Perşembe, Nisan 25, 2024

Gülçin Sağır yazdı | “15 Temmuz 2016 darbe girişiminin” kilit kavramları: Egemenlik, olağanüstü hal ve siyasal şiddet tartışmaları üzerine

Şiddet eylem olarak nasıl ortaya çıkmıştır? Bir şiddet eylemi hangi fonksiyonlar ile şekillenmektedir? Ya da şiddetin türleri var mıdır? İktidar ve yasa ile şiddet bir döngü içerisinde midir? Bu soruların hepsinin tek bir cevabını bulmak oldukça zordur. Çünkü şiddet yaygınlaştıkça şiddetin türlerini anlamak ve aktarmak da bir o kadar zorlaşmaktadır. Şiddeti anlamaya yönelik olarak iki ayrı tanım karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi minimalist yani zor veya cebir kullanımı şeklinde ortaya çıkan şiddettir.

Şiddet, bireylere yönelik olarak, fiziksel hasar vermeye yönelik olan cezalandırma eylemi olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu da bize şiddetin ilk elden, fiziksel olarak zor kullanma gücünün olduğunu aklımıza getirmektedir. Vücut bütünlüğüne yapılmış olan eylem ya da davranışlarını da bu düzlemde fiziksel şiddet kategorisine alabiliriz. O halde şiddetin ilk tanımı olarak fiziksel şiddet bizlere dar bir bakış açışı sunmaktadır. Ama şiddet sadece fiziksel olmakla kalmamış,21.yy’lara doğru gelindiğinde farklı birçok şiddet türü ortaya çıkmaya başlamıştır.[1]

Egemenliğin veya iktidarın şiddeti, siyasal şiddet, devrimci şiddet, yapısal ve psikolojik şiddet ya da bunların daha ötesinde terörizm ve soykırım şiddetin en uç noktaları olarak sınıflandırılmıştır. Siyasal ve ekonomik nedenlere dayalı olarak ortaya çıkan şiddet 21.yy kadar gelindiğinde milyonlarca kişinin ölümüne sebep olmuştur. O halde şiddetin dar bir bakış açısından kurtulması gereken ikinci bir tanımı daha vardır. Bu da ihlal olarak ortaya çıkan şiddettir. Daha geniş ve kapsamlı bir bakış açısı sunan bu şiddet tanımının içerisinde siyasal şiddetten yapısal şiddete kadar birçok şiddet tasnifi bulunmaktadır. [2]

Bu çalışmada şiddetin öncelikle egemenlik kavramı üzerinden nasıl şekillendiği ardından ise iktidarın şiddetinin nasıl bir siyasal şiddet haline 21.yy’a doğru tarih sahnesinde yaşanan olaylar ile birlikte açıklanacaktır. Çünkü şiddet iktidarın yıkıcı olduğu yerde ortaya çıkmaktadır. Ya da şiddet iktidarın siyaset yapabilme dürtülerinden birisidir. O halde iktidarının şiddete dönüşebilmesi için zor gücünü de elinde barındırabilmesine bağlıdır. Bu çalışmada ise Carl Schmitt, Walter Benjamin ve Giorgio Agamben perspektifinden şiddet tanımlarına baktığımızda şiddetin aynı zamanda bir hukuk yaratma potansiyeli olduğu argümanı karşımıza çıkmaktadır. Bu 3 teorisyen, şiddetin egemenlik mantığına oturtarak, şiddetin hukukta norm, yasa ilişkisi içerisine hapsolduğunu vurgulamaktadırlar. Walter Benjamin şiddetin eleştirisini yaparken, yasanın amaç araç ilişkisinde şekillendiğini belirtmektedir. Hukukun aslında adaletle ilgisinin olmadığını ve egemenin yaptıklarını meşrulaştırdığı bir araç olarak ortaya koymaktadır.

Benjamin’e göre ortada yasa düzlemde iki türlü şiddet vardır. Bunlar yasa koyan ve yasayı koruyan şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada Benjamin’in bu şiddet argümanlarına bakarak günümüzde yaşanan darbe süreçlerinden örnekler vererek bağlayacağız. Yine çalışmanın antitezlerinden birisi olarak ortaya çıkacak olan nokta Giorgio Agamben’in Walter Benjamin’den gördüğü ilahi şiddet temasının çürütülmesi olacaktır. Benjamin, devlet ve iktidarı bir araç ve sarmal ilişkisi olarak görmektedir. Bu noktada Agamben, Benjamin ile hem fikirdir. Fakat Benjamin şiddetin ortadan kaldırılmasının mümkün olup olmadığı sorusunu sormaktadır. Buna da ilahi bir şiddet ile çözülebileceğini ortaya koymaktadır. Bu şiddet mesiyanilik bir şiddettir ve Benjamin’e göre tek bir seferde yapılarak egemenliğin kökeninde var olan şiddete son verecek olan bir şiddettir. [3]

Agamben Benjamin gibi şiddete son verecek olan eylemi, teolojik ya da metafizik bir nitelikte görmemektedir. Agamben şiddeti yalın hayatının bir kuşatılması olarak ele almaktadır. Bu hali Carl Schmitt gibi o da hayatın bir sınır kavram olarak ele alınması gerektiğini belirtmektedir. Agamben bu noktada saf bir şiddet olarak şiddete dair hukukun işlevsel söyleminde dile getiremeyenleri ifade etmektedir. Her iki düşünür yasanın ya da iktidarın temelinde şiddet eylemlerinin bulunduklarını ifade etseler bile, hukuku daha sonra ilga edecek olan bir yasa sonrası alan olarak gelişen şiddete itiraz etmektedirler. Buna mesiyanilik anarşizm adını veren Derrida, bu durumu karanlık bir adalet arayışı olarak ifade etmektedir. [4]

I.EGEMENLİK KAVRAMI VE OLAĞANÜSTÜ HAL

1.EGEMENLİK KAVRAMININ FARKLI AÇILARDAN TANIMI

Egemenlik kavramının farklı birçok tanımı bulunmaktadır. Egemenlik kavramı ilk defa Jean Bodin tarafından ortaya çatılmıştır. Bodin egemenlik kavramını, “ bir devletin mutlak ve sürekli gücü” şeklinde tanımlamıştır. Bodin’e göre egemen mutlaktır. Kendisini güç ve işlev açısından egemen tanımı Bodin tarafından sınırlandırılmamıştır. [5]

Thomas Hobbes ise egemenliği, devletle birlikte var olan bir kavram olarak görmektedir. Bodin egemenliğin kaynağını Tanrı olarak görürken Hobbes Bodin’in aksine toplum olarak görmektedir.[6] Leon Duguit egemenlik, siyasal güç, devletin gücü, kamusal otorite gibi kavramlar ile eş anlamlı olarak kullanmaktadır. Leon Duguit egemenliği 1789 tarihi ile birlikte ele alarak egemenlik hakkında bir kavrayış sunmaktadır. O halde egemenlik ile devletin gücü aynı anlamda kullanan Duguit bizlere egemeni var edenin kim olduğu sorusunda da yardımcı olmaktadır. Egemenin kim olduğu sorusuna yanıt olarak Duguit egemeni var edenin bir irade olduğunu belirtmektedir. İradenin ise bir eylemi olan harekete her an geçebilen bir enerji olarak tanımlamaktadır. Duguit’a göre egemenlik bir iradedir. Bundan dolayı egemenlik kendinden başka hiçbir şey tarafından belirlenmeyen, kendine has bir özelliği olan bir iradedir. Egemenliğin kendi konusunu gücünü belirme alanını bulunmaktadır. [7]

Egemenlik sınırı olmayan mutlak bir ifadedir. Bundan dolayı uyruklar ve egemen arasında Duguit’a göre bir astlık üstlük ilişkisi bulunmaktadır. Bu durumda Tabiatı gereği egemenlik emredici bir irade alanına sahip olmaktadır. Duguit bizlere egemenliğin özellikleri şu şekilde sıralamamaktadır.

  1. Egemenlik bölünmezdir.
  2. Egemenlik devredilemezdir.
  3. Egemenliği elinde bulunduran aynı zamanda belli bir ülkedeki iktidarı kullanan bireylerdir.[8]

David Runciman ise Devlet Kavramı: Kurgusal Olanın Hâkimiyeti adlı metininde egemenliğin basit olarak hükümet ya da iktidar ile özdeşleştirilemeyeceğini, ayrıca egemenliğin halk ya da belli bir topluluğa indirgenemeyeceğini vurgulamaktadır. Runciman’a göre egemen olan ya da devlet, hepsinin üstünde varlık alanını sürdürendir. Bu noktada Duguit gibi Runciman’da devletin egemen olanın taşıdığı kişilikler olduğunu vurgulamaktadırlar. [9]

Bu noktada Machiavelli ’de egemenliği güç ve iktidar ilişkilerini elinde bulunduran olarak tanımlamaktadır.[10] Machiavelli, devlet mantığı ile egemenliği ve gücü birlikte tanımlamaktadır. [11] Hükümet etmek ve bu egemenliği vatandaşların yönetimi olarak aktarmaktadır.[12] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası egemenliği kayıtsız, şartsız milletindir ilkesini benimsemektedir. Egemenliğin kullanılmasını, hiçbir şekilde bir kişiye ya da zümre veya sınıfa bırakılamayacağını vurgulamaktadır.[13]Hiçbir sınıf ya da zümrenin kaynağını Anayasadan almadan da devlet yetkisi ile egemenliği kullanamayacağı yazılmaktadır.[14]

Sonuç olarak baktığımızda egemenlik bu tanımlardan anlaşılacağı üzere, her şey den önce devletle özdeşleşen bir kurumdur. Kendisini bir güç ilişkisi içinde var eden egemenlik, devletin hükmetme gücünü de hukuksal dayanaklar ile ifade etmektedir. Egemenlik bu noktada iktidarın ya hükümetin kendisi olmamakta devletin bir kamusal gücünü temsil etmektedir.[15]

2.OLAĞANÜSTÜ HAL KAVRAMI

Olağanüstü hal kavramını; olağan olan durumların dışına çıkan ve olağan olan durumlarda alınamayacak olan kararların alınarak bu durumun bir olağanüstü hal mıntıkasına dönüşmesi olarak tanımlamamız mümkündür. Bu hali ile anayasal çerçevede, bir takım yetkilerin, belirli bir süre olarak işletilememesi ya da olağan yetkilerin askıya alınması hali olarak da olağanüstü hal kavramını açıklamamız mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında olağanüstü hal kavramı şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi bir şekilde bozulması ile ilan edilebilecek olan bir durum olarak tanımlanmaktadır.[16]

Bir başka olağanüstü hal kavramına bakacak olursak; toplum içerisinde yaygın şiddet hareketlerinin giderek büyümesi ile bu şiddet eylemlerinin belirli bir süre sonra çatışmaya dönüşme hali ortaya çıkan kaos durumuna son verme hali olarak tanımlanmaktadır. Bu noktada olağanüstü hal usul ve yöntemlerinde bireylerin bazı temel hak ve hürriyetlerinin sınırlandırıldığı ifadesi vardır. Olağanüstü hal kavramı bu noktada zorunluluk doktrini olarak da tanımlanmaktadır.[17]

Sonuç olarak baktığımızda olağanüstü hal kavramı kendi içerisinde teorik olarak farklı tanımlamalar geliştirmiştir. Zaruret hakkı teorisinden siyasi teoriye kadar bu noktada her ülke ya da her düşünüre göre olağanüstü hal tanımı farklıdır. Fakat bizim için önemli olan egemenlik kavramı ile olağanüstü hal kavramı arasındaki bağlantıyı bulmaktır. Gördüğümüz üzere egemen devlet için çok önemli olan bir kavramdır. Çünkü egemen devlet içerisindeki varlığını taşıyan ve ona şekil veren bir olgudur. Özellikle ulus devletlerin ortaya çıkması ile beraber egemenlik literatürde kendine daha siyasal bir pozisyon bulmuştur. Buradan hareketle olağanüstü hal kavramı da ulusların devlet içerisindeki kaos ortamından çatışmadan ya da şiddet olaylarından uzak tutularak ilan edilebilecek olan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. O yüzden olağanüstü hal kavramına kimin karar verdiği ve bunu ne şekilde hangi koşullar içinde yaptığı bizler için bu çalışmada önem taşımaktadır. Çünkü kimi yazarlara göre olağanüstü hal durumu kaostan çıkarıp olağan bir duruma ya da “normal” bir duruma getirmek iken kimilerine göre ise olağanüstü hala karar veren egemen bunu şiddet ile birlikte iç içe geçerek yapmaktadır. Yani bir nevi bu düşünürlere göre şiddet ile hukuk aynı anda işlemektedir.

Buradan yola çıkarak öncelikle Carl Schmitt ’in hukuk siyaset ve şiddet ilişkisi üzerinde egemenlik ile olağanüstü hal kavramlarına nasıl bir işlev kazandırdığına ardından ise Giorgio Agamben’in Schmitt ’den hareketle ortaya attığı egemenlik paradoksu kavramını işleyeceğiz. Bu teorik bilgiler bizim alt yapımızı oluştururken egemenlik ve olağanüstü hal kavramlarına Schmitt ve Agamben destekleyici olarak bunların pratik de olmuş hali olarak Türkiye’deki darbe süreçlerinden ve sonuçlarından örnekler vereceğiz. Sonuç olarak çıkacağımız nokta ise egemenin hukuktan ve olağanüstü hal durumundan nasıl yararlanarak siyasal şiddet mekanizmasını kullandığı olacaktır.

3.CARL SCHMİTT’DE EGEMENLİK VE OLAGANÜSTÜ HAL KAVRAMI

Carl Schmitt, Almanya’nın önde gelen hukukçu ve felsefecilerinden birisidir. Birçok yazar tarafından, “çağımızın Hobbes’u” olarak nitelendirilmektedir. Bu doğrultuda Schmitt egemenlik, siyasi ilahiyat, desisyonizm gibi kavramlar üzerinde durmuş ve bu konularda çalışmalar yapmıştır. Carl Schmitt, Siyasi İlahiyat adlı eserinde egemenliğin tanımını yaparak, olağanüstü hal ile olan bağlantısını açıklamaktadır. Egemenlik ile olağanüstü hal arasındaki kavramsal bağıntıya örnek olarak J. Bodin’de bulunan doğal hukukçu devlet kuramını vermektedir. Schmitt’e göre egemen, olağanüstü hale karar verendir. Bu noktada egemenlik kavramı bir sınır kavram olarak kullanılmaktadır. Sınır burada belirsiz bir alan değil, en dıştaki etki alanına ait bir kavramdır. O yüzden olağanüstü hali bir olağan durum dışı olarak sınır kavram ile şekillendirmektedir.[18]

Schmitt, olağanüstü hali, egemenliğin hukuki açısında son derecede önemli bulmaktadır. Çünkü olağanüstü hal hakkında verilen karar tam manası ile bir karardır.[19] Son derece tehlikeli olan bu karar, mevzu hukukta da asıl olarak öngörülemeyen bir haldir. Yine de bu hal, egemen tarafından verildiği için Schmitt’e göre, anayasada bu şekli ile belirtilebilir. Egemen acil durumlarda ne yapılması gerektiğine, karar verendir. Burada ortaya çıkan olay ise Egemenliğin Şiddetidir.[20]

Bodin, egemenlik bir devletin mutlak ve sürekli iktidarıdır şeklinde belirtmektedir. Schmitt ’de bu noktada Bodin ’den etkilenerek egemenin kanunlara ne derece bağlı olduğunu ve kime karşı sorumlu olduğunu sorgulamaktadır. Bu noktada Bodin “Verilen sözler bağlayıcıdır çünkü verilen bir sözün sorumluluk yükleyen gücü doğal hukuka dayanır, ”diye yanıtlamaktadır. Schmitt bu noktada her düzenin de bir karara dayandığını vurgulamaktadır. Yani egemenin de belirli bir düzen içinde belirli bir karara dayandığını belirtmektedir.[21]

Olağanüstü halden bahsedebilmek için prensip olarak sınırsız bir yetkinin söz konusu olması gerekmektedir. Bu da mevcut düzeninin tümüyle askıya alınmasıdır. Böyle bir durumda Schmitt, hukuk geri adım atarken devletin baki kalacağının aşikâr olacağını vurgulamaktadır. O yüzden de Schmitt, olağanüstü halin anarşi ve kaostan farklı bir şey olduğunu belirtmektedir. Âmâ hala bununla birlikte bir düzenin mevcut olduğunu vurgulamaktadır.[22]

 

[1] Aykut Çelebi, ‘Sunuş’, Aykut Çelebi(ed.), Çev. Ece Göztepe, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, içinde (İstanbul: Metis Yayınevi, 2010) , s.11-12.

[2] Keith Krause, ‘Beyond Definiton: Violence in Global Perspective’ , Global Crime, cilt 10(4), 2009, s.335-337.

[3] Walter Benjamin, George Sorel’in ‘Proleter Grev’ fikrinden etkilenerek, bunun ilahi şiddet düzlemine verebilecek iyi bir örnek olduğunu varsaymaktadır. Çünkü proleter genel grev fikrinin sistematik olarak bir amaca hizmet etmeyerek düzenin ilgası şeklinde ortaya çıktığını vurgulamaktadır. Daha fazla bilgi için bkz: Georges Sorel, Şiddet Üzerine Düşünceler, Çev. Anahid Hazaryan (Ankara: Epos Yayınları, 3.Baskı, 2013), s.105-300

[4] Derrida, Walter Benjamin’in ilahi şiddet yani, yasa sonrası şiddet fikrini bir mit olarak görmektedir. Derrida’nın Şiddet ve Metafizik metninin tartışıldığı ve Benjamin eleştirisi yapıldığı başka bir metin olarak bkz: Samir Haddad, ‘A Genealogy of Violence, From Light to Autoimmune ‘ Diacritics, cilt 38(1-2), 2008, s.121-142.

[5] J. Bodin, On Sovereignty, Çev. J. H. Franklin (Cambridge: Cambridge University Press, 6 th.), s.1.

[6] Cemal Bali, Akal, Sivil Toplumun Tanrısı (İstanbul: Engin Yayınları, 2. Baskı,1995), s.111-119.

[7] Leon Duguit, Egemenlik ve Özgürlük, Cemal Ali Akal (ed.), Çev. Didem Köse, Sedef Koç, Devlet Kuramı, içinde ( Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2011) , s.380-384.

[8] Ibıd., s.384-398.

[9] David Runciman, Devlet Kavramı: Kurgusal Olanın Hâkimiyeti, Çev. Gökhan Aksay, Der. Quentin Skinner, Bo Strath, Devletler ve Yurttaşlar, içinde, (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1.Baskı Mart 2011), s. 27-36.

[10] N. Machiavelli, Hükümdar, Çev. Necdet Adabağ (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, IX. Basım 2014), s.xii.

[11] Alessandro Passerin d’Entreves, Devlet Kuramı, Cemal Ali Akal(ed.), Çev. Başak Baysal, Devlet Kuramı, içinde ( Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2011), s. 196-201.

[12] Ibıd., s.xii.

[13] Ömer Keskinsoy, 2010 Anayasa Değişiklikleri (Ankara: Savaş Yayınevi, 3.Baskı, 2011), s.38.

[14] Daha fazla ayrıntılı bilgi için: Constıtutıon Of The Republic Of Turkey, TBMM Anayasasına bakılabilir.

[15] H.Emrah Beriş, Egemenlik Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Geleceği Üzerine Bir Degerlendirme, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt:63 Sayı:1 Yıl:2008, ss.55-80.

[16] Ömer Keskinsoy, op.cit., s.102.

[17] Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku (Ankara: Yetkin Yayınları, 1989), s.329.

[18] Carl Schmitt, Political theology: four chapters on the concept of sovereignty, Trans. George Schwab (Cambridge: MIT, 1985), s.17-20.

[19] Carl Schmitt ‘de siyasal kavramı oldukça önemlidir. Siyasal olanın tanımı yaptığı bu karar biçimi egemenlik nosyonunda ortaya çıkmaktadır. Carl Schmitt, Siyasal Kavramı, Sunuş. Aykut Çelebi, Çev. Ece Göztepe (İstanbul: Metis Yayınevi, 2006)

[20] Carl Schmitt, Siyasi İlahiyat: egemenlik kuramı üzerine dört bölüm, Çev. Emre Zeybekoğlu (Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, Şubat 2014), s.14-15.

[21] Phillip W. Gray, ‘Political Theology and the Theology of Politics: Carl Schmitt and Medieval Christian Political Thought’, American Political Science Association, Cilt:20, 2003, s.175-200.

[22] Carl Schmitt, Siyasi İlahiyat, op. cit ., s.19.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER