Perşembe, Mart 28, 2024

Hadise’yi savunmak

Bir yere girip birine iki tokat atsanız, “bana ne özgürüm” mü diyorsunuz? Hukuk da evrensel etik de bunun için vardır. Eğer yakın arkadaşının kalbini kırdınsa, seni ayıplayan insanlar elbette çıkacak. Ya ne bekliyordun?

Bir süredir İsrail’le Türkiye arasındaki yakınlaşma, Taksim’de patlayan bomba ve bu hafta Kudüs’teki terör eylemi derken bunlardan birisi üzerine yazmayı düşünmüştüm. Ama ben bu satırları yazarken bir başka bomba ülke gündemine düştü: Hadise’nin Rıza Zarrab’la evlilik dışı olan gönül ilişkisi. “Bir magazinimiz eksikti” diyeceksiniz. Fakat magazin haberleri aslında bir toplumun yapısını çok güzel takip edebileceğimiz verimli bir toprak. Bir olay üzerinden derin sosyolojik tahlillere girmeyeceğim pek tabii. Ama kadın meclisleri platformunun “Hadise’nin yanındayız” açıklaması beni bu yazıyı yazmaya itti. Neden Hadise’nin yanında olmalıyız?

İDDİA NEYDİ?

Kadın Meclisleri Platformunu anlatmama gerek olmadığını düşünüyorum. Başardıklarını da bu zamana kadar kadın hareketine katkılarını da. Bu yasak aşk iddiası meselesinde pozisyon belirlerken aslında çok özgürlükçü ve saygın bir yerden konuyu ele alıyorlar. Ancak konunun kendisi böyle değil.

Bilmiyorum izleyenleriniz oldu mu ama ben başından sonuna kadar iddiaları ortaya atan Söylemezsem Olmaz programını izledim. Programın sunucuları Seren Serengil, Bircan Bali ve Arto konuyu epey detaylı şekilde ele aldılar. Ancak asıl önemlisi Zarrab ve Hadise arasındaki özel mesajlaşmaları paylaştılar. Aslında Hadise’nin Zarrab’la olan aşk ilişkisi yeni bir iddia değil.

Hatta Sabah gazetesi bu iddiayı manşetten verince bütün Türkiye duymuş; iddialar Söylemezsem Olmaz’da daha önce de konuşulmuştu.  İddiaya göre, Zarrab ve Gündeş boşanmadan evvel, Hadise ile Zarrab arasında bir gönül ilişkisi olmuş ve bu ilişki yaklaşık bir sene sürmüş. Bu süreçte Hadise ve Ebru Gündeş O Ses Türkiye’de beraber jüri olarak görev alıyorlardı. Bu iddialar üzerine Acun Ilıcalı Hadise’yi program kadrosundan çıkarmak mecburiyetinde kalmıştı.

HADİSE vs. EBRU GÜNDEŞ

Hadise bence ilk çıktığından beri kötü bir taklit. Hiçbir zaman beğendiğim ve dinlediğim birisi değil. Bir şarkısını söyle deseniz bilemem. Zaten niçin bir şeyin orijinali varken taklidini dinleyelim? Destiny’s Child’dan imzalı albüm aldığım günden beri Beyoncé dinlerim, sanayi yapımı Sivas şubesine kimsenin ihtiyacı yok. Mutlaka Türkiye’de insanlar teveccüh göstermiş izliyorlar. Ama bana hitap etmiyor. Fakat konunun Hadise’nin kariyeriyle hiçbir ilgisi yok. Kendisi bir Amy Winehouse olsaydı da bu olayla gündeme taşınacaktı. Dünyanın her yerinde bu tip haberler patlar.

Ebru Gündeş’e gelince çocukluğumdan beri sesine hayran olduğum bir şarkıcıdır. Zarrab’la olan evliliğinin ona yarardan çok zarar getirdiğini düşünenlerdenim. Fakat elbette insanların şahsi hayatlarında aldıkları kararlar onların özgür iradesidir; bana laf düşmez. Ancak Gündeş’in bu olayda sessiz kalması bence onun yaptığı en doğru iş. Çünkü belli ki dava sürecinde zaten elinin güçlü olduğunu biliyor ve kanal kanal dolaşıp tüm Türkiye’ye bunu yaymasına ihtiyacı da yok. İmaj yönetimi açısından da doğru hareket ediyor bence.

KADIN MECLİSLERİNİN TEPKİSİ

Kadın meclisleri platformu bu olay üzerinden Hadise’nin hayat tarzı ve giyinişi sebebiyle hedef alındığını ileri sürmüş. Ben bunu fazlasıyla hassas bir tepki olarak görüyorum. Hadise’nin Türkiye’ye gelirken hedefi ünlü bir şarkıcı olmak değil miydi? Ün böyle bir şeydir. İnsanların sosyal medyada yazdığı üç mesajla kalbin kırılacaksa evinde otur. Tanınan bir şarkıcıysanız sizden nefret edenler de olacak. Beyoncé bunlara takılmaz mesela.

