Perşembe, Nisan 25, 2024

Haber peşinde bir ömür: Mehmet Ali Birand

Kendi hazırlayıp sunduğu haber programına davet edişi bile oldukça samimi, içten ve sıra dışıydı. ‘Aman sakın ola kimselere randevu vermeyin’ sesi hala kulağımda. İşini çok severek yapmanın büyülü tılsımı vardı üzerinde hep.

Daha çocukken eve gelen gazetelerden hatırlıyorum onu. Cumhuriyet’ten Tercüman’a her türden gazetenin girdiği bir evde karşıma çıkmıştı imzası ilk kez. 1970’lerde savaş, terör ve ekonomik krizle içine kapanan Türkiye’de, ben ısrarla dünyayı da takip etmeye çalışırdım. Gazetelerde dış haberlere az da olsa yer verilirdi. O, dünyadan haberler geçer, bizim dış dünyaya açılan penceremiz olurdu. Mandela ne zaman özgürlüğüne kavuşacak? Demir Perde’nin ardında nasıl bir yaşam var? hep ondan okur, duyardık.

Siyasal’a gidişimde, orada uluslararası ilişkiler bölümünü seçmemde sanırım onun gazeteciliği ve dünyada olup bitenlere ilişkin uyandırdığı merak etkili oldu. Üniversite yıllarımda kısa süreli de olsa Milliyet’in Ankara bürosunda çalışırken karşılaştım onunla ilk kez, enerjisi ile rüzgâr gibi esiyordu o dönem.

Sonraları o benim konuğum, ben de onun konuğu oldum. Üniversitedeki bir konferansa davet ettim, çok severek geldi. Gençlerle inanılmaz bir diyalog kurdu. Konferansta kısa bir konuşmanın ardından gençlerden sorular aldı hemen. Karşısındakilere konuşma imkânı tanımayan egosantrik insanların tersine, o, gençlerin soru sormasına, yorumlar yapmalarına fırsat veren, onların ne söylediğini merak eden bir kişilikti. Katıldığım açık oturumlarında zekâ parlayan sorularına, analizlerine, gazeteciliğine tanıklık ettim.

Ağaçlar ayakta ölür’ misali son ana kadar sevdiği işi yapan, son ana kadar bizi haberlerle besleyen Mehmet Ali Birand’ın hatırası konuk olsun bu kez Politikyol’a.

Talihsiz Çocukluktan Başarıya Koşar Adım[1]

9 Aralık 1941’de İstanbul’da dünyaya gelir Mehmet Ali. Çocukluğu Erenköy’de bahçe içinde her tarafı dökülmekte olan üç katlı bir köşkte geçer. Henüz 2 yaşında babasını kaybeder. İki çocukla baş başa kalan anne, köşkte yaşamalarına rağmen eşinden kalan üç aylıkla zor geçindirir aileyi. Büyüdüğünde köşkü, annesini, ağabeyi bir de tavan arasında koşuşturan fareleri hatırlar Mehmet Ali. Oysa köşk babasının zamanında en tanınmış sanatçıların, tiyatrocuların ağırlandığı, birlikte şarkıların söylendiği canlı bir yerdir.

Yazları olmasa da kışları bu harap köşkte yaşamak zordur. Soğuk kış aylarında kömür sobası etrafında toplanıp ısınmaya çalışır aile. Bir gece anne, üç yaşındaki Mehmet Ali’yi yıkamak için soba üstünde su kaynatır.  Kaynar suyu leğene döküp ılıştıracağı zaman Mehmet Ali’nin annesinin üstüne atlayıp kaynar suyun içine düşmesi ile yaşamları kökten değişir. Kaynar suyun sol bacağını yakması ile anne ve oğulun yaşamına bitmez tükenmez hastane çileleri girer. Beş defa ameliyat olur, çoğu başarısızdır. Ameliyatlarda yapılan her hata başka sağlık sorunlarını beraberinde getirir. Hastanelerde geçirilen uzun zamanlar onu hem dış dünyadan koparır hem de eğitimde geri kalmasına yol açar.

Hepimizin yaşamına doğrudan, dolaylı dokunan insanlar vardır. Onları genellikle hatırlamaz, bu dokunuşların önemini de anlamak istemeyiz pek. Behçet Necatigil’in şiirinde dile getirdiği gibi hep dar zamandayızdır, sevgiye ayıracak, insanları anacak zamanımız yoktur pek. Oysa Birand, yaşamına dokunan insanları sıklıkla ve sevgiyle anmayı ihmal etmez.

Birand’ın yaşam yolculuğunda Dışişleri Bakanlığı’nda diplomat olan dayısı Mahmut Dikerdem’in özel bir yeri vardır. Hariciyenin ender muhalif, aktivist solcu diplomatlarından biridir Dikerdem. 1980 darbesi sonrası Barış Derneği Başkanı olarak yargılanmış, hapis yatmış bir aydındır. Onu cezaevi sonrası Mülkiyeliler Birliği’nin Çarşamba Konferansları’ndan birinde dinlemiştim. Muhalif bir Hariciyeci görmek beni şaşırtmıştı, hatırlarım.

Dikerdem, maddi sıkıntılar yaşasa da yeğeninin eğitim masraflarını üstlenmesi, onu GS Lisesi’nde okutması Birand için ufuk açıcı bir tecrübedir, şansının döndüğü yerdir. Sol bacağının yanması ile başlayan talihsizliği Galatasaray Lisesi’ne girmesi ile değişir. Aslında Birand da şansının döndüğünün farkında değildir henüz. Çünkü lisede hala sağlık sorunları devam eder, her ameliyat sonrası uzun süreler okuldan uzak kalır. Devamsızlık nedeniyle derslerde başarıyı yakalayamaz. Son sınıfta lisenin ‘Neşriyat Kolu’nda yer alması, yakın gelecekteki o çok sevdiği mesleğine de adım atmasına vesile olur farkında olmadan. Galatasaray Dergisi için eski mezunlarla buluşur, onlarla röportajlar yapar. Abdi İpekçi de bunlardan biridir. Milliyet’te İpekçi ve gazetecilikle tanışır.

Lise sonrası İstanbul Üniversitesi’nde Fransızca bölümüne girer, ama okula devam edecek ekonomik durumu yoktur. Bir an önce işe girip, hayatını kazanmak ve annesine bakmak ister. Ancak, sol ayağı için daha önce yapılan ameliyattan kalan hatanın düzeltilebilmesi için bir kez daha operasyon gerekmektedir. Türkiye’de her yol denenmiş, Mehmet Ali sağlığına kavuşamamıştır. Belki İngiltere’de bir çözüm mümkündür.

Aile dostları Kenan İnal, Koç Gurubu’nda üst düzey yöneticidir. İnal, Vehbi Koç’la görüşerek Birand’ın İngiltere’de ameliyatını üstlenmesine aracı olur. Koç, Birand’ı tanımak ister, ofisine çağırır. Kısa görüşmelerinde onda bir cevher gören Koç, bir yıl süreli hastane masraflarını karşılamaya karar verir. Sonuçta sadece hastane masraflarını karşılamakla kalmaz Koç, genç Birand’a yazdığı mektuplarla ona moral destek de verir.

Ameliyat olmak için 1963’te İngiltere’ye gitme hazırlanan Mehmet Ali dönüşte Koç Holding’te çalışmayı düşünmektedir. Gitmeden önce vedalaşmak için Abdi İpekçi’ye uğrar. İpekçi, çok hevesli ve heyecanlı gördüğü bu gence, ‘ilginç şeyler bulursan mektupla bize bildir’ der, hatta bir muhabir kartı da çıkartıp verir.

Tanıdıkları olan bir gemi kaptanı ile önce İtalya’ya gider Mehmet Ali. Sonra, Roma’dan İsviçre’deki yakın arkadaşı Semih’e uğrayacak, oradan da Londra’ya geçecektir. İyileşmesi uzun sürecek bir ameliyata tek başına gitmektedir. Ameliyat sonrası bakımına yardımcı olacak hiç kimsesi yoktur. Meçhule yapılan bir yolculuktur bu. Gemiden Napoli’ye oradan Roma’ya geçer. O esnada Papa’nın hasta olduğuna dair haberler görür gazetelerde. Milliyet kartı ile Roma’daki gazetecilerle görüşerek Papa’nın sağlık durumu hakkında bilgiler toplar. ‘Herkes dua ediyor’ başlığı ile yazdığı haberi İpekçi’ye gönderir. Roma’dan mektupla ilettiği bu ‘özel’ haber, Milliyet’in üçüncü sayfasında ‘Mehmet Ali Birand Vatikan’dan bildiriyor’ imzasıyla yayınlanır. Cebinde sadece bir muhabir kartvizitiyle İtalya’dan geçerken bir haber yakalayıp bunu yayınlatacak bir beceriye sahip olduğunu ilk haberi ile kanıtlamış olur Birand.

Londra’da ameliyat sonrası zor zamanlarda kimse yoktur yanında. Hasta yatağından kalkamaz, belden aşağısı aylarca alçıda kalır. Henüz 22 yaşında olan Mehmet Ali gurbet elde yatağa bağlı olsa da yaşama tutunur. Hastane ortamında bir yandan İngilizce öğrenir öte yandan da derlediği haberleri mektupla Milliyet’e iletir. İyileşmeyi beklerken okumayı da ihmal etmez. Haber yazma tekniğinin, imla kurallarının öneminin farkına varır. Sağlığı nedeniyle aksayan eğitimdeki açıklarını hasta yatağında tamamlamaya çalışır.

Hastaneden aylar sonra taburcu olduğunda bir süre Londra’da kalır. Gazeteye haberler iletmeye, hatta orada basın toplantılarına katılmaya başlar. 1 Kasım 1963 günü ‘İngiliz turistleri de gelmekten vazgeçiyor’ başlıklı haberi kendi adıyla gazetenin 1. sayfasında yayınlanması, özgüvenini arttırır, aylarca hasta yatağındaki mücadelesinin de bir ödülü olur onun için.

Döndüğünde Koç Holding yerine Milliyet’te bulur kendini. Hasta yatağında bile gazetecilik yapan Birand’a İpekçi destek olur. Koç da gazeteciliği seven bu genci tercihinde özgürleştirerek, Türkiye’ye başarılı bir gazeteci kazandırır.

Milliyet’te çalışırken tanıştığı hayat arkadaşı Cemre Hanım bir başka şansıdır Birand’ın.

Cemre, Milliyet Gazetesi’nin sahibi Ercüment Karacan’ın üvey kızıdır. Ercüment Bey kızı ile yakından ilgilidir, onun iyi bir eğitim almasına özen gösterir. Liseyi Amerikan Kız Koleji’nde, üniversiteyi Fransa’da tamamlayan Cemre, mezuniyet sonrası gazetenin Dış Haberler Servisi’nde bir stajer gibi çalışır. Servisin amiri Sami Kohen’dir. Kohen yanında çalışan Birand’la birlikte Cemre’nin çalışma sabrını uzun süre test ederler. Patron kızı olarak nasıl olsa pes edeceği düşüncesiyle ona angarya işler verirler. Cemre, gazetenin tozlu raflarında arşivleme işinde hiç şikâyet etmeden yoğun, sabırlı ve disiplinli bir şekilde çalışır. İçlerine almak istemedikleri Cemre artık bileğinin gücüyle hem Dış Haberlerin vazgeçilmezi hem de arkadaşları olur. Bu arada, Birand gece gündüz haber kovalamaya, özel röportajlar yapmaya, yurt dışında basın toplantılarına katılmaya devam eder.

1971’de evlenirler, yaşamı artık birlikte omuzlayacaklardır. Başarılı işlere imza atan, kabına sığmayan Birand bir yıl sonra Milliyet’in Brüksel temsilcisi olur. Cemre de NATO’nun Türkiye masasında işe başlar. Çiftin 20 yıl sürecek Brüksel maceraları böyle başlar. 1977’de aralarına Umur Ali adını verdikleri oğulları katılır. Artık bir yanda işleri, bir yanda çocukları ile zaman soluksuz akmaya başlar her ikisi için de.

Brüksel’den Dünya’ya Açılmak

Avrupa Birliği ve NATO’nun kurumlarına da ev sahipliği yapan Brüksel’de Milliyet’in temsilcisi olmak çok şey katar Birand’a.

1974 Kıbrıs Harekâtı Birand’ın gazeteciliğinde önemli dönüm noktası olur. Savaşla Türkiye birden dünyanın gündemine girer, bütün gözler Ankara’ya çevrilir. Birand bu süreçte Yunanistan, NATO ve Amerikan ambargosuna ilişkin haberleri kovalar. Dış dünya ile ilişkilerin yoğunlaşması, Birand’ın da gazeteciliğinin gelişimine katkıda bulunur. Öte yandan, Birand gibi yurt dışında çalışan, uluslararası ilişkilere hâkim, siyasal ve diplomatik aktörleri tanıyan gazetecilere duyulan ihtiyaç da artar medyada.

Yıldızı parlayan Birand kendisinden istenenle yetinmez, sınırlarını Brüksel ötesine Washington’a, Atina’ya, Strasbourg’a genişletir. Elindeki imkanları zorlar, uluslararası aktörleri tanır, haber yapmanın yanı sıra yaptığı haberlerle gündemi de belirlemeye başlar.

Yoğun habercilikle geçen 20 yıllık Brüksel deneyimini kalıcı hale getirebilmek için, art arda kitaplar da yayınlar. Kıbrıs’la ilgili gelişmeleri 30 Sıcak Gün ve Diyet, Avrupa ile ilişkileri Türkiye’nin Avrupa Macerası kitaplarında ele alır. Birand, ‘Eğer Brüksel’e gitmemiş ve Cemre ile orada 20 yıl yaşamamış olsaydım, bugün geldiğim yerde olamazdım’ diyerek Brüksel’deki deneyimlerinin gazetecilik yaşamındaki yerini de vurgular.

32.Gün ve Birand Okulu

1985’te TRT’de yayınlanmaya başlayan ‘32.Gün’ Birand’ın kariyerinde önemli bir yere sahiptir. Onunla özdeşleşen bir marka olur 32. Gün. Türk kamuoyunun dış dünyaya açılan bir penceresidir o dönem. Ayda bir yayınlanan 32. Gün birçok ezberi bozar. TRT’nin resmi formatının dışında, Birand’ın televizyonda kendine has anlatımı, samimiyeti onu daha geniş kitlelere ulaştırır.  Mitterand, Prodi, Chirac, Kralı Hüseyin, Kral Abdullah, Beşar Esad, Saddam Hüseyin, Gorbachov, Yeltsin, Arafat, Kohl, Schröder, Thatcher, Karamanlis, Mitsotakis, Rabin, Peres gibi dünya liderleri ile yaptığı özel röportajlarla onları evlere konuk eder. Kamuoyu dış dünyayı 32. Gün’le izlemeye başlar, bir dizi heyecanı ile ayda bir ekran başına toplamayı başarır insanları Birand.

Avrupa’da medya sektöründe edindiği birikimi 32. Gün’e aktaran Birand, beklentisinin üzerinde beğeni kazanır. Programın başarısını ekipteki gençlerin de başarısı olarak görür: ‘en büyük katkı Can Dündar, Mithat Bereket, Çiğdem Anat, Ali Kırca, Deniz Arman, Cüneyt Özdemir, Rıdvan Akar, Musa Çözen, Talip Korkmaz, Sacit Baydar başta olmak üzere, sayısız muhabir, kameraman ve teknisyenden gelmiştir diyerek birlikte çalıştığı insanlara vefasını gösterir.

Efsane gazeteciliğin yanı sıra Birand ekip ruhuyla yazılı ve görsel basında yeni kuşak gazeteci ve belgeselcilerin yetişmesinin önünü açar. Mesleğinde bir okul olabilmek sanıldığının aksine kolay değildir. İşin uzmanı olmak yetmez, öncelikle iyi bir insan ve mütevazı olmayı da gerektirir. Doğu toplumlarında ağzına bir kadeh sürmeden başarısından sarhoş olan çok insan vardır. Egosu şişkin insan, başarıyı kimseyle paylaşmaz, tek bir yıldız olarak parlamayı tercih eder.

Takım ruhu için başka fikirlere saygı göstermek, uzlaşabilmek ve ortak akılda buluşabilmek gerekir. Mesleki tecrübelerini aktarabildiği, başarısını gençlerle paylaşabildiği bir geleneğe ve okullaşmaya özen gösterir Birand; tıpkı Sezen Aksu, Yılmaz Erdoğan gibi…

Yeniliklerin adamı Birand, 1986’da Milliyet’in Moskova’da temsilcilik açmasını sağlar, Sovyetlerde Dışişlerinde akredite olan ilk Türk gazeteci olur. Gorbaçov’la Demir Perde’de başlayan radikal değişimleri bizzat Moskova’dan aktarır okuyucularına ve izleyicilerine.

Yakın Tarihe Tanıklık: Belgeseller 

Brüksel-Moskova merkezli haberler, kitaplar, 32. Programı sonrası yeni bir yolculuğa çıkar: Belgeseller. Birikimi, enerjisi ve ekibi ile belgeseller üreterek tarihe not düşer Birand. Kıbrıs, Demirkırat, 12 Mart, 12 Eylül, Özallı Yıllar, 28 Şubat belgesellerini yapar. Bütün bunları Can Dündar ve Bülent Çaplı gibi iki dev ismin sayesinde gerçekleştirebildim’ der. Bugün için de bu belgeseller yakın tarihi anlayabilmek için kıymetli hazinelerdir.

Birand gazetecilik tutkusuyla bir tabuyu yıkar, Beka vadisinde 1988’de PKK kampında Abdullah Öcalan ile röportaj yapar. Öcalan’ın ilk röportajının Milliyet’te yayınlanması olay olur, gazete toplatılır, yayın yasaklanır. Röportaj Birand’ın mesleki hayatını derinden etkiler, askeri elitlerle ilişkilerinin bozulmasına neden olur.

Gazeteciliğin Zor Yılları

Avrupa’da fırtına gibi geçen gazetecilik yaşamında bir yol ayrımına gelir; Brüksel’de kalmak ya da ülkeye dönmek. Sonunda aile, 1991’de İstanbul’a dönmeye karar verir.

1990’lar ülkenin en karanlık dönemlerindendir. Özal’ın vefatı, koalisyonlar, PKK terörünün artması siyaseti ve medyayı da doğrudan etkiler.

28 Şubat sürecine ve Kürt sorunundaki resmi söyleme muhalif duruşu ve yaptığı haberler nedeniyle hakkında davalar açılır. Hatta bir komploya da kurban gider. PKK’lı Şemdin Sakık’a dayandırılan uydurma bilgilerle ‘andıç’lanır. Gazetedeki görevine son verilir, televizyondaki programı yayından kaldırılır. Gizli tanık Sakık daha sonra mahkeme sürecinde, gazetelerde yer alan beyanları reddeder; Birand’ın da içinde olduğu bir grup gazeteciye kendisi aracılığıyla komplo kurulduğunu açıklar. İfadelerin ‘düzmece’ olduğu anlaşılır.

O günleri daha sonra, ‘Yıllarca ardı ardına gelen mahkemelerle mücadele ettim. Çok yorucu ve üzücü dönemlerden geçtim. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar acı çekmemiştim’ diye anlatır.

Muhalif duruşu nedeniyle bazı kapılar kapansa da aynı yıl Aydın Doğan’ın desteği ile yeni kapılar açılır önünde. CNN TÜRK’ün kuruluşunda görev alan Birand ‘Manşet’ adlı çok başarılı bir programa imza atar. 2005’te de Kanal D Haberin yayın yönetmeni ve ‘Anchor’u olur.

Haber peşinde koşan Birand’ın, pankreas kanserine yakalanması sürpriz olur. Pes etmez, işine olan tutkusu, onu ayakta tutar. Hastalıkla mücadele ederken, köşesine çekilmez, işinin başına döner. İşi onun ilacıdır, tıpkı çocukluğunda pes etmeyip, hasta yatağında gazetecilik yaptığı gibi. Tüm zorluklara rağmen, iyileşme umudunu hiç yitirmez, umudun peşinde koşar bu kez. Ağır kemoterapi ilaçları sonrası bile ekranlarda olan Birand, basit bir stent değişimi diye düşünülen bir operasyonda beklenmedik bir şekilde 2013’te veda eder sevenlerine.

Kendine has tarzı, esprili, güler yüzüyle, dobra gazetecilik anlayışıyla mesleğin duayenlerindendi Birand. Benim en büyük tılsımım, yaptığım işi çok sevmem’ diye anlatmıştı. Gerçekten de tılsımlı biriydi, onun fikirlerine katılmayan insanlar da onu sevdi. ‘Mehmet Ali gazeteci doğmuş’ der Cemre Hanım, usta habercinin mesleğe olan tutkusunu anlatmak için. Tutkuyla yaptığı gazetecilikle hepimize dokundu, hepimize bir şeyler kattı.

Gazeteciliğin can çekiştiği son yıllarda Birand’ı, objektif yayınlarını ve özellikle halkı adına sorduğu ‘özgür soruları’ özlemle arıyoruz.

[1] Mehmet Ali Birand’ın yaşam öyküsünü bir roman tadında okumak isteyenler için; Can Dündar, Birand: Bir Ömür, Ardına Bakmadan, Can Yayınları, 2012.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI