sonra Alman hükümeti ticaret savaşı ve yeniden silahlanma için uğraşlarını yoğunlaştırdı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Twitter aracılığıyla G7 bildirisine imza atmayı reddettiğini duyurmasından sadece birkaç saat sonra, Şansölye Angela Merkel (Hıristiyan Demokrat, CDU) Pazar akşamı Anne Will’in programında konuktu. Trump’ın kararını “çarpıcı ve üzücü” olarak tasvir etti ve açık biçimde daha bağımsız bir Alman-Avrupa militarist büyük güç politikası çağrısında bulundu.

“Biz, Avrupalılar kendi kaderimizi ellerimize almalıyız” dedi Merkel. “On yıllar boyunca biraz umarsızca düşündüğümüz gibi ABD’nin işin icabına bakmasını umamayız.” Almanya ve Avrupa için bunun anlamı “Avrupa’da ve potansiyel olarak Kanada ve Japonya ile ittifak halinde ilke ve değerlerimizi korumamız gerektiği”dir.

Alman hükümeti ve Avrupa Birliği’nin “ilkeler” ve “değerler” üzerinde propaganda deyimlerinin arkasında somut ekonomik ve jeostratejik çıkarlar bulunuyor. Merkel, ABD’nin saldırgan önlemlerine Berlin ve Brüksel’in (Trump gibi) esasen aynı milliyetçi ve militarist saldırıyla karşılık vereceği konusunda şüphe bırakmadı. Trump’ın “Önce Amerika” paradigmasına Alman-Avrupa cevabı “Önce Almanya-Avrupa.”

Merkel, Transatlantik ortaklığın artık güvenilir olmadığını beyan etti. Bunun yerine soru “Nereye tek başımıza müdahale etmeliyiz?” olmalıydı ve durum “Avrupa için yeni görevler anlamına elbette gelecekti”. “İlk bağlılık” her daim “kişinin ülkesine” ancak “dış politikayı da kapsayan ikincisi Avrupa Birliği’ne olmalı” dedi.

Almanya ve AB tarafından alınan “dış politika kararları” ticaret savaşı spiralinin daha da yoğunlaşması ve AB’nin gerçek bir askeri birliğe dönüşümü. Merkel hükümetin hâlihazırda ABD Başkanı’nca çelik ve alüminyuma getirilen “yasadışı” gümrükler karşısında “önlemlerini hazırladığını” ileri sürdü. Amerikan önlemleri 1 Temmuz’da Dünya Ticaret Örgütü’ne bildirilecek. Trump, örneğin Alman arabalarına getirilecek başka gümrüklerle yanıt verirse “ne yapacağımızı tekrar düşüneceğiz.” Almanya ve Avrupa “itilip kakılmayacak, biz de harekete geçeceğiz” diye ekledi Merkel.

Merkel’in Washington’a karşı bu kadar açık konuşmak durumunda olması savaş sonrası Transatlantik düzenin yıkılışının derin kökleri olduğunu ve oldukça mesafe kat ettiğini işaret ediyor. Sadece 15 yıl önce ABD Başkanı George W. Bush kendi yasadışı Irak işgaline hazırlanırken Merkel o zamanki Şansölye Gerhard Schröder’i Birleşik Devletler’i koşulsuz biçimde desteklemediği için eleştiren bir yazı kaleme almıştı. O zaman, Almanya için Birleşik Devletler’le ortaklığın “aynı Avrupa Birliği gibi temel bir unsur” olduğunu yazmıştı.

Merkel artık Alman-Fransız liderliğinde ABD, Rusya ve Çin’den bağımsız Avrupa’nın bir askeri güç bloku şeklinde kurulmasını savunuyor. Ayrıca “Fransız Başkan Emmanuel Macron’un teklif ettiği müdahale birliği”ni de destekliyor. Merkel “ortak bir stratejik kültür geliştirmenin” ve “kendi yaklaşımımızı uygulamak – siyasal çözümü, kalkınma yardımını ve askeri eylemi hayata geçirmek için kendi olanaklarımızı inşa etmemizin” gerekli olduğunu söyledi. Zaman sıkışık ancak Merkel, hâlihazırda “kayda değer başarılar” olduğunu da söyledi. “Savunma politikasında bir savunma birliği aracılığıyla işbirliğini başlatmak için sadece bir yıla ihtiyaç” vardı.

Merkel esas meseleyi “Avrupa Birliği birleşik dış politikayı savunabilecek mi? Yoksa her daim Birleşik Devletler’le bir tartışma, Çin’le bir tartışma ve belki bir üçüncü ülkeyle başka bir tartışma sürdürmek durumunda mı olacak?” şeklinde ifade etti. Avrupa “sadakatle bağlı güçlü bir kutup” olamazsa “Çin, Rusya, Amerika gibi çok güçlü kutupların bulunduğu bir dünyada yok olacak” dedi.

Alman burjuvazisi geçmişte olduğu gibi sadece – Trotskiy’in deyimiyle – Avrupa’yı “örgütlerse” bağımsız bir güç olarak davranabileceğinin farkında. Aynı zamanda kendisini dış politikada ve askeri politikada Birleşik Devletler’den kurtarma itkisi, 20. yüzyılda kıtayı iki kez kanlı savaşlara sürüklemiş merkezkaç eğilimleri Avrupa’da yoğunlaştırıyor.

Durum en açık haliyle Salı günü Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yayımlanan yardımcı editör Berthold Kohler’in baş makalesinde ifade edildi: “Avrupa, sen dünyayı boşver, Avrupa Birliği başarısız olursa Alman özüyle kendine gelemeyecek, çünkü kimse başkaları tarafından ‘yönetilmek’ istemez ve başkaları artık ‘dışlanmış’ olmak istemiyor” uyarısında bulundu Kohler. “Çöküş süreci” halihazırda Brexit ile başlamıştı ve “ancak insanlar (yeniden) işlerin AB’de daha iyi yürüdüğünü ve dünyanın Trumpları ve Putinlerine karşı savaşırken yalnız değil birlikte olduklarında daha güçlü olduklarını fark ettiklerinde durdurulacak.”

Alman burjuvazisinin “Alman özü dünyayı iyileştirecek” sloganını kullandığı son seferde burjuvazi Avrupa’nın denetimini Hitler’in Wehrmacht’ı ile ele geçirmeye çalışmıştı. Şimdi yine Alman emirlerine tabi olunmasını talep ediyorlar. “Böyle bir toplulukta asgari düzeyde dayanışma ve sadakat gereklidir, Şansölye’nin dediği gibi, ancak aynı zamanda anlaşmalara sadık olmak ve ilkelere bağlılık da gereklidir” diyor Kohler. Bu, Berlin ve Brüksel’in desteklediği, kıtada Alman hegemonyasını pekiştirirken milyonlarca işçiyi ve genci yoksulluk ve işsizliğe sürükleyen kemer sıkma politikalarına yapılan bir atıf.

Savaş kışkırtıcılarının halkın arkasından tartıştığı ve Trump’a karşı öngörülen yanıt olarak kamuya sunduğu, işçi sınıfının geçip gitmesine izin veremeyeceği bir canavarlık. Kohler “Avrupa güçleri, suçlanmaktan tamamen kurtulamayacakları güvenlik açığını kapamak için nükleer kapasiteler alanı dâhil kendileri çaba göstermek zorunda” diye yazıyor.

Sol Parti’den aşırı sağ Almanya için Alternatif’e parlamentodaki bütün partiler ABD’ye karşı Alman ve Avrupa emperyalizminin güçlenmesini savunurken Sosyalist Eşitlik Partisi (SGP) bu önlemlere işçi sınıfı bakışıyla karşı çıkıyor ve toplumsal eşitsizlik, militarizm ve savaş karşısında sosyalist bir stratejiyi savunuyor. Yeni bir ticaret savaşları ve askeri çatışmalar döneminde ancak bu perspektif üçüncü dünya savaşının patlak vermesini engelleyebilir.

Johannes Stern Dördüncü Enternasyonal Uluslararası Komitesi grubundan Sosyalist Eşitlik Partisi’nin mensubudur ve World Socialist Web Site’ın Almanya Editör Kurulu üyesidir.

[wsws.org’taki orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]