Buna bir örneği Ebru Gündeş’ten vereyim. Hatırlasanız Zarrab’la ilgili davalar gündeme geldiğinde Ebru Gündeş O Ses Türkiye programında çocuğunun bunlardan olumsuz etkilendiğinden bahsetmiş hatta ağlamıştı. O zaman da onu sosyal medyada linçlemişlerdi. Yazılmadık şey bırakmadılar. Ne Zarrab’la ilgili yolsuzluk iddiaları kaldı, ne başka insanların çocuklarının yaşadığı talihsizlikler. Bu böyledir. Hatta şu son yasak aşk iddiası üzerine Gündeş’le ilgili geçmiş dosyalar da açıldı. Hala Gündeş’ten ses yok. Ünlüyseniz konuşulursunuz. Kaldıramayacaksanız bu işe heves etmezsiniz, hobi olarak müzik yaparsınız. Keşke Hadise bu fikri bir değerlendirse, neden olmasın?

Gelelim işin ciddi kısmına. Bence Hadise’nin şu anda yediği lincin Türkiye’nin muhafazakarlaşması ile bir ilgisi yok. Lütfen her şeyi birbirine karıştırmayalım. Burada Hadise kendi yakın arkadaşı Ebru Gündeş’in eşiyle birlikte olduğu için toplumdan olumlu veya olumsuz tepki görüyor.

Şu olay üzerine Hadise’nin yapacağı en doğru şey açıkça Ebru Gündeş’ten özür dilemektir. Çünkü yaptığı Belçika’da da Japonya’da da etik dışıdır; arkadaşını hiç saymak, onun kalbini kırmaktır.

Diyeceksiniz ki Zarrab’ın hiç mi suçu yok? Elbette var zaten karısını aldatmışsa (şu an iddia olduğu için; aldattı demiyorum) burada tabii ki ilk suçlu odur. Burada ben Kadın Meclislerinin tepkisine odaklandığım için olayı Hadise üzerinden ele alıyorum. Yakın bir kız arkadaşınızın eşiyle sevgili olmak nedir? Özgürlük müdür? Bu mantıkla “Ne güzel özgürüm” deyip aklımıza gelen her şeyi yapabiliriz. Mademki özgürüz kimi üzdüğümüz, kime zarar verdiğimiz umurumuzda olmayacak. Peki Ebru Gündeş de kadın değil mi? Onun uğradığı da psikolojik şiddet değil mi?

Burada ahlakçılıktan, Hadise’ye parmak sallamaktan bahsetmiyorum. Hadise yaptığı şeyi hata olarak da görmeyebilir. Bu onun özgürlüğüdür. Beni de ilgilendirmez, kimseyi de. Ancak eleştirme özgürlüğü de bizimdir. Biz de onu eleştiririz. İnsanlar garip bir şekilde her türlü eylemi gerçekleştirip, o eylemlerin bana bir dönüşü olmasın düşüncesi içindeler. İnsanın hayatta her yaptığının ona bir bedeli vardır; olumlu olur, olumsuz olur. Bir yere girip birine iki tokat atsanız, “bana ne özgürüm” mü diyorsunuz? Hukuk da evrensel etik de bunun için vardır. Eğer yakın arkadaşının kalbini kırdınsa, seni ayıplayan insanlar elbette çıkacak. Ya ne bekliyordun? Ayakta mı alkışlanacaktın?

Şu olay üzerine Hadise’nin yapacağı en doğru şey açıkça Ebru Gündeş’ten özür dilemektir. Çünkü yaptığı Belçika’da da Japonya’da da etik dışıdır; arkadaşını hiç saymak, onun kalbini kırmaktır. Bir insan arkadaşım dediği birinin kalbini kırdığında hiç mi pişman olmaz? Anlamakta çok zorlanıyorum.

Kadın meclislerindeki arkadaşların da bu konuda benim gibi hissettiğinden eminim.  Sadece Hadise’nin hayat tarzının masaya yatırılmasına karşı çıktıklarını da anlayabiliyorum. Çünkü ülkede sapla samanı karıştıran çok insan var. Bunu bir Gülşen hadisesiyle kıyaslamak tamamen yanlış. Gülşen’in arkadaşıyla şakalaşması onu ilgilendirir. Hadise’nin Gündeş’in kalbini kırması da onları ilgilendirir ama her ikisinin de sosyal medyada da toplumsal hayatta da yansıması olur, oldu da. Bunu alıp “Vay Hadise sahnede açık giyiniyor ondan linçliyorlar” demek açık ve net bir manipülasyondur. Ben Hadise’nin ne yaptığı ve nasıl yaşadığıyla hiç mi hiç ilgilenmiyorum. Fakat hatalıysa bir insan hatalıdır ve hatalı birinin yanında durmanın hiçbir anlamı yok.

Son bir söz olarak da şunu gerçekten bir kadın olarak merak ediyorum. Bunca kariyeri olan, kendi başlarına bu kadar başarılı olan kadınların Zarrab gibi bir “hayırsever işadamı” için kapışmalarının gerekçesi nedir? Kendi bileğinin hakkıyla inşa ettiğin bir kariyerin varken bu hallere düşmenin alemi var mıydı? Belki hikâyenin kadın kahramanları oturup bunu düşünürler. Ama gerçekten feministseniz çocuklarınıza bunları örnek göstermeyin.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI