Kitlesel protesto gösterilerinin başarısı protestoyu kimin yaptığına bağlıdır.
Bugünlerde çoğu gözlemci Birleşik Devletler ve bazı Avrupa ülkelerindeki dahil, demokrasinin risk altında olmasından endişe ediyor. Bazı yorumcular demokrasideki gerilemeden işçi sınıfının düşük eğitimli üyelerini sorumlu tutuyor.
Basmakalıp görüşlere göre bu seçmenler iktisadi küreselleşme ve göç ile ilgili kuşku duyma eğilimindedir ve belki de otoriter popülist politikacıları ve partileri desteklemeye daha yatkındır. Buna karşılık, politika analistleri daha eğitimli kentli orta sınıfları demokratik değerler ve ilkelerin sadık savunucuları olarak görür.
Ama sanayi işçileri gerçekten anti-demokratik bir güç müdür? Yeni çalışmamızda yaklaşık 150 ülkede vatandaşların demokrasiyi nasıl desteklediklerini sistematik olarak inceliyoruz. İşte sonuçlarımız: Sanayi işçileri demokratikleşmenin en önemli unsurudur ve tersine kentli orta sınıflardan daha önemlidir. Sanayi işçileri bir diktatörlüğe karşı kitlesel olarak harekete geçtiğinde bunu demokratikleşmenin izlemesi çok muhtemeldir.
Protestoların sonuç verip vermemesi protestoyu kimin yaptığına bağlıdır.
Modern tarihte farklı ülkelerdeki vatandaşlar siyasal hak ve özgürlükleri için kitlesel protesto gösterileri düzenledi. Zaman zaman başarılı oldular. Hong Kong’da son günlerde meydana gelen demokrasi protestoları, dünya genelinde siyasal haklar ve özgürlükler için kitlesel bir hareketin en son örneğidir. Diğer örnekler yirminci yüzyılın başlarındaki sufragette’leri, 30 yıl önce Doğu Avrupa’daki antikomünist hareketleri ve Arap Baharı süresince Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki rejim karşıtı protestolardan oluşuyor.
Ancak, Arap Baharı sonrasında farklı ülkelerin farklı yörüngelerinin gösterdiği gibi –Tunus demokrasisi ile Mısır otokrasisini karşılaştırın- halk hareketleri her zaman demokrasiye yol açmaz. Protestolar çoğu zaman, yürürlükteki rejimin 2009 Yeşil Hareket sonrası ayakta kaldığı İran’da olduğu gibi, mevcut bir dikatörlüğün düşüşüne bile yol açmaz. Neden bazı toplumsal hareketler demokratikleşmeye neden olurken bazıları başarısız olur?
1900’den bugüne başlıca rejim karşıtı bütün protesto hareketlerinin küresel düzeyde karşılaştırmasına dayanan yeni çalışmamızda, protesto hareketlerinin demokrasiyi teşvik etme olasılığının protestoyu kimin yaptığına bağlı olduğunu bulduk. Bu, daha belirgin olarak, protestocuların toplumsal arka planına dayanıyor. Protestocular esas olarak kentli orta sınıflardan mı, veya sanayi işçileri mi, kamu çalışanları mı veya köylüler mi?
Protesto hareketleri çok farklı insanları kendine çekiyor. Örneğin, Tunus ve Mısır’daki Arap Baharı hareketlerini ele alalım. 2015’te Nobel Barış Ödülü, Tunus’taki barışçıl demokratik geçişe olan katkılarından ötürü Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü’ne verildi. Bu örgüt, örgütlü emek dahil, geniş kapsamlı sınıflar arası bir koalisyonu temsil etti. Mısır’da Arap Baharı’nın demokrasi yanlısı hareketinin, esas olarak orta sınıf kentli profesyonellerin sürüklediği daha dar bir toplumsal tabanı vardı.
Yirminci yüzyıl aynı zamanda neredeyse tamamında köylülerin yön verdiği sayısız protesto ve ayaklanmayı da deneyimledi. Bizim verilerimize göre köylülerin sürükleyici olduğu bu protestolar demokratik reformların gerçekleşmesini nadiren sağlamıştır. Bu olabildi çünkü bu gruplar rejimi değiştirme gücünden veya demokrasiyi uygulama motivasyonundan yoksundu.
Sanayi işçileri ortaya çıktığında bu farklı bir hikaye olur.
Demokratikleşmenin kentli orta snıfların domine ettiği kitlesel protesto hareketlerinin ardından gelmesinin çok daha muhtemel olduğunu ve sanayi işçileri protesto yaptığında daha da fazla mümkün olduğunu gördük. Bu gruplar (özellikle kentleşmiş toplumlarda) çoğu zaman demokrasiye yönelik güçlü tercihleri ile değişimi demokratikleştirmeyi kabul ettirme kapasitelerini birleştirir.
Özellikle sanayi işçileri diktatörlüklere karşı güçlü karşı koyuşları örgütleyebilmek için sendikaları, uluslararası emek ağlarını ve sosyal demokrat partileri kullanabilir. Burada emek hareketlerinin evrensel oy hakkı ve rekabetçi çok partili seçimler için baskı yapmadaki tarihsel rolünü vurgulayan belirli Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinin derinlemesine incelendiği çalışmalar ile aynı fikirdeyiz.
Yine de bu örnek olay incelemelerindeki deneyimler alışılmadık olabilir. Bizimkisi, dünya genelindeki ülkeler örneklemindeki protesto hareketlerinin toplumsal kompozisyonunun demokratikleşmeden önemli olup olmadığını sistematik olarak inceleyen ilk çalışmadır. 1900-2006 arasında dünya genelindeki bütün kitlesel protesto hareketlerini inceledik, ve her hareketi kimin –sanayi işçileri, kentli orta sınıflar, kır işçileri, etnik gruplar, dinsel gruplar vb- yön verdiğini tespit ettik.
Çalışmamızdaki en güçlü bulgu, sanayi işçilerinin yön verdiği protesto hareketlerinin demokrasiyi gerçekleştiren bütün diğer protesto mücadelelerinden daha üstün olduğudur. Sanayi işçilerinin mücadelesi aynı zamanda herhangi bir kitlesel protestonun olmadığı durumlardan açıkça daha üstün. Kentli orta sınıfların demokratikleşme ile ilişkili olduğuna dair bazı bulgular var, ancak bunlar sanayi işçilerinin önemine dair bulgulardan daha zayıf. Otoriter popülistlerin son zamandaki yükselişi üzerine olan mevcut tartışmalar emekçi sınıfları işaret edebilir- ama bizim araştırmamız demokrasinin tarihsel ilerlemesinde sanayi işçilerinin çok önemli olduğunu ileri sürmektedir.
Sirianne Dahlum Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü’nde ve kıdemli araştırmacıdır ve Harvard Kennedy School Belfer Center Uluslararası Güvenlik Programı’nda doktora sonrası araştırmalar yapmaktadır.
Carl Henrik Knutsen Oslo Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında öğretim üyesidir
Tore Wig Oslo Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında öğretim üyesidir.
[www.washingtonpost.com’daki orijinalinden Türkçe’ye Ekin Değirmenci tarafından Politikyol için çevrilmiştir.]