Haftanın Çevirisi | Dünya kȃr oranları üzerine biraz daha – Michael Roberts

Temmuz’da dünya kȃr oranı ve onu nasıl ölçeceğimize dair yeni bir yaklaşım üzerine bir yazı yazdım. Bu yazıyı ve konuyla ilgili önceki yazıyı okuyabileceğiniz için tartışmaların üzerinden tekrar geçmeyeceğim. Ancak Temmuz’daki yazıda dünya kȃr oranının bileşenlerine ayrılmasını ve bunu etkileyen unsurları araştıracağımı söyledim. Ve kȃr oranındaki değişimi kapitalist üretim tarzındaki krizlerin düzenlilik ve yoğunluğu ile ilişkilendirmeye çalışacağım. Ve, eğer Marx’ın ileri sürdüğü gibi kȃr oranının düşme eğilimi varsa, bunun eninde sonunda sıfıra erişip erişmeyeceği sorusunu ve bunun kendisinin bize kapitalizm hakkında ne söylediğini ele alacağım. Bu yazıda bu hususların tamamını cevaplayabileceğimden emin değilim, ama işte başlıyorum.

İlk olarak Temmuz yazısında sunulan dünya kȃr oranı ölçümünün sonuçlarını tekrar etmeme izin verin. Şu an Penn World Tables 9.1’de (IRR serileri) erişilebilir durumda olan veriye dayalı olarak, 1950’den 2017’ye (en son veri) kadar en tepedeki G20 ekonomileri için duran varlıklardaki ortalama (ağırlıklı) kȃr oranlarının aşağıdaki grafikte göründüğü gibi olduğunu hesapladım.

  • Kaynak: Penn World Tables, yazarın hesaplamaları

Veri serisini dünya kapitalist ekonomisindeki farklı durumları tanımladığını düşündüğüm dört döneme ayırdım. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından kȃrlılığın yüksek olduğu ve hatta yükselmekte olduğu “altın çağ” var. Sonrasında 1960’ların ortalarndan 1980’lerin başındaki küresel çöküş [arasında] kȃr oranlarında artık iyi belgelenmiş (ve tartışmasız) bir düşüş var. Sonra kȃrlılığın toparlandığı ancak 1990’ların sonunda altın çağın çok altında bir seviyede zirveye çıktığı  neoliberalizm denilen [dönem] var. Ve son olarak Büyük Durgunluk’tan hemen önce, kȃrlılığın, 2001 ile 2007 arasındaki hafif durgunluktaki bir sıçrama ile düşüşe geçtiği, benim Uzun Bunalım adını verdiğim dönem var. AÇ’nin (Altın Çağ, çev.) sona ermesinden bu yana kȃrlılıktaki toparlanma çok az oldu.

Dolayısıyla Marx’ın kȃrlılık yasası ampirik olarak doğrulanıyor. Ancak kuramsal olarak doğrulanıyor mu? Kȃrlılıktaki kalıcı düşüşün Marx tarafından ileri sürülenler dışında başka nedenleri olabilir mi? Marx’ın kuramı, kȃrları arttırmak ve piyasa payını ele geçirmek için birbiri ile rekabet halindeki kapitalistlerin maliyetleri, özellikle de işgücü maliyetlerini düşürerek rakiplerinin altını oymaya çalışacak olmalarıydı. Dolayısıyla makine ve teknolojiye yapılan yatırım işçilerin azaltılmasına –işçilerin yerini makinelerin almasına yönelik olacaktır. Ancak yeni değer emek gücüne dayalı olduğundan (makineler emek gücü olmaksızın değer yaratamaz),  makine ve tesis (Marx’ın kavramlarıyla sabit sermaye) yatırımlarındaki artışa nazaran yeni değerde (ve özellikle artık değerde) bir düşüş eğilimi olacaktır.

Bu nedenle zaman içinde işgücüne (değişken sermayeye) yatırıma nazaran sabit sermayede, yani sermayenin organik bileşiminde (SOB) bir artış olacaktır. Bu, Marx’ın kȃrlılık yasasındaki kilit eğilimdi. Kapitalistler istihdam ettikleri işgücünden sömürü oranını (veya artık değeri) arttırmaya zorlayabilirlerse bu eğlimin önüne geçilebilir. Dolayısıyla, sermayenin organik bileşimi artık değer oranından daha fazla yükselirse kȃr oranı düşecektir ve bunun tersi de geçerlidir. Bu ölçülen kȃr oranı için geçerliyse, Marx’ın, 1950’den beri düşmekte olan kȃr oranı açıklamasını destekler.

İşte, G20 ekonomileri için kȃr oranının ayrıştırmasının bir grafiği. Grafik, karlılıktaki uzun dönemli düşüş ile SOB’deki uzun dönemli artışın birbiri ile eşleştiğini gösteriyor. Bu nedenle Marx’ın azalan kȃr oranları, yani sermayenin organik bileşimindeki artış için temel açıklaması destekleniyor.

  • Kaynak: Penn World Tables, yazarın hesaplamaları

Peki artık değer oranı ne olacak? Eğer SOB’den hızlı artarsa, kȃr oranı da artmalıdır ya da tersi geçerlidir. İşte yukarıda anlattığım dört döneme bölünmüş değişkenler. Her dönemde yüzde değişimi gösteriyorlar.

  • Kaynak: Penn World Tables, yazarın hesaplamaları

1950-2017 döneminin tamamı için G20 kȃr oranı yüzde 18’den fazla düşüyor, sermayenin organik bileşimi yüzde 12.6 artıyor ve artık değer oranı yüzde 8’den fazla azalıyor. Altın çağda kȃr oranı yüzde 11 arttı, çünkü artık değer oranı (%16) sermayenin organik bileşiminden (%4) daha fazla yükseldi. 1966-82 kȃrlılık krizinde kȃr oranı yüzde 35 düştü çünkü sermayenin organik bileşiminin de yüzde 6 düşmesine rağmen artık değer oranı yüzde 38 azaldı. Neoliberal toparlanma döneminde kȃr oranı yüzde 24 arttı çünkü SOB yüzde 11 artmasına rağmen artık değer oranı yüzde 37 yükseldi (ki bu işçilerin ücreti ve [çalışma] koşulları üzerinde gerçek bir sıkışma [anlamına geliyor]). 1997’den bugüne olan son dönemde 2017’ye [gelindiğinde] kȃr oranı yüzde 10 düştüğünde SOB çok az (%4) arttı ama artık değer oranı çok az düştü (%7).

Bu sonuçlar 1950’den beri dünya kȃr oranlarındaki hareketin uygun bir açıklaması olarak Marx’ın yasasını doğruluyor –bunu daha iyi açıklayan farklı bir açıklama bilmiyorum.

Peki kȃr oranı eninde sonunda sıfıra düşecek mi ve bu ne anlama gelir? Peki, G20 ekonomilerinde mevcut süregelen düşüş devam ederse, bunun sıfıra ulaşması çok zaman alacak – hatta önümüzdeki yüzyıla kadar [sürecek]! Bununla birlikte G7 ekonomileri arasında, eğer son 20 yılda kȃrlılıkta deneyimlenen yıllık ortalama düşüş devam ederse, G7 2050 itibariyle sıfıra ulaşıyor. Ama elbette, kâr oranında, muhtemelen derin bir çöküşte olan sermaye değerlerinin yok edilmesinden ve gerici hükümetler tarafından emeğin değer payına ciddi bir kısıtlama getirilmesinden kaynaklanan yeni bir canlanma dönemi olabilir.

Bununla birlikte, sermayenin kȃrlılığındaki süregelen düşüşün size anlattığı şey kapitalizmin üretici güçleri geliştirme ve milyarları yoksulluktan kurtarma ve bolluk ve doğayla uyum içindeki bir dünyaya doğru götürme becerisi ümitsizce imkansızdır. Bir sistem olarak kapitalizmin kullanım süresi çoktan dolmuştur.

Son olarak, azalan kȃrlılığı kapitalizmdeki düzenli ve tekrarlayan üretim krizleri ve yatırım ile ilişkilendirebilir miyiz? Kitabımda, Marx 200’de, bu bağlantıyı açıklıyorum ve Temmuz yazısında sermayenin azalan kȃrlılığı ve toplam kȃr kütlesindeki düşüş arasında yakın bir korelasyonu gösterdim. Marx, bir ekonomide sermayenin ortalama kȃrlılığı düştükçe kapitalistlerin bunu, kȃr kütlesini arttırmak amacıyla yatırımı ve üretimi arttırarak telafi ettiğini ileri sürdü. Buna, azalan kȃrlılık ve yükselen kȃrların birarada olması anlamına gelen iki yanlı yasa (double edge law) dedi. Bununla birlikte, belirli bir noktada, kȃr kütlesinin yükselmeyi durdurduğu ve düşmeye başladığı kȃrlılıktaki düşüş –ki bu, üretimde, istihdamda ve nihai olarak gelirde ve çalışanların harcamalarında bir çöküşe yol açan “yatırım grevinin” başlangıcı için temel noktadır.  Yalnızca kapitalistler için maliyetlerde yeterli bir azalma [nedeniyle] kȃrlılık  ve kȃrlarda bir yükselişe neden olduğunda “iş çevrimi” devam edecektir.

Şu an neler oluyor? Yukarıda gördüğümüz gibi, küresel kȃrlılık 2017’de zaten düşük bir noktadaydı ve Büyük Durgunluk öncesi zirvesinin hala gerisinde. Herhangi bir ölçülen tahmine göre 2019’da daha da düşüktü. Ve büyük ekonomilerin (ABD, BK, Almanya, Japonya, Çin) şirketler kesimindeki kȃr kütlesi hesaplarımı güncelledim. Pandeminin vurmasından ve kapanmaların başlamasından önce bile küresel şirket kȃrları negatife dönmüştü, bu da 2020’de bir düşüşün yolda olduğunu gösteriyor.

ABD’li büyük teknoloji ve çevrimiçi dağıtım şirketlerinin (FAANGS) yaptığı devasa kȃrlar ile ilgili okuyoruz. Ancak bunlar istisna. Büyük şirket yığınları, kȃrlılık düşük kaldıkça veya düştükçe kȃr düzeylerini sürdürmek için küresel ölçekte mücadele ediyor. 2020’nin ilk yarısında pandemik çöküş küresel şirket kȃrlarını yüzde 25 civarında düşürmüş durumda –bu, Büyük Durgunluk’takinden daha büyük bir düşüştür.

  • Kaynak: Ulusal Hesaplar, yazarın hesaplamaları

Büyük Durgunluk’tan sonra kȃrlar hızla toparlandı. Bu defa çok hızlı olmayacak.

[ thenextrecession.wordpress.com‘daki orijinalinden Türkçe’ye Ekin Değirmenci tarafından PolitikYol için çevrilmiştir. ]