Cuma, Nisan 19, 2024

Gülşen’i hangi hukuk, hangi siyaset, hangi devlet tutukladı?

Ne yazık ki bu süreçte muhalefet de iyi bir sınav vermemiştir. Sessizlik bazen siyaset olabilir ama temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sessiz kalmak bir anlamda o suça ortak olmaktır.

Geçtiğimiz günlerde Habertürk’te Nagehan Alçı Muhalefet 7 Haziran deneyiminden ders aldı mı? başlıklı bir yazı yazdı.

Yazıda 7 Haziran sonrasında Bahçeli’den bir anekdotu aktarıyor. Buna göre Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun kendisine önerdiği Başbakanlık teklifi için yakın bir arkadaşına; Bu Başbakanlık önerisini kabul edersem siyasi mefta olurum. Bunlar dava şuuru nedir bilmiyorlar. Nasıl böyle bir projenin başına geçebileceğimi düşünüyorlar? Bunlar siyasetin ssini bile bilmiyorlar.” demiş.

Bahçeli’nin bu cevabını Alçı; “Bahçelinin siyasal ideolojilerin gücünün farkında ve şuurunda bir siyasetçi olduğunu gösteriyor.” diye yorumlamış.

Yine Alçı devamında; “Nitekim 7 Haziran 2015ten 1 Kasım 2015e giden süreçte MHP oy olarak yüzde 17den yüzde 11e geriledi ama … Devlet Bahçeli ve MHPnin güç kaybettiğini kim söyleyebilir? Bilakis güçlerini artırdılar. Son 7 senedir AK Parti hükümetlerine ve Cumhur İttifakı’na esas ideolojik rengini veren Devlet Bahçelidir.” tespitini yapıyor.

Alçı’nın yazısında ideolojilerin siyasette önemini vurgu yaptığı ölçüde bunu önemseyen bir bakış var. Nitekim yazının başlığı da bize bunu söylüyor.

İtiraf edelim ki özgürlükçü ve demokrat bir okuma bu yaklaşımı sorunlu bulur ve eleştirel bakış sunar.

HANGİ DEVLET, HANGİ SİYASET

Burada bütün mesele devlet-toplum arasındaki ilişkide kimin daha baskın olduğunda. Bu da o ülkenin rejimiyle ilgili doğrudan bilgi verir bize. Tabii kimin siyaseten nerede durduğunu da.

Türkiye’de ve öncesinde Osmanlı’da yöneten-yönetilen açısından baktığımız güçlü bir devlet geleneği var. Osmanlı’dan Türkiye’ye geçiş, devletin gücünün tahkim etti. Buna ek olarak toplumsal düzlemde ulus inşası adına kültürel çoğulculuk homojenleştirildi.

Güçlü devlet kamusal alanın sınırını belirlediği ölçüde kimlerin hangi sınır kapsamında siyasete dahil olacağını da belirledi. Yani sadece kimlerin değil, hangi sınır kapsamında siyaset yapılacağını da devlet belirlemiş oldu.

İşte Türkiye’deki siyaset istisnai dönemler dışında bu sınırda yapılmıştır. Bu alanda toplumsal talepler, Türkiye’nin kadim sorunlarının tartışılması yoktur. Özetle bu alanda evrensel ölçüde “siyaset” değil, devletin sınırını çizdiği siyaset vardır.

İşte Alçı’nın Bahçeli’ye atfen yazdığı “siyasetin s’ni bilmiyorlar” ifadesi bu siyaset için geçerlidir.

Kılıçdaroğlu’nun 7 Haziran sonrası Bahçeli’ye teklif ettiği başbakanlık önerisi, bu açıdan siyaseti toplumsallaştırmaya farklı toplumsal talepleri siyasete taşımaya dönük bir hamle idi. Bahçeli’nin reddettiği teklif gerçek bir siyasette başbakanlıktı.

DEVLETİN KENDİNİ YENİDEN TAHKİM EDİŞİ

Nitekim Bahçeli 7 Haziran ve devamında sadece Kılıçdaroğlu’nun teklifini reddetmekle kalmadı, yüzde 13’ün üzerine oy alan HDP’yi de siyaseten yok saydı.

Bu açıdan bugün karşımıza Cumhur İttifakı olarak çıkan yapı 7 Haziran gecesi değil öncesinde HDP’nin anketlerde yükselmesi ve sadece bölgede değil Türkiyelileşme açılımı kapsamında ülke genelinde gözle görülür oy almasından duyulan rahatsızlıktan dolayı zihnen kurulmuştur.

7 Haziran’dan bugüne yaşadıklarımız bu açıdan devletin kendini siyaseten yeniden tahkim etmesidir. MHP’nin buradaki rolü devlet ile AK Parti arasında bir ideolojik eklemlenme aracıdır.

Alçı’nın Son 7 senedir AK Parti hükümetlerine ve Cumhur İttifakı’na esas ideolojik rengini veren Devlet Bahçelidir” tespiti doğrudur ama bu demokratik ülke için normal ve iyi midir o tartışılır.

Alçı’nın “Son 7 senedir AK Parti hükümetlerine ve Cumhur İttifakı’na esas ideolojik rengini veren Devlet Bahçelidir” tespiti doğrudur ama bu demokratik ülke için normal ve iyi midir o tartışılır.

Değildir, çünkü toplumdan korkan, onu denetleyen devletin değil, siyasetin ve toplumsal talebin sınırlarını çizdiği bir devlet yani demokratik devlet olması önemlidir. Devleti demokratikleştirmek, siyasetin denetleyebildiği sınıra çekmek özgürlükçü solcuların da, demokratların talebi ve mücadelesidir.

Not: Bu yazı tamamlandıktan sonra şarkıcı Gülşen, bundan 4 ay önce bir konserde söylediği ve tamamen düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek sözleri nedeniyle tutuklandı.

Gülşen’i tutuklayan hukuk, işte toplumu değil devleti referans alan hukuktur. Toplumsal taleplerin değil devlet hassasiyetlerini önceleyen hukuktur.

Gülşen’in ifadelerinden daha ağır biçimde toplamı kin ve nefrete sürükleyen açıklamak karşısında sessiz kalan hukukun, Gülşen için işletilmesi de bu topluma verilmek istenen bir göz dağıdır.

Ne yazık ki bu süreçte muhalefet de iyi bir sınav vermemiştir. Sessizlik bazen siyaset olabilir ama temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sessiz kalmak bir anlamda o suça ortak olmaktır.

Evet muhalefetin seçim kazanmak hedefi anlaşılabilir ama bazı kesimlerden oy almak için düşünce ve ifade özgürlüğü yok sayan açık bir hukuksuzluğa  sessiz kalmak da siyaset değildir.

Sessizlik bazen siyaset olabilir ama temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sessiz kalmak öz suça ortak olmaktır.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI