Haftanın Çevirisi | Bitcoin Geleceğin Parası Değil – Paul De Grauwe

Bitcoin balonunun sonu görünmüyor. On altıncı yüzyıl [on yedinci yüzyıl, ç.n.] Hollanda’sındaki lale soğanı balonu, on sekizinci yüzyıldaki Güney Denizi balonu ve çok sayıda diğerlerini içeren tarihten bildiğimiz büyük balonların gelişimlerine benziyor. Bu balonlar ve günümüz Bitcoin balonu her daim bir varlığın değerine dair aşırı iyimserlik ve o varlığın fiyatının uzak gelecekte artmaya devam edeceği beklentisiyle yol alıyor. Ancak her seferinde balonların sonu gelmiş ve fiyatlar çökmüştür.

Bitcoinlerin fiyatının uzak gelecekte artmaya devam edeceği beklentisi çok sayıda insanın Bitcoin ve diğer “kripto paraların” geleceğin parası olduğuna inanmasıyla bağlantılı. Hiçbir şey hakikatten daha uzak olamaz. Aslında Bitcoin altının bir zamanlar olduğu gibi arkaik bir para birimi. Arkaik paralar sınırlı üretim faktörlerinin kullanımıyla yaratılırlar. Altının muazzam emek ve makine kullanımıyla toprağın derinliklerinden çıkarılması gerekliydi. Keynes altına “barbar hatırası” demişti.

Aynısı Bitcoin için de geçerlidir. Bitcoinler oldukça fazla bilgisayar gücü kullanılarak üretiliyor (ya da Bitcoin terminolojisinde altınla analoji kurmak için denildiği üzere “kazılıyor”). Bitcoin kullanmak için gereken makinalar fazlaca elektrik harcıyor ve böylece sınırlı enerji kaynaklarından (ham petrol, kömür, nükleer enerji, yenilenebilir enerji kaynakları) büyük miktarlarda kullanılıyor. Bazı tahminlere göre bir yıl boyunca Bitcoin üretmek için gerekli enerji Danimarka gibi bir ülkenin tükettiği enerji miktarına denk. CO2 emisyonları gibi elektrik üretimi ile bağlantılı dışsal maliyetleri dikkate alırsak, şaşılacak bir maliyet.

Bitcoin geleceğin parası olarak algılansa da aslında altına benzer şekilde geçmişin parasıdır. Modern para ile olan zıtlık çarpıcıdır. Modern para aynı zamanda fiat para [hükümetin emri veya onayıyla para statüsü kazanan para] olarak adlandırılır, çünkü yoktan var edilir. Elbette kağıt üretimi maliyetlidir ancak bunu gitgide daha az kullanıyoruz. Bunun yerine ödemeleri bankamatik ve kredi kartları ile yaparak gitgide daha fazla elektronik para kullanıyoruz. Elektronik para kıt kaynakların asgari kullanımı ile üretilir. İletim maliyeti azalmaya devam ettikçe elektronik para kullanımı, kendisini üretmek için gerekli kaynaklar bağlamında daha da ucuz hale gelecektir. Bu anlamda geleceğin parası Bitcoin değil elektronik paradır.

Teknolojik yeniliklerin Bitcoin çıkarmanın kaynak maliyetini daha da aşağı çekmesi mümkündür. Ancak kesinlikle, günümüzde Bitcoinlerin kaynak açısından ucuz para temin etmekteki handikapı Bitcoinlerin maliyetinin küçük bir kısmıyla üretilebilen elektronik paranın mevcut biçimleriyle karşılaştırıldığında çok fazladır.

Bitcoinlerin ve diğer kripto paraların, paranın iki özsel işlevi olan ödeme aracı sunma ve hesap birimi olarak işleme bakımından geleceklerinin bulunmamasının başka ve muhtemelen daha önemli nedenleri de bulunuyor. Öncelikle Bitcoinlerin arzı asimptotik biçimde sabit olduğundan ödeme aracı olarak genelleştirilmiş kullanımı sürekli deflasyona (negatif enflasyona) yol açacaktır. Bunun nedeni ise dünya ekonomisinin büyümekte olması ve artan işlemleri mümkün kılmak için para arzı artışına ihtiyaç duymasıdır. Bu durumla bir Bitcoin ekonomisinde baş etmenin tek yolu mal ve hizmetlerin Bitcoin fiyatlarının düşürülmesidir, yani negatif enflasyondur. Paranın miktar kuramı ayrıca Bitcoinlerin kullanımının ivmelenmesiyle bununla baş edilebileceğini bize söylemektedir, ancak bu olasılık önünde bir sınır mevcuttur. Bu nedenle Bitcoin ekonomisi pek çekici bir durum olmayan sürekli deflasyonla karşı karşıya kalacaktır.

Kapitalizm girişimcilerin riskli inisiyatifler almasına dayanır. Bu girişimciler genelde iyimserdirler. Gelecekte satışların artmasını beklerler. Kapitalizmin dinamiğini sürdüren şey iyimserliktir. Fiyatların her yıl düştüğü bir Bitcoin ekonomisinde bu iyimserlik olumsuz etkilenir. Fiyat düşüşleri tüketicilerin alımlarını ertelemesine ve yatırımcıların projelerini ertelemelerine yol açar. Bu, daha az iyimserliğin olduğu ve daha az büyümenin gerçekleştiği bir dünyadır.

Bu sorunu engellemek için kripto paralar, paraların arzının istikrarlı biçimde artmasına izin veren bir protokol sunmalıdır. Para arzının sürekli yıllık artışa tabi olduğu bir kural (à la Friedman) bu görevi yerine getirecektir. Ancak Bitcoin için bu geçerli değildir ve bu kripto paranın geleceğin parası olarak işlev görmesini özellikle zorlaştırmaktadır.

Bitcoin’in bir para olarak uygun işlev görmeyecek olmasının daha da ciddi başka bir nedeni bulunmaktadır. Aslında bu tehlikeli bir para olacaktır. Eğer dünya Bitcoin’e geçerse bankalar kredi ihtiyacı içindeki hanelere ve firmalara Bitcoin ödünç vermeye başlayacaklar. Ancak bankacılık riskli bir iş. Sorun, Bitcoin arzı sabit olduğu için, bankacılık krizlerinde herhangi bir son kredi mercinin bulunmayacak olmasıdır. Ve bu tarz durumların ortaya çıkacağı kesindir. Bitcoinlerin ve başka kripto paraların arzı sürekli bir Friedman büyüme kuralına tabi kılınsa dahi bu sorun çözülemeyecektir.

Son kredi merci desteği, Merkez Bankalarının yoktan para yaratabileceklerini varsayar. Para stokunun sabit olduğu (ya da sabit bir oranla arttığı) bir parasal sistemde bu tarz bir son kredi merci bulunması mümkün değildir. Söz konusu durum, yükümlülüklerini karşılayamayan bankaların ortaya çıktığı ve ekonomide ayrıca olumsuz domino etkisi yaratacak düzenli bankacılık krizleri beklentisine yol açar. Bu, derin resesyonlara ve daha fazla sefalate yol açan sık bankacılık krizleriyle karakterize olan altın standardının en parlak döneminde gözlemlediğimiz şeydir. Yine Bitcoin standardı, altın standardına benzer şekilde geçmişe ait bir şey olarak görülmelidir, geleceğe değil.

Daha genel olarak bir Bitcoin ekonomisinin sorunu, tekrar ortaya çıkacağından kimsenin şüphesinin olmaması gereken finansal kriz zamanında likiditeye genel bir kaçışın gerçekleşmesidir. Merkez Bankasının ihtiyaç duyulan bütün likiditeyi temin etmesi gereken zaman budur. Merkez Bankasının yokluğunda likiditeye ulaşmaya çabalayan bireyler varlıklarını satarak varlık deflasyonuna ve birçoklarının iflasına yol açarlar. Bir Bitcoin ekonomisi bu esnekliğe sahip değildir ve bu nedenle finansal krizlere dayanamaz. Bir Bitcoin ekonomisi, düzenli olarak krizler üreten kapitalist bir sistemde sürdürülemez.

