Güzellik merkezinde çalışan çocukların dış görünüşün önemi diye müşteri memnuniyeti bahanesiyle yetişkin kadınsı görünüme bürünmeleri çocukları daha korunaksız kılıyor.

Estetik sanatın bir parçası olarak ele alındığında insanlarda yarattığı duygu ve düşünce durumunu ele alırken kişiye indirgendiğinde farklı bir hal alıyor. Resim sergisinde tabloların insanda yarattığı güzellik hissi estetiğin bir konusuyken, kişinin daha güzel görünmek için kendi bedeninde yaptırdığı değişiklikler de estetiğin bir konusu.

Estetik ve güzellik merkezlerini günümüzün küçük fabrikaları olarak değerlendirmek mümkün. Çalışanlarının üstündeki kıyafetlerin farklılığı, meslek olarak tercih edenlerin yanı sıra farklı sektörlerde iş bulamadığı için bu mesleğe yönelenler de oluyor. Cerrahi müdahaleler dahil birçok işlemlerin yapıldığı bu yerlerin benim bildiğim birkaç işlem protez tırnak, kalıcı makyaj gibi. Yine yoğunlukla kadınların gittiği yine kadınların çalıştığı bu merkezlerde maaş artı prim usulü çalıştıkları biliniyor. Ortalama 9 saat ile 12 saat arasında ortalama mesai saatlerinin olduğu usta çıraklık ilişkisinin önemli olduğu bu sektörün dışarıya yansıyan diğer tarafı işçilerinin de bakımlı olmak zorunda oluşları.

Kadınların istedikleri gibi giyinmesi, bakımlı ve sağlıklı olması kendileri için önemli olup başka birisinin veya toplumun baskısına maruz kalmadan yaşamlarını sürdürmeleri önemli. İçinde yaşadığımız toplumsal düzenin kadını şekilden şekle sokarak toplum mühendisliği yapması dinsel öğelerin belirlenimi bunun yanı sıra ailelerin, tarikatların, hukukun bir bütün olarak devletin istediği kadın profili sömürüde de öncelikli olarak kadının olmasıyla ilişkili.

Kadınlar ve çocuk kadın işçilerin ortak noktaları yukarıdaki bahsettiğim önceliklerin sömürü için tasarımın içerisine eklenmeleri patronlar ve zengin müşteriler tarafından çalışırken yaşadıkları sorunların hepsinin ortak oluşu. Az ücret, uzun çalışma saatleri, mobing, müşteriler tarafından aşağılanmak.

Yoksulluk nedeniyle eğitime ulaşamayan çocukların aileleri tarafından hem ailenin ekonomisine katkı için hem de meslek öğrensin ilerde işi olsun diye tercih edilen merkezler de çocukların daha korumasız oldukları bir gerçek. Çalışma ortamının işin uygulanışının hassasiyeti açısından ekstra hijyenin önemi ancak patronların bu durumdan karlarının düşeceği için çalışanlar için bu malzemeleri temin etmeyişi işçiler için birçok hastalığa davetiye çıkartıyor.

Sektörde yoğun olarak çalışan çıraklar belirlenen yönergede işçi benzeri kişiler olarak tarifleniyor. Yine Çırak olarak çalıştırılan kişilere asgari ücretin yüzde 30’undan aşağısından bir ücret ödenmemesi yazıyor. Çıraklık sözleşmesinin iş sözleşmesinden farklı oluşu yine başka bir muğlaklığa yol açıyor.

Mesleki edindirmenin yasalaşmasıyla çocukların ilk öğretimi tamamladıktan sonra çıraklığa geçişi hızlandırmıştır. Patronlar bu durumdan faydalanırken çıraklara çalıştırdıkları işçiler gibi davranıp çalışma saatlerini de ona göre belirlemeye başlamıştır. Yani düşük ücretle tam zamanlı çalıştırılan çırakların büyük bir kısmı 18 yaşının altında.

Güzellik merkezinde çalışan çocukların dış görünüşün önemi diye müşteri memnuniyeti bahanesiyle yetişkin kadınsı görünüme bürünmeleri çocukları daha korunaksız kılıyor. İş yerinde sömürünün yanına eklenen taciz, tecavüz olaylarının işlerini kaybetmemek korkusuyla gün yüzüne çıkmaması göçmen çocukların ve kadınların bu durumdan daha çok korkmalarından kaynaklı.

Çocuklar için estetiğin zihinsel gelişimlerine birçok katkısı olabilecekken, kişinin dış görüntüsüne indirgenip önemli sayıda çalışanların olduğu bir sektöre dönüşmesi tersinden birçok açıdan çocukları geriletiyor.

” Sanat, bireyin duygusal ve zihinsel yanını geliştirerek tutum ve davranışlarına yön veren etkili bir eğitim aracıdır. Birey sanat eğitimi yoluyla kazandığı estetik bilinç sayesinde estetik bir haz duygusu geliştirir ve bunu yaşamının her anına aktararak davranış haline getireceği pozitif tutumlar oluşturur. Böylece kişi yaşadığı olaylardan ve çevresinde karşılaştığı varlıklardan zevk almayı ve mutlu olmayı öğrenir.”

  1. 9-12 yaş aralığında kız ve erkek çocukların bireysel farklılıkları nedeniyle “sanat eleştirisi, yaratıcı drama, müzik, öykü yazma ya da tiyatro” gibi farklı etkinliklerle estetik değer eğitimi her yaş grubundaki bireylerin özelliklerine uyarlanarak öğretilmelidir.
  2. 9-12 yaş çocukların estetik eğitiminde doğal ve yapay görüntülerin ayırt edilmesine bağlı olarak çevreyi doğrudan gözlemlemeleri ve gözlemlerini estetik açıdan nasıl değerlendirebilecekleri öğretilmelidir.
  3. Estetik değer eğitiminde öğretim programlarında yer alan kazanımlara ilişkin olarak estetiğin tanımını oluşturan güzel, çirkin, acı, hüzün gibi kavramlara doğadan ve sanat eserlerinden örnekler verilerek, çocuklar estetik değer kavramının önemi ve gerekliliği konusunda bilinçlendirilmeli ve estetiğin tanımında yaşanan metaforik algı sorunu önlenmelidir.

Yukarıdaki tırnak içerisinde yapılan aktarım ve maddeler halindeki önermeler İrfan Nihan Demirel’in 9-12 yaş çocukların estetik değer algılarının incelemesi çalışmasından alıntılanmıştır. Sanat yoluyla çocukların edineceği estetik bilinç ile yaşamına nasıl şekil vereceğini Çocukların yerinin iş yerleri değil Eğitim merkezlerinin olması gerektiğini yaptığı incelemede dışa vurmuş.

Editör: Özgür Hüseyin Akış