Editör: TE Bilisim
Güçlendirilmiş parlamenter sistem ve ittifak siyaseti
28 Şubat, eğer Millet İttifakı başarılı olursa, Türkiye siyasi tarihinde hem postmodern darbe olarak karanlık bir sayfa hem de demokratik-adil-itibarlı Türkiye’nin yeniden kuruluşunun aydınlık sayfası olarak yerini alacaktır.
4 Mart sabaha karşı: tüm dünya ve Türkiye, tarih, hepsi bir an için duruyor.
Putin’in emriyle, Ukrayna’da, ülkenin ve Avrupa’nın en büyük nükleer santrali bombalanıyor; sadece Çernobil’den çok daha büyük bir facianın değil, III. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkmasına neden olabilecek, tüm dünyayı ve yaşamı kıyamete yaklaştırabilecek bir süreç başlatılıyor.
Şüphesiz ki, Amerika’nın, Avrupa’nın, NATO’nun, AB’nin, dünyanın farklı yerlerinde, bölgemizde, ülkemizde ve bugün Ukrayna’da, kendi çıkar-gücünü ön plana çıkartan bir hareket tarzı ve bunun sonucu yaptığı hatalar var.
Ama bu, kendi jeopolitik çıkarı ve gücü için nükleer santrale bomba atmaya kadar gözü dönmüş, bir ülkenin ve genelde dünyanın ve yaşamın total imhasına neden olabilecek bir savaşı tek taraflı başlatmış “Putin’in Savaşı”na neden olarak görülemez.
Nükleer Santral ve yangın kontrol altında.
24 Şubat’ta başlatılan ve Ukrayna’nın yaşamsal ve alt yapısal tümden imhasını amaçlayan işgal ve savaş ise hala devam ediyor. Tüm dünyanın tek günden maddesi olarak da devam edecek gözüküyor.
Bu süreç içinde, ülke tarihimize “post-modern darbe” olarak geçmiş 28 Şubat’ın (1997) yıl dönümünde, Ankara’da, tarihi bir toplantı yapılıyor.
CHP-İYİ PARTİ-DEMOKRAT PARTİ-SAADET PARTİSİ-DEVA PARTİSİ-GELECEK PARTİSİ liderleri birlikte, beraber çalışarak hazırladıkları, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” öneri metnini toplumla paylaşıyorlar.
Altı partinin liderleri birlikte fotoğraf çektiriyorlar. Birlikte çalışmaya devam edeceklerini söylüyorlar.
Ukrayna savaşı, bu tarihi nitelikteki gelişmenin gündeme gelmesini engelliyor. Kamusal-siyasi tartışma alanın da yeni rejim/sistem önerisi yeterince konuşulmuyor.
Korku ve endişe bu tarihi gelişmeyi ikinci plana atıyor.
NEDEN TARİHİ?
Bununla birlikte bugün gündem de olmaması, üzerinde yeterince konuşulmaması ve yazılmaması, 28 Şubat’ta altı parti liderinin bir araya gelmesinin ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerilerini toplumla paylaşmalarının “tarihsel önemini” azaltmıyor.
28 Şubat, eğer Millet İttifakı ve genelde muhalefet başarılı olursa, Türkiye siyasi tarihinde hem postmodern darbe olarak karanlık bir sayfa hem de demokratik-adil-itibarlı Türkiye’nin yeniden kuruluşunun ilk günü, aydınlık sayfası olarak yerini alacaktır.
Darbe kararı da savaş kararı da demokrasi ve yaşama karşı otoriter yapının aldığı kararlardır. Putin’in savaşı, bu tür kararların, bir ülkenin ve bir yaşamın toplu imhasına yol açabilme riskini taşıdığını göstermektedir.
Aslında, 28 Şubat 1997-24 Şubat 2022 arasında, darbe-savaş farkı olmakla birlikte, ortak bir nokta da vardır: her ikisinde de, demokrasiden kopmanın, otoriterleşmenin, denge ve denetleme mekanizmalarını zayıflatılmasının, mutlak güce dayalı yönetimin yarattı risklerin ortaya çıkardıkları sonuç vardır.
Darbe kararı da savaş kararı da demokrasi ve yaşama karşı otoriter yapının aldığı kararlardır. Putin’in savaşı, bu tür kararların, bir ülkenin ve bir yaşamın toplu imhasına yol açabilme riskini taşıdığını göstermektedir.
Güç zehirler; mutlak güç mutlak zehirler, mutlak yıkıma yol açar.
Bu nedenle, 28 Şubat 2022’de altı liderin bir araya gelmesi ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş önerisini birlikte toplumla paylaşması tarihsel niteliktedir.
Tabii başarılı olma koşuluyla.
NE YAPILMALI?
Peki, nasıl başarılı olunur?
Birincisi, denge ve denetimi olmayan aşırı merkezi ve kişiselleşmiş güce, lidere mutlak sadakate, kurumların, kent yönetimlerinin, sivil toplumun zayıflatılmasına ve yıkıcı kutuplaşma ve ben-öteki karşılığına dayalı “yürütmeci başkanlık” olarak hareket eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden çıkışın her alanda istikrarlı, güçlü, dirençli, güvenli, itibarlı, sorun çözme kapasiteli Türkiye için gerekli ve toplumun her kesiminin yararına olduğu,
İkincisi, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in, geriye dönüş değil, aksine, bugünün ve yarının Türkiye’si için gerekli ve ülkenin ve toplumun her kesiminin yararına olduğu ve en önemlisi, milletin iradesini yansıtacağı,
Üçüncüsü, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin Türkiye için gerekliliği üzerine toplumun farklı kesimlerinin “güven inşası” için sürekli çalışılmalı ve hem içinde hem bölgesinde, hem de küresel ölçekte barış ve istikrar için örnek gösterilen ve yardımı istenen bir Türkiye yaratacağı sürekli vurgulanmalıdır.
Bu vurguyu temellendirmek için de;
Dördüncüsü, Millet İttifakı’nın ve muhalefetin benimsediği ittifak siyasetinin, bir koalisyon olmadığı, aksine, işbirliği-birlikte çalışma-liyakat-toplumun sorunlarına çözüm bulan-halkın haysiyet, güven ve refah içinde yaşamasını amaçlayan bir siyaset ve yönetim anlayışını sergilediği düşüncesi inandırıcı bir şekilde yaşama geçirilmelidir.
Beşincisi, bu yolla da Millet İttifakı’nın, Türkiye’yi yıkıcı kutuplaşmadan, şiddetten ve ötekileştirmeden çıkartmanın ve eşit vatandaşlık ve birlikte yaşama ilkeleri temelinde güvenli bir ülke yapmanın anahtarı olduğu söylenmelidir.
Güven-inandırıcılık-tutarlık temelinde aktif siyaset yapmak, sadece seçimleri kazanmanın değil, Türkiye’yi daha iyi yönetebilirim iddiasının kabulünün de ön koşuludur.
Altıncısı, bir taraftan, ciddi ekonomik ve iklim krizi yaşayan, diğer taraftan jeopolitik ve stratejik konumu içinde bölgemizde ve küresel ölçekte büyük insan trajedisine, yaşamsal imhaya, doğa katliamına yol açan ve dünya savaşını tetikleme risklerini taşıyan Ukrayna ve Suriye-Irak gibi sorunlar arasında kalmış ülkemizde, Millet İttifakı’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş önerisinin ve ittifak siyaseti yapma tercihinin, ötekileştirici milliyetçiliğe karşı “demokratlıkla-vatanseverliği birleştiren” bir zihniyeti sergilediği vurgulanmalıdır.
Tüm bu noktalar, sürekli çalışmayı, birlikte olmayı, söylem-eylem arasında tutarlı ve inandırıcılığı ve toplumun güvenini kazanmayı gerekli kılmaktadır.
Güven-inandırıcılık-tutarlık temelinde aktif siyaset yapmak, sadece seçimleri kazanmanın değil, Türkiye’yi daha iyi yönetebilirim iddiasının kabulünün de ön koşuludur.
Altı lider her ay ülke ve dünya sorunlarını ve yeni sisteme geçiş sürecinin detaylarını değerlendirmek üzere bir araya gelmeye devam edecek. Liderler buluşması "parti isimlerine" göre ve alfabetik sırada olacak. Mart ayındaki buluşma da DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan tarafından yapılacak.
Bu birlikteliğin tarihi öneminin sürdürebilirliğini sağlamak, ne yapmak istediğini topluma inandırıcı bir şekilde anlatmasıyla ve bu yolla toplumda güven inşası yaratmasıyla mümkün olacaktır.
Yorumlar