Günümüzde Bitcoin balonu, Bitcoin’in geleceğin parası olduğu ve sınırlı miktarda bulunacağı inancından türeyen bir değer şekliınde bu kripto paranın içkin bir değere sahip olduğu inancıyla sürdürülüyor. Yeterince insan Bitcoin ve başka kripto paraların ödeme araçları olarak geleceğinin bulunmadığını fark ettiğinde Bitcoin’in içkin bir değerinin olmadığı ve “kralın çıplak” olduğu açık hale gelecektir. O zaman Bitcoin balonu patlayacak ve balona geç bir vakitte atlayan spekülatörlerin parmaklarını kaygıyla çokça kütlettiğini göreceğiz.

Bütün bunlar kripto paralarda kullanılan blok zincir [rakam yığın zinciri, ç.n.] teknolojisinin başka önemli uygulamalarının olmayacağı anlamına gelmiyor. Örneğin blok zincir teknolojisi kullanan büyük data depolaması geniş bir düzlemde yeni uygulamaların yolunu açarak depolamanın, adem-i merkezi bir şekilde yapılmasını sağlayacak. Bitcoin’in mevcut tasarımı ise onu geleceğin parası konumuna uygun kılmıyor.

Bitcoin’in geleceğin parası olduğu düşüncesi kökten piyasacılarda oldukça popüler. Bu kişiler Bitcoin konusunda aşırı heyecanlılar çünkü para Merkez Bankalarının denetimi dışında yaratılıyor. Merkez Bankaları ise pek çok kötülüğün kaynağı olarak görülüyor. Merkez Bankalarının yarattığı fiat para bu köktencilere göre hiperenflasyona ve başka felaketlere yol açıyor.

Aslında fiat parayla ilgili potansiyel bir sorun mevcut. Üretimi çok ucuz olduğu için çok fazla üretilme tehlikesi bulunuyor. Böyle olursa enflasyona neden oluyor. Ancak 1990’lardan bu yana çok sayıda Merkez Bankası katı bir enflasyon hedeflemesi politikası güttü. Bu politika oldukça başarılı oldu. Yıllık enflasyonun çoğu sanayileşmiş ülkede son 30 yılda yüzde 2’ye yakın seyretmesini sağladı. Örneğin ABD’de ortalama yıllık enflasyon 1990’dan 2017’ye kadar yüzde 2,35 olarak kaydedildi.

Bu durum kökten piyasacıları ikna etmeyecektir. Onlar hiperenflasyon anının henüz ortaya çıkmadığına inanmaya devam ediyorlar. Ayrıca çoğu için Bitcoin serbest piyasa dünyasının sembolü haline geldi. Hükümet denetimlerinin yoluna çıkmadığı piyasaların çoğunluk için refah yarattığı bir dünyanın sembolü. Bu dünya aynı zamanda piyasaların kendi kendilerini düzenleyici ve finansal krizlerin ortaya çıkmasının engelleyen özelliklere sahip olduğu bir dünya. Aslında böyle bir kurgusal dünyada Bitcoin istikrar çıpası sağlayabilir. Gerçek dünyada değil.

Paul De Grauwe, LSE Avrupa Enstitüsü’nde Avrupa Siyasal İktisatı Bölümü’nde John Paulson Chair konumundadır. LSE’ye gitmeden önce Belçika’da Leuven Üniversitesi’nde Uluslararası İktisat Profesörü’ydü. 1991 ve 2003 yılları arasında Belçika Parlamentosu üyesi olmuştur.

[escoriallaan.blogspot.com’daki orijinalinden nden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir]

 

Çeviren Ali Rıza Güngen