Haftanın Çevirisi | Amerikan istisnacılığı ABD İmpratorluğu’nu kendisinden korumayacak veya Çin’in yükselişini durdurmayacak – Danny Haiphong

Çin’in yükselişi ABD emperyalizminden uzaklaşan ve kendi kaderini tayin hakkına doğru ilerleyen filizlenmekte olan küresel bir hareketi yansıtıyor.

Joe Biden ve Donald Trump arasındaki 2020 başkanlık seçimlerinin önemli bir kısmı Çin’e darbe vurmaya harcandı. Trump, Biden’ı Çin konusunda defalarca “yumuşak” olarak nitelendirirken, Biden aynı şeyi Trump için iddia etti. Oylar verilmeden önceki son tartışmada Biden, Trump’ın Çin Devlet Başkanı Xi Jinping gibi “haydutlarla sıkı fıkı olduğunu” söyledi. Trump dönemindeki normalleşme nedeniyle ABD-Çin ilişkilerinin en düşük seviyeye gelmesine rağmen, Biden durumu tersine çevirmek istediğine dair hiçbir işaret vermedi. Amerikan istisnacılığı, ABD’nin egemen ideolojisi olacak ve Kasım ayında kimin başkan seçildiğine bakılmaksızın egemen sınıfın birincil hedefi ABD egemenliğinin korunması olacak.

Bununla birlikte Amerikan istisnacılığı ABD imparatorluğunu kendisinden koruyamaz. Çin’i karalamak, ABD’nin emperyal düşüşü gerçekliğini değiştirmez. Bilhassa ne Biden, ne de Trump ABD’nin yıpranmış kapitalist ekonomisini kurtarabilir. Ekonominin küçülmesi, kitlesel işsizlik ve tahliyeler ve hacizlere ilişkin moratoryumların nihayet sona ermesi, ABD kapitalizmini önümüzdeki yıllarda yavaş büyüme veya hiç büyümeme patikasında tutmaya devam edecek gibi görünüyor. Diğer tarafta Çin’in böyle bir sorunu bulunmuyor. COVID-19’u kontrol altına almak amacıyla üç aylığına harekete geçtikten sonra Çin ekonomisi, en büyük ticaret ortağının ve dünya ekonomisinin zayıf durumuna rağmen, Haziran ve Eylül arasında neredeyse yüzde beş oranında büyüdü.

Birçok iktisatçı 2030’dan itibaren Çin’in GSYH bakımından ABD’nin yerini alacağını tahmin ediyor. Pandeminin bu eğilimi hızlandırması muhtemeldir. Çin birçok iktisadi sektörde açığı çoktan kapattı ve diğerlerinde ABD’yi geçti. Piyasa analistleri Çin’in elektrikli araç üretimindeki ve tüketimdeki liderliğinin önümüzdeki yıllarda küresel piyasayı hakimiyet altına alacağını öngörüyor. Çin, yenilenebilir enerji üretiminde halihazırda küresel bir lider. Dahası, 5G teknolojisinin çokça müjdelenen alanında da Çin, Birleşik Devletler’in çok ilerisindedir. Çin, ABD’nin sahip olduğunun on iki katı 5G baz istasyonuna sahiptir ve yüksek hızlı tren gibi sektörlerde bu açık artmaktadır.

ABD’yi Çin’den ayıran kilit unsur kemer sıkmadır. Çin’in planlı ekonomisi ve sosyalist yönetişim sistemi yüksek teknolojili endüstrilere yatırımlarla insanların ihtiyaçlarının sübvanse edilmesinin eşanlı olarak varolmasına imkan vermektedir. Örneğin, telekomünikasyon teknolojisi ve e-ticaretteki gelişmeler kırsal bölgelerde yaşayan ailelerin artan gelirlerinde önemli bir rol oynadı ve dolayısıyla Çin’de yoksulluğun azalması politikasına katkıda bulundu. ABD kapitalizminin son dönemindeki teknoloji, piyasaya daha hızlı hakim olabilecek teknoloji şirketleri rekabet ettiği için, geniş insan kitlelerine karşı onların sömürü oranını arttırarak bir silah işlevi görüyor. Teknolojik gelişme, silahların, üslerin ve diğer savaş tesislerinin üretimine yönelik askeri sözleşmeler biçiminde olmadığı sürece devletten hiçbir yardım almaz.

ABD’nin Trump’ın ilk döneminin ortasındaki ticaret savaşından Huawei gibi şirketlere karşı daha güncel yaptırım politikasına kadar Çin teknolojisini ve dünya ticaretini tecrit etme girişimleri defalarca başarısız oldu. Bu nedenle ABD, Çin’e yönelik çevreleme politikasını uygulamak için askeri saldırganlığa güvenmek zorunda kaldı. ABD askeri varlıklarının neredeyse yarısı ve deniz kuvvetlerinin neredeyse yüzde altmışı Asya-Pasifik’te bulunuyor. ABD bölgedeki etkisinden memnun değil, bununla birlikte Hindistan, Japonya ve Avustralya’dan oluşan bir “Asya NATO”su oluşturmaya çalıştı. Gelişmiş askeri saldırganlık, ABD hegemonyasına yönelik birincil tehditler olarak Rusya ve Çin’i hedefleyen daha kapsamlı ABD askeri stratejisi olan “Büyük Güç Rekabeti” ile uyumludur.

Amerikan istisnacılığı Birleşik Devletler’in Çin karşıtı politikasının ideolojik çerçevesidir. Donald Trump ilk dönemini en büyük iktisadi rakibinin uluslararası ilişkilerin bütün alanlarında ABD üstünlüğünün altını haksızca oyduğundan hareket ederek Çin ile düşmanlıkları arttırmak için kullandı. Çin Amerikan “büyüklüğü” ve “istisnacılığı”na birinci tehdit olarak seçildi. Teröre Karşı Savaş, Arap ve Müslüman barbarlar tarafından kuşatma altında tutulan beyaz bir medeniyetin ırkçı görüntülerini kullandı. “Büyük Güç Rekabeti”, Birleşik Devletler’i Sarı Tehlike’nin modern bir formu tarafından kuşatma altında tutulan beyaz bir medeniyet olarak tasvir ediyor.

Bununla birlikte ideolojinin arkasındaki Amerikan istisnacılığı ve emperyalist hırslar 1949 Çin Devrimi’nden bu yana ABD’nin Çin ile ilişkilerini [birbirine bağlayan] bir zımba teli olmuştur. Çin Devrimi’nden sonraki dönemde ABD’nin  Çin Halk Cumhuriyeti’nin diplomatik, askeri ve iktisadi olarak boğulması, Çin’in kurtarılması gereken “kayıp” bir mülk olduğu temelinde meşrulaştırıldı. Qiao Kolektifi’nin belirttiği gibi, normalleşme ABD’nin Çin’in toplumsal sisteminin ABD tarzı “demokrasi” lehine değiştirilmesi gerektiği yaklaşımını çok da değiştirmedi. Kongre’de ve Beyaz Saray’da Çin’in En Çok Kayırılan Ülke (MFN) ticareti statüsü üzerine tartışmalar sürekli olarak ABD kapitalist ekonomisini, Çin’de, onun toplumsal sistemini Batılı bir hükümet biçimine uyum göstermeye zorlayacak bir özelleştirmenin bir motoru olarak kullanmaya odaklandı.

Çin ile ilgili durum, ABD’nin insanları ABD kapitalist ekonomisine maruz bırakarak ulusları politik olarak boyun eğmeye zorlayabileceği yanılsamasını paramparça ediyor. Çin’in politik ve iktisadi izleği ilgilenen herhangi biri için açık olmalı. Çin’deki kapitalist mekanizmalar yoksulluğun azaltılması ve Çin halkının yaşam standardının yükseltilmesi için bir sıçrama tahtası görevi görüyor. Çin’in Birleşmiş Milletler Anlaşması’na dayalı bir uluslararası yönetişim sistemine bağlılığı, hem Çin’de iş yapmak isteyen kapitalist ülkeler, hem de emperyalist ihanetten nefes almaya ihtiyaç duyan Küresel Güney ülkeleri arasında rağbet görmektedir. Çin’in iktisadi ve politik gelişme modeli özellikle Çin’de popülerdir. Çin hükümeti anketlere göre yüzde 80-90 [düzeyinde] bir onay oranına sahip.

Batılı ve Amerikalı gözler çoğu zaman Çin’in yükselişinin küresel sonuçlarını düşünmek için beyaz olmayan insanlara karşı tecrit edilmiş nefretlerine odaklanıyor. Çin’in yükselişi ABD emperyalizminden uzaklaşıp kendi kaderini tayin hakkına doğru ilerleyen filizlenmekte olan bir küresel hareketi yansıtıyor. ABD kendi istisnacı değerlerini dünyaya daha fazla empoze etmeye çalıştıkça dünya ulusları, zorunluluk ve hayatta kalmak için kendi kaderini tayin hakkı mücadelesini sertleştiriyor. Bolivya’da MAS’ın yeniden seçilmesi, Suriye hükümetinin ABD yaptırımları ve savaşa karşı devam eden mücadelesi ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin ABD’nin sürekli tehditlerine rağmen Kore Yarımadası’nın yeniden birleşmesine ve egemenliğine olan bağlılığı, ABD imparatorluğuna yönelik daha büyük bir direniş hareketinde yer alıyor. Ve, bu ülkelerin de kendi bölgelerinde Çin’in en yakın müttefikleri olması kimseyi şaşırtmamalı.

ABD emperyalizmi dikişleri sökülmekte olan bir toplumsal düzendir. Yirminci yüzyılın neredeyse yarısında ekonomik istikrar ve büyüme, ABD siyaset kurumunun, devletin elindeki her türlü aracı yurtiçi ve yurtdışındaki özgürlük hareketlerini bastırmak için kullanmasına rağmen, toplumunun istisnacılığıyla övünmesini sağladı. Teröre Karşı Savaş, ABD’nin dünyadaki imajını kirletti ve kapitalizmi düşüş paniğine soktu. Yirminci yüzyıl ABD egemenliğinin siyasal alanını yeniden oluşturmak için Çin ve en yakın müttefiği Rusya’ya karşı Yeni bir Soğuk Savaş devreye sokuldu. İşe yaramayacak. Amerikan istisnacılığı ABD imparatorluğunu kendisinden kurtaramaz, ideoloji de Çin’in yükselişini önlemek için yeterli çekiş gücünü bulamaz. ABD imparatorluğunun önümüzdeki aylarda ve yıllarda başaracağı şey dünyada kitlesel ölümlerin ve iktisadi sefaletin daha fazla yayılmasıdır. Solun görevi Çin’in yükselişinden korkmak veya onu engellemek değil, ABD imparatorluğunun küresel hegemonyayı korumak için aralıksız bir girişimle dünyayı, insanlığı yok edecek bir Dünya Savaşı’nın uçurumuna getirmesini durdurmaktır.

[MR Online’daki orijinalinden Ekin Değirmenci tarafından Türkçe’ye PolitikYol için çevrilmiştir.]

Not: Başlıktaki istisnacılık sözcüğü ‘exceptionalism’den çevrilmiştir.