AKP iktidarına karşı Millet İttifakı muhalefetinin siyasi olarak somut ve elle tutulur çözümler getirmesi gerekiyor. Millet İttifakı, AKP’ye karşı nasıl bir siyasi irade ortaya koymalı? Bu iradenin iktidar olması hâlinde de aynı vaatleri devam ettirmesi gerekiyor. Siyaset bilimci Prof. Dr. İlter Turan yazdı.
Altılı Masa uzun süren bir sunuş programı yaparak, iktidara gelmesi hâlinde neler yapacağını açıkladı. Birbirinden fikren birçok bakımdan ayrı düşen bir ekibin, ülkeyi içine sürüklendiği çok yönlü bunalımdan çıkarmak için yaptığı işbirliğini, iktidara gelirse neler yapacağını ilan etmesiyle perçinlemesi, takdir edilmesi gereken bir gelişmedir. Sunuşu izleyenler şu veya bu konunun daha ihmal edildiğini, daha ayrıntılı ele alınması gerektiğini ya da bazı konuların programa sokulmuş olmasının isabetsizliğini ileri sürebilirler. Nitekim basınımızda birbirinden bir hayli farklı değerlendirmeler yapıldı.
Ben, Altılı Masa’da yer alan partilerin her birinin liderleri yanında, örgütü ve seçmeni olduğunu, bunların bir seçime giderken partilerine kızıp başka partilere geçebileceklerini, oy verebileceklerini ya da oy kullanmaktan vazgeçebileceklerini bildiğim için, her konunun taraflardan bazılarının istediği kesinlikle ifade edilmesinin mümkün olmadığını anlayabiliyorum. Bir örnek vermek gerekirse, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmekle ilgili doğrudan bir atıf bulunmaması, bu sözleşmeye dönülmeyeceği anlamına gelmiyor.
Dile getirilen özlemler, hedefler, anayasa ve yasalarda yapılması öngörülen değişikliklerin tabii sonucunun yeniden İstanbul Sözleşmesinin şemsiyesi altına girmek olacağını düşünüyorum. Belki daha önemli eleştiri programda laiklik ifadesinin yer almamasıdır. Bu konuda da mevcut iktidarın istismarına fazlasıyla açık bir deyimin kullanılması, halkta bunlar gelirse din elden gider diye bir korku yaratılması yerine, konunun şimdilik tartışmaya açılmaması tercih edilmiş olabilir. Ancak, güçlendirilmiş parlamenter bir sistemi kurmayı amaçlayan anayasada laiklik hükmü mutlaka bulunacaktır.
Altılı Masa, Cumhurbaşkanımızın tekrar aday olamayacağını da ifade etmiştir. Herhalde zamanı gelince Yüksek Seçim Kurulu’na bu konuda itirazlar yapılacaktır. Ancak, konunun kampanyanın başlıca konusuna dönüştürülmesinden uzak durulması yerinde bir tercih gibi gözükmektedir. İktidarın büyük ortağı yaşanan iktisadi felaketi seçim gündeminden uzak tutmak, gündemi başka konularla doldurmak için büyük bir uğraş verecektir. Muhalefet cephesinin bu tuzaktan uzak durması, tartışmayı insanların duygularını hareket geçirmeyen, somut yaşam tecrübelerine indirgemesi önem taşımaktadır.
Bu gözlemler, Altılı Masa’yı sorunların beklemediği anlamına gelmiyor. Altılı Masa’yı bir araya getiren en önemli husus, giderek otoriterleşen, devlet-parti sınırlarını ortadan kaldıran, eleştiriye ve dolayısıyla muhalefete hayat hakkı tanımamaya yönelen bir iktidarı görevden uzaklaştırmaktır.
Şayet bu seçim sonucunda iktidar değişmezse, gelecekte böyle bir imkânın kalmayacağından endişe edilmektedir. Dolayısıyla, iktidarın değişmesi hedefinden sapılmaması, masanın her ortağının davranışlarını bu hedefi koruyacak yönde şekillendirmesi gerekmektedir. Acaba öyle mi oluyor?
Görülebildiği kadarıyla, iktidarı değiştirme kararlılığının yarattığı birlikteliği zorlayan dört türlü faktör etkili olmaktadır. Aslında her dördü de yabancısı olmadığımız olgular ama, yine de durumun analizini yaparken hatırlamamızda yarar var. İlkin, Altılı Masa ortakları çoğunluk itibariyle yeni kurulmuş, gelişmeyi, seçmen sayılarını arttırmayı arzulayan partilerdir. Yeni kurulmuş veya bir gelişme fırsatı yakaladığını düşünen partiler, seçmen nezdinde tanınırlıklarını güçlendirmek, diğer partilerden farklı olduklarını hissettirmek, böylece seçmenin kendilerine teveccüh etmesini sağlamak isterler.
Burada rakipleri sadece muhalefet partileri değil, kendileri ile aynı seçmen kitlesini hedeflediğini düşündükleri ve oluşturdukları partiler arası ittifak içinde yer alan diğer partilerdir. Dolayısıyla, partiler arası işbirliğinin gerekleri ile parti çıkarlarının gerekleri arasında sürekli gerilim yaşarlar. Partilerin liderleri, iktidarı değiştirmenin taşıdığı önceliği bilincinde olarak partiler arası rekabeti geçici olarak denetim altında tutmayı öngörseler bile, parti örgütleri kendilerini rekabetçi yollara düşmekten alıkoymayı başaramayabilir.
Hatta, gönlünde lider olmak yatan bazı örgüt mensupları, bu temayülleri tahrik ederek parti içindeki konumlarını güçlendirmeyi ümit edebilirler. Korkarım, bazı partilerde bu olaylara zaten şahit olduk. Daha önce Saadet Partisi liderine dönük girişimler oldu, daha sonra İyi Parti’de de benzer güçlükler yaşandı. Yenileri de yaşanabilir.
Gelelim sıkıntı yaratan ikinci faktöre. Parti liderleri, kamuoyu araştırmalarının partileri için saptadığı seçmen desteğini bir yana bırakarak masada güçlü bir konuma yerleşmeğe çalışmakta, tüm yapılacakların kendilerinin rızası alınarak yapılmasını, bunun seçimden sonra dahi kayıtsız şartsız devam etmesini arzulamaktadırlar. Seçimi kazanmak üzere kurulan koalisyonlarda her zaman ortaya çıkan bir sorun vardır.
Eğer iktidara gelmek için seçmen desteği zayıf, örneğin genel oyun sadece yüzde birini veya daha azını alabilecek siyasi partilerin de koalisyonda yer alması gerekli görülürse, bu küçük partiler seçmenden almaları beklenen desteğin çok üzerinde bir siyasi ağırlık kazanırlar. Evet, oyları azdır ama, onların katkısı olmadan iktidara gelmek mümkün görülmüyorsa, iktidardan güçlerinin ötesinde pay almak isterler.
Bu payın ne olacağını kestirmek güçtür. Şu anda Altılı Masa’da zaman zaman tezahür eden ve hemen denetim altına alınmaya gayret edilen tartışmalara bakılırsa, bazı küçük ortakların liderleri şimdiden önemli görevlere talip olmakta, iktidarda güçlü söz sahibi olmayı tasarlamaktadırlar. Seçim kampanyası sırasında muhalefetin kazanma şansının yüksek olduğu görüldükçe, bu kişilerin daha iktidar olmadan büyük paylar talep etmeleri, böylece muhalefet koalisyonunda geçimsizliklere sebep olurken, muhalefet cephesinin seçilme şansını da zayıflatmaları söz konusu olabilir.
Üçüncü bir faktör, incelediğimiz ikinci faktörün etkisini daha da şiddetlendirebilmektedir. Siyasi liderler genelde güçlü kişiliklere sahip bireylerdir. Ancak hepsinin kendilerine duydukları hayranlık aynı düzeyde değildir. Bazıları daha mütevazi, başkalarının söylediklerini dinlemeye hazır, her konuyu bildiklerini düşünmeyen, edindikleri bilgilerin ışığı altında görüşlerini değiştirmeye hazır kişilerken, bazılarının egosu diğerlerine hükmetme, onları saymama, her istedikleri olsun diye “tutturmaya” daha yatkındır. Mesela bir masa üyesi, yapılacak her işte kendisinin de imzası bulunacağını ifade etmiş, diğer ortaklardan gelen uyarılar üzerine yanlış anlaşıldığını, genel bir mutabakatı kast ettiğini açıklamak zorunda kalmıştır.
Son faktör, HDP’nin iktidarı değiştirme ve yeni anayasa yapma işlemine nasıl katılabileceği ile ilgilidir. Burada önemli bir açmaz yatıyor. Kamuoyu araştırmaları iktidarın değiştirilmesi için gerekli çoğunluğun ancak HDP’nin de muhalif grubun içinde yer alması ile mümkün olacağını gösteriyor. Buna karşılık, Altılı Masa’nın en az bir üyesinin bu parti ile herhangi türden bir işbirliği yapılmasına sıcak bakmadığı biliniyor. Bu güçlük nasıl aşılacak? Bir ihtimal HDP’nin (kapatılacak olursa onu destekleyen seçmenin) iktidarı değiştirmenin önemine inanarak, Altılı Masa adayını desteklemesidir.
Dile getirilen bazı görüşlere göre, HDP adı geçen bazı cumhurbaşkanı adaylarını kabul edilebilir bulmaktadır. Böyle bir isim aday olursa, sorun kalmayacaktır. Bu değerlendirme doğru mu, bilemiyorum. İkinci bir olasılık, HDP’nin kendi adayını çıkarması, bilahare ikinci tura kalan bir adayı desteklemesidir. Seçimin ikinci tura kalmasının iktidar partisi adayının konumunu güçlendireceğinden endişe edilmektedir.
Bu parti seçmeninin seçimlerde oy kullanmaması da bir başka olasılıktır. Böyle bir tercihin de iktidar partisini lehine olacağı aşikardır. En uygun yol, Altılı Masa’nın HDP ile bir uzlaşma zemini aramasıdır. Bir kamuoyu araştırmacısına göre, İyi Parti örgütünde MHP’den kopanlar çoğunlukta olduğundan, HDP ile işbirliğine karşı çıkılmaktadır. Ancak, bu partinin seçmeni eski MHP seçmeni değil, kentli muhafazakâr ama çağdaş ve nispeten laik kişilerdir ve HDP ile yapılacak işbirliği bunları partiden uzaklaştırmayacaktır.
Görüyorsunuz, Altılı Masa’yı bekleyen güçlükler az değil. Bu güçlükler ancak tüm ortakların birincil hedefin iktidarı değiştirmek olduğunu kabul ederek, ona göre hareket etmeleri sonunda aşılabilecektir. Bu mümkün olacak mıdır? Mümkündür ama yukarda sıralamaya çalıştığım gibi, güçlükleri yenecek güçlü bir siyasi irade sergilenmesi gerekiyor.