Angela Merkel’in alacakaranlığı – Philippe Legrain

Angela Merkel’in ayrılması hemen gerçekleşmeyecek olsa da iktidarı sönümleniyor. Yeni bir hükümet oluşturmaya çabalarken daha fazla içe dönecek – ve gelecek yıl başka bir federal seçime doğru gitmesi muhtemel –  Almanya nedeniyle Avrupa’nın kalbinde bir boşluk oluştu ve Fransa Başkanı Emmanuel Macron tek başına bu yeri dolduramaz.

Avrupa Birliği’ni geçtiğimiz on yılda hırpalayan bütün krizler ve alt üst oluşlar ortasında sabit bir nokta Alman Şansölye Angela Merkel’in ruhsuz ve istikrarlı hükümeti oldu. Ancak yeni bir koalisyon oluşturma görüşmelerinin çökmesi sonrasında Merkel, aniden, gidici görünmeye başladı.

Merkel’in ayrılması hemen gerçekleşmeyecek olsa da iktidarı sönümleniyor. Ve Yeni bir hükümet oluşturmaya çabalarken daha fazla içe dönecek – ve gelecek yıl başka bir federal seçime doğru gitmesi muhtemel –  Almanya nedeniyle Avrupa’nın kalbinde bir boşluk oluştu ve Fransa’nın cesur genç Başkanı Emmanuel Macron tek başına bu yeri dolduramaz.

Eylül’deki federal seçimler halihazırda Merkel’i zayıflatmıştı. Mensubu olduğu Hırıstiyan Demokratik Birlik (CDU) ve Bavyeralı kardeş Hırıstiyan Sosyal Birlik (CSU) 1949’dan bu yana en düşük oy oranını elde ettiler. Eski büyük koalisyon ortakları Sosyal Demokratların (SPD) savaş sonrasında elde ettikleri en kötü sonuca doğru gerilemesinden sonra muhalefette kalma tercihinde bulunmasıyla, Merkel Avroskeptik ve liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ve Avrofil ve daha müdahaleci Yeşiller’le birlikte kolay olmayan bir üçlü koalisyon arayışına itildi. Daha sonra Geçtiğimiz Pazar gecesi FDP lideri Christian Lindner koalisyon görüşmelerinden çekildi.

İlerideki yol artık belirsiz. Merkel öncülüğündeki 2009 ve 2013 yılları arasındaki koalisyonda küçük ortakken önemli ölçüde halk desteğini yitiren FDP’nin görüşmelere geri dönmesi pek olası görünmüyor. Merkel FDP’ye daha fazla taviz verebilirse de Lindner’in dili bunun için pek alan bırakmıyor ve Yeşiller daha fazla taviz vermeye istekli olmadıklarını söylüyorlar. Yine desteği Merkel öncülüğündeki bir koalisyonda geçtiğimiz dört yılda eriyen SPD’nin muhalefette yer alma kararını gözden geçirmesi olası görünmüyor. Eğer kararı gözden geçirseler dahi SPD liderleri kesinlikle Merkel’in kellesini isteyeceklerdir.

Merkel, Yeşiller’le birlikte daha önce örneği görülmemiş bir azınlık hükümeti oluşturmayı deneyebilir, ancak böyle bir oluşum istikrarlı ya da etkili olmayacaktır. En olası sonuç, bu nedenle gelecek yıl, CDU’ya Merkel’in liderlik ettiği ya da etmediği yeni bir seçim olarak görünüyor. Bundestag önce Şansölye seçmek durumunda, ki Merkel seçilmenin sadece çoğunluğu sağlamayı gereksineceği üçüncü tur oylamada kazanabilecektir. Bu noktada Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier Merkel’in istikrarlı bir hükümet oluşturamayacağını düşünürse ülkeyi seçime götürebilir.

Merkel’in siyasal ölüm ilanını yazmak için henüz erken. Rakiplerini hazırlıksız yakalama mahareti sayesinde 12 yıl görevde kaldı. Ancak ne olursa olsun, Merkel ölümcül bir yara aldı ve günleri sayılı görünüyor. Mirasını parlatması için dördüncü dönemini kullanmasına dair zayıf umutlar yok oldu.

Merkel’in gidişi Almanya ya da Avrupa için felaket olmayacaktır. Alman ekonomisi çoğu kişinin inandığı kadar başarılı değil: işçiler ülkenin ihracat becerisinden çok az fayda gördüler, kamu yatırımları yetersiz ve ülkenin artan yenilikte uzmanlaşan imalat can damarı yaklaşan dijital karışıklığa karşı yeterli hazırlığa sahip değil. Merkel’in yönetiminde ekonomi biriken sorunlara yanıt getirmektense boş viteste ilerledi.

Merkel aynı zamanda AB’nin kendisini içinde bulduğu karmaşanın büyük bölümünün günahını taşıyor. Almanya’nın baş kredi veren konumunun Merkel’i sürücü koltuğuna ittiği Avro bölgesi krizi boyunca, Merkel sadece işlerin devam etmesini sağladı, daha fazlasına hiç kalkışmadı. Ekonomik hegemon olarak sistemi adilane bir şekilde herkesin çıkarına tamir etmek üzere Almanları kendi sorumluluklarına ikna etmeye hiç uğraşmadı.

2015 yazında tereddüt etmiş olmakla birlikte menfaati sonunda Merkel’i mülteci krizinde çok daha olumlu bir rol oynamaya yönlendirdi. Bir milyondan daha fazla mülteciyi kabul etmek doğru karardı. Ancak bir pan-Avrupa çözüm getirme girişimi başarısız oldu ve Almanya’ya mültecilerin ulaşmasını engellemek üzere diğer ülkelerin sınır duvarlarına ve denetimlerine bel bağlayarak iltica arayanlarla başa çıkma zorluğunu artık büyük oranda Yunanistan ve İtalya’ya kaydırdı.

Merkel aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump’la mesafesini koruyarak ve onun küçümsediği liberal değerleri savunarak doğru yaptı. Ancak bu onu “özgür dünyanın lideri” haline pek getirmiyor. Almanya Avrupa ölçeğinde ve uluslararası düzeyde ekonomik, politik düzende ve güvenlik düzeninde bedavacı olarak geçiniyor.

Merkel, çıkmaza girmiş Brexit görüşmelerinde Britanya’nın kuşatılmış başbakanı Theresa May’in kurtarıcılığına da hiç soyunmadı. Almanya Birleşik Krallık’la ticari ilişkilerinde büyük bir ticaret fazlası verirken, AB’nin ortak pazarının bütünlüğü, Merkel ve Almanya iş dünyası için Birleşik Krallık’la onları hoş tutacak bir anlaşma kotarmaktan daha önemli.

Merkel’in kendisi pek özlenmeyebilir olsa da, Berlin’de bir iktidar boşluğu AB’yi canlandırmak için varolan umutlara bir darbe anlamına geliyor. Merkel Macron’un selefi François Hollande’ın zayıflığına hayıflanmaya alışıktı; şimdi şartlar tersine döndü. Macron’un Avrupa projesini yeniden başlatmak için cesur planları yenilenmiş bir Fransız-Alman ortaklığına dayanıyor. Gereken siyasi riskleri almaya istekli güçlü bir Alman muadil olmadan Macron, Avro Bölgesini reformdan geçirmek ve göç, savunma ve Almanya’nın kendisi açısından önemli başka birçok alanda daha yakın bütünleşme sağlamak için planlarını ilerletmekte zorlanacak.

Eğer Macron ilerleme sağlayacaksa, daha ziyade diğer AB liderleriyle ad hoc (planlanmamış, doğaçlama, ç.n.) ittifaklara dayanmak zorunda kalacak. Ayrıca Avrupa siyasetini yeniden biçimlendirmek için iddialı planlarına daha sıkı sarılması gerekebilir. Ancak nihai olarak umabileceği şey Berlin’deki ara dönemin kısa olması ve Merkel’in halefinin çok daha cesur bir şekilde Avrupa taraftarı olmasıdır.

Avrupa Komisyonu Başkanı’nın eski ekonomik danışmanı olan Philippe Legrain London School of Economics, Avrupa Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı ve misyonu açık ve liberal toplumları desteklemek olan uluslararası bir düşünce kuruluşu olan Açık Siyasal İktisat Ağı (OPEN) kurucusudur. Son kitabı European Spring: Why Our Economies and Politics are in a Mess – and How to Put Them Right başlığını taşımaktadır.  

 

[Project Syndicate’teki İngilizce orